30 Ağustos 2010 Pazartesi

Alexandre Kojeve – Hegel, Marx ve Hıristiyanlık

Dolayım = Diyalektik

Hegel’de diyalektik, bir düşünce yönteminden ibarettir; felsefi açımlamanın bir hüneri değildir.

Diyalektik, bizzat somut gerçekliğin hakiki yapısıdır. (s. 51)

Hegel felsefesi ya da daha doğru bir ifadeyle, mutlak bilgi somut gerçekliği içinde varlıkla ilgilenir.
Mutlak bilginin nesnesi => bütünlük (mutlak bilginin kendisi)
Tamda bu nedenle somut varlık bütünlüktür.
Bütünlük, özdeşlik (tez) ile olumsuzluğun (=antitez) sentezidir.
Varlığın zamansallaştırılması -> varlığı varlıktan çıkarıyor (uzaklaştırıyor).
Gerçek somut varlık, nesnel gerçekliktir.

Nesnel gerçeklik, tanımı gereği bütünlüktür. Nesnel anlamda gerçek olan bu bütünlük,Hegel’de “tin” (geist) diye adlandırılır. (s. 55)
Tin, dünyadaki insan olmasının yanı sıra, “logos” haline gelmiş “beden”dir. (s. 56)

Hegel, “tanrı” denilen şeyin, gerçekte tarihsel evriminin tamamlanmış bütünlüğü içinde ele alınan insanlık olduğunu anlar ve ilan eder. (s. 57)

Tin, tanrı değil, sadece nesnel doğal gerçekliğin ve insani gerçekliğin ya da dünyadaki insanın uzaysal-zamansal bütünlüğüdür.
Tinsel olan her şey doğal-olmayandır, fakat doğal-olmayan her şey sadece ve sadece insanidir. (s. 58)

Sevgi diyalektiktir, çünkü saf ve yalın özdeşlik değil, bütünlüktür. Sevgililer birleşik ve tektir. Ama onların mutlak birliği, “ayrı” esasen özerk ya da farklı (fark=olumsuzlama; olumsuzluk) olan iki varlığın bir birleşimidir. (s. 60)
Sevgi, sevgilinin eylemine değil, verili varlığına mutlak bir değer atfettiği için özünde sınırlıdır. Kişi birini “hiç sebepsiz” bir başka deyişle sadece “o olduğu” için sever, yaptığı şeyler için değil.
(s. 61)

Evrensel tarih, son tahlilde, öz-bilincin tarihidir.
İnsan tam olarak kendinin bilincine vardığı anda tarih duracaktır.
Ancak insan kendi gerçek varoluşundan tam anlamıyla tatmin olduğu anda öz-bilincin tamlığına ulaşabilir.
Bilincin tamlığına bilgelik denir ve öz-bilincin kademeli olarak artışı aracılığıyla bu bilgeliğe yönelik devinim de felsefedir.
Dünya tarihi, dünya mahkemesidir.
Bu yargı meciinde bulunan insandır ve aklanan kişiyle aynı kişidir.
Kendi kendini aklamakta bütünüyle başarılı olan insan, olduğu şeyden tam anlamıyla tatmin(razı) olur.
Tarihin sonundan sonra insan, tamamlanmış ve bilge insan tarafından “anlaşılmış” olan tarihsel süreci sürekli yeniden düşünmekten başka bir şey yapamaz.
Zamanın dışında olan şey olsa olsa uzaydır. Eş deyişle, salt doğal dünya ya da statik varlıktır (Sein). (S. 69)

Çeviren: Jale Özata-Dirlikyapan
Baykuş
Felsefe Yazıları Dergisi
Sayı: 2, Mayıs 2008, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder