11 Ağustos 2020 Salı

Türk Boğazlarından Geçiş Rejimi

 Kudret Özersay - Türk Boğazlarından Geçiş Rejimi

 

Türkiye’nin 1994 yılında Türk Boğazları'ndan geçişe ilişkin olarak yürürlüğe koyduğu tüzük, gerek Türkiye'de, gerekse uluslararası alanda birtakım tartışmaların yapılmasına neden olmuştur.

…elde edilen deneyim, 1998 yılı sonunda yeni bir boğazlar tüzüğünün yürürlüğe konulmasına neden olmuştur.

 

"Türk Boğazlarından Geçiş Rejimi" başlıklı bu kitap / Türk Boğazlarından geçişe ilişkin rejimi yanı sıra, Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nin yürürlüğe girmesinden sonra uluslararası politikada ortaya çıkan değişimler, sorunlar ve buna paralel olarak uluslararası hukukta uluslararası boğazlardan geçişe ilişkin gelişmeler, 1994 ve 1998 Boğazlar Tüzükleri ve değişiklikleri ele almaktadır.

 

Giriş

"Türk Boğazları"

Bu terim ilk kez, Çarlık Rusyası’nın uluslararası hukuk danışmanı Frederic de Martens tarafından kullanılmıştır.

 

İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi geleneksel olarak "Türk Boğazları" diye bilinmekte

Kırım Hanlığı'nın İmparatorluğa bağlılık bildirmesiyle, Karadeniz bir "Türk gölü" haline geldi… 1475

 

1774 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında imzalanan Küçük Kaynarca Andlaşması Türk Boğazlan için yeni bir dönemin başlangıcı sayılır.

1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi'nden günümüze değin Türk Boğazlarından geçiş rejimi çok taraflı uluslararası andlaşmalar ile düzenlenegelmiştir.

 

Göben ve Breslau adlı iki geminin Boğazlardan geçmesi ve sonra Karadeniz’de Rus limanını bombardıman etmesi Osmanlının dünya harbine girmesine neden oldu. İşgalci donanmasının Çanakkale Boğazından geçememesi Çarlık rejiminin yıkılmasına neden oldu.

 

Montreux Boğazlar Sözleşmesi sonrasında geçiş rejimi açısından karşılaşılan sorunların başında can, mal ve çevre güvenliği gelmektedir.

1982 yılında İstanbul Liman Tüzüğü ve Çanakkale Liman Yönetmeliği yürürlüğe konulmuştur.

Türkiye, 1 Temmuz 1994 tarihinde yeni Boğazlar Tüzüğü'nü yürürlüğe koyarak, bu sorunları çözmenin yolunu aramıştır. Bu Tüzüğü 1998 yılında "Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Tüzüğü" izlemiştir.

 

…uluslararası hukukta Uluslararası Adalet Divanı'nın 1949 yılında verdiği Korfu Boğazı Davası kararı boğazlardan geçişe ilişkin kurallar açısından çok önemli gelişmelerden biridir.

1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (B.M.D.H.S.) de uluslararası boğazlardan geçişe ilişkin olarak yeni ve kapsamlı bir yaklaşım ortaya koymuştur.

Türkiye'nin de taraf olduğu Uluslararası 1972 Denizde Çatmayı Önleme Tüzüğü (COLREG-1972), Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından trafik ayrım düzenlerinin benimsenebileceği belirtilmekte,

Türkiye, bu noktadan hareketle 1994 Boğazlar Tüzüğü'nde yer alan trafik ayrım şemalarını, Uluslararası Denizcilik Örgütü'ne (U.D.Ö.) göndermiştir.

 

I. BÖLÜM

ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN ULUSLARARASI BOĞAZLAR VE TÜRK BOĞAZLARI

…bir su yolunun boğaz olabilmesi için aynı zamanda doğal olması da gereklidir.

Ulusal boğazlardan geçiş rejimi kıyı devletinin iç hukukuna göre saptanır.

…bir boğaz ulusal boğaz olma ölçütlerine tam olarak uysa bile, bir andlaşmanın konusunu oluşturması durumunda uluslararası boğaz olarak kabul edilmektedir

…çok-taraflı uluslararası belgelerde "uluslararası boğaz" terimi yerine "uluslararası deniz ulaşımında kullanılan boğazlar" (Straits usedfor international navigation) terimi kullanılmakta / s. 26

 

Korfu Boğazı Davası kararında, bir su yolunun uluslararası boğaz olarak nitelendirilebilmesi için iki temel ölçüt ortaya koymuştur. Bunlardan ilki, bu su yolunun coğrafi durumudur. İkincisi ise, söz konusu su yolunun uluslararası deniz ulaşımı için kullanılıp kullanılmadığıdır.

 

1958 yılına gelinceye dek, bir açık denizle bir devletin karasularını birbirine bağlayan boğazların, uluslararası boğaz olup olmadıkları tartışmalı idi.

B.M.D.H.S.'de münhasır ekonomik bölge kavramının yer almasıyla birlikte Sözleşme, bir açık denizle bir münhasır ekonomik bölgeyi ya da bir münhasır ekonomik bölge ile bir diğer münhasır ekonomik bölgeyi birleştiren su yollarını uluslararası boğaz olarak tanımlamıştır.

 

Geçiş özgürlüğü, uluslararası boğazlardan genel geçiş rejimi açısından temel ilkeyi oluşturur.

…geçiş özgürlüğü ilkesinin kullanılmasındaki koşullar açısından iki farklı rejim ortaya koymuşlar... Bunlardan ilki "Zararsız Geçiş", İkincisi ise "Transit Geçiş" rejimidir.

 

1958 K.B.B.S., bir ayrım gözetmeksizin bütün uluslararası boğazlardan geçiş rejiminin zararsız geçiş olduğunu kabul etmiştir

Zararsız geçişteki "geçiş" kesintisiz ve çabuk olmak zorundadır.

 

Geçiş, kıyı devletinin barışına, düzenine veya güvenliğine zarar vermedikçe zararsızdır.

 

…ulusal boğaz özelliğini gösteren bir boğaz, buradan yapılacak geçiş rejimi açısından bir andlaşmanın konusunu oluşturuyorsa, uluslararası boğaz niteliğini kazanmaktadır.

Türk Boğazlan, bugün geçerli olan Montreux Sözleşmesi'nin konusunu oluşturduğundan, uluslararası boğaz statüsündedir

Sözleşme'nin belirlediği rejim, transit geçiş ve zararsız geçiş rejimlerinden farklı, kendine özgü (sui generis) bir nitelik göstermektedir.

 

Osmanlı İmparatorluğu, 1535 yılından itibaren çeşitli devletlere kapitülasyon biçiminde, ticaret gemilerini Boğazlardan geçirebilme ayrıcalığı vermiştir.

Küçük Kaynarca Andlaşması (1774) ile İmparatorluk, Rus ticaret gemilerine Boğazlardan serbest geçiş hakkı tanımıştır

 

1798 yılında Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan İstanbul Andlaşması’nın gizli maddeleri uyarınca, Boğazlar bütün yabancı devletlerin savaş gemilerine kapanacak, ancak savaş zamanında Rus savaş gemilerinin Boğazlardan serbest geçiş hakkı olacaktı.

 

Fransa ile Rusya arasında yapılan 1807 Erfurt görüşmelerinde, Rusya'nın Boğazların kendisine verilmesini istediği haberi duyulunca, Osmanlı Devleti İngiltere ile yakınlaşmak zorunda kalmış ve 5 Ocak 1809 tarihinde, bu devletle Kale-i Sultaniye Andlaşması'nı yapmıştır.

 

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, 1828 yılındaki savaşın ardından 14 Eylül 1829 tarihinde imzalanan Edirne Andlaşması'na göre, Osmanlı Devleti ile savaş halinde olmayan devletlerin ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçebileceklerdi.

 

Hünkar İskelesi Andlaşması (1833) ile Osmanlı Devleti Rusya'nın istemesi durumunda, Boğazlara herhangi bir yabancı devlet savaş gemisini sokmama yükümlülüğü altına girmiştir

 

Temmuz 1841 tarihli Londra Sözleşmesi Boğazların hukuksal rejimini düzenleyen ilk çok taraflı andlaşmadır.

 

1856 tarihli Paris Andlaşması Boğazların, barış zamanında tüm devletlerin ticaret gemilerine açıklığı ve savaş gemilerine kapalılığı ilkesini tekrarlamıştır.

 

1878 tarihli Berlin Andlaşması 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi'nin getirdiği ilkeyi teyid etmekteydi.

 

Göben ve Breslau / İngiliz gemilerinden kurtulmak amacıyla, Çanakkale Boğazı'ndan geçerek Marmara Denizine girmişti. İtilaf Devletleri bu geçişin 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi’ne aykırı olduğu gerekçesiyle Osmanlı Devletini protesto ettiler.

Daha sonra bu gemilerin Karadeniz'de, Rus limanlarını bombalaması sonucunda, Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı'na katıldı.

 

28 Ocak 1920 tarihinde kabul edilen Misak-ı Milli'nin 4.maddesine uygun olarak Türk Boğazlarından geçiş rejimini öteki devletlerle birlikte verilecek bir karar ile belirlemeyi kabul etmişlerdi

 

Milli mücadele dönemi içerisinde, T.B.M.M. ile Rusya arasında 16 Mart 1921 tarihinde imzalanan Moskova Andlaşması da Türk Boğazlarına ilişkin bir hüküm içermektedir. Sözkonusu Andlaşma'nın 5. maddesi uyarınca taraflar, Boğazlar ve Karadeniz'e ilişkin hukuksal düzenlemelerin Karadeniz'e kıyısı bulunan devletlerin katılacağı bir konferansta yapılmasını öngörmüşlerdi

 

Lozan Boğazlar Sözleşmesi

Sözleşme'ye göre, taraflar, Boğazlar genel terimi ile bilinen bölgede, savaş ve barış zamanlarında, ticaret gemi ve uçakları ile savaş gemi ve uçakları için geçiş serbestliği ilkesini kabul etmişlerdi

 

Montreux Boğazlar Sözleşmesi

Türk Hükümeti, 23 Haziran 1936 tarihinde Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin yerine geçmek üzere bir sözleşme tasarısı sunmuş ve bu tasarı üzerinde altıncı oturumun başına dek (6 Temmuz 1936) görüşmeler yapılmıştır.144 İngiltere, bu tasarının görüşülmesi sırasında Karadeniz'e kıyısı olan ve olmayan devletler arasında ortaya çıkan çıkar çatmalarını yumuşatmak için, 4 Temmuz 1936 tarihinde -Türk tasarısının değiştirilmiş bir şekli olan-yeni bir tasarı sunmuştur. Bu tasarı, birtakım değişikliklere uğrayarak kabul edilmiş ve 20 Temmuz 1936 tarihinde de imzalanmıştır

 

İngiltere, Boğazlar Komisyonu'nun kaldırılmasına karşı çıkıyordu

İngiltere, pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi durumunu ve bu durumda Türkiye'nin uygulayacağı rejimi / Milletler Cemiyeti Meclisi'nin bu kararı haksız bulması durumunda, Türk Hükümeti'nin söz konusu önlemleri kaldırmayı yükümlenmesini istemekteydi.

İngiltere, Karadeniz'in, Ortadoğu'daki İngiliz çıkarlarını tehdit eden bir güç kaynağı haline gelmesini engellemek istiyordu.

 

Montreux Boğazlar Sözleşmesi'ne göre, Türk Boğazlarında geçerli olacak geçiş rejiminde ilke "serbestlik"tir

 

Sözleşmenin giriş bölümünde de belirtildiği gibi, "Boğazlar" genel deyimi ile, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı birlikte kastedilmektedir.

 

Sözleşmede, savaş gemileri dışındaki bütün gemiler, ticaret gemisi olarak kabul edilmiştir

Ticaret gemileri, barış zamanında, bayrak ve yükleri ne olursa olsun, gündüz ve gece, uluslararası sağlık kuralları çerçevesinde Türk yasalarıyla konulmuş olan sağlık denetimi hariç, hiçbir formaliteye bağlı olmaksızın Boğazlardan geçiş serbestliğinden yararlanırlar.

Boğazların hiçbir limana uğramaksızın (transit olarak) geçen ticaret gemilerinden, bu geçişleri nedeniyle bir vergi veya harç alınamaz.

…sağlık denetimi, fener ve şamandıra hizmetleri ile kurtarma hizmetleri vergi ve harca tabi hizmetlerdir

…vergi ve harçlar altı aylık bir süre için geçerlidir

Ticaret gemileri, kılavuz kaptan ve römorkaj (yedekleme) hizmeti talep etme konusunda serbesttirler. Bu hizmetler zorunlu değildir

 

Savaş zamanında Türkiye savaşan değilse, ticaret gemileri, bayrakları ve yükleri ne olursa olsun yukarıda açıklanan barış zamanı koşullarına uygun olarak Boğazlardan geçeceklerdir.

 

Türkiye pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi ile karşılaştığı kanısındaysa, kendisinin savaşan olduğu bir savaş durumu için öngörülen rejimi uygulama hakkına sahiptir.

Türkiye'nin kendisini bir savaş tehlikesi tehtidi altında hissetmesi durumunun ortaya çıkıp çıkmadığının takdiri, Türk Hükümeti'ne aittir.

Milletler Cemiyeti Konseyi, Türkiye'nin kararının haklı olmadığına üçte-iki çoğunlukla karar verirse ve Montreux Sözleşmesi'nin imzacı taraflarının çoğunluğu da bu görüşte ise, Türk Hükümeti, kararını ve bu karara dayanarak aldığı önlemleri kaldırmakla yükümlüdür

Denetim organlarından biri (Milletler Cemiyeti) ortadan kalkmış olmasına rağmen, Sözleşmeye taraf olan devletlere verilen denetim yetkisi devam etmektedir.

B.M. ile Milletler Cemiyeti (M.C) arasında otomatik bir halefiyet bulunmamaktadır.

 

II. BÖLÜM

MONTREUX SÖZLEŞMESİ'NİN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNDEN SONRA KARŞILAŞILAN SORUNLAR

23 Ağustos 1939 tarihinde de Alman-S.S.C.B. paktı imzalanmıştır. Bu tarihten sonra Sovyetler Birliği, Türkiye'nin İngiltere ve Fransa ile bir ittifak andlaşması yapmamasını ve tarafsız kalmasını istemiştir.

Sovyet liderliği Boğazlar bölgesinin ortaklaşa (T.C - S.S.C.B) savunulmasını istemiştir. Saraçğlu bu istekleri reddederek Ankara'ya dönmüş ve aynı gün Ankara'da üçlü ittifak andlaşması imzalanmıştır

 

İkinci Dünya Savaşının başladığı dönemde SSCB ve Almanya ittifak halindeydi. SSCB bu dönemde Boğazlar bölgesinde üs elde etmeye çalışıyordu.

Bozulan Alman - Sovyet ilişkileri nedeniyle, S.S.C.B. Türkiye'ye 10 Ağustos 1941'de yeni bir nota vererek, gerek Türk toprakları gerekse Boğazlar konusunda hiçbir talebi olmadığını bildirmişti.

 

II. Dünya Savaşı içerisinde Türk Boğazlarına ilişkin olarak yaşanan en önemli olay, bazı Alman ve İtalyan savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesiydi.

5 Haziran 1944'de Almanya, gemilerinin Boğazlardan geçerek Romanya'ya gitmeleri için izin istemiş ve bu gemilerin savaş gemisi olmadıkları yönünde güvence vermişti. Bunun üzerine, Türk hükümeti gemilerin bir kısmının geçişine izin verdi.

Ancak bu gemilerin aranması ve içlerinde ticaret gemilerinde bulunmayan türden maddelerin ele geçirilmesinin ardından, Karadeniz'e geçişleri durdurulmuştur.

 

Yalta Konferansı

Yalta konferansı sonucunda, Montreux rejiminin Sovyetler Birliği lehinde değiştirilmesi ve konunun Dışişleri Bakanları konferansında ele alınarak, bu durumun Türkiye'ye uygun bir zamanda bildirilmesi kabul edilmiştir.

 

Yalta Konferansı'ndan sonra Sovyetler Birliği Türk-Sovyet tarafsızlık ve saldırmazlık andlaşmasını sona erdirdi.

Temmuz 1945'de Kars ve Ardahan’ı istediler. Ayrıca Türk toprakları üzerinde Sovyet üsleri kurulmasını ve Montreux Sözleşmesi'nin değiştirilmesini de talep ettiler.

A.B.D ve İngiltere, Boğazlar rejiminin bütün dünyayı ilgilendirdiğini düşünüyordu

Bu gergin ortamda Montreux Sözleşmesi'nin değiştirilmesi kararlaştırıldı.

Değişiklik istenen hususlardan olan Karadeniz'e kıyısı bulunan devletlerin savaş gemilerinin savaş zamanında da Boğazlardan geçebilmesi önerisi, Türkiye için birtakım sakıncalar içermekteydi.

Türkiye, Sovyet notalarına gerekli cevabı verdikten sonra nota teatisi sona erdi, öngörülen boğazlar konferansı toplanmadı.

 

Sözleşmenin 19. maddesine göre, savaş zamanında Türkiye tarafsız ise, savaşan devletlerin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi yasaktır. Ancak, Arap - İsrail çatmaları sırasında, Türkiye savaşan devletlerin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişini engellememiştir.

Yine aynı durum, Vietnam savaşı sırasında da gözlenmiştir (s. 95).

 

Montreux Sözleşmesi'nin 2. maddesi, Boğazlar bölgesinde yaşanan sorunların nedenleri arasında sayılabilir. Söz konusu madde, içerisinde birden fazla unsur taşımaktadır. Buna göre, barış zamanında ticaret gemileri, bayrak ve yükü ne olursa olsun, gündüz ve gece, sağlık kontrolüne ilişkin 3. maddenin hükümleri saklı kalmak üzere, hiçbir merasime bağlı olmaksızın Boğazlardan serbestçe geçebileceklerdir. Ayrıca, kılavuz ve römorkaj da isteğe bağlıdır.

 

Montreux Sözleşmesi'nin yürürlüğe girdiği tarihten bu yana, Boğazlar bölgesinde görülen deniz kazalarının sayısında artış yaşanmış… / s. 112

 

Boğazları kullanan gemilerin yarattığı çevre kirliliğini ikiye ayırmak mümkündür. Bunlardan ilki hava kirliliği, İkincisi ise deniz kirliliğidir.

 

Boğazlardan geçen gemiler değişik nedenlerle denizi kirletebilmektedirler. Tankerlerin balast boşaltımları, tankların yıkanması, çamur, çöp ve sintine boşaltımları ve güverte temizliğinden kaynaklanan atık su boşaltımları bu nedenler arasındadır.

Sözü edilen atıklar, özellikle geceleri Boğazlardan uğraksız geçiş yapan gemiler tarafından denize bırakılmakta ve bu olay deniz suyundaki oksijen miktarını azaltmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, çözülmemiş oksijen miktarının azalması deniz canlılarının ölümüne yolaçabilmektedir. Söz konusu atıkların yarattığı kirlilik su ile atmosfer arasındaki gaz değişimini engellediğinden, deniz havzalarını da olumsuz yönde etkilemektedir.

 

1991 yılında, içerisindeki 20.000 koyunla birlikte batan "Rubinian-18" adındaki geminin battığı yerdeki yeşil ve kırmızı deniz yosunları tamamen ölmüşlerdir (s. 116).

 

…daha önce Boğazlarda devamlı olarak yaşayan yunusların da nesli tükenmiştir. Örneğin, Nassia-Shipbroker kazasının ardından, Phoceana phoceana türünden 8 tane ve Tursiops îruncatus türünden de 2 tane yunus, petrol kirliliği nedeniyle ölmüşlerdir.

 

Boğazlar ve Marmara bölgesinde seyir, can, mal ve çevre güvenliğini sağlayabilmek için yeni bir düzenleme yapma ihtiyacı doğmuştur.

Montreux Sözleşmesi'nin muğlak olan kısımlarının netleştirilmesi için bu sözleşmeye ters düşmeyen bir iç hukuk düzenlemesine gidilmesi

Montreux Sözleşmesi'nin, sözleşmeye uygun bir yöntemle feshedilerek Türkiye aleyhine kullanılabilecek nitelikte birtakım hükümlerin bulunmadığı yeni bir sistem devreye sokmak

 

IV. BÖLÜM

1994 BOĞAZLAR TÜZÜĞÜ VE ULUSLARARASI HUKUK

Bugün, 1994 Boğazlar Tüzüğü dışında Türk Boğazları açısından geçerli olan başka bazı iç hukuk metinleri de bulunmaktadır. Bunlardan biri, 1982 yılında yürürlüğe girmiş olan Çanakkale Liman Yönetmeliği'dir. Bu yönetmelik halen yürürlüktedir. Bir diğeri ise, yine 1982 yılında yürürlüğe giren, ancak 1994 Boğazlar Tüzüğü çerçevesinde yenilenen İstanbul Liman Tüzüğü'dür. Bu yeni liman tüzüğü Eylül 1996'da yürürlüğe girmiştir.

 

1994 Boğazlar Tüzüğü'nün amacı, Boğazlar ve Marmara Bölgesi'nde seyir, can, mal ve çevre güvenliğini sağlamak biçiminde ortaya konulmuştur.

 

Montreux Sözleşmesi'nin giriş kısmında Türkiye'nin güvenliğinin sağlanması da öngörülmüş, ancak bu güvenliğin nasıl sağlanacağı ve ne gibi önlemlerin alınabileceği düzenlenmeyerek, bu konular Türk Devleti'ne bırakılmıştır. Türkiye'nin 1994 Tüzüğü ile getirmiş olduğu kuralların dayanağı buradadır.

 

Montreux Boğazlar Sözleşmesi Lozan Sözleşmesi uyarınca oluşturulan uluslararası komisyonun yetkilerini Türkiye'ye aktarmıştır.

…bu maddeden hareketle Türkiye, söz konusu Komisyon'un düzenli ve güvenli geçişi sağlamaya yönelik düzenlemeler yapma yetkisine de sahiptir…

 

…uluslararası hukukta uluslararası boğaz sularından geçiş rejimine ilişkin kurallar, bu su yollarının genel hukuksal düzenini etkilemez.

 

1936 yılından günümüze, denizcilik alanında Türk Boğazlarımdan geçişi de ilgilendirebilecek nitelikte birtakım uluslararası sözleşmeler akdedilmiştir. Bugün Montreux'ye taraf olan devletlerin tümü, bu sözleşmelerin bir bölümü ile kendilerini bağlamışlardır.

 

Uluslararası 1972 Denizde Çatmayı Önleme Tüzüğü Kuralları (COLREG 72)

COLREG 72, çeşitli hükümleri ile taraf devletlere trafik ayrım düzeni kurma yetkisi vermektedir.

 

Denizde Can Güvenliği Uluslararası Sözleşmesi 1974 (SOLAS 74)

SOLAS 78, deniz ulaştırması ve taşımacılığında güvenlikle ilgili en kapsamlı uluslararası mevzuattır.

(SOLAS) sadece "uluslararası sefer yapan gemilere" uygulanacak kuralları içerir

 

1982 B.M.D.H.S., uluslararası boğazlarla ilgili hükümlerinin, geçişin uzun süreli bir uluslararası sözleşme ile düzenlendiği boğazların hukuksal rejimini etkilemeyeceğini kabul etmiştir.

Bu nedenle, Türk Boğazları'ndan geçiş ve Türkiye'nin yetkileri, öncelikle Montreux Sözleşmesi'nden yola çıkılarak değerlendirilmelidir.

 

Karadeniz'e kıyısı bulunmayan devletlerin Boğazlar'ı geçmeye hak kazanan savaş gemileri Karadeniz'de 21 günden fazla kalmaları mümkün değildir (mad. 18/2).

Montreux Sözleşmesi'nin 1. maddesinde kabul edilen Boğazlardan geçiş ve seyrisefain serbestisi ilkesinin, Sözleşme'nin 28. maddesi ile süresiz olduğu hükme bağlanmıştır.

(olası yeni rejim) yeni rejim, hiçbir biçimde, geçiş serbestisi ilkesine ters düşmemelidir.

 

Zorunlu nedenlerle trafiğin durdurulması

Özellikle Bulgaristan ve Rusya Federasyonu, kabul edilemeyecek birtakım nedenlerle trafiğin durdurulduğunu ve bu yüzden ciddi mali kayıpları olduğunu ileri sürer…

1996 yılında yapılan trafik ertelemelerinin %94'ü, büyük gemilerin geçişi nedeniyle ortaya çıkmıştır.

…büyük gemiler, trafiğin ertelenmesinden asıl şikâyetçi olan devletlere ait

…bir tek Türk gemisi dahi ertelemeye yol açmamıştır.

 

1994'de çıkarılan tüzük "Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafik Düzeni Hakkında Tüzük" başlığıyla yayınlanmış, 1998 yılındaki ise "Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Tüzüğü" başlığını almıştır.

 

Montreux'de sadece "Boğazlar" ifadesi kullanılmıştır.

"Boğazlar" değimiyle kastedilen alan, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı'dır.

 

Türk Boğazlarından yapılacak olan geçişin temel prensibini saptayan Montreux'nün 1. Maddesi ile, ticaret gemilerinin geçişinin temel prensibini saptayan 2. Maddenin ilk paragrafı, "transit" geçişten değil "...denizden geçiş ve seyrüsefain tam serbestisi..."nden bahsetmektedir. Üstelik bu iki temel prensip, Montreux'nün Fransızca aslında da "transit" kelimesi kullanılmaksızın ifade edilmiştir.

 

SONUÇ

Montreux Sözleşmesi'nde yer alan boşlukların, "Türkiye'nin bir iç-hukuksal işlemle Türk Boğazları'ndan geçişi düzenleme yetkisi" başlığı altında / doldurulabileceği kabul görse bile, bu tür bir hareket, Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nin açık hükümlerine ve geçiş serbestliği ilkesine ters düşmemelidir.

 

Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları

1999, Ankara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder