29 Ağustos 2020 Cumartesi

İstiklal Mahkemelerinin Yargılama Usulü

 İbrahim Ülker - İstiklal Mahkemelerinin Yargılama Usulü

İstiklal Mahkemeleri olağanüstü dönemin ve şartların ortaya çıkardığı 1920-1927 yılları arasında görev yapan bir kurumdur. Üyeleri milletvekilleri arasından seçilmiştir. Kararlarına karşı başvurulacak bir temyiz mercii yoktur. Kararları hemen infaz edilmiştir. Herhangi bir kanun maddesi ile de bağlı değillerdir.

İstiklal Mahkemeleri ilk olarak Kurtuluş Savaşı yıllarında özellikle asker kaçakları sorununa çözüm bulmak amacıyla Büyük Millet Meclisi tarafından kurulmuş özel mahkemelerdir.

İstiklal Mahkemeleri / Savaş sona erdikten sonra halk üzerinde otoritenin kurulmasında etkili olmuştur.

TBMM Başkanlığının 11 Mart 2010 tarih ve 3967 sayılı oluru ile bir proje çerçevesinde arşiv evraklarının tasnif edilerek günümüz alfabesine çevrilmesine başlanmıştır.

Meclisin açılmasından yaklaşık beş ay sonra 11 Eylül 1920 tarihinde kurulan İstiklal Mahkemeleri…

…mahkemeler kurulduğunda meclis henüz anayasa yapmamıştı.

…mahkemelere seçilen hakim ve savcıların TBMM üyesi olması yasal bir zorunluluk idi.

İstiklal Mahkemelerinde görev yapan 67 üyenin 26 tanesinin hukukçu olduğu, 12 tanesinin asker kökenli olduğu, 10 tanesinin mülkiye mezunu olduğu, kalanların mebus seçilmeden önce doktor, gazeteci, çiftçi, müftü, tüccar gibi çok farklı meslekler icra ettikleri anlaşılmaktadır.

İstiklal Mahkemeleri üyelerinin çoğu, hukuk eğitimi almamışlardır.

Kılıç Ali hatıralarında: “Mahkeme üyelerinin hemen hemen hepsi genç ve ihtilalci karaktere sahip insanlardı. (…) Bu Genç, dinamik ve korkusuz Kuva-yı Milliyeciler, Mustafa Kemal Paşa’ ya içten bağlı idiler.”

İstiklal Mahkemelerinin ilk kuruluşunda savcılık kurumuna yer verilmemiştir. 31 Temmuz 1922 tarihli İstiklal Mehakimi Kanunu ile (…) birde savcı görev yapmış ve sanıklar hakkında iddianame hazırlamıştır.

İstiklal Mahkemelerini kuran Firariler Hakkında Kanun’da bu mahkemelerin yalnızca asker kaçaklarını, buna sebep olanları, teşvik edenleri yargılayacağına ilişkin hüküm bulunmaktadır.(m.l)

26 Eylül 1920 tarihli oturumda, mahkemelerin görev alanı genişletilmiş…

Bu düzenleme ile (…) 29 Nisan 1920 tarihli Hiyanet-i Vataniye Kanunu’nun ihlali nedeniyle yapılan yargılamalar, düşman yararına çalışanlar, milletin maddi ve manevi kuvvetini azaltmaya çalışanlar, casusluk yapanlar bu mahkeme tarafından yargılanacaktır.

İstiklal Mahkemelerinin görev alanına ilişkin son düzenleme 31 Temmuz 1922 tarihli İstiklal Mehakimi Kanunu ile yapılmıştır.

Bu düzenlemeye göre: Askerden firar edenler ve bunlara yardım edenler, Hıyanet-i Vataniye Kanununda düzenlenen suçlardan ötürü yapılacak yargılamalar, Devletin emniyet-i hariciye ve dâhiliyesini ihlal edenler hakkında ceza kanununun birinci ve ikinci fasıllarında düzenlenen suçlara ilişkin yargılamalar, Askeri ve siyasi casusluk ve siyasi suikastlar ile asker ailelerine taarruz ve tecavüz suçları nedeniyle yapılacak yargılamalar, seferberlik ve nakliye araçlarının tedariki komisyonlarının uygulamalarına ilişkin çıkan uyuşmazlıklar ve cezalara ilişkin yargılamalar, rüşvet ve ihtilaslara ilişkin davalar, halka zulüm ve işkence eden memur ve askerler hakkında yapılacak yargılamalar İstiklal Mahkemelerince yapılacaktır.

Kurtuluş Savaşı devam ederken meclisin aldığı 17.02.1921 tarihli karar ile İstiklal Mahkemeleri kaldırılmış bu mahkemelerde görev yapan mebuslar Ankara’ya çağrılmışlardı. Ancak Ankara İstiklal Mahkemesi görevine devam etmiştir.

M. Kemal başkomutanlık yetkisi ile 23 Temmuz 1921 tarihinde bazı merkezlerde yeniden İstiklal Mahkemelerinin kurulması kararı aldı. Ankara’da devam eden mahkemenin yanı sıra Konya, Kastamonu, Samsun, Yozgat merkezli İstiklal Mahkemeleri kurulmuş ve savaş sonuna kadar görev yapmışlardır.

Cumhuriyet dönemi kurulan İstiklal Mahkemeleri ise üç tane idi bunlardan birincisi; gazetecilerin yargılanması için kurulan İstanbul İstiklal Mahkemesidir. Bu mahkeme 10 Aralık 1923 - 5 Şubat 1924 tarihleri arası faaliyet göstermiş ve yalnızca İstanbul’da yargılamalarda bulunmuştur.

Şeyh Sait isyanı üzerine birlikte kurulan Şark ve Ankara İstiklal mahkemeleri 4 Mart 1925 - 7 Mart 1927 tarihleri arasında faaliyet göstermişlerdir.

Şeyh Sait ve arkadaşlarının yargılandığı davada sanıkların bazı gazete haberlerinden etkilendiklerini söylemeleri üzere savcının mütalaası olmaksızın mahkeme üyeleri, ara karar ile İstanbul’da gazete sahibi olan on kişinin tutuklanarak yargılanmak üzere mahkemeye intikaline karar vermişti.

Ankara İstiklal Mahkemesi yönetimin merkezinde olması sebebiyle rejimin yargı gücü olmuş, Ankara’da yapılan yargılamaların yanı sıra hükümetin yönlendirmesi ile ihtiyaç duyulan bölgelere giderek yargılamalar yapmış ve kararlar vermiştir.

İstiklal Mahkemesi çalışma yöntemi hakkında Kılıç Ali’nin hatıraları: “Hükümet istiklal Mahkemelerince yargılama yapılmasını istediği olaylara ilişkin tahkikatı tamamlar, sonra düzenli bir dosya halinde mahkemeye gönderirdi. Konu, mahkeme heyeti tarafından ayrıca incelenir ve varsa eksiklikleri tamamlandıktan sonra olayla ilgili olanların açık yargılamasına geçilirdi. Suçlular mahkemeye getirildikten sonra, soruşturma memuru tarafından davalı hakkında ileri sürülen suç okunurdu. Davalı bu suçlamalara cevap verir, kendini savunmasına fırsat verilirdi. Deliller karşılıklı olarak ortaya konur, varsa tanıklar dinlenirdi. Mahkemeler kesin olarak açık yapılırdı. Gizli yapılmış tek bir duruşma yoktur. Verilen karar da açık olarak okunurdu. Asker, sivil bütün devlet memurları mahkemelerin verdikleri kararları derhal infaz etmekle yükümlüydü. Gazeteler bir gün önceden, yapılacak duruşmalar hakkında bilgi verir, halkın ilgisini artırırdı. Halk, duruşmaları ilgiyle izlerdi. Suçlular kısa sürede yargılanır ve halk önünde cezalandırılırlardı. Bu, açık bir ibret oluyordu.”

Önemli davalar gazeteciler tarafından takip edilerek mahkemede yaşananlar ertesi gün gazetelerde haber yapılıyordu. Özellikle Cumhuriyet dönemi İstiklal Mahkemesi yargılamalarına ilişkin haberlere o zamana ait gazetelerde sıkça rastlanmaktadır.

Mustafa Kemal’in zaman zaman İstiklal Mahkemelerinin yargılamalarına müdahale ettiği kayıtlardan anlaşılmaktadır.

Mahkemelerin sanıkları gıyaplarında yargılayarak hüküm verdikleri sıkça rastlanan bir durum olmuştur.

Sevr Antlaşmasını imzalayan Damat Ferit Paşa ve diğer imza sahipleri Hadi, Rıza Tevfik, Reşat Halis hakkında gıyabi yargılama yaparak idam kararı vermiştir.

İstiklal Mahkemeleri çeşitli gıyabi yargılamalar yapmış (…) tespit edilebilen 243 adet gıyabi idam kararı vermişler…

Cumhuriyet Dönemi İstiklal Mahkemelerinde de gıyabi yargılamalar devam etmiştir.

1926 yılında Erzincan’a gelen İstiklal Mahkemesi, İbrahim Hakkı Efendiyi mahkemeye getirilmesini beklemeden, tek celsede gıyabında yargılayarak idamına karar vermiştir.

Onu idama mahkûm olmaya iten sebep şapka aleyhine sarf ettiği sözleriydi.

İbrahim Hakkı Efendi vefat eder. …mezardan cesedi çıkarırlar ve kurulan darağacına asarlar. Böylece mahkeme kararı infaz edilmiş olur.

…asker kaçaklarının davaları toplu şekilde karara bağlanıyordu. Örneğin Konya İstiklal Mahkemesi 806 eri bir celsede toplu olarak yargılamıştı.

İzmir’de suikast girişimi üzerine İstiklal Mahkemesi tarafından yürütülen yargılamalarda sanık olarak yargılanan İzmit Mebusu Şükrü Bey aleyhine yöneltilen suçlamalara karşı mahkeme heyetine bir Avukat tutmak istediğini söylemiş, Mahkeme başkanı Ali Bey “istiklal Mahkemeleri, dava vekillerinin cambazlığına gelmez. Mahkememizin derecatı yoktur. Ulus karar bekliyor. Ne diyeceğiniz varsa açıkça söyleyiniz. Avukatla falan geçirecek vaktimiz yok. ” diyerek bu talebi reddetmiştir.

İstiklal Mahkemeleri’nin idam kararları 31 Temmuz 1922 yılında çıkarılan kanunun kabulünden sonra Büyük Millet Meclisinin onayına bağlanmıştır.

Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2015, Cilt: 23, Sayı: 2, (s. 21 – 48)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder