31 Temmuz 2023 Pazartesi

Ahmet Cevizci - Felsefe Tarihi - 20. YÜZYILDA FELSEFE

20. YÜZYILDA FELSEFE

20. yüzyılda / pek çok filozof / dili temel almış, söylemi ve dilsel temsili bilgi ve hakikat arayışında felsefenin ulaşabileceği en yüksek nokta diye tanımlamıştır.

19. yüzyıl filozoflarının önemli bir bölümü üniversite dışında kalmıştı.

20. yüzyılda felsefe tamamen kurumsal olarak icra edilen, üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde yürütülen bir faaliyet haline gelir.

 

…yüzyılın ilk yarısının hemen hemen tüm filozoflarının ortak bir realist amaç doğrultusunda, nesnelliği yeniden ele geçirme çabasıyla karakterize oldukları kabul edilir.

Bergson, tıpkı Schopenhauer gibi, sezgide açımlandığına inandığı gerçekliğin, kör ve tatmini imkânsız olan bir iradeden ziyade, yaratıcı bir hayat hamlesi olduğunu söylüyordu.

 

Analitik Felsefe

G. E. Moore’la başlar.

(Wittgenstein) hakiki problemlere çözüm bulunmasını engelleyen yanılsamalara kapılınmasının en önemli nedeni, ona göre, dilsel karışıklıklardır.

Russell gibi, Wittgenstein da gündelik dilin asıl mantıksal formu gizlediğine inanır.

 

Kıta Felsefesi

…içeriğinde modern ya da Aydınlanma düşüncesinin çözülmesine vücut veren felsefeleri veya Aydınlanma karşıtı bir karakterle karşımıza çıkan felsefeleri barındırır.

 

Çağdaş Metafizikçiler

Bergson

…felsefesinin merkezine, “bir şeyi bilmenin birbirinden farklı iki yolu bulunduğu” iddiasını geçirir.

Birinci yoldan elde edilen bilgi, nesneyi gözlemlediğimiz bakış açısına, durulan yere bağlıdır.

…diğerinde, bilgi mutlaktır

Bergson, bunlardan birincisine, o, “analizin yolu,” diğerine ise “sezginin yolu” adını verir.

 

Analiz-sezgi karşıtlığı, Bergson’da bizi, bilim-metafizik karşıtlığına götürür.

…bilimlerin evrenin tam ve yeterli bir açıklamasını veremeyeceklerini ve bu nedenle bir başka disiplinin bu bilimleri tamamlaması gerektiğini savunur. Bu disiplin de metafiziktir.

…metafizik ile bilimin o çok arzu edilen birleşimini gerçek anlamda sezgiyi temele alan bir felsefe gerçekleştirebilir.

 

Hayatta önceden hazır verilmiş formlar yoktur; hayat kendi formlarını değişen koşullara göre sürekli olarak yaratır. “Yaşam bir eğilimdir” ve eğilim birbirine karşı yönler yaratmayı gerektirir.

 

Tanrının gerçekliği yaratıcılık olarak ortaya konur.

…onda Tanrının temel belirlenimi yaratıcılıktır.

 

Alfred North Whitehead

…analitik düşünce tarzına karşı çıkmaktaydı. Şeylerin özünde, birbirleriyle ilişkili olmanın bulunduğunu söyleyen Whitehead, / felsefede statik ya da değişmez bir varlık anlayışına karşı çıktı.

 

…felsefenin görevinin “olgulardaki formları aramak” ve bu formları birbirleriyle olan karşılıklı ilişkilerine de vurgu yapacak şekilde ortaya çıkarmak olduğuna inandı.

 

Newton, şeylerin doğasının mekânda var olan bireysel madde parçacıklarından meydana geldiğini varsaymak açısından Antik Yunan atomcusu Demokritos’u takip eder. Whitehead’e göre, buradaki hata esas itibariyle bir madde parçacığını, bütün ilişkilerinden soyutlayarak, zaman ve mekân içinde basit bir yere konumlandırıp, salt soyutlamalar üzerinden ilerleme yanlışından oluşur.

 

…metafiziğinin dört temel kavramı vardır: Olay ya da okasyon, prehansiyon ya da kavrayış, ezeli-ebedi nesneler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder