31 Temmuz 2023 Pazartesi

Ahmet Cevizci - Felsefe Tarihi - ALMAN AYDINLANMASI

ALMAN AYDINLANMASI

Kant

Immanuel Kant / mutlak bir hümanizmi tüm unsurlarıyla hayata geçirmiş

aklın mutlak otoritesini kabul eder.

(18. asra gelindiğinde bilimin kat ettiği mesafe karşısında felsefenin geri kalmışlığına dikkat kesilen Kant, felsefeyi kısırlaştıran düşüncelerle mücadeleye girişti)

 

Descartes / gerçekliği metafiziksel bakımdan birbirlerinden bütünüyle farklı iki ayrı töze böldüğü zaman amacına ulaştığını düşünmüştü.

Descartes ve takipçileri algıya en küçük bir değer vermedi…

 

“bilginin deneyimle başladığı” konusunda ampiristlerle hemfikirdir.

A priori bilginin nasıl mümkün olduğu sorusunu sorar.

Ona göre bir yargı, konu ve yüklem gibi iki unsuru bir araya getirerek, onları birbirleriyle ilişkilendiren bir düşünce hareketi olmak durumundadır.

Yargının temelini oluşturan şey, işte bu bağıntıdır.

 

bütün yargıları dört ana başlık altında toplar.

yargının temeli / deneyime dayandığımız için birinci yargı türüne Kant, ampirik veya a posteriori yargı adını verir.

İkinci kategoriye / saf veya a priori yargılar adını verir.

analitik yargılar, yüklemi öznesinde bir şekilde veya zımnen içerilen ve özne konumunda bulunan terimin çözümlenmesiyle elde edilen yargılardır.

sentetik yargılarda yüklem öznede içerilmez…

Üçüncü kategori / tözsel, yani dış gerçeklikle ilgili olan, bilgi veren ve uzlaşımsal olmayan yargılardır.

Dördüncü kategori / sentetik a priori yargılar / matematik ve fizik

 

Kant’a göre / metafizik insanın doğal eğilimidir…

gerçekliğe dair bilgimizin kapsamını genişletmeye çalışan metafiziği, doğal eğilim olarak tasvir ettiği metafizikten ayrı bir metafizik olarak kabul eder.

 

Deneyim / salt ampirik olarak verilmiş olana indirgenirse, zorunlu bir nedensel ilişkinin varlığını keşfetmek imkânsız olur.

zihnin nesnelere uyması, dolayısıyla insanın bilgide salt pasif bir alıcı konumunda bulunması, bilgi problemini çözmez

 

Kant a priori bilgiyi açıklayabilmek, bir hipotez değişikliğine gitmenin kaçınılmaz olduğu sonucuna varır.

Buna göre Kant, bilgide insanların dış dünyaya uyduğu hipotezinin yerine, dış dünyanın ve nesnelerin insan zihninin yapısına uyduğu hipotezini geçirir.

 

Kant’ın bakış açısından, bir deney yapmak gerçekte bir soru sormaktan başka bir şey değildir

Dış dünyaya ilişkin deneyim, zihin tarafından sağlanan form olmadan, hiçbir şekilde mümkün olamaz.

Deneyim kaçınılmaz olarak deneyime form kazandıran kavramlarla, ona içeriğini veren sezgilerin bir birleşiminden meydana gelir.

duyarlık ve anlama yetisi deneyimi oluşturur

Kant insan zihninin yalnızca, kavram ve kategorileri aracılığıyla kendilerine bir yapı kazandırdığı fenomenleri bilebileceğini, bunun ötesine giderek şeylerin bizatihi kendilerini bilemeyeceğini, algılanan nesnelerin insan zihninin işleyişine uydukları için bilinebildiklerini söyler.

 

Bilgi algıyı içerir, oysa şeylerin bizatihi kendileri veya kendinde şeyler duyular tarafından algılanamaz, algılanamadığı için de bilinemez. Bilgimiz ikinci olarak, algılama ve düşünme yetilerimizin deneyimin ham malzemesini işleme ve düzenleme tarzlarıyla sınırlanmıştır.

 

Kant saf akılda üç İdea bulunduğunu söyler: Sürekli tözsel özne olarak ruh, birbirleriyle nedensel bir ilişki içinde bulunan fenomenler toplamı olarak dünya ve mutlak yetkinlik, genel olarak düşüncenin nesnelerinin koşullarının nihai birliği olarak Tanrı. / transandantal İdealar

 

ahlaklılığın veya erdemin bizatihi kendisi sadece mutluluk ile ilgili bir şey olamaz

iyi iradenin ödevden dolayı yapılan eylemde tezahür ettiğini söyler.

Eylemlerin ahlaki değeri Kant’a göre, onların fiili ya da tasarlanmış sonuçlarından değil, fail ya da öznenin eylemine temel yaptığı maksimden gelir.

“Öyle eylemde bulun ki eyleminin gerisindeki maksim herkes için geçerli evrensel bir yasa olsun!”

 

bütün hakların bir anlamda kendisine bağlı olduğu yegâne doğuştan getirilen hak özgürlüktür

 

Kant’ın hukuk devletinde / en yüksek güç ya da egemenlik yasa koyucunun şahsında bulunur; ikinci güç, yöneticinin şahsında ifadesini bulan yürütme gücü, üçüncü güç ise yargıç tarafından temsil edilen yargı gücüdür.

 

Yargı Gücünün Eleştirisi’nin en temel kavramı güzelliktir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder