27 Haziran 2019 Perşembe

Lozan Tartışmalarının TBMM ve Türk Basınındaki Yansımaları (1922-1923)


Halil Ergin Koparan - Lozan Tartışmalarının TBMM ve Türk Basınındaki Yansımaları (1922-1923)

Milli Mücadele’de kesin zaferin kazanılmasının ardından Müttefikler Türkiye’ye önce ateşkes, sonra da Barış Konferansı çağrısı yapmışlardır.
Türkiye, Barış Konferansı’nda Milli Mücadeleyi kazandıktan sonra imzalanan Mudanya Ateşkesini temel alırken, Müttefikler I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkesi üzerinden müzakere etmek çabasında olmuşlardır.
Meclis’te var olan Birinci Grup-İkinci Grup ayrılığı, Lozan tartışmalarında iyice su yüzüne çıkmıştır.
Basın, Meclis görüşmelerini zabıtlardan aktarmak, yabancı basından iktibaslar yapmak, ilgililerden demeçler almak ve Lozan’a muhabir göndermek gibi yollarla konuyu en geniş biçimde vermeye çalışmıştır.

Giriş
Lozan Görüşmeleri ile ilgili olarak Ankara ve İstanbul gazetelerinden, Hakimiyeti Milliye, Anadolu’da Yenigün, Tan, İleri, Tevhidi Efkar, Tanin, İkdam, Vakit ve Peyamı Sabah taranmıştır.

Türk Ordusunun, Sakarya Savaşının ardından Yunan ordusuna saldıracağı beklentisi içte ve dışta yaygın bir görüştü. Türk taarruzunun gecikmesi içte hoşnutsuzlukları beslemiş, dışta da Türk Ordusunun gücü hakkında kuşkular yayılmasına zemin hazırlamıştır.

Türk ordularının başarısı İngiltere başta olmak üzere İtilaf devletlerini kaygılandırmıştır. İngiltere Başbakanı Lloyd George ile Sömürgeler Bakanı Winston Churchill, 16/17 Eylülde İngiliz sömürgelerinden Boğazların savunulması için asker talebinde bulunmuşlardır.

İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanları, savaşın durdurulması ve Barış Konferansına ilişkin Pariste hazırladıkları notayı 23 Eylül 1922de vermişlerdir.
Müttefiklerle oturup tartışmaya hazır olduklarını söyleyen Mustafa Kemal Paşa, Misakı Millide ısrarlı olduklarını ve bütün Türk toprakları üzerinde bağımsızlık istediklerini vurgulamıştır.

26 Eylül günü, General Harrington, Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği mektupla müzakerelere kadar Türk birliklerinin tarafsız bölgeden çekilmesini istemiştir.

…resmi adı “Müttefik Hükûmetlerle Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ve Yunanistan Arasında Askerî Mukavele” olan Mudanya Ateşkes Antlaşması 11 Ekim 1922 saat 06.00da, Mudanyada imzalanmıştır.

Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey [Ulaş], Konferans için yapılan hazırlıkları bilmemekle birlikte, Konferansta delegelerin bağımsızlığa önem vermelerinin, sınırların Misakı Milli ilkelerine göre saptanmasının, borçlar, mali ve iktisadi konularda ulusun haklarının savunulmasının önemini vurgulamıştır (s. 21).

İsmet Paşa’da İstanbul’a geldiğinde, Konferansta Misakı Milli programının izleneceğini belirtmiştir (s. 22).

Bölüm I: Barış Konferansı Öncesi
Mustafa Kemal Paşa barış konferansının toplantı yeri olarak İzmir’i düşünmüştür.
İstanbul Hükümeti de bu konferansta kendine bir yer bulabilmek umuduyla çabalara girişmiştir.

Ankara hükümetinin, barış konferansında tek yetkili olduğu konusundaki uyarısı üzerine (…) Mustafa Kemal Paşa da içlerinde seksenden fazla milletvekilinin imzaladığı, Osmanlı İmparatorluğunun yıkıldığını, yeni bir Türk devletinin doğduğunu, anayasa gereğince egemenlik hakkının millette olduğunu belirten bir önerge hazırlanmıştır. Bu önergeye karşı tutum alanlar olmuş; önergeye karşı olanlar padişahlığın kaldırılmaması görüşünde olduklarını açıkça söylemişlerdir (s. 28).

Saltanat, 1 Kasımda Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla kaldırılmıştır.

4 Kasım’da İstanbuldaki Tevfik Paşa hükümeti istifa etmiş; Refet Paşa Babıâliye yerleşerek İstanbulda milli iradeyi fiilen kurmuş; resmi daireler ve kuruluşlar kendi istekleriyle milli hükümete bağlanmışlardır.

Vahdettin General Harringtona ülkeyi terk etme isteğini bir mektupla bildirmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aynı günkü beşinci (açık) oturumunda 163 üyenin katıldığı oylamada, Abdürrahim Efendiye verilen 2, Selim Efendiye verilen 3 oya karşılık 148 oyla Abdülmecit Efendi Hilafet makamına seçilmiştir.

Konferansa Gidecek Başdelege ve Delegelerin Saptanması
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çoğunluğu barış konferansına gidecek Türk delegasyonunun başkanı olarak İcra Vekilleri Heyeti Reisi Hüseyin Rauf Beyi düşünmüştür. Delege olarak da Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey’le [Tengirşek] Sıhhiye Vekili Dr. Rıza Nur Beyin adları geçmiştir. Lozan’a gidecek delegeler konusunda Hüseyin Rauf Bey, Mustafa Kemal Paşa’ya, İsmet Paşa’nın kendisine danışman olarak verilmesini önermiştir. Mustafa Kemal Paşa bu öneriyi Rauf Bey’in kendisini yetersiz görmesine yormuş ve Rauf Bey’e, İsmet Paşa’dan danışman olarak sağlanacak faydanın az, fakat delegasyon başkanı olarak pek çok olacağı kanısında olduğunu söylemiştir (s. 32).

İsmet Paşa, oylamalar sonunda, Meclise teşekkür etmek ve Lozan’da izleyecekleri yolu açıklamak üzere söz almıştır:
…Heyeti Murahhasamızın Avrupa’da takibedeceği müddeiyatın hututu esasiyesi şimdiye kadar cihanca malumdur. Bu, milletimizin öteden beri metalibi milliye yolunda takip ve tesbit eylediği hututtur ki Misakı Millî ile tavzih edilmiştir. Binaenaleyh Misakı Millî ve Heyeti Celilenizin siyasetimize esas olarak kabul ettiği muahedat bizim hattı hareketimizin esasını teşkil eder. Misakı Milli ile münakit muahedat dairesinde hukukumuzu müdafaa edeceğiz (s. 34).

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin iki noktada Türk Hükümeti’nin savaşı göze alabilecek kadar kesin kararlı olduğu görülmektedir: Biri “Ermeni Yurdu”, diğeri kapitülasyonlar (s. 37).

Başvekil, Genelkurmay Başkanı ve altı vekilin imzalarını taşıyan söz konusu talimat şöyledir:
“1. Doğu sınırı: Ermeni Yurdu bahis konusu olamaz. Olur ise müzakereler kesilecektir.
2. Irak sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul sancakları istenecektir. Konferansta bu konularda farklı bir durumun ortaya çıkması halinde İcra Vekilleri Kurulu’ndan talimat istenecektir.
3. Suriye sınırı: Bu sınırın düzeltilmesine çalışılacaktır. Bu sınır Resi İbni Hayn’dan başlayarak Harin, Müslimiye, Meskene ve Deyrizor, çöl ve Musul vilayeti güney sınırı olacaktır.
4. Adalar: Duruma göre hareket edilecek ve kıyılarımıza pek yakın adalar mutlaka Türkiye’ye katılacaktır. Bu başarılamadığı takdirde Ankara’dan nasıl hareket edileceği sorulacaktır.
5. Trakya batı sınırı: 1914 sınırının elde edilmesine çalışılacaktır.
6. Batı Trakya: Misakı Millî maddesi uygulanacak. [yani plebisit istenecek
7. Boğazlarda ve Gelibolu yarımadasında yabancı asker bulundurulması kabul edilemez. Eğer bu husus konferansın kesilmesine sebep olabilecekse, kesintiden önce Ankara’ya bilgi verilecektir.
8. Kapitülâsyonlar: kabul edilemez. Bu sebeple gerekiyorsa konferans kesilebilir. 9. Azınlıklar konusunda esas karşılıklı değişimdir [mübadele].
10. Genel Borçlar [Düyunu Umumiye/Osmanlı borçları]: Türkiyeden ayrılan ülkelere dağıtımı, Yunanlılara devri, yani Yunanlıların ödeyeceği savaş tazminatına karşılık tutulması, olmadığı takdirde yirmi yıl geriye bırakılması. Genel Borçlar İdaresi (Düyunu Umumiye İdaresi) kalkacaktır. Bu konuda güçlükler çıktığı taktirde Ankara’dan sorulacaktır.
11. Ordu ve donanmayla ilgili hiçbir sınırlama kabul edilemez.
12. Türkiye’deki yabancı kurumlar Türk yasalarına tâbi olacaklardır.
13. Türkiye’den ayrılan ülkeler için Misakı Milli’nin özel maddesi yürürlüktedir. 14. Cemaatler ve İslâm vakıflar hukuku eski anlaşmalara göre sağlanacaktır (s. 38).”

Bölüm II: Lozan Barış Konferansının İlk Evresi
İsmet Paşa, Lozan tren istasyonuna ayak bastığında, Lozan’a gelen tek delegasyonun Türk delegasyonu olduğunu görmüş; diğer ülkelerin delegelerinin henüz gelmediklerini ve Konferansın, İngiltere ve İtalya’nın iç işleri gerekçe gösterilerek 20 Kasım tarihine ertelendiğini öğrenmiştir (s. 42).

Lozanda, İsmet Paşa, delegeler ve Genel Sekreter Lozan Palas Oteline, danışmanlarla, kâtipler Hôtel de la Paix’ye yerleşmişlerdir.

Konferans Başkanlığı çağrıcı devlet sıfatını taşıyan İngiltere, Fransa ve İtalya arasında dönüşümlü olarak yapılmasına karar verildi.
Başkanlık konusunda talebi kabul edilmeyen İsmet Paşa bu sefer Konferans Genel Sekreterliğine Türk delegasyonundan birinin getirilmesini istemiş ancak sonuçta İtalyan Massigli Genel Sekreter atanmıştır (s. 50).

Lord Curzona göre, komisyonlar çağrıcı üç devletten her birinin birer temsilcisinin başkanlığı altında olmalıydı.

Birinci Komisyon: Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu; Boğazlar Rejimi (Başkan İngiltere Başdelegesi Lord Curzon)

İkinci Komisyon: Türkiyede Yabancılar ve Azınlıklar Rejimi Komisyonu (Başkan İtalya Başdelegesi Marki Garroni)

Üçüncü Komisyon: Maliye ve İktisat Sorunları Komisyonu; limanlar ve demiryolları; sağlık sorunları (Başkan Fransa Başdelegesi M. Barrère )

Komisyon ve alt komisyon toplantıları başladığında (…) başlıca Yunanlar ve İngilizlerle çekişme yaşanacağı; diğer devletlerin olumlu yaklaşımıyla görüşmelerin ilerleyeceği beklentisinin uygulamada gerçekleşmediği;  müttefiklerin toplu halde hareket etmekte oldukları ve görüşmelerin çetin geçeceği görülmüştür.

Lord Curzon, diğer büyük küçük bütün Müttefiklerin, önemli, önemsiz her isteklerini ve her sözlerini bütün kuvvetiyle desteklemiştir.

(İsmet İnönü) Birinci devrenin sonuna doğru, sulhün İngilizlerin elinde bulunduğu kesin kanaatına vardım. Onların kopma meselesi yapabilecekleri konulara teşhis koyarak, oralarda bir neticeye varmayı öne aldım (s. 55).


İsmet Paşa’ya göre, toprak konusunda, fiilen işgal etmedikçe yeni bir adım atmak olası görülmüyordu.

Trakya Sınırı ile İlgili Görüşmeler
İsmet Paşa, Doğu Trakya için 1913 sınırını Doğu Trakyanın emniyeti için de Batı Trakyada halkoyuna başvurularak bağımsızlığını istemiştir.
Lord Curzon, 1915 anlaşmasıyla belirlenen sınırların esas olmasını (…) önermiş; Batı Trakya için halk oylamasını da reddetmiştir (s. 57).

Asya Sınırları ile İlgili Görüşmeler
Antlaşma Projesinin 3. maddesinde Suriye sınırı, 20 Ekim 1921 tarihli Türk-Fransız Antlaşmasının 8 inci maddesiyle saptanmış olan sınır” olarak kabul edilmiştir.

Türkiye, Musulda plebisiti öne sürmüş, İngiltere ise karşı çıkmış ve konunun Milletler Cemiyetine götürülmesini istemiştir. Irak sınırı üzerinde yürütülen görüşmelerden hiçbir sonuç alınamamıştır.

İleri başyazarlarından Suphi Nuri Bey, “Korkumuz yoktur ısrar edeceğiz” başlıklı yazısında Milletler Cemiyetinde İngilizlerin ağırlıkta olması nedeniyle burada alınacak kararın Türkiye aleyhine olacağını savunmuştur (İleri, 25 Kanunusani 1339, s. 1.).

Ahmet Emin Bey [Yalman], küçük bir çabayla Musul’u alabilecek olduğumuzu, İngilterenin ise Musulu elinde tutmasının büyük gayretlere bağlı olduğunu savunmuştur (Vakit, 29 Kanunusani 1339, s. 1.).

İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey, Mecliste 29 Kasım günü yaptığı konuşmada Musulun Misakı Milli sınırları içinde olduğunu söylerken Lozandaki görüşmelerin petrol ve gaz kuyularıyla ilişkili olduğunu belirtmiştir (Vakit, 1 Kanunuevvel 1338, s. 1.).

Lord Curzonun Müttefik teklifinin imzalanması” ültimatomuyla Lozan’dan ayrılması nedeniyle (…) Irak sınırı sorununun 1 yıl içinde İngiltere ile Türkiye arasında çözüme kavuşturulması planı gündeme gelmiş.

Ege Denizindeki Adalar ile İlgili Görüşmeler
Konferans başladığında Rodos ve Oniki ada İtalyan, diğer Ege adaları Yunan işgali altındaydı.
Türkiye, küçük ve kıyıya yakın adalarla İmroz, Bozcaada ve Semadirek adalarının Türkiyeye verilmesini; diğer adaların askerden arındırılmış, tarafsız ya da bağımsız hale konulmasını öne sürmüştür.

Müttefiklerin 31 Ocak 1923 tarihli Antlaşma Projesi’nde, İmroz ve Bozcaada ile Asya kıtasına 3 milden yakın adacıkların Türk egemenliğinde kalması öngörülmüştür. Buna karşılık, Doğu Akdeniz adaları ile Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Yunan egemenliğine bırakılmıştır. Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya askerden arındırmış bölge sayılmış ve her iki ülke askeri uçaklarının bu adalar üstünde uçmamaları öngörülmüştür. Rodos, On İki Ada ve Meis’in İtalyan işgali altında bulunmaya devam etmesi öngörülmüştür.

Lord Curzon, Boğazlar Komisyonunun 8 Aralık tarihli toplantısında, Müttefik askerlerine ait çeşitli yerlerdeki mezarların kendileri için kutsal yerler olduğunu ve bu toprakların mülkiyetiyle birlikte Müttefiklere verilmesini istemiştir.

İsmet Paşa, 27 Ocak günkü oturumda mezarlıklar için gerekli bütün toprakları vermiş olduklarını belirtmiş…

Rauf Beyin, iki gün sonra da, 29 Kasım 1922 günü, “27/11 tarihli telgrafa ektir” notuyla gönderdiği ikinci bir telgraf ile (…) altı yüz Türk ahalisi, camii ve binalarıyla tamamen Türk olan Adakale ile ilgili Lozan Konferansında hakimiyetimiz aleyhine bir karar çıkmaması dileği belirtilmiştir (Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları I, s. 148.).

Adakale, 1914 yılında Macarlarca işgal edilmiştir. Ada, daha sonra Alman ve Macar işgali altına girmiştir.
İkinci Dönem görüşmelerinde tartışılan Adakalenin egemenliği sorunu, Adakale’nin Romanya egemenliğine bırakılmasıyla sonuçlanmıştır (s. 64).

Boğazlar Rejimi İle İlgili Görüşmeler
Müttefikler, boğazların hem ticaret, hem de savaş gemileri için mutlak olarak açık olması; bunun sağlanması için boğazların iki yakasının askersizleştirilmesi ve bu işi uluslararası bir komisyonun yönetmesini istemişlerdir.

Amerikan delegesi Child, Karadenizde ticaretin geleceğinin, yalnız bu denizde kıyıları bulunan Devletlerin özel bir işi olabileceği görüşünü kabul edemeyeceklerini; bu konunun bütün dünya uluslarını ilgilendirdiğini söylemiştir.

Boğazların askersizleştirilmesi, Müttefikler tarafından geçiş serbestisinin bir parçası olarak sunulmuştur.

Romanya delegesinin ortaya attığı Boğazlar Komisyonu da uzun tartışmalara yol açmıştır.

Kapitülasyonlar ve Egemenliğe İlişkin Konular İle İlgili Görüşmeler
Osmanlı Devleti Dünya Savaşına girerken 9 Eylül 1914 tarihli bir nota ile kapitülasyonları tek yanlı olarak kaldırdığını duyurmuştur.

Müttefikler, kapitülasyonlardan ancak onların yerini alabilecek teminatlar konması halinde vazgeçebileceklerinde ısrar etmişlerdir.
Kapitülasyonlar sorunu, Konferansın kesildiğinde çözülememiş olarak duruyordu.

Azınlıklar Sorunu İle İlgili Görüşmeler
“Ermeni Yurdu” konusu alt komisyonda da ısrarla yeniden gündeme getirildiğinde, 6 Ocak 1923 günkü alt komisyon oturumunda Türk Delege Heyeti, Delege Rıza Nur Bey [Nur], danışmanlar Münir [Ertegün] ve Şükrü Beyler [Kaya], toplantıyı terk etmişlerdir.

Patrikhanenin Durumu İle İlgili Görüşmeler
İsmet Paşa, Birinci Komisyonun 10 Ocak 1923 tarihli oturumunda, “Patrikliğin siyasal ya da yönetime ilişkin işlerle bundan böyle hiç uğraşmayacağı, yalnız salt din alanına giren işlerle yetineceği konusunda, Konferans önünde, Müttefik Temsilci Heyetlerinin ve Yunan Temsilci Heyetinin yapmış oldukları resmî konuşmaları ve verdikleri garantileri senet” sayarak Türk Delege Heyetinin Patrikliğin İstanbuldan uzaklaştırılması teklifinden vazgeçtiğini bildirmiştir (s. 75).

Düyunu Umumiye, Mali ve İktisadi Konular İle İlgili Görüşmeler
Türkiyeden askeri işgal masrafı istenemez, aksine Türkiye uğradığı hasarların tazminini istemek hakkına sahiptir. Sivil halkın uğradığı savaş zararları tazmin edilmelidir. Yunan ordusunun İzmiri işgalinden yenilmesine kadar neden olduğu bütün tahripler tamir ve tazmin edilmelidir (s. 78).

Müttefikler, borçların anaparasının bölüştürülmesini kabul etmişler ancak Dünya Savaşı sırasında borçlanılan miktarın Suriye ve Irak’a bölüştürülmesini kabul etmemişler, Düyunu Umumiye İdaresinin sürmesi ve Osmanlı Devlet Borçları konusunda Türk Hükümetinin Düyunu Umumiye İdaresi ile anlaşması konusunda ısrarcı olmuşlardır.

Lozan Görüşmelerinin TBMM’ne Yansıması
Grup ve hiziplerin yanı sıra 1920 sonlarında mebusların üye olduğu resmi partiler de kurulmuştur. Bunlar, 1920 ilkbaharında kurulan Yeşil Ordu, Ekim 1920de Tevfik Rüştü [Aras], Mahmut Esat [Bozkurt], Yunus Nadi [Abalıoğlu], Kılıç Ali [Kılıç] gibi mebusların üye olduğu Türkiye Komünist Fırkası ile Tokat Mebusu Nazım Beyin [Resmor] başkanlığında Aralık 1920de kurulan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkasıdır. 172 1921 ilkbaharında gelindiğinde ise bu zümre, grup ve partilerden tümünün faaliyeti sona ermiş bulunuyordu (s. 81).

İleride Birinci Grup diye anılacak olan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubunun kurulmasından sonra (…) Temmuz 1922de başını Erzurum mebusu Hüseyin Avni Beyin [Ulaş] çektiği İkinci Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubuun kurulması izlemiştir.

Hüseyin Avni Bey, 30 Nisan 1923 tarihli Tevhidi Efkar gazetesine verdiği demeçte ilk 7 kurucu olarak kendisiyle birlikte Canik Mebusu Emin Bey [Gevelioğlu], Erzurum Mebusu Süleyman Necati Bey [Güneri], Kastamonu mebusu Mehmet Besim Bey [Fazlıoğlu], Kayseri Mebusu Rifat Bey [Çalıka], Sivas mebusu Vasıf Bey [Karakol]ve Mersin Mebusu Salahattin Bey [Köseoğlu] adlarını vermiştir.

İkinci Grup üyeleri, Lozana gönderilecek delegelerin seçimi aşamasından başlayarak görüşmeler boyunca Lozan görüşmelerinin Meclisin yönetiminde yapılması ve son sözü Meclisin söylemesi konusunda ısrar etmişler, Lozan görüşmelerini Vekiller Heyetinin yürütmesine karşı çıkmışlardır. Ayrıca, Misakı
Milliden taviz verildiği izlenimini edindiklerinde de duyarlı davranmışlardır (s. 84).

Ermeni yurdu konusunun gündeme geldiğinin açıklanması da mebuslar arasında infiale yol açmıştır (TBMM ZC, Devre I, C: 25, İ: 157, (16.12.1338), s. 410.).

Rauf Bey son olarak Abdülhamid’in mirasçılarının petroller dolayısıyla Konferans çevrelerine koştuklarını, mebusların “onun malı yoktur”, “mal milletindir”, “babalarının malı mıdır?” sesleri arasında açıklamıştır (TBMM ZC, Devre I, C: 25, İ: 157, (16.12.1338), s. 416.).

Alt komisyonda Venizelos’un Türkleri katliamla itham etmesine komisyon başkanı İtalyan Montagnanın seyirci kaldığını anlatan Rıza Nur Bey (…) / s. 93
Trabzon mebusu Nebizade Hamdi Bey [Ülkümen], konferansın çıkmaza girmesinin olağanüstü bir şey olmadığını, bu durumun Mudanya Mütarekesi’nin sonucu olduğunu ileri sürerek Mudanyada ateşkes ilan edileceğine eldeki güçlerle harekâta devam edilmesi gerektiğini savunmuştur. Hamdi Bey, ordudan terhisleri de şiddetle eleştirmiştir (TBMM GCZ, C:3, İ: 162, (25.12.1338), s. 1155-1157.). / s. 95

Burdur mebusu İsmail Suphi Bey ile Ertuğrul mebusu Ahmet Hamdi Bey [Aksoy], konferansın devamında bir fayda elde edilemeyeceğinden heyetimizin geri gelmesini ve ordunun hemen harekete geçmesini içeren bir başka önerge vermişlerdir. Önergeler ayrı ayrı oylanarak reddedilmiştir (TBMM GCZ, C:3, İ: 162, (25.12.1338), s. 1162).

Hükümetle yüz yüze görüşebilmek üzere yurda dönmüş olan Lozan Delegesi Hasan Bey (…) Konferansın geç başlamasının İngilterenin, Fransa ve İtalyayı kendi görüşüne çekme çabasından kaynaklandığını ve Müttefik Devletlerin hemen bütün işlerde ortak bir cephe halinde hareket etmekte olduklarını söylemiştir (TBMM GCZ, C:3, İ: 166, (1.1.1339), s. 1169).

Hasan Bey, mütarekeden sonra İstanbul’da Müslümanların emlakinin alınıp Hıristiyanlara verilmesi ve Ermeni yetimi diye alıkonulmuş olan sayıları 95 bin ile 105 bin arasındaki Müslüman çocuklarının ailelerine geri verilmelerinin bulunduğunu arasında bulunduğunu açıklamıştır (TBMM GCZ, C:3, İ: 166, (1.1.1339), s. 1169-1173). / s. 98

Tazminatlar konusunda, önce yabancıların savaş zararlarının karşılanmasını isteyip savaş ve işgal sırasında Türk yurttaşlarının uğradığı zararları kabul etmeyen Müttefiklerin şimdi bunu kabule eğilimli olduklarını söylemiştir (TBMM ZC, Devre I, C: 26, İ: 167, (3.1.1339), s. 142-143).

Lord Curzon’un, elde edilmesini zorunlu gördüğü sorunları hep ertelediğini ve özel görüşmek istediğini belirten Rauf Bey, İngilizlerin kendilerince ikincil önemdeki işlerden başlayarak birincilere geçtiklerini ve dünya kamuoyunu aleyhimize çevirmeye çalıştıklarını anlatmıştır.
Rauf Bey, delegelerimizin Fransızlarla aramızda bir Suriye sınırı sorunu söz konusu olmadığını ve Musulun Türkiyeye ait olduğunu savunduklarını anlatmıştır. İngilizlerin, Fransız ve İtalyanların yardımlarıyla konuyu Türkiyenin üyesi olmadığı Milletler Cemiyetine götürme ısrarlarını da delegelerimizin reddettiklerini tekrarlamıştır (TBMM GCZ, C:3, İ: 180, (25.1.1339), s. 1223-1224). / s. 110

Hüseyin Rauf Bey, İngiliz basınında (ve son olarak bir iki Fransız gazetesinde) yer alan hücumlardan bahsederken Konferansta adliye konularının görüşülmesi esnasında TBMM gizli oturumunda da konunun ele alındığını hatırlatmıştır. TBMMndeki görüşmelerde mahkemelerimiz hakkında “çetin sözler sarf edildiğine ve gizli oturumdaki bu konuşmaların İngiliz gazetelerinde yayınlandığına dikkati çekmiştir (s. 111).

İlerinin başyazarlarından Suphi Nuri Bey: “İngiltere Hariciye Nazırı Musul meselesinde Cemiyeti Akvam’ın hakemliğini teklif etti. Bir defa biz henüz Cemiyeti Akvama dahil değiliz. Saniyen, Cemiyeti Akvam bugünkü haliyle bir İngiliz Cemiyetidir. Yani orada en çok rey sahibi olan İngiltere ile müstemlekeleridir. Binaenaleyh Cemiyeti Akvamda İngiltere ile Türkiye müsavi bir vaziyette olmayacaklardır” / İleri, 26 Kanunusani 1339, s. 1 (s. 112).

Karesi mebusu Basri Bey [Çantay], elimizde hiçbir şey olmayan bir zamanda kabul ettiğimiz Misakı Milli’nin çerçevesinin dar olduğunu artık genişletilmesi gerektiğini öne sürmüştür (s. 119).

Gaziantep mebusu Ali Cenanî Bey, şerefli bir barış imzalanmayacaksa savaşmanın her halde daha hayırlı olacağını söylemiştir.

Ali Şükrü Bey, içinde bulunulan durumun Sakarya Savaşı öncesiyle aynı olduğunu ileri sürmüştür. Tarihimizde birçok askeri zaferler bulunduğunu ancak bu zaferin yokluk içerisinde yapılması dolayısıyla en önemli zafer olduğunu söylemiştir. Askerin görevini yaptığını, iş masa başına geldiğinde ise siyasi memurların görevlerini yerine getiremediklerini savunmuştur (TBMM GCZ, C:3, İ: 182, (28.1.1339), s. 1255).

Padişah karşıtlığına Yunus Nadi Bey’den [Abalıoğlu] önce başladığını söyleyen Hüseyin Avni Bey’in, bu arada Meclis’in üstünlüğünü ifade ederken söylediği "Büyük Millet Meclisi isterse Padişahı da getirir” sözüne Gelibolu mebusu Celal Nuri Bey, [İleri] “katiyen getiremez” diye müdahale etmiştir. Buna karşılık Hüseyin Avni Bey “isterse getirir, kudretinin had ve pâyânı yoktur”, Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey de “isterse getirir” sözleriyle ısrar etmişlerdir (TBMM ZC, Devre I, C: 27, İ: 183, (29.1.1339), s. 47.). / s. 128

31 Ocak tarihli İleri gazetesi:
“İsmet Paşa istiklalimizi, hakkı hakimiyetimizi imha için tanzim edilerek, Heyeti Murahhasamıza verilecek muahede suretinin katiyen kabul edilmeyeceğini beyan etmiştir.” /  İleri, 31 Kanunusani 1339, s. 1.

(Ocak ayının sonuna gelindiğinde) Lozan konferansının dağılmak üzere olduğuna şüphe kalmamıştır.
Bu koşullar altında 31 Ocak günü, Ouchy Şatosunda saat 10.30da başlamıştır.

Lord Curzon: Konferansın Üyeleri, kendilerine sunmakla onur duyduğumuz Barış Andlaşmasının metnini ellerinde bulundurmaktadırlar; Burada Temsilcileri bulunan bütün Devletleri bu metni imzalamaya çağırıyoruz (s. 132).

31 Ocak çarşamba günü saat 11 ile 4 Şubat pazar akşamı saat 9.30 arasındaki beş günlük süre, Lozan Konferansı tarihinde bir kriz dönemini oluşturmuştur.

Son gün temsilci heyetleri arasında büyük bir trafik yaşanırken, o gün Lozandan ayrılmaya kararlı olan Lord Curzon ve İngiliz Temsilci Heyeti akşam Lozan Garında trende bekliyorlardı. Fransız delegesi Bompardın trene gelerek Türk Delege Heyetinin Müttefik önerilerini kabul etmediğini söylemesi üzerine Lord Curzon hareket emrini vermiştir.

Müttefiklerin Barış Antlaşması tasarısı, genellikle dört sayfa olarak yayımlanan Tanin gazetesinin 8 sayfa çıkan 3 Şubat günkü sayısında yayımlanmıştır (Tanin, 3 Şubat 1339, s. 1-8.).

Türk basınının konferansın kesilmesi üzerine çağrıcı devletlere tepkisi sert olmuştur.
Vakit: Konferans istiklali malimizi ihlal eden talepler hasebiyle akim kaldı. Fransızlar ve İtalyanlar Lozan’da talimat bekliyorlar. İnkitadan mesul Fransızlardır (Vakit, 6 Şubat 1339, s. 1.).

Tevhidi Efkar: Misakı Millimizi süngümüzle alacağız (Tevhidi Efkar, 7 Şubat 1339, s. 1.).

İsmet Paşa, telgraflarında Hükümete, Konferansın kesildiği resmen ilan edilmediğinden (…) İngilizlerle hiçbir noktada çatışmaya meydan verilmemesini önermiştir (Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları I, s. 502.). / s. 141-142

Bölüm III: Lozan Konferansının Kesinti Dönemi
Hariciye Vekâleti Vekili Hüseyin Rauf Bey, 6 Şubat günü İzmir limanının Müttefik gemilerine kapatılması, limanda bulunan Müttefik gemilerinin ayrılmaları ve limana mayın döşenmesi konusundaki bir kararı Müttefiklere nota ile bildirmiştir.
…gerek İngilizler gerekse Fransızlar, geri çekilmeye yanaşmayacakları konusunda cevaplar vermişlerdir (s. 145).

İsmet Paşa 10 Şubat günü Bükreş’ten Mustafa Kemal Paşaya bir telgraf çekerek küçük nedenlerle hiç kimse istemediği halde savaş olabileceğine işaret ederek duruma hâkim olmasını istemiş ve derhal Ankaraya gelmesini rica etmiştir (Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları I, s. 513). / s. 146

İsmet Paşa, İstanbula gelir gelmez (…) açıklamalarda bulunmuş (…) Konferansın kesilmesi durumunda Mudanya mütarekesinin sona ermesi gerekeceğini söylemesi üzerine M. Bompartın Konferansın bitmediğini söylediğini; Konferansın başka bir zamana bırakılmasından söz edildiğini açıklamıştır.

İsmet Paşa’nın İstanbula vardığı günün ertesinde, 17 Şubatta, İzmirde Türkiye İktisat Kongresi açılmış ve 4 Mart tarihine kadar devam etmiştir (s. 147).

Mustafa Kemal Paşa da, İktisat Kongresini açış konuşmasında (…) gerçek düşmanların bu milletin iktisadi hakimiyetini sağlayarak yükselmesini istemedikleri için Konferansın esas olarak iktisadi nedenlerle kesildiğini vurgulamıştır (s. 148).

19 Şubat günü burada İstanbul’dan gelen İsmet Paşa ile buluşmuştur. 28 Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşalar 20 Şubat günü birlikte Eskişehirden Ankaraya gelmişlerdir.

Lozan Konferansının kesintiye uğradığı dönemde, TBMM’nde Barış Konferansı konusunda dokuz gizli birleşim yapılmıştır.
Bu tartışmaların sonunda TBMM, 6 Mart günü barış girişimlerine devam edilmesi yolunda İcra Vekilleri Heyeti’nin Lozan Delegeler Heyeti’ne görev ve talimat vermesini öngören bir kararı kabul ederek görüşmelere son vermiştir.

İsmet Paşa, Musul sorunu ile birlikte borçlar konusunun da Konferans’ın kesilmesinde ana etken olduğunu belirtmiş, müttefik yurttaşlarının savaşta uğradıkları zarara karşı da önce otuz, sonra on milyon altın tamirat bedeli istediklerini eklemiştir (TBMM GCZ, C: 3, İ: 196, (21.2.1339), Ankara, 1985, s. 1293.).

İsmet Paşanın açıklamaları bazı mebuslar tarafından yeterli bulunmamıştır.
İkinci Grupa mensup 45 Mersin mebusu Yusuf Ziya Bey [Eraydın], Güney sınırında yani İskenderun ve Antakyada hükümetin yeni bir tavır alıp almayacağını sormuştur.
Birinci Grup’tan Antalya mebusu Rasih [Kaplan] Efendi, İtilafnamedeki hükümleri Fransızların muhafaza etmediklerini söylemiş, Birinci Gruptan Bolu mebusu Tunalı Hilmi Bey de Fransızların İtilafnamenin en küçük hükmüne hürmet etmediğini söyleyerek desteklemiştir.

Hüseyin Avni [Ulaş], Hükümet’in Meclise karşı bir az istihfafkârane hareket ettiğini yani Meclisi küçümsediğini, hafife aldığını öne sürmüş, Lozan delegelerinin görevlerinin bittiğini bu nedenle İsmet Paşa’nın dışişleri konusunda açıklama yapabileceğini, Mali konularda Maliye Vekilini, Adli konularda Adliye Vekilini dinlemek istediğini belirtmiş, Birinci Gruptan Konya Mebusu Refik Bey [Koraltan] de kendisini desteklemiştir. Hüseyin Avni Bey, gerek Vekiller Heyetinin gerekse Büyük Millet Meclisi’nin Misakı Milliden zerre kadar fedakarlık yapması halinde namus gereği çekip gitmesi gerektiğini de eklemiştir.

Erzurum Mebusu Mustafa Durak [Sakarya], Musul meselesinin bir yıl ertelenmesinin Musul’u kaybetmek demek olduğunu, Karaağaç’ı terk etmenin de Edirne’yi terk etmek olacağını, Boğazların açık olmasının İstanbul ve Marmara’nın savunmasız kalması demek olduğunu söylemiştir (s. 154-155).

Rauf Bey bu arada, Musul sorununun bir yıl içinde Milletler Cemiyeti’ne gideceğinden söz ederken Milletler Cemiyeti’nin Misakı Milli’de yer aldığını da söylemiştir.
Mersin mebusu İkinci Grup üyesi Salahattin Bey [Köseoğlu] ve İkinci Grup’tan Bitlis mebusu Yusuf Ziya Bey [Koçoğlu] de itiraz etmiştir. Rauf Bey, azınlıklar dolayısıyla arada bağlantı olduğunu söyleyince Yusuf Ziya Bey azınlıkların Musul ile ilgisinin olmadığını söyleyerek Rauf Bey’e Musulun Misakı Milli içinde mi dışında mı olduğunu sormuştur. Rauf Bey de, Musulun Misakı Milli içinde olduğu cevabını vermiştir (TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1339), s. 1315). /s. 156

Mustafa Kemal Paşaya göre, seçenekler şöyledir: Sınırlar sorununda
Karaağaçtan vazgeçip vazgeçmemek, Musul vilayeti sorununu bir yıl içinde
İngiltere ile karşılıklı sonuçlandırmaya bırakmak, kabul edilemez bazı malî sorunları
projeden çıkartmak. Mustafa Kemal Paşa, bu konularda karar verdikten sonra diğer
konuların kabul edilebilir görüldüğünde karara varmanın Meclisin önünde duran
mesele olduğunu söylemiştir.

Mustafa Kemal Paşa: “…Misakı milli şu hat bu hat diye hiçbir vakitte hudut çizmemiştir. O hududu çizen şey milletin menfaati ve Heyeti Celilenin isabeti hazarıdır. Yoksa bu haritası mevcut bir hudut yoktur. Bunun için de yapılmış olan işlerde veya yapılması teklif olunan işlerde hiçbir vakitte buna taaruz edilmemiştir. Bilakis riayet edilmiştir.” / TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1339), s. 1318. (s. 159)

Misakı Milli Üzerine Tartışma
İzmit Mebusu Sırrı Bey [Bellioğlu]: Paşa Hazretleri çok teşekkür ederim ki sözlerimi şayanı müdafaa buyurdunuz, anlamadığımı söylediniz. Misakı millinin, bendeniz mingayri haddin, muharrirlerindenim.
Mustafa Kemal Paşa (Devamla) – Keşke yazmaya idiniz. Başımıza çok belâ koydunuz. Yani bu gün katiyeti ihlâl eder sözlerden başka bir şey yapmadınız (s. 160-161). / TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1320)

Lâzistan Mebusu Abidin Bey’in, Mustafa Kemal Paşanın son açıklamalarından Misakı Millinin olmadığı, istediğimiz gibi bir harita çizeceğimiz sonucunu çıkardığını söylemesi üzerine Mustafa Kemal Paşa öyle bir şey demediğini belirtmiştir. / TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1321)

İkinci Grup üyeleri, Lozan görüşmelerini yürüten Delegeler Heyeti’nin Müttefiklerin Barış projesine karşılık olarak bir mukabil proje vermiş ve böylece bazı taahhütler altına girmiş oldukları yolunda bir iddiayı öne sürmüşlerdir.
Hüseyin Avni Bey [Ulaş], Hükümetin hazırladığı projeyi bilmediklerini, Avrupaya verilecek şeyin neden gizlendiğini sorarak aynı konuda ısrar etmiştir. / TBMM GCZ, C: 4, İ: 2, (2.3.1339), s. 3-5

İzmit mebusu Sırrı Bey [Bellioğlu], Batı Trakya Müslümanlarının İstanbul Rumları gibi mübadele dışında bırakılmalarının, Batı Trakya Müslümanlarını muadil göstermekle Misakı Milli hükümlerini ihlal ettiğini öne sürmüştür.

İsmet Paşa: Boğazların serbestliğine gelerek Misakı Milli’de ticari gemilerin Boğazlardan serbestçe geçişinin kabul edilmiş olduğunu hatırlatmıştır. / TBMM GCZ, C: 4, İ: 3, (3.3.1339), s. 70-71
Hüseyin Avni Bey [Ulaş]: Musul sorununun çözümünün “İngiliz şurasından başka bir şey olmayan” Milletler Cemiyeti’ne bırakılmasından sonra zaman geçince ordu toplayıp savaşılamayacağını söylemiş, İstanbul ve Boğazların askersizleştirilmesini eleştirmiştir. Bu barışın şerefimize uygun olmadığını belirten Hüseyin Avni Bey, İsmet Paşa’nın savaş elbiselerini giymesini istemiştir (s. 167). / TBMM GCZ, C: 4, İ: 4, (4.3.1339), s. 92-95.

Ali Şükrü Bey bütün konferans zabıtlarının, protokollerin çevirilerinin verilmesi isteğini 27 Şubat günü yinelemiş, Oturum Başkanı, matbaanın yanması dolayısıyla buna imkan olmadığını belirtmiştir (s. 171). / TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1339), s. 1323-1324.

Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in bir karşı projenin varlığında ısrar etmesine Mustafa Kemal Paşa “o sizin ifadenize göredir. Yani ben diyeceğim ki doğru değildir.” / s. 178

Ali Şükrü Bey (Trabzon) Emniyeti şahsiye mefkut mudur?
Birleşimi yöneten Ali Fuat Paşa, olup bitenleri anılarında daha sonra şöyle anlatmıştır:
“Ali Şükrü Beyin Ben de söyleyeceğim, demesi üzerine Gazi Paşa, hiddetli bir tavırla: Bir haftadır söylüyorsunuz, memleketi zarardide ediyorsunuz, demiş ve elleri cebinde olduğu halde asabî bir halde kürsüden inmiş Memleketi zarardide ediyorsunuz, maksadınız nedir? diye bağırarak Ali Şükrü Beyin üzerine yürümüştü.
(…)
Derhal, hatırıma riyasetin tarihî çanını iki tarafın ortasına atıp husule gelecek gürültü ve şaşkınlıktan istifade etmek gelmişti. Hemen tasavvurumu tatbik ettim. Herkes çanın atıldığı yerden uzaklaşmıştı, umumî bir sükûnet ve hareketsizlik oldu, ben de bu sâyede müzakereleri bir ân için tâtile muvaffak oldum.” / s. 179-180

İsmet Paşa, Meclisin güvenoyu vermesi üzerine 8 Mart 1923 günü, Çağrıcı devletler Dışişleri Bakanlarına birer mektup ile ekinde bir “Türk Karşı Teklifi Andlaşma Tasarısı” göndermiştir.

Müttefik devletleri, Türkiye’nin vermiş olduğu karşı barış tasarısını aralarında görüşmek ver ortak bir tutum saptamak üzere 21 Mart 1923 günü Londrada bir araya geldiler.

Ali Şükrü Bey Olayı
TBMM’nin 29 Mart 1923 günkü 13 üncü birleşiminde Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey [Ulaş]: Ali Şükrü Bey iki günden beri kayıptır! Efendiler! Memleketin sahibi, namusuna hâkim bir milletin mebusu kayboluyor. Hükümet bulamıyor, iki gündür kayıptır bulamıyor. (Böyle Hükümet olamaz. Lânet sesleri) efendiler!

2 Nisan gününün Tan gazetesi, siyah çerçeve içinde “Şehidi Muhterem Ali Şükrü Bey’in Cesedi Bulundu” başlığını atmış, altında Ali Şükrü Beyin bir fotoğrafını basmıştır.

Rauf Bey’in, cinayet zanlısı olarak açıkladığı kişi, halk arasında Topal Osman diye tanınan, eski Giresun Belediye Başkanı ve Milli Mücadelenin Giresun teşkilatını kurmuş olan Osman Ağadır (s. 204). / TBMM ZC, Devre I, C: 28, İ: 16, (2.4.1339), s. 305.

Tan bir daha yayın hayatına dönememiş ve 18 Ocak 1923 günü başlayan yayını 8 Nisan tarihli 68inci sayısıyla son bulmuştur.

Meclis çalışmaları, zaten seçim ortamına girilmesi nedeniyle 16 Nisanda son bulmuştur.

Chester Projesi
Eylül 1922 ortalarında Arthur Chester ve Kennedy, Ankara’ya gelerek hükümet yetkilileriyle görüşmeye başlamışlar ve ön anlaşmaya varılmıştır. Ön anlaşmaya göre Anadolu, Musul, Kerkük ve Süleymaniye yöresinde 4.000 km’yi aşan bir demiryolu şebekesi ile üç liman yapımı öngörülmüştür. Projenin, şirketin yol güzergahı ile liman çevresindeki 40 kilometrelik alan içinde ve 20 yıl içinde bulunacak petrol dahil tüm maden işletme imtiyazı ile finanse edilmesi öngörülmüştür.

Projenin kabulü, Lozan Konferansı’nın ikinci dönem görüşmelerinde İngiltere ve Fransanın tepkisini çekmiştir.
Lozan Barış görüşmelerinin 24 Temmuz 1923 tarihinde anlaşmayla sonuçlanmasıyla (…) proje için aranan mali desteğin sağlanma olanağı kalmamıştır. Bu koşullarda, Türk hükümeti 18 Aralık 1923’te anlaşmayı feshetmiştir.

TBMMnin 1 Nisan 1923 günkü 15 inci birleşiminin birinci oturumunda (…) 1921 Anayasasının ek maddesinin kaldırılarak yeniden seçim yapılması hakkındaki Meclis Kararı oy çokluğuyla kabul edilmiştir.

1 Nisan günü alınan seçimin yenilenmesi kararı uyarınca TBMM’nin Birinci Devresi sona ermiştir.

Lozan’a İkinci Kez Gidiş
İsmet Paşa, 18 Nisan Çarşamba günü öğle üzeri saat yarımda Şark ekspresiyle Lozan’a hareket etmiştir. 21 Nisan 1923 günü Lozana varmıştır.

Bölüm IV: Lozan Konferansının İkinci Evresi, Antlaşmanın İmzalanması ve TBMM’de Onaylanması
İngiltere, Lord Curzon’un yerine Başdelege olarak İngiltere’nin İstanbul’daki Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold’u gönderdi.
Fransa, Barrère yerine Fransanın İstanbul’daki Olağanüstü Komiseri General Pellé’yi göndermiş.
İtalya delegasyonunda da Marki Garroni’nin yerine Montagna Başdelege olmuştur (s. 218).

İlk devrede Konferans’a iştirak eden İspanya, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda delegeleri, bu devrede kapitülasyonların kaldırılması kararlaştırılmış olduğundan, ikinci devre toplantılarına katılmamışlardır.

Konferansta temsil olunan Devletlerin Temsilci Heyetleri, Lozan’da 23 Nisan 1923 tarihinde toplanmışlar…

Çiçerin’in yerine Sovyet Rusyası’nın Roma temsilcisi Vorosvski temsil etmek üzere Lozana gelmiştir.

Vorovski, Lozan’da Türk Heyeti’nden başka kimsenin görmek istemediği bir kimse olarak kabul edilmiştir.

Bir Türk gazetecinin, Sovyet Rusya’nın Boğazlar Sözleşmesini imzalayıp imzalamayacağı konusundaki sorularına, henüz bir talimat almadığı cevabını veren Vorovski, bu demecinden bir gün sonra, 10 Mayıs 1923 günü akşam saat 9.00 da, Cecile Oteli’nde yemeğini yerken İsviçre uyruklu Alexi Konradi adlı birisi tarafından tabanca kurşunu ile öldürülmüştür (s. 223).

Vorovski’nin İngilizler, Fransızlar ve İtalyanların katılmadığı cenazesi ertesi gün, Ruslar ve Türkler tarafından kaldırılmış…

Vorovski cinayetinden sonra Konferans görüşmelerinde bir hızlanma görülmüştür.

Tamirat (savaş tazminatı) konusu Türk Heyeti’nin üzerinde hassasiyetle durduğu bir konu olmuştur.
Müttefiklerden bazıları bu anlaşmazlığın Milletler Cemiyeti’ne veya Lahey Uluslararası Daimi Adalet Divanı’na havalesini telkin etmiş ancak Venizelos bunu da kabul etmemiştir.

26 Mayıs günü kapalı kapılar ardında süren görüşmelerin sonunda İsmet Paşa tazminattan vazgeçtiklerini belirterek “Karaağacı aldık!”

Görüşmeler sonunda, gerek Rıza Nur, gerekse İsmet Paşa tamirat bedeli yüzünden bir savaşı göze alamadıklarından bu ısrarlarından vazgeçmişlerdir.

Osmanlı Devlet Borçları sorunu, Müttefiklerin bu borçların faizlerinin altınla ödenmesi talebi, barışın önündeki en büyük engellerden biri olmuştur.

Lozan Konferansı komitelerinin son ve tarihî toplantısı 17 Temmuz Salı günü saat beşte Şato’da yapılmıştır.

Konferansın ilk döneminde, Birinci Komisyon 25, İkinci Komisyon 32, Üçüncü Komisyon 41 olmak üzere toplam 98 oturum yapılmıştır. Buna karşılık, ikinci dönemde toplam oturum sayısı 33dür. Bu oturumların 13ü Birinci Komite, 9’u İkinci Komite ve 11’i Üçüncü Komite tarafından gerçekleştirilmiştir (s. 247).

Vakit; imza töreninin Kurban Bayramı’na tesadüf etmesine gönderme yaparak, imza merasimi de dün hitam bulmuştur ve Bayram içinde Bayram yapan İstanbul bu defa sulhu ilan eden top sesleriyle sarsılmıştır” diye vermiştir.

İleri, Barış Antlaşmasıyla Yakın Doğuda dokuz yıldan bu yana süren savaş durumunun resmen sona erdiği belirtilerek 24 Temmuz 1923 tarihinin ülkemiz için olduğu kadar dünya siyasi tarihinde de yeni bir devrin başlangıcı olduğu ifade edilmiştir (s. 255).

Boğazlar sorunu: İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi’nin durumu, Boğazlar rejimine ilişkin Sözleşme ile tanzim edilmiştir (s. 265).

TBMM 1. Dönemi 16 Nisan 1923’de son toplantısını yapmıştır. Yeni Seçimler, Haziran ve Temmuz 1923 aylarında yapılmıştır. Ancak, bazı seçim bölgelerinde seçimlerin tamamlanması Ağustos ayını bulmuştur. Seçimlere gidilirken gerek Hıyaneti Vataniye Kanunundaki değişiklikler, gerekse İkinci Grupun seçimlere grup olarak katılmama kararı seçim sonuçları üzerinde etkili olmuştur (s. 273-274).

TBMMnin İkinci Devresi, 11 Ağustos 1339 [1923] Cumartesi günü En Yaşlı Üye Abdurrahman Şeref Beyin konuşmasıyla açılmıştır.
Meclis’in Birinci Devresindeki İkinci Grup üyelerinden hiçbiri İkinci Meclis’e seçilememiştir.

TBMM’nin İkinci Devresinin yedinci birleşiminin ikinci oturumu 21 Ağustos 1923:
Antlaşma üzerinde ilk sözü Mersin mebusu Niyazi Bey [Ramazanoğlu] almıştır.
Niyazi Bey, Antlaşmanın 16ıncı maddesini eleştirerek bu maddenin Antlaşmada yazılı sınırlar dışında kalan arazi üzerindeki haklardan feragat edilmesiyle İmparatorluğumuzun öz Türk memleketlerinin mukadderatlarını da tehlikeye attığını söylemiştir.
Niyazi Bey, Antlaşmanın bu şekli ile kabul edilemez olduğunu söyleyerek sözlerine son vermiştir.

Tekirdağ mebusu Faik Bey [Öztrak], Lozanda Trakya konusunda Misakı Milli’nin gereklerinin yerine getirilmediğini savunmuştur.

Menteşe mebusu Şükrü Kaya; Batı Trakya’nın Yunanistan ya da Bulgaristan’a ait olmadığını, Türk olduğunu ve olması gerektiğini söylemiştir.

İstanbul mebusu Hamdullah Suphi Bey [Tanrıöver], Delegeler Heyeti’nin Lozan’dan getirdiği Barış Antlaşması’nın eski bir vasiyet yerine konmuş bir hayat, bir ümit belgesi olduğunu söyleyerek Lozan Antlaşmasını kabul eden ve onaylayanlardan biri olduğunu açıklamıştır.

Lozan Barış Antlaşması’nın kabulüne dair birinci kanunun oylamasına 227 kişinin katıldığı, 213 kabul, 14 ret oyu çıktığı anlaşılmıştır.
İkinci kanunun oylamasına 220 kişinin katıldığı, 206 kabul, 14 ret oyu çıktığı görülmüştür. Üçüncü kanunun oylamasına 221 kişinin katıldığı, 208 kabul, 13 ret oyu çıktığı belirlenmiştir. Dördüncü ve son kanunun oylamasına 225 kişinin katıldığı 212 kabul, 13 ret oyu çıktığı saptanmıştır.
Sonuçların alınmasından sonra, Başkan Ali Fuat [Cebesoy] Paşa, dört Kanunun da kabul edilip onaylandığını ilan etmiştir (s. 284).

Lozan Sulh Muahedesi’nin kabulüne dair birinci kanun’a 14 ret, ikinci kanun’a 14 ret, üçüncü kanun’a 13 ret, dördüncü kanun’a 13 ret oyu çıkmıştır.
On üç mebus, Menteşe mebusu Hoca Esat Efendi [İleri],
Gaziantep mebusu Kılıç Ali Bey [Kılıç],
Adana mebusu Zamir Damar Bey [Arıkoğlu],
İzmir mebusu Mustafa Necati Bey [Uğural],
Gaziantep mebusu Mehmet Ali Bey [Cenani],
Saruhan mebusu Vasıf Bey [Çınar],
Urfa mebusu Yahya Kemal Bey [Beyatlı],
Mardin mebusu Necip Bey [Güven],
Mersin mebusu Niyazi Bey [Ramazanoğlu],
Edirne mebusu Faik Bey [Kaltakkıran],
Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi [Yetkin],
Menteşe mebusu Şükrü Bey [Kaya],
Mersin mebusu Besim Bey [Özek]
…dört kanuna da ret oyu vermişler, buna karşılık Tekirdağ mebusu Faik Bey [Öztrak], birinci ve ikinci kanunlara ret oyu vermiş, üçüncü ve dördüncü kanunların oylamasına ise katılmamıştır (s. 285-286).

Barış Antlaşmasını onaylayan kanunlardan dördüne de ret oyu veren mebuslardan, Birinci Meclis'te Birinci Grup üyesi olan Mardin mebusu Necip Bey [Güven] ile Menteşe mebusu Hoca Esat Efendi [İleri], İkinci Meclis'ten sonra bir daha milletvekili seçilememişlerdir. Birinci Meclis'te mebus olmayan Mersin mebusu Besim Bey [Özek], Mersin mebusu Niyazi Bey [Ramazanoğlu] ve Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi [Yetkin] de İkinci Meclisten sonra bir daha seçilememişlerdir (s. 289).

Lozan müzakereleri boyunca Lozan ile Türkiye arasındaki iletişim ciddi bir sorun olmuştur.
Lozan’daki Türk Heyeti ile Türkiye arasında karşılıklı gönderilen telgrafların (en azından bazılarının) İngilizler tarafından okunduğu sonradan açıklanan İngiliz gizli belgelerinde ortaya çıkmıştır.

Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder