25 Nisan 2016 Pazartesi

Mantığın Gelişimi - Ortaçağ Avrupasında Mantık

Ortaçağ Avrupasında Mantık
Ortaçağ Latin dünyasında mantığın gelişimi iki önemli kısımdan oluşmaktadır. Birincisi Aristoteles’in mantık sistemini oluşturan kitapların ve yorumlarının Latinceye çevrilmesidir.
İkincisi ise Aristotelesçi mantık anlayışına yeni düşünceler ekleyerek kendi mantık anlayışlarını ortaya koymalarıdır. Sonuçta ortaya çıkan mantık sistemi ‘Skolastik mantık’ olarak adlandırılmaktadır.

1000’li yıllara kadar Ortaçağda mantık çalışmalarında dikkati çeken bir yenilik görülmemektedir. Bu dönemde mantık geleneğinin canlı kalmasını sağlayan Benedikten manastırlarındaki eğitim olmuştur. Oxford, Paris ve Bolonya başta olmak üzere 13. yüzyılın başından itibaren üniversiteler oluşmaya başlamıştır.
Ortaçağda özellikle 13. yüzyılın ikinci yarısından sonra egemen mantık sistemi Aristoteles’in mantık sistemidir.
Aristoteles mantığının egemenliği ancak doğa biliminde de yeni yöntem arayışlarının hız kazandığı Rönesans hareketi sırasında sarsılmıştır.
Ortaçağda Latin mantığı söz konusu olduğunda logica vetus (eski mantık) ve logica nova (yeni mantık) ayrımı yaygındır. Porphyry’nin İsagoge’si, Aristoteles Organon’unun Kategoriler ve Önerme Üstüne kitapları ve Boethius’un yorumları logica vetusu oluşturmaktadır.
12. yüzyılın ikinci yarısından sonra Organon’un diğer kısımları, logica nova ele alınabilmiştir.

Ortaçağın ilk büyük mantıkçısı Petrus Abelardus’dur. Abelardus Aristoteles mantığını yorumlamanın yanı sıra, bağımsız bir mantık çalışması olan Dialektika’yı yazmıştır.
Abelardus kipli önermelerin yorumlanmasında de re (de re = şeye ilişkin) ve de dicto olarak ayırımını açıkça ortaya koymuştur. Abelardus de dicto kiplerin gerçek anlamda kip sayılamayacağı görüşündedir.


SKOLASTİK MANTIĞIN ANAHATLARI
Gönderme Kuramı
Terimlerin özelliklerinin (proprietates terminorum) incelenmesi Skolastik mantığın önemli bir kısmını oluşturur.
Terimlerin başlıca özellikleri: İmleme (signification), gönderme (supposition), koşaçlama (copulation), adlama (appelation), zayışatma (restriction), güçlendirme (ampliation), dağılma (distribution) ve görelik (relation).
Gönderme kuramı aynı zamanda Ortaçağda Latin mantığı ile Arap mantığı arasında yapılacak bir karşılaştırmada temel oluşturabilecektir.

İmleme (signification) bir terimin bir şeyi (bir bireyi ya da bir tümeli) göstermek üzere atanmış olması, en azından bir şeyi gösterebilme özelliğine sahip olmasıdır.
Gönderme (supposition) imlemli (significant) bir terimin bir önerme içinde kullanılarak önermede bir şeyin yerini tutmasıdır.
Ortaçağ mantıkçıları arasında göndermenin aşağıdaki biçimde bölümlenmesi yaygındır.
(i) Maddi gönderme
(ii) Basit gönderme
(iii) Bireylere gönderme
Maddi gönderme terimin kendisine göndermesidir, ‘İnsan bir addır’.
Bir terimin bir kavrama (tümele) göndermesi basit göndermedir, ‘İnsan en mükemmel canlıdır’.
Bireylere göndermede terim doğru olarak uygulandığı tikellere gönderir, ‘Her insan akılıdır’.
1) Terimleri aynı şeye gönderen olumlu önermeler doğru kabul edilmektedir.
2) Özne ve yüklemi aynı şeye gönderen olumsuz önerme yanlıştır.
3) Terimleri farklı şeylere gönderen olumlu önerme yanlıştır.
4) Terimleri farklı şeylere gönderen olumsuz önerme doğrudur.
5) Skolastik mantıkta yaygın bir kabule göre, olumlu bir önermede terimlerden (özne veya yüklem) birinin (veya her ikisinin) gönderimi yoksa, bu önerme yanlıştır.
6) Olumsuz bir önermede terimlerinden birinin (veya ikisinin birden) gönderimi yoksa o önerme doğrudur.

Bir terimin belirli bir şeyin adı olması özelliğini ifade eden ‘appellation’ sözcüğü Türkçede ‘adlama’ olarak karşılanmalıdır. Appellation Ortaçağ mantığında yerini zamanla göndermeye (supposition) bırakmıştır.

Güçlendirme (ampliation) bir terimin diğer bir terimin gönderimini genişletmesi ve kısıtlama (restriction) ise bunun aksine bir terimin diğer bir terimin gönderimini daraltmasıdır.

Göreli (relation) terimler anlaşılması başka terimlerin anlaşılmasına bağlı olan terimlerdir. ‘O’, ‘onun’, ‘kendisi’ gibi terimlerin gönderimi ancak önermede daha önce geçen terimlerin gönderimine göre belirlenir.

Sinkategoremata
Genel bir ifade ile önermelerde özne ve yüklem konumunda geçen terimler kategorematik terimler, önermeyi oluşturan diğer terimler ise sinkategorematik terimlerdir.
Kategorematik sözcükler tek başına bir imlemi olan, sinkategorematik sözcükler ise ancak başka sözcüklerin imlemini etkileyen sözcüklerdir.
Kategorematik terimler tümcede tek başlarına özne ya da yüklem olarak geçebilirler. Bu terimler tek başlarına imlemli oldukları için, bir tümcede tek başına kullanıldıklarında belli bir şeye gönderirler. ‘Aristoteles filozoftur’ önermesinde hem ‘Aristoteles’ hem de ‘filozof’ kategorematik terimlerdir. Sinkategoremata altında yer alan sözcükler tek başlarına bir şeyi imlemezler.
‘Her insan ölümlüdür’ önermesinde ‘insan’ kategorematik terimine eklenen ‘her’ sinkategorematik terimi, bu önermede ‘insan’ teriminin gönderimini tüm insanlar olarak belirler.
Stoa mantıkçılarına göre önerme ad ile yüklemden oluşmaktadır. Bu öğeleri birleştirerek önermeyi oluşturan diğer ifadeler ise sinkategorematadır.

Bir önermenin biçimini belirleyen, o önermede geçen sinkategorematik terimler ve önermenin diğer parçalarının sinkategorematik terimlere göre yerleşimidir. ‘Her A B dir’ önermesinin ‘Bazı A B dir’ önermesinden biçimsel olarak ayrı olmasının nedeni ‘her’ ve ‘bazı’ sinkategorematik terimleridir.

Sophismata ve Insolubilia
Sophismata ile ilgili çalışmada amaç mantık kavramları ile ilgili sorunların örnekler üzerinden tartışılmasıdır.
Sophismata iki konu ile ilgilidir. İlk olarak bir kavramla ilgili genel bir soruna işaret eden yorumlanması güç önermelerin tartışılması. Bu önermelerle ilgili güçlük, bunların bir yoruma göre doğru, bir diğer yoruma göre yanlış olabilmesidir: ‘Her insan eşek ya da insan ve eşekler eşektir.’

Insolubilia’ sözcüğü ‘çözülemezler’ anlamına gelmektedir. Skolastik mantıkçılar bu başlık altında Antikçağdan beri mantıkçıların ilgisini çeken mantık çatışkılarını ele almışlardır. Bu çatışkılar içerdikleri ifadelerin anlamı gereği kendilerini yanlışlayan önermelerdir: ‘Şimdi söylediğim şey yanlıştır’

Obligationes
Obligatio’ sözcüğü ‘yükümlülük’ anlamına gelmektedir. Ortaçağ batı mantığında tartışmanın belli biçimler altında ele alındığı kısmıdır.
Altı tür obligatio ayırt edilmektedir:
1. Positio
2. Depositio
3. Dubitetur
4. Institutio
5. Rei veritas
6. Petitio
En çok ele alınan positio olmuştur. Bu tartışma türünde taraşardan biri bir tez ortaya atarak tartışmayı başlatır. Tartışmanın gerçek anlamda başlaması için karşı tarafın bu tezi kabul etmesi gerekir. Bu durumda tartışmayı başlatan ardı ardına yeni önermeler ileri sürer. Cevaplayan bu tezleri kabul eder, reddeder ya da şüpheli bulduğunu bildirir. Positio kuramının amacı ileri sürülen teze göre hangi durumda bu olanaklı cevapların hangisinin verilmesinin uygun olduğunun belirlenmesidir.
Depositio biçimindeki bir tartışmanın başlaması için yanıtlayanın ileri sürülen tezi reddetmesi gerekir. Bir tezi reddetmek karşı-tezi kabul etmek anlamına geldiğinden, bu ilk adım dışında depositio biçimindeki tartışmanın işleyişi positio gibidir.
Dubitatur yanıtlayanın ileri sürülen tezin şüpheli olduğunu bildirmesiyle başlar. Institutio’nun özelliği bu tartışma türünün diğerlerinden tartışma konusu olan tezin niteliği ile ayrılmasıdır.

Consequentia
Consequentia Ortaçağ batı mantığının çıkarımların incelendiği bölümüdür.
Boehner’e göre bu alan Aristoteles’in Topikler’i üzerine yapılan tartışmaların sonucunda ortaya çıkmış görünmektedir.
Aristoteles Topikler’de kuralları bir önermeden diğerine yapılan çıkarımlar biçiminde ifade etmektedir. Farklı Skolastik mantıkçıların da consequentia içinde ele aldıkları kuralları koşul önermeleriyle ifade ettikleri görülmektedir.
Consequentia kuramı ile ilgili olarak önemli bir gözlem, Skolastik mantıkçıların consequentia başlığı altında bütünlüklü bir sistem oluşturmaya yönelmemiş olmasıdır.
Consequentia içinde iki türlü ayrım yaygındır:
1) Biçimsel ve maddi sonuçlar ayrımı.
2) Doğal ve ilineksel sonuçlar ayrımı.
Biçimsel ve maddi sonuç ayrımı daha önce ele aldığımız sinkategorematik-kategorematik terimler ayrımına bağlıdır. Eğer bir önerme diğerinden bu önermelerde geçen kategorematik terimler arasındaki ilişki gereği çıkıyorsa buradaki sonuç çıkarma ilişkisi maddidir: ‘Her hayvan canlıdır. O halde, her at canlıdır’.
Sonuç önermesi(nin doğruluğu) öncülden anlaşılmakta ise, sonuç (consequence) doğaldır (özlü).

Tasım, belirli önermelerin varsayılmasıyla, diğer bir önermenin bu varsayımlardan ötürü zorunlu olarak çıktığı uslamlamadır.

Skolastik mantığın bir diğer özelliği, mantık öğretimini sistemleştirerek mantık kurallarını öğretmeyi ve öğrenmeyi kolaylaştıran bir takım yardımcı kurallar geliştirmeleridir.
Mükemmel tasımların adları Barbara, Celarent, Darii ve Ferio’dur. İkinci ve üçüncü figürdeki tasımların her birinin adı da B, C, D veya F harşerinden biriyle başlamaktadır. Bu adlarda geçen sesli harşer tasımı oluşturan önermelerin nitelik ve niceliğini göstermektedir: a harfi tümel olumlu önermeyi, e harfi tümel olumsuz önermeyi, i harfi tikel olumlu önermeyi, o harfi ise tikel olumsuz önermeyi işaret etmektedir. Bu adlandırmayı gereğinde hatırlamayı sağlayacak bir yardımcı kural vardır: Olumlu önermelerin harşeri affirmo (Latince’de ‘Kabul ediyorum’ anlamına gelmektedir) sözcüğünün ilk iki sesli harfi, Olumsuz önermelerin harşeri ise nego (Latince’de ‘Kabul etmiyorum’ anlamına gelmektedir) sözcüğünün ilk iki sesli harfidir. Hem affirmo hem de nego sözcüklerinde ilk sesli harşer (a, e) tümel önermeye, ikinci sesli harşer (i, o) ise tikel önermelere aittir.

Tasım adının ilk harfinin B, C, D ya da F olduğu görülmektedir. Buna göre ikinci veya üçüncü figürdeki bir tasımın birinci figürdeki hangi tasıma indirgeneceği anlaşılır. Tasımın adı B ile başlıyorsa Barbara biçimindeki bir tasıma, C ile başlıyorsa Celarent biçimindeki bir tasıma, D ile başlıyorsa Darii biçimindeki bir tasıma, F ile başlıyorsa Ferio biçimindeki bir tasıma indirgenecektir. Adlarda geçen sessiz harfler de kendilerinden önce gelen sesli harfe ait önermeye uygulanacak işlemi belirtmektedir.
---
Mantığın Gelişimi
Doç. Dr. İskender Taşdelen
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın Nu: 2424
Ocak 2013, Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder