31 Temmuz 2023 Pazartesi

Ahmet Cevizci - Felsefe Tarihi - İSKOÇ AYDINLANMASI

İSKOÇ AYDINLANMASI

Adam Smith, toplumsal tarih veya sosyal gelişmeyi / dört aşamalı bir süreç olarak değerlendirmişti: Avcılık, hayvancılık, tarım ve mübadele.

İskoç filozoflar, ilkel toplumların tembel, cahil ve vahşi olduklarını; öteden beri dağılmış küçük gruplar halinde yaşadıklarını, pek çok Tanrıya taptıklarını, gelişmiş bir ahlak duygusu ve beğeniden yoksun bulunduklarını / öne sürer… (bu kategoriler Britanya’ya emperyalist politikalarında yardımcı olur)

 

Hutcheson, Hobbes’a tepki olarak insanda asli bir iyilik unsurunun da bulunduğunu dile getiren iyimser bir insan doğası tasarımı kurmaya çalıştı.

…yararcı etik anlayışı, hemen hemen tamamen, bütün insanlarda var olduğunu söylediği “ahlak duyusu”na dayanır.

 

David Hume

Geleneğe yönelik yıkıcı ve geleceğe dönük kurucu tavrıyla / bilimciliği, liberalizmi ve ahlakı duygulara bağlayan anlayışıyla, gerçekten de Aydınlanmanın kesinlikle en kusursuz temsilcisidir.

Kartezyen felsefenin başlangıç öncülünü veya cogitoyu, felsefenin dışarıdan değil fakat içeriden hareketle kurulması gerektiği düşüncesini temele almış…

…sadece zihin hallerimizin dolayımsız bilgisine erişirken, yalnızca zihinsel içeriklerimizle ilgili olarak bir kesinlik içinde olabiliriz / felsefeye / işte bu temelden, yegâne kesinlik merkezinden başlamak gerekir.

…nedensellik ilkesini, “düşüncelerimiz de dahil olmak üzere, her şeyin bir nedeni olması gerektiğini” bildiren ilkeyi eleştirel incelemeye, felsefi sorgulamaya tabi tutan ilk kişidir.

“zihnin bütün malzemesini izlenim veya algılardan kazandığını”, “izlenimi olmayan ide bulunmadığını” söyleyerek ifade eder.

Algılar duyumları, tutkuları ve duyguları ihtiva eder.

Canlı ve güçlü olan bu algılara Hume, “izlenim” adını verir.

Ayrıca algılarla / ilgili düşünceler oluşturabileceğimizi, / belirtir. O, bu ikinci türden algılara “ideler” adını verir.

…nedensellik ilkesini ancak alışkanlığa indirgemek suretiyle açıklayabilen Hume, bilgiye kaçınılmaz olarak bir sınırlama getirmek durumunda kalır.

 

Adam Smith

Hume felsefesinden “muhayyile” ya da “imgelem” kavramını alan Smith, bu kavram aracılığıyla belli bir bilim felsefesi telakkisi geliştirmiş…

Muhayyileyi, “beşeri dünyayı yaratan ya da daha doğrusu ona şekil veren etkin zihinsel güç” olarak tanımlayan Smith, onunla insanın gerek fiziki ve gerekse moral dünyanın algılanan unsurları arasında bağlantılar kurabildiğini öne sürer…

Muhayyile, insanın şeyleri düzene sokma yeteneğinin bir ifadesi olup, insan onunla bilim, sanat, felsefe ve teknolojiyi yaratır.

Newton’un yerçekimi ilkesinin beşeri yönden muadili olacak bir ilke bulmaya çalışan Smith, insan doğasının evrensel bir özelliği üzerinde durur.

Ahlaki Duygular Teorisi adlı eserinde insanın en temel özelliğinin “duygudaşlık”, yani kişinin kendisini başkalarının yerine koyması, başkalarının sevincini ve üzüntüsünü paylaşması olduğunu söyler. Buna mukabil, Ulusların Zenginliği adlı eserinde, Smith insan doğasının evrensel özelliğinin “özçıkar” olduğunu ifade eder.

Dört Aşamalı Sosyal Gelişme Teorisi

birinci evresinde, en aşağı toplum biçimi olarak avcılıkla geçinen insanların oluşturduğu toplum düzeni bulunur.

ikinci evreyi hazırlayan şey nüfus baskısı / artan nüfus, bir kez daha toplum biçiminin değişmesine, toprağın ekilmesine yol açar; Smith, işte bu döneme “tarım ya da çiftçiler çağı” adını verir.

üçüncü evrenin liderleri de büyük toprak sahipleridir.

dördüncü dönem / ticaret toplumu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder