31 Temmuz 2023 Pazartesi

Ahmet Cevizci - Felsefe Tarihi - İNSAN ÜZERİNE FELSEFE

İNSAN ÜZERİNE FELSEFE

MÖ 5. yüzyılın ortalarında, felsefenin merkezine insan geçirilir.

İyonyalı filozofların varlığın temeline maddeyi, Pythagorasçılar, varlığın arkhesi olarak formel bir ilkeyi, sayıyı, Herakleitos değişmenin gerçek olduğunu iddia etmiş; Elea Okulu değişmenin bir yanılsamadan başka bir şey olmadığını söylemiş…

 

Sofistler

“Her isteyene para karşılığında bilgelik satanlar”

Sofistler, her şeyden önce eğitimcilikleriyle, gezgin öğretmenler olma özellikleriyle öne çıkarlar.

Sofist Protagoras’a göre, insanlar işbirliği yapmaya mecburdurlar.

…farklı bakış açılarına, ilgi ve çıkarlara sahip insanların, bir toplum düzeni içinde bir araya gelmelerini ve barış içinde yaşamalarını mümkün kılacak yetenekleri, siyaset sanatı ve politik erdemleri öğretenler Sofistlerdir.

Sofistlere göre, toplum temelini bir sözleşmeden, bireylerin ortak iradelerinden alır.

Varlığa dair kesin bilgiye ulaşılamayacağını söyleyen sofistlerin bilgi kuramları şüphecidir.

Fenomenoloji söz konusu olduğunda duyusal algının göreliliğine vurgu yaparlar; ölçü insandır nihayetinde.

Sofistler deneyimci bir yaklaşımı benimsemişler / bilginin kaynağında duyu-deneyi vardır.

Mutlak ve değişmez bir hakikat olmayıp bilgi ve hakikat bireyin algılarına, toplumsal, kültürel ve kişisel eğilimlerine görelidir.

 

Sokrates

MÖ 399 yılında idam edildi.

kent-devletinin varlık nedeni, / yurttaşlarına iyi bir hayat temin etmektir.

demokrasiyi şiddetle eleştirmiş

politika ona göre bir sanattır / bilgiden yoksun çoğunluğun veya meclise kura ile seçilmiş görevlilerin kararlarıyla hayata geçirilecek demokratik bir yönetim, bir sanat olan siyasetin ne özüne veya ruhuna ne de amacına uygun düşer.

anayasal monarşi veya aristokrasiyi kabul edilebilir yegâne yönetim biçimi olarak görür…

ruh karşısında, beden sadece bir araç olmak durumunda

ruhu akılla, insanın rasyonel meleke ya da yetileriyle özdeşleştirir.

psukhe’nin özü akıldır.

İnsanın aretesi (varoluş gayesi), yalnızca insanda bulunan, insana özgü olan akılla ilgili olmak durumundadır.

kişinin hayatını, kendisine mal etmesi gereken bir moral bilgiyle düzenlemesi gerektiğini savunur.

…“sorgulanmamış bir yaşam süren” insanların hayatları kendi ellerinde ya da kendi kontrollerinde değildir; onların denetimi dışarıdan gelmektedir.

Toplumun kendilerine sunduğu değerler üzerinde bir an bile düşünmeden, sosyal baskıyla, bedenin arzularıyla sürüklenirler.

(Yönetimin bir yöntemi: Kamuoyu / kitle bilinci / toplum içinde bireyin bilincini kuşatan bilgi-anlam örüntüsünün imali / kendini koruyan bilincin süreklilikte kararlı kalması)

(Hakikat) Sokrates’e göre, insanın doğasını gerçekleştirmesini ve gerçek amacına ulaşmasını sağlayan tek bilgi, iyi ve kötüye, neyin gerçekten iyi ve neyin kötü olduğuna ilişkin bilgidir.

 

Sistematik Felsefe

Platon’un gözünde, filozofun devleti kontrol etmesi ve onun eğitimsel amaçlarını şekillendirmesi kaçınılmazdır.

mutlak gerçeklikler / idealar vardır.

Öze dair bilgi ve bir de görünüşlere dair bilgi (sanı) var.

Mağara benzetmesi / insanların çoğu / başkaları tarafından manipüle edilen biçare ve pasif / kendi durumlarına alışmış olup, bundan çok hoşnutturlar

 

Dört kademeli varlık kategorileri

En üstte idealar – idealler / bu ikisi soyut alanda / düşünce alanındalar;

üçüncü kategori ideaların gölgeleri olarak tasvir edilen dönüşüm/değişme içindeki bireysel varlıklar – son kategori duyu algıları aracılığıyla algılanan ve anlamlandırılan görünüşler / temsiller dünyası. Son iki kategori fenomenlere dairdir.

İdealar sadece düşünce / akıl aracılığıyla bilinebilir.

Algı verileri / doksalar, bunlar bilgiye konu olamayacak kadar değersiz… çünkü sürekli değişim halindeler.

Hakiki olan idealardır ve dolayısıyla bilginin konusu da idealar olmalıdır.

 

Bilginin dört kategorisi

Hayal / eikasia. Bilginin en alt kademesi tahmin / hayaldir.

İnanç / pistis. Duyu algısına dayalı inanmadır kastedilen.

Düşünme, bilgi kategorilerinin üçüncü basamağıdır. Bununla kastedilen matematiksel bilgi, dianoiaya yani diskürsif bilgi…

Son aşama yetkin bilgi: sezgisel ve diyalektik bir bilgi olarak noesis’tir. Bu bilgi, İdealarla doğrudan bir tanışıklığa dayanan rasyonel bir kavrayışa dayanır; özlerin ya da genel kavramların akla dayanan saf bilgisine karşılık gelir.

 

İdea bir şey hakkında olan bir kavram değil fakat bir şeyin özüdür, mahiyetidir.

Adaletin özü güçtür

 

ruhta akıl, tin ve iştaha gibi üç parça söz konusudur.

…insan ruhunda bir değer ya da amacın bilincinde olma / söz konusudur ve bu açıktır ki aklın edimidir. İkinci olarak, ruhta bir eylem yönelimi vardır (ve bu da) aklın yönlendirmesi altında bulunan tinin etkinliğini ifade eder.

Üçüncü olarak da maddi şeyler için duyulan bir arzu söz konusudur

…aklın görevi bilmek, tinin görevi kişiye gerçekten gurur kazandıracak şeyler için ölesiye mücadele etmek, iştihanın görevi ise fiziki tatminlerde aşırıya kaçmayıp, ölçülü olmaktır.

 

Platon birey ile devlet, insan ruhu ile politik otorite arasında bir benzerlik kurar

…temel gerçekliğin insan ruhu olduğu, bütün toplumsal fenomenlerin onun ürünlerine tekabül ettiği, sosyal-politik her şeyin bu temel gerçekliğin görünüşü veya tezahürü olduğunu ifade eder.

Devlet, devletin hükümran olduğu topraklarda ikamet eden bireylerin karakterlerinden çıkar

 

Yöneticiler, koruyucular ve çiftçiler: Platon’un ideal devletinin üç sınıfı.

 

…mimetik şiir, ruhumuzun iyiyi gözeten akıllı yüksek bölümüne değil fakat akıldışı, “coşkun ve taşkın”, gerçek hayattaki olaylara aşırı bir tepkide bulunan parçasına hitap eder.

Bu aşırı duygulanımsal etkiler ruhun düzenini bozmakla kalmaz fakat aklı da devre dışı bırakır.

 

Aristoteles

Thales’ten başlayıp atomculara kadar uzanan önemli bir damar, gerçekliği maddede bulmuş, / Materyalist yaklaşım, aynı zamanda bir değer ve inanç varlığı olan insan doğasıyla ilgili olarak tatmin edici bir açıklama getiremediği gibi, değeri mümkün kılacak bir varlık yorumundan da yoksundu.

Aristoteles’e göre yapılması gereken aklı fiili bütün tehditlerden kurtaracak bir metafizik kuram, bir gerçeklik teorisi inşa etmekti.

 

Aristoteles’e göre, doğa hiçbir şeyi gelişigüzel ya da amaçsız yapmaz ve doğadaki bütün süreçler bir amaca hizmet eder.

Aristoteles ilerlemenin ancak bir şeye, telos ya da hedefe doğru bir ilerleme şeklinde varolabileceğini ve söz konusu telos ya da amacın olmaması durumunda gelişme ve ilerlemeden söz edilemeyeceğini savunur.

Platon’un düalizmine şiddetle karşı çıkan Aristoteles gerçekliği İdea ya da forma eşitlemeye kesinlikle karşı çıkmıştır. Onun gözünde gerçekten varolan, şu diye gösterdiğimiz bireysel varlık ya da tözleriyle, bu dünya idi.

İdealar kuramının, Aristoteles’e göre, değişmeyi açıklaması mümkün değildi.

 

Platon için bilginin yetkin örneği matematikti / Aristoteles’in bilim modeli ise biyolojidir.

(Platon’da mutlak kesinlik önerilebilir fakat Aristoteles’te her zaman “daha iyi” mümkündür.)

Aristoteles mantığı, bilimin ulaştığı sonuçları formüle ederken kullanılacak bir araç olarak düşünüyordu.

Aristoteles’e göre, var olmak öncelikle töz yani çeşitli nitelik ya da yüklemlerin dayanağı olmaktır.

Özü ile kaim olan bir şey olarak tözün dışında dokuz kategori daha olup, onlar toplam ilinekler olarak anlaşılırlar. Bunlar ancak töze bağlı olarak var olabilirler.

Tözden sonra; nicelik, nitelik (şeyin nasıl olduğunu bildiren nitelik), bağıntı, mekân, zaman, mevcut durum, sahiplik/iyelik hali, etkinlik

Aristoteles’te demek ki gerçekten var olan, Platon’da olduğu gibi tümeller değil de bireylerdir, “şu” diye gösterdiğimiz belirli bir doğaya sahip olan varlıklardır.

 

Aristoteles’e göre, sadece haber kipinde olan cümleler, yani hüküm veren, bir şeyin var ya da vakıa olduğunu veya olmadığını bildiren yargılı cümleler veya önermeler bir doğruluk değeri alabilir.

bilimsel bilgi her şeyden önce nedenlerin bilgisidir

 

Aristoteles açısından değişme, niceliksel ve niteliksel bakımından değişmeye, harekete ek olarak, varlığa geliş, büyüme, çürüme ve yok oluş anlamlarına gelir.

 

var olan şeylerdeki oluşum ve değişimi açıklayabilmek için dört nedene ihtiyaç duyarız. Madde, form/biçim, hareket, neden/gaye

 

Aristoteles’te metafizik, var olanı var olmak bakımından ele alan, var olan bir şey olmanın ne anlama geldiğini araştıran bilimdir.

 

töz bir madde ve bir formdan oluşur

 

Madde değişmiyor fakat form/biçim değişiyor.

Nesneler, kendilerinde var olan potansiyel güçlere göre değişirler, kendi doğalarında söz konusu olan değişebilme imkânlarına göre gerçekleşirler.

 

…saf ya da ilk madde mümkün tüm formları alma potansiyeli sergiler. (modern evren tasavvuruna kaynak olmuştur)

Aristoteles’e göre, mutlak bir değişmezlik haline ulaşabilen nesne kendisinde potansiyel olan hiçbir şey bulunmayan, dolayısıyla maddeden yoksun olan bir varlık olacaktır. / saf form

 

…hazcılığa büyük bir güçle karşı çıkan Aristoteles, mutluluğu akla uygun erdemli faaliyetin belirlediği bir hayat olarak tanımlar.

Aristoteles, erdemi bir varlığın fonksiyonunu en iyi biçimde yerine getirme hali, mutluluğu da ruhun akıllı parçasının erdeme uygun faaliyeti olarak tanımlar.

 

Aristoteles’te, aklın biri pratik, diğeri kuramsal olmak üzere, iki boyutu olup / insanı insan yapan, hatta onu Tanrıya yaklaştıran şeyin kuramsal aklın etkinliği olduğunu düşünüyordu.

İnsanın kuramsal aklının gerçekleştiği veya hakikati keşfettiği beş farklı düzey bulunduğunu söyleyen, bu düzeyleri sırasıyla bilimsel bilgi, sanat, pratik bilgelik, sezgisel akıl ve felsefi bilgelik…

 

kent-devleti belli bir toprak parçası üzerinde yaşayan, belli birtakım doğal fonksiyonlara ve ortak çıkarlara sahip parçaların, ailelerin veya sınıfların ya da en azından yurttaşların toplamı ya da politik topluluğudur. İşte bütün bunlar, elbette birtakım doğal kaynaklarla birlikte, kent-devletinin maddi nedenini oluşturur. Kent-devletinin formel nedeni ise onun politik yapısı, daha doğrusu anayasasıdır.

 

doğru politik adaletin aristokratik olması gerektiğini savunur…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder