12 Şubat 2023 Pazar

Bellek ve Mimarlık İlişkisi Kalıcı Bellekte Mekansal Öğeler

Bellek ve Mimarlık İlişkisi Kalıcı Bellekte Mekânsal Öğeler

 

…çalışmada bireyin hatırladıklarının ne kadarının mekânsal olduğu, mekânın akılda kalan yönlerinin neler olduğu üzerine kurulan bir model çerçevesinde değerlendirilmektedir.

 

GİRİŞ

Son yıllarda / konutların birçok açıdan birbirine benzerliği konut tasarımlarının mimari tasarım ürünü olmaktan çok ekonomik bir gösterge olduğunu ortaya koymaktadır.

…kent imgelerinin kullanılmadığı, üç artı bir, iki artı bir gibi sayısal ifadelerle konutun yaşamsal değerinden çok (sayısal) boyutlarının ön plana çıkarıldığı konut tasarımları sonucunda, uygulamada ortaya nitelikleri kimliksiz ve anonimleşmiş mimari ürünler çıkmaktadır.

 

…araştırmacılar, geleneksel yaşam biçimini yansıtan konut imgelerinin insanların geçmişle bağ kurmaları açısından önemli olduğu görüşünde birleşmektedir (s. 1).

 

KAVRAMLAR VE TANIMLAR

Literatürde bireyin belleği, yaşama biçiminin ve algılamalarının bir ürünü olarak kabul edilmektedir.

 

Bellek kavramı yoğun olarak nörolojinin, psikolojinin, felsefenin ve sosyolojinin çalışma alanları içerisinde yer almaktadır.

Webster Sözlüğü’nde bellek: (1a) kişinin hatırlama kapasitesi, (1b) tanıma ve hatırlamanın tanıklığında organizmanın aktiviteleriyle veya deneyimleriyle öğrendiği ve elde ettiği şeylerin depolanması; (2a) anımsatıcı şey veya kimse, (2b) hatırlamanın koşulu veya gerçeği, (3a) geri çağırma ve hatırlama davranışı, (3b) hatırlanan kişi veya şeyin imgesi veya izlenimi şeklinde tanımlanmaktadır.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde; Bellek: yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü, akıl, hafıza, dağarcık. / s. 9

 

Psikolojide bellek karmaşık bir ruh olgusu olarak açıklanmakta…

 

Bellek denilen bu yetenek insanın toplum içerisinde gelişimini ve etkinliğini sağlayan en önemli özelliklerinden biridir.

 

Lang, algıyı çevreden bilgi alma veya edinmeyi içeren aktif bir süreç olarak özetlemektedir

 

Algılamanın üç önemli teorisi Gestalt, Transaksiyonal yaklaşım ve Ekolojik yaklaşımdır.

 

Biçim algısının gerçekleşebilmesi için yedi etkenin varlığından söz edilmekte ve bu etkenler, yakınlık, benzerlik, çevreleme, devamlılık, kapalılık, bölge ve simetri şeklinde sınıflandırılmaktadır.

 

Algı, insanın duyuları aracılığı ile çevreden aldığı bilgileri işleme süreci olarak tanımlandığına göre, çevrenin yaydığı uyaranların duyu organlarına ulaşarak, duyum mekanizmalarını harekete geçirmesi algısal sürecin başlangıcı, algılanan nesnenin bellekte kodlanması, depolanması ise kalıcı belleğin oluşum süreci olarak kabul edilebilir (s. 17).

 

…görme duyusu daha sonra işitme duyusu mekânsal bellek açısından önem kazanmaktadır.

 

İmge, fiziksel bir algılamanın ürettiği bir duyumun zihinde yeniden üretilmesidir. Bu yüzden, bir insanın gözü belli bir rengi algıladığında, zihnine o rengin bir imgesini kaydedecektir.

 

Her imgede bir görme biçimi yatar. Bir imge yeniden yaratılmış ya da yeniden üretilmiş görünümdür (Berger). / s. 19

 

Ev yaşamak için bir mekân, Kişinin sevdikleriyle kurdukları ilişkilerin bütünü, Bağlılık ve sahiplenme duygusudur.

 

Konutta yaşayan kişi ile konutu arasında özel bir ilişki ve bağımlılık oluşmaktadır (s. 22).

 

Ev, kişinin geçmişiyle bağlantısının aracılığıyla kimliğin sürekli oluştuğu bir yerdir (s. 23).

 

Bellek, algı ve ev kavramları üzerinde temellenen mekân belleği yapılan incelemeler ve araştırmalar sonucunda “Yaşam boyunca mekânla ilgili duyumların, algılamaların, öğrenmenin, deneyimlerin ve anıların yalnızca kendi bileşenleri ile değil; içinde geçen fenomenlerle, ortam özellikleriyle ve yaşamla birlikte, bir başka deyişle "bağlamı" ile birlikte belleğe kaydedilmesi, ilişkilendirilmesi” olarak tanımlanmaktadır (s. 24).

 

BELLEK VE MİMARLIK İLİŞKİSİ

1960 ve 1970’li yıllarda yapılan biyolojik temelli bellek araştırmalarının birçoğu kısa süreli ve uzun süreli bellek temellidir

Uzun süreli belleğin tartışmaları ise 1970’li yıllarda araştırmacıları etkilemiştir

…üç farklı bellek türü: duyusal bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek / s. 25

 

Görüntü ya da seslerin çok kısa zaman aralığında akılda tutulması sırasında ortaya çıkan bellek türü duyusal bellek olarak adlandırılmaktadır.

 

Sinir hücreleri arasındaki elektriksel akım işler olduğu sürece, akılda tutulan bilgi anımsanır.

 

Bir bilginin uzun süreli belleğe girmesi protein sentezi ile gerçekleşmektedir. Bu yüzden anestezi de olduğu gibi sinir etkinliği geçici olarak durdurulduğunda kişinin geçmişe ilişkin belleği silinmektedir.

 

Her belleğin kendine özgü kodlama, depolama ve ara-bul geriye getir aşamaları vardır.

 

Uzun süreli bellek bilginin temsil ediliş biçimlerine göre “deklaratif” veya “prosedürel” olmak üzere ikiye ayrılır.

 

Deklaratif bellek, prosedürel bellek türüne göre hızlıdır. Olaylar ile benzerlik kurmaya çalışır.

 

Tulving (1972), deklaratif belleği, episodik ve semantik bellek olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Episodik bellek, kişinin hayatındaki geçmiş olaylara referans veren bellek türüdür.

Semantik bellek ise dünyanın bilgisine referans verir. Gerçekler, kavramlar ve dilbilgisi gibi organize bilgileri temsil eder (s. 29).

 

Özellikle ilginç olan orta yaşların en az hatırlanan yıllar olma eğiliminde olmasıdır.

Hatırlanan dönem ve şimdiki yaş farkı arttıkça anı sayısı da artmaktadır.

Olayların birbirine benzerliği arttıkça, bir anı bir diğeriyle benzeşmekte ve bu yüzden hatırlanabilirliği azalmaktadır (s. 31).

 

Bellek şimdiki yaşantıya yönlendirici rolü ile rehberlik eder.

 

İnsan belleği ile ilgili teoriler dört önemli tarihsel gelenek etrafından şekillenmiştir. Bunlar, Aristotelesçi (Klasik), Rasyonalist (Akılcı), Deneyci ve Yapısalcı modellerdir.

 

Platon’un Theatetus’unda bellek önceki deneyimlerin ruhta kalan izlenimidir.

…belleğin bütünüyle ruhun bedenle girdiği ilişkiden doğan bir etkinlik olduğunu belirtir.

 

Aristotle, bütün düşünme etkinliklerinin imgeleri kullandığını, düşünce tarafından kullanılan bütün imgelerinse duyum eliyle sağlandığını öne sürer.

 

(Locke) Çocuk görür, duyar, tadar ve kavramlar duyumsal izlenimlerle oluşur. Zihin duyumsal izlenimleri alır ve onları daha karmaşık birimler içine sokar. Kavramsal temsiller, karmaşık düşüncelerdir.

 

Halbwachs ise belleğin sosyal koşullara bağlılığını ortaya koymuştur.

…mutlak bir yalnızlık içinde büyüyen bir bireyin belleğinin oluşmayacağıdır (s. 38).

 

Bir gerçeğin bir grubun belleğinde yer etmesi için, belli bir kişi, yer ya da olay biçiminde yaşanması gereklidir (Halbwachs, 1941).

 

Hatıralar yaşanan mekâna bağlıdırlar. Aile için ev, kırsal kesimde yaşayanlar için köy ve vadi, bir coğrafyada yaşayanlar için o coğrafi bölge mekânsal hatırlama çerçevesini oluşturur (s. 39-40).

 

Bellek, sadece geçmişi kurgulamakla kalmaz, aynı zamanda şimdinin ve geleceğin deneyimlerini de organize eder (Assmann, 2001). / s. 40

 

Rutin taklitler “gelenek” statüsünü kazandığı, yani amaca yönelik anlamının ötesinde bir anlama sahip olduğu zaman taklitçi belleğin sınırları aşılır. Gelenekler, kültürel anlamın devredilme ve canlandırılma biçimi olarak kültürel belleğin alanına girer.

 

Kentin adı sürekli olarak aynı kalsa da, fiziksel strüktürü sürekli olarak değişim gösterir,

Sosyal gerçekliğin istekleri ve baskıları, kentin düzenini sürekli etkiler, kent belleğin tiyatrosu gibidir. (Boyer,1996)

Kentteki mimarlık, sadece planlamacıların ve mimarların belli bir düzen içerisinde temsil ettiği bir biçimlenme değildir, aynı zamanda toplumu içinde barındırırlar (Boyer,1996). / s. 42

 

Geçmişle olan süreklilik koparıldığında, tarih ortaya çıkar. Tarih geçmişi düzene sokar,

 

ÇOCUKLUK DÖNEMİ VE BELLEK

Çocukluk dönemi üç ayrı gelişmeye ayrılmaktadır: Duygusal gelişme, algısal gelişme ve bilişsel gelişme.

 

Çocukluk dönemi hatırlarında sürekli bir “yer” olgusu vardır.

 

Araştırmacı, kişinin çocukluk dönemine ait bu mekânları yıllar sonra hatırlayabilmesinin nedeninin yerlerle kurulan duygusal ilişkinin varlığından kaynaklandığını ileri sürmektedir (s. 54).

 

TÜRKİYE’DE MEKÂNSAL VE SOSYAL BELLEK

Geleneksel ev / belirli bir kültürün geliştirdiği kavramsal yaşama modeli…

 

1. Kuzey Anadolu Bölgesi-Ahşap

2. Orta Anadolu Bölgesi-Kerpiç ve Taş

3. Güney Anadolu Bölgesi-Ahşap ve Taş

4. Batı Anadolu Bölgesi-Taş / s. 60-61

 

(Eldem) Karadeniz evinin başlıca özelliği, plandan çok yapı tekniğinden gelmektedir.

Binalar çoğunlukla masif ve yüksek bir zemin katı üzerine oturtulmaktadır. Üst katın duvarları dolma şeklinde inşa edilmektedir.

 

İç Anadolu evleri / Duvarlar yığma kerpiç tuğla, damlar kavak atkılar üzerinde kerpiç toprak şeklinde inşa edilmektedir.

 

Ege evleri / ahşap cumbaya rastlanmaktadır.

 

Doğu Anadolu Bölgesi / avlu (hayat) burada kapalı / Sofanın görevini de avluya bağlı bulunan tandırevi karşılamaktadır.

 

Kuban / oda ve hayat-eyvanın Türk Evi’nin iç mekânlarının yaratıcısı olduğunu belirtmektedir.

Türk evi plan tiplerini Eldem(1987) dört gruba ayırmıştır:

1. Sofasız plan tipi

2. Dış sofalı plan tipi

3. İç sofalı plan tipi

4. Orta sofalı plan tipi.

 

Sofa bir geçiş mekânıdır, aynı zamanda bütün ev halkının toplandığı, düğün ve eğlencelerin düzenlendiği yerdir.

 

Türk evi’nde / evin alt katlarında odaların pencerelerin küçük, üst kattaki pencerelerin ise odalara gelen ışığı ve görüşü arttırmak amacıyla büyük boyutta tutulduğu görülmektedir. Alt kat pencerelerinde güvenlik ve mahremiyet açısından ahşap kepenkler veya kafesler gibi bileşenler kullanılmaktadır (s. 65).

 

Cumhuriyet Dönemi ülke genelinde kent ve konut sorunları;

Savaş ve / yangınların tahrip ettiği alanlar / Ankara’nın modernleşme hedeflerine uygun şekilde imar edilmesi, / işçiler için konut / örnek köyler oluşturma çabaları, / doğal afetler sonucu ortaya çıkan konut sorunu, /  iç göçün etkileri…

(Alman Harbi / kıtlık ve bunun sonucunda başlayan göç – Harpten sonra Marshall yardımları ve bunun etkisiyle hızı armaya devam eden göçler; bunlar kent kültürüne etki eden ve göz ardı edilen unsurlar)

 

Ankara Belediyesi’nin 1925 yılında Yenişehir’de yaptırdığı 198 konut Cumhuriyet’in ilk toplu konut girişimi olarak kabul edilmektedir.

 

BELLEK MEKÂN İLİŞKİSİ MODELİ

Mekân birey için ne kadar çok bağlam içeriyorsa mekân o kadar kalıcıdır.

 

Evde kullanılan yapı malzemelerinin dokunulduğunda verdiği his, vs.

 

ALAN ARAŞTIRMASI

Cengiz Solakoğlu / s. 85 vd.

damda piknik

sobanın üzerinde kaynayan bir kazan

kiliseden alınan bir org

kapının önündeki demir tokmağı kış aylarında buz tuttu

 

Nihat Gökyiğit / s. 90

Batum / meyva ve sebze üretim yeri / Ermeniler’le beraber yaşıyorlar.

Tavanda üzümler asılır, yerde sepetler içerisinde meyveler bulunur

salon tabiri için “Zal” kelimesini kullanıyor

fasulye sırığından atçılık oynadı

 

Latife Gürer / s. 97

 

Çayhan Dervişoğlu / s. 99

Eski Rize evlerinin olduğu bir çevrede yetişiyor. Ahşap evlerinin olduğunu, tavanlarının yüksek oluşunu, tavanlardaki süslemeleri ve her odada hamamlığın olması hafızasında derin izler bırakmış.

Bize gelen herkes mutfakta otururdu.

Mutfaktaki bakır sinileri, ateşi, ocaklığı, güğümleri hatırlıyor.

Kapıların kocaman kilitleri

 

Sunay Akın / s. 101

Koridorda soba yanıyor ve bütün ev ısınsın diye

evde girilmesi yasak olan tek yer evin salonu

Evlerinin çatısı yok, düz bir çatıları var ve bu çatı aslında bir toplanma mekanı. Liman ve deniz manzaralı olan bu evin terasında komşularla beraber iftarı andıran yemekleri ve eğlenceleri anımsıyor.

 

İbrahim Bodur / s. 104

Annesinin babasının kaldığı odanın zemininde ahşabın döşenmediğini burasının toprak olarak kaldığını anımsıyor.

 

Ali Atmaca / s. 108

 

Turgut Alton / s. 110

Mutfakta panjurların olduğunu fakat camların olmadığını söylüyor.

…oyuncakçının dükkânını bir şey almadan saatlerce izlediğini hatırlıyor.

 

Metin Hadi Yıldızoğlu / s. 115

 

Özay Turnaoğlu / s. 120

…babası aslen Rizeli, Alaçam köylerinde tütün, mısır, buğday ürettiriyor.

 

Altan Öymen / s. 123

 

Türkan Sabancı / s. 129

 

Suna Ezer / s. 132

 

Nihal Yeğinobalı / s. 136

Manisa / Yunan Ordusu yüze yakın yerleşim birimini ateşe veriyor. Nihal Hanım’ın ailesi de bu yangından nasibini alıyor.

İki katlı resim gibi bir evdi

Yer yatakları misafir gelmeden kalkardı, neresi müsaitse orası misafir odası olurdu

Pencerenin altında dört köşe bir amblem olduğunu ve bu işareti yıllar sonra İtalyanca olarak evin sigorta şirketinin adının yazdığını fark ettiğini anlatıyor.

 

Nazire Dedeman / s. 139

 

Murat Belge / s. 142

Alsancak semtinde hatırladığı çocukluk evinin sokağı Gazi Kadınlar Sokağı olarak biliniyor. O dönemlerde sokaklara isimler verildiğini, daha sonra sokakların numaralarla anıldığını anlatıyor.

 

Nevin Sürmen / s. 144

 

ARAŞTIRMANIN ANALİZİ VE YORUMLANMASI

(neleri hatırlıyorlar) uyuma, yıkanma-hijyen, yeme içme, sohbet etme, oturma, yemek pişirme, oyun oynama gibi eylemlerin ön plana çıktığı görülmekte

Bazı bireyler kokuları, bazıları sesleri anımsayarak mekânları ayrıntılamış

 

Sosyal ilişkilerin geçtiği mekânlar, ve oyun oynanılan yerler mutlulukla hatırlanmaktadır.

Korkulan mekân sekiz bireyde tuvalet, bir kişide mezar, bir kişide de depo ve odunluktur.

 

SONUÇ VE ÖNERİLER

Öymen Özak, Nilüfer (2008), Bellek ve Mimarlık İlişkisi Kalıcı Bellekte Mekansal Öğeler, Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder