Cengiz Bektaş - Türk Evi
…tasarlanan ev, doğrudan yapılacağı yere çizilir, işverenle
usta, yerinde kesinleştirirlermiş gerçekleştirilecek olanı.
"tasarımın doğrudan kullanıcının kendisinden
başlaması",
Antalyalı ustaların bir evin çatısını kapatınca "keser
oynatma" adetleri var. Çatıda, kiremitin üzerine döşeneceği kiremit altı
tahtası kaplanıp bitirilince, ustalar keserlerini tahtanın üzerinde
takırdatmağa başlıyorlar. Keserin takırtıları bir ezgi olup çıkıyor.
Öyle ustalar varmış ki, keser oynattı mı yirmi keser birden
takırdıyor sanırmışsınız. Bu, işini bitirmenin bildirilmesiymiş. Emeğin
kutlanmasını istemek kısacası (s. 9).
Geçmiş
Güneydoğu Anadolu'da, Çayönü'nde ki (Diyarbakır-Elazığ
arasında) ilk yerleşme 10.000 yıllık.
Anadolu evinin, yerden biraz kaldırılarak altının
havalandırılması, böylece nemden korunması o günlerden başlamış.
…kulübe duvarlarının deriyle, postla örtülmesi yerine, killi
çamurla sıvanması da 9500 yıl kadar önce burada olmuş... / s. 11
Aksaray yakınlarında Aşıklıhöyük'te günümüzden 10.000 yıl
öncesine tarihlenen bitişik düzen kerpiç evlerden oluşan büyük bir yerleşme var
Çatalhöyük'teki İÖ 8000'lere tarihlenen yerleşme katmanı,
dışa kapalı, avlular çevresinde bitişik düzende dörtgen evlerden kurulu
mahallelerden oluşmuş / s. 12-13
Bir ana oda ile ona bitişik bir ambar odasından oluşuyor
evler... Düz damları, bugün de Anadolu'nun pek çok yerinde olduğu gibi dolaşım
ve çalışma alanı olarak kullanılıyor.
Evin içine de buradaki bir delikten giriliyor.
Urartu uygarlığı (İÖ 900-600) ahşap hatıllı kerpiç duvarı
sürdürüyor / s. 16
…atrium (avlu) çözümünü Anadolu'da Kalkolitik dönemden
Beycesultan'dan beri biliyoruz.
…atriumla, insanoğlu, özel yaşamını az daha güneşe
çıkarıyordu. "Evin içi" ne bahçe ve güneş katılıyordu (s. 24).
"Helenistik" adı verilen bu dönemi biz, kendi
ölçütlerimizle yorumlayabilmiş değiliz bugüne dek.
Roma, ne denli bastırırsa bastırsın, Latinleştiremiyor bu
Anadolu'nun günlük yaşamını,
Anadolu, Roma'yı içine alıp usul usul Doğululaştırıyor (s.
25),
Bugün Türkiye üzerinde yaratılan yeni evler, konutlar, bir
başka yaşama biçimine özenilerek yaratılmaktadır.
Oysa bir-iki kuşak öncesine dek üretilen, bugün de
yaşanılmakta olan evlerin (konum ilerledikçe anlatacağım) oldukça belirgin
ilkeleri var. Şimdi üretilmedikleri için bunlara Türkiye'de "Eski Türk
Evleri" deniyor (s. 29).
İlkeler
Eski Türk Evi dendiğinde, / mimarlığın konusu olabilecek en
eski örneklerden biri İstanbul'da, Boğazköy'nde Anadoluhisarı'nda 1699 (kimi
kaynaklara göre 1697) yılında yapılmış Amucazade yalısı, öteki de
Safranbolu'nun Bağlar bölümünde, yaşı 300 olarak kestirilen bir evdir (s. 30).
Yaşama, Doğaya, Çevre Koşullarına Uygunluk / İklime,
güneşe göre çözüm... İncelediğim evlerin belki de en önemli özellikleri doğayla
savaşmadan ona uymaları, / s. 31
Temel olan insan ilişkileridir. Konu komşuya gösteriş
ayıptır. Göze batmamalıdır.
Açık, yarı kapalı, kapalı oylumlar / hem de, aydınlık-yarı
aydınlık gölge dengesini kurmak demek oluyor.
İzmir evlerinin cumbaları kışın ısı kaynağı, yazın ısıyı
yalıtıcıdır / s. 32
Gerçeklik, Akılcılık / Genelde bu evler, olanaklarla
isteklerin koşutluğunu gösteriyorlar.
Kullanılan gereç yöreden, kolay sağlanıyor... / s. 38
İçten Dışa Çözüm / önce işlev çözümleniyor...
Dış güzel oluyorsa bu, için güzelliğinden, için dışa
yansımasından...
Bütün gün kullanılmayan, kilitli tutulan bir oylum yok.
Ölçüler İnsan Vücudundan Çıkıyor / Tahta, bir parmak
kalınlığında, bir karış genişliğinde, iki kulaç uzunluğunda / s. 43
Esneklik / Evler ailenin büyümesine uyarak birim
birim büyüyebiliyor. Ya da sonradan bölünebiliyorlar
…ahşap, taş ya da betonarmeye göre çok daha esnektir
Ana Gereçler
Kerpiç, sıcağa soğuğa karşı çok iyi bir yalıtkandır.
Oda içindeki nemi dengeler. Yangına dayanıklıdır. Her yerde bulunur. İşçiliği
de kendisi de en ucuz gereçtir.
Ahşap hatıllı, ahşap dikmeli kerpiç yapı yöntemi en çok
karşılaşılandır (s. 54).
Doğu Anadolu'da, ocaktan çıktığında neredeyse peynir gibi
kesilebilen, duvar olarak kolayca örüldükten, ocak suyu uçtuktan sonra iyice
sertleşen taş cinsleri vardır
Kimi kez bütün bir aile, kuşaklar boyu bu işi yapar
Çok yağış alan Bolu, Kastamonu, Rize, Trabzon gibi kimi
ormanlık bölgelerde ahşap boldur. Buralarda ahşap yığma yöntemi
uygulanmıştır
Ahşap çatkı (iskelet) yapı yöntemiyle ise geri kalan bütün
Anadolu yörelerinde, Balkanlarda, Adalarda karşılaşılır
Ahşap çatkı yöntemi:
- Yeğnilik,
- Az gereç kullanımı,
- İnce duvarlardan ötürü yer kazancı,
- Yapım süresinin kısalığı,
- İşçilik ve yalıtım kolaylığı nedenleriyle yeğlenmektedir.
Yerkatında ahşap hatıllı taş duvar, üst katlarda ahşap çatkı
uygulanmaktadır.
Ahşap çatkının araları:
- Kerpiç dolgu,
- Tuğla dolgu,
- Kırma taş dolgu, (en çok Karadeniz'de)
- Ahşap dolgu,
- Kamış-sap, hımış(ağaç dalları), ahşap çıta çakılı
(bağdadi) yapılabiliyor.
Bu dolgunun iki yanı sıvanıyor ya da yalnız içi sıvanıp dışı
ahşap kaplanabiliyor.
Ahşap çatkı arasındaki taş ya da tuğla dolgu, bir desen elde
edecek biçimde örtülebiliyor.
İçte, dışta ahşap çıtalama üzerine sıva yapılması (bağdadi -
sandviç duvar), arada kalan boşluğun, bir ölçü uyarınca giriş çıkış
delikleriyle havalandırılması, yüksek nemli ılıman iklim bölgelerinde çok
karşılaşılan bir yöntem. Bu yöntem çok ince duvarlarda bile, kusursuz bir
sıcak-soğuk yalıtımına olanak vermektedir (s. 81).
Ahşap işçiliği, özellikle odalarda, duvar dolaplarında,
tavanlarda eşsiz örnekler yaratmıştır
Kentten Konuta
İnsan, öteki insanlarla, onlarla birlikte insan olur...
En verimli yerler, en çok üretilebilecek yerler, ırmak
kıyıları değil mi? İlk yerleşmeler de oralarda oluştu doğal olarak...
Kent artık üretilenin, artık üretilenle değiştirilme
yeriydi...
Antik çağda Batı Anadolu'lulara göre bir yerleşmeye kent
denilebilmesi için, orada tapınak, meclis, tiyatro vb olmalıymış
Kısacası kent insana yakışır olmalıdır.
Ama elden geldiğince çeşitli insana...
Bu nedenle kent, çeşitlilik, çoğulculuk demektir.
Mahalle / Yerleşme, birimlerin birbirine
eklenmesinden doğar. "komşuluk ünite
si"
Silüet / Mahallenin camisinin minaresi ya da
minareleri, kubbesi, özeği belirleyen simgelerdi.
Mahallenin yerleştiği yamacın yükseklik eğrileri… / evler,
çok büyük amfinin basamaklarına oturmuş gibi
Mahalle sanki çok büyük bir ailedir.
Sokaklar / çeşmeler bulunur / Evlerin duvarları, ya
da bahçe duvarları, sokağa uyarlar. Onunla birlikte eğrilir bükülürler.
Evin kapısı / Kapının büyüklüğünün, sahibinin yüreğinin
büyüklüğünü gösterdiğine inanılır. Üzerinde, önünde bekleyeni yağmurdan ya da güneşten
koruyacak bir saçağı vardır.
…iki kanattaki halkalar bir kurdele ile birbirine
bağlanmışsalar evde kimse yok demektir
Kapı çalındığında önce üst kattan "kim geldi
penceresi"inden bakılır / sık kafeslidir. İçerden bakan kendisi
görülmeden, kapıya geleni görebilir.
Bahçe / Hayat / Hayatın ya da sofanın odalara
göre konumu, Türk evinin sınıflandırılmasını da belirler.
Türk Evinin Plan Tipleri
Sofa
Türk evi, ilk aşamada, hayatın üzerinde tek oda olarak
yapılabilir. Aile büyüyünce bir oda bir oda daha eklenerek yan sofalıdan L
sofalıya, U sofalıya gelişebilir. U sofalı bir ev, sonradan bölünerek iki L
sofalı duruma sokulup, iki ayrı aileye, örneğin iki kardeşe hizmet edebilirler.
Oda / Oda iki bölümden oluşur. Kapı açılınca girilen bölüm
"seki altı"dır
Burası asıl odadan (sekiden) bir basamak aşağıdadır. Bir
koridor gibi ince uzun olan seki altının bir yanı odanın kendisidir, bir yanı
ise gömme dolaplar... Bütün bu duvar, değişik işlevleri içeren bölümlerden,
dolaplardan oluşur.
Bugün için Osmanlı yaşama kültürünün asıl oluşma ortamı olan
İstanbul'a, çevresine bir bölüm olarak ayrı bakmak, öteki yörelerin bu özek
potadan gelen ana etkiye, kendi coğrafyalarından, iklim özelliklerinden,
tarihsel birikimlerden, kendi günlük yaşamlarından gelenleri nasıl kattıklarını
görmeye çalışarak bir bölümleme yapmak doğru olacaktır sanırım (s. 167).
Dönemler
(Eldem) en gelişmiş tiplerin 19. yy'da görüldüğünü, toplumun
üst katmanlarında başlayan değişikliğin alt katmanlara varışının yüz yıl
sürebildiğini söylüyor.
İstanbul çevresinde klasik biçem, 18. yy ortalarına dek
sürmüş
Ondan sonraki Greko-Romen, Barok, Ampir dönemi etkileri daha
çok süslemede kalmıştır
20. yy başındaki Art Nouveau etkileri bile daha çok
süslemededir (s. 170).
Sona Doğru
1930'larda en yoğun, olumlu etki Bauhaus'un etkisiydi
1940'ların özelikle ikinci yarısında, bu kez faşist
Avrupa'nın etkisiyle, bir kez daha Ulusal Mimarlık dönemi (ikinci ulusal)
yaşandı.
1950'lerde, Türkiye'de de Uluslararası Akım'ın etkileri
başladı.
Le Corbusier, Niemeyer etkileri moda oldu...
Özellikle 1960'lardan sonra, konut açığının kapatılmasında,
halk uzun süre, neredeyse yalnızca yap-satçı üstencilerin (müteahhitlerin)
eline bırakılmıştır.
1980'lere gelinceye dek gecekondular da, hep eğimli yerleri
seçiyorlar. Orada da, bütün "döküntü" görünüşüne karşın, kimse
kimsenin görüşünü, havasını, güneşini kesmiyor. Orada da her evin, bir iki
ağacın filizlendiği, bir avuç da olsa bahçesi var.
Gecekondular da, eski Türk evleri gibi, tek birimden
başlayıp büyüyebiliyor ya da sonra bölüne biliyorlar (s. 184).
…
Bektaş, Cengiz. (2007), Türk Evi, Bileşim Yayınları, Ankara
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder