Stefan
Zweig - İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
ÖLÜMSÜZLÜĞE SIĞINIŞ
Büyük Okyanus'un Keşfi
25 Eylül 1513
Kolomb, Amerika'yı keşiften döndükten sonra (…) kral ve
kraliçe ile danışmanlarını en fazla etkileyen ve heyecanlandıran şey, içi altın
dolu birkaç küçük sandık ve sepet oldu.
Yalnızca asalet armalarını altınla daha iyi yaldızlamak
isteyen gerçek soylular, gözü pek serüven düşkünleri ya da yiğit askerler
değil, İspanya'nın tüm pisliği ve çamuru (…) altın ülkesinde daha kârlı bir iş
edinme hevesine düşmüş bütün hırsızlar, umutsuzlar ve işlerinde başarısızlığa
uğrayanlar Eldorado'ya gidecek olan filoya başvuruyor.
İspanya, başına bela olan bütün çapulculardan ve en
tehlikeli eşkıyalardan bir anda kurtulmuş oluyor.
…her defasında gözlerini ihtiras bürümüş bir sürü insanı
limana indiriyorlar. Ama gelenler müthiş bir hayal kırıklığına uğruyorlar,
İşte bu yüzden, adada saygın kişiliğiyle tanınan hukukçu
Martin Fernandes de Enciso'nun 1510 yılında, Terra Ferma'daki sömürgelerinin
yardımına koşmak amacıyla yeni bir birlik oluşturup bir gemi donattığı haberi,
Espanola'da başarısızlığa uğramış bu insanlar için büyük bir sevinç kaynağı oluyor.
Espanola'dan yola çıkan Enciso'nun gemisi, bütün
yelkenlerini şişirmiş Amerika kıtasına doğru ilerliyor
(Gemideki bir sandıktan Vasco Nunez
de Balboa adındaki adam çıkıyor)
Vasco Nunez de Balboa Orta Amerika'nın bütün kıyılarını çok
iyi tanıdığını ve anımsadığına göre o zaman, sularında zengin altın cevheri
bulunan bir nehrin kıyısında, üzerinde sevimli ve güler yüzlü yerlilerin
yaşadığı Darien adında bir yer bulduklarını söyledi. Yeni sömürge işte orada
kurulmalıydı
Francisco Pizarro ile birlikte civardaki yerlilerin
üzerlerine saldırarak her şeyi soyup soğana çeviriyorlar
Balboa, işlediği bütün suçlardan kendini kurtarmak ve ün
kazanmak için yapması gereken şeyin ne olduğunu bilir: boğazı herkesten önce
geçip Hindistan'a giden denize, Mar del Sur'a açılmak ve İspanya Kralı adına
yeni altın ülkesini ele geçirmek.
1 Eylül 1513 tarihinde, ölümsüzlüğe doğru yürüyüşe başlıyor.
…tepeden aşağıya iniyorlar ve 25 Eylül 1513 tarihinde
insanlık, yeryüzünün o zamana kadar bilinmeyen son okyanusunu da, işte böylece
öğrenmiş oluyor.
…
BİZANS'IN FETHİ
29 Mayıs 1453
…Ayasofya'nın tepesindeki haç, boğuk bir gürültüyle alaşağı
ediliyor.
Gürültü, kilisenin dışına da taşıyor ve yankılar bırakıyor.
Batı dünyası, bu gürültüyle uykusundan uyanıyor.
Dehşete kapılan Avrupa, (…) insanlık tarihinin akışını
değiştiren yıkıcı bir gücün, yüzyıllar boyunca ellerini ve kollarını
bağlayacağını ve hareketsiz bırakacağını anlıyor. Fakat insan yaşamında olduğu
gibi tarihte de, kaybolmuş bir ânın yakınıp dövünmekle geri getirilebileceği
hiç görülmemiştir. Bir tek saatin kaybettirdiği şeyi, bin yıl geri getiremez
(s. 56).
GEORG FRIEDRICH HÂNDEL'İN YAŞAMA DÖNÜŞÜ
21 Ağustos 1741
"Nesi var?"
"Apoplexia. Sağ tarafı bütünüyle felç."
Georg Friedrich Händel tam dört yıl boyunca böyle yaşadı.
Händel, günde tam dokuz saat boyunca sıcak su havuzunda
kaldı ve gösterdiği bu irade gücü sayesinde yavaş yavaş toparlanmaya başladı.
İşini ciddiye alan bütün gerçek sanatçılar gibi Händel de,
yapıtlarını övmüyordu. Fakat bir tanesini, "Messiah"ını çok
seviyordu. Bu yapıtına karşı bir şükran borcu vardı. Çünkü düştüğü uçurumdan
onu çıkaran bu yapıttı.
BİR GECELİK DÂHİ
Marseillaise
25 Nisan 1792
…
Fransa Kralı'nın Avusturya İmparatoru'na ve Prusya Kralı'na
savaş açma kararı, bir çeşit kurtuluş sayılıyor.
Belediye Başkanı Dietrich, Yüzbaşı Rouget'ye (o, kendi
kendisini soylu ilan etmiş ve kendisine Rouget de Lisle adını takmıştı) sanki
bir arkadaşından ricada bulunuyormuş gibi rahat bir biçimde, acaba bu
yurtseverlik bilincini içinizde duyup da, cepheye gitmeye hazırlanan
kıtalarımız için bir şeyler hazırlayamaz mısınız, örneğin yarın sabah düşmana
karşı ilerleyecek olan Ren Ordusu için bir savaş şarkısı besteleyemez misiniz,
diye sordu.
Rouget uyanıyor.
…masanın üstündeki henüz yazılmış olan kâğıdı fark ediyor.
Mısralar? Ne zaman yazdım ben bunları? Ne zaman besteledim? Evet evet,
anımsıyorum, dostum Dietrich'in yazmam için dün rica ettiği şarkı bu. Ren
Ordusu için hazırladığım savaş marşı!
Marsilya'dan yola çıkan tabur, 30 Temmuz'da Paris'in
banliyölerinden, sancak önde, bu marşı söyleyerek geçiyor.
Bir-iki ay içinde Marseillaise, halkın ve ordunun ulusal
şarkısı oldu.
Kısa bir süre sonra çok gülünç bir durum ortaya çıkıyor ve
devrim şairi Rouget, karşı devrimci olduğu için tutuklanıyor ve vatana ihanet
suçuyla yargılanıyor. Ancak, Robespierre'in düşmesiyle mahkûmlara hapishane
kapılarının açıldığı 9 Thermidor (büyük devrimin 11. ayı) sayesinde Fransa,
ulusal marşının yaratıcısını, "ulusal ustura"ya teslim etmenin
ayıbından kurtulmuş oluyor.
Üç saat için ilahlaştıran ve daha sonra horlayarak yine
kahredici bir boşluğa atmış olan o rastlantı ânının acımasızlığı, Rouget'nin
kişiliğinde iyileşmez ruh bozukluklarına neden oldu.
Ödenmeyen bir senet yüzünden yargılanıp Saint Pelargie
Hapishanesi ile tanışmak zorunda kalıyor.
1830 Temmuz Devrimi'nin kendi şarkısını Paris sokaklarında
yine o eski görkemiyle çaldırtmasına ve Kral Louis Philippe tarafından devrim
şairi sayılarak küçük bir emekli aylığına bağlanmasına, hayatı mahvolmuş bu
yaşlı adam yalnızca hayret ediyor.
WATERLOO: DÜNYANIN YAZGISINI BELİRLEYEN AN
Yazgı hep güçlülerden ve zorbalardan yanadır.
…çünkü o, kendisine benzeyen, kendisi gibi ele avuca sığmaz
insanları sever.
Viyana Kongresi devam ederken, Napoléon'un, Elbe Adası'ndaki
kafesinden kaçtığı haberi, delegeler arasında bir bomba gibi patladı.
Napoléon, Lyon'u ele geçirdi. Napoléon, kralı kovdu. Bütün
birlikler ellerinde sancakları, Napoléon un saflarına geçiyor. Napoléon
Paris'te.
İngiliz, Prusyalı, Avusturyalı ve Ruslardan oluşturulacak
bir ordunun hemen silah altına alınmasına karar veriyorlar.
Napoléon tehlikeyi hemen kavrıyor.
…kendisini yok etmelerini beklemeden önce, onların üzerine
kendisi yürümeli,
Napoléon'un komutasındaki eşsiz Fransız ordusunun öncüleri
sınırı geçiyorlar. Bir gün sonra, ayın 16'sında da, Ligny'de Prusya Ordusu'na
saldırıyor ve onları geri püskürtüyorlar.
Napoléon kaçan Prusyalıları izlemekle görevlendirdiği
ordunun komutanlığını Mareşal Grouchy'ye veriyor.
Grouchy, Prusya Ordusu'nun çekildiğini sandıkları yöne doğru
ilerliyorlar.
Her iki ordu da yorgun düşmüş,
Waterloo Savaşı başladı
Grouchy, İmparator'un buyruğuna göre hareket etmekte
kararlıdır. Komutanlarından Gerhard, hızla top seslerinin geldiği yöne doğru
gidilmesini istiyor.
Gerhard Grouchy'ye yalvarıyor. Grouchy düşünüyor.
Grouchy bir tek saniye düşünüyor. Bu bir tek saniye, kendi
yazgısıyla birlikte Napolèon'un ve dünyanın yazgısını da belirliyor.
Grouchy, ortaya çıkan bu yeni duruma bakıp da İmparator'un
buyruğuna karşı hareket etme yürekliliğini gösterebilmiş olsa, Fransa
kurtulacak.
Biraz sonra da haberciler, savaş alanı yönüne doğru geri
çekilen Prusyalıların bir çevirme harekâtına hazırlandıkları haberini
getiriyorlar.
…bütün Fransız süvarisini düşmanın üzerine saldırtıyor.
İngiliz Ordusu'nun savaşma gücü tükenmekte,
(Prusya Ordusu gelir ve savaşın sonucu belirlenir.)
…gece yarısı bir köy konukevine gelen ve bulduğu ilk koltuğa
kendisini bırakıveren bu adam, artık imparator değildir. Yazgısı belli olmuş,
imparatorluğu sona ermiştir. Gözü pek ve ileri görüşlü bir adamın, yirmi yılda
kurduğu ve yiğitlik destanlarıyla dolu o görkemli imparatorluk, sıradan bir
adamın yüreksizliği yüzünden parçalanıp gidiyor.
Aradan bir gün geçmesine karşın Waterloo Savaşının sonucunu
hâlâ öğrenememiş tek bir insan kalıyor, Mareşal Grouchy
İnsan yaşamına çok ender olarak inen o bir tek saniyelik
büyük an, kendisinden yararlanmasını bilmeyenlerden işte böylesine müthiş öç
alır. Basiret, buyruğa boyun eğme, çaba, akıl ve sağduyu gibi bütün insanlık
erdemleri, yazgıyı belirleyen o büyük ânın tutuşturduğu ateş içinde eriyip işte
böyle yok olur.
…
MARIENBAD ŞİİRLERİ
Goethe Karlsbad'la Weimar Arasında / 5 Eylül 1823
5 Eylül 1823 günü bir yolcu arabası,
…eline geçirdiği bir kâğıda kurşunkalemle acele acele bir
şeyler yazdığını görüyorlar,
Sonunda, Weimar'a vardığı zaman yapıt tamamlanmış olur; bu
yapıt "Marienbad Şiirleri'dir
Goethe, Şubat 1822 günü ağır bir hastalık geçirdi
…bazı saatlerde bilincini kaybediyor ve öleceğine
inanıyordu.
Ama hastalık birdenbire geçer
Ulrike von Levetzow,
On beş yıl önce bu kızın annesini taparcasına sevmiş, daha
bir yıl önce "kızcağıza" bir baba gibi davranmış, onu sevip
okşamıştı, fakat bu eğilim, bu ilgi şimdi bir tutkuya dönüşüyor ve bütün
varlığını sarsan bir başka hastalık, onu şimdiye kadar hiçbir olayın sarsmadığı
kadar derinden sarsıyor
…kıza talip olan Goethe, yalnızca kaçamak öpücükler ve
birtakım tatlı sözlerle avunuyor
…sevgilisi ile ancak şiirlerinde birlikte olabilmektedir.
Şair -rahatlıkla söylenebilinir ki- bu duygusal şiirleri
sayesinde kurtuluyor. Sonunda bütün acılarının üstesinden geliyor ve bu ihtiyar
adamın on dokuz yaşındaki şu sevgili "kızcağızla" evlenip ortak bir
yaşam kurma düşü sona eriyor.
…şairin yaşam dünyasına yeni bir sözcük giriyor: tamamlamak.
On dokuz yaşındaki bir genç kız için çarpmakta olan kalbi,
en eski iki gençlik arkadaşı "Wilhelm Meister" ve "Faust"
için bir kez daha ateşleniyor. Goethe, bütün canlılığıyla yapıtlarına dönüyor
ve geçen yüzyılın planı, solgun sayfalarından yenileniyor. Seksen yaşına
girmeden önce "Wanderjahre" ("Gezgin
Yıllar") adlı yapıtı tamamlıyor ve seksen bir yaşındaki
şair, bir deha örneği sergileyerek yaşamının "en büyük işi"ne, bu
duygusal şiirlerinden ve o acıklı günlerinden yedi yıl sonra tamamladığı en
büyük yapıtına, şiirlerinde olduğu gibi yine herkesten bir sır gibi sakladığı
"Faust"a başlıyor.
ELDORADO'NUN KEŞFİ
J.A. Suter / Kaliforniya - Ocak 1848
Johann August Suter Basel yakınlarında, Rynenberg
Kasabası'nda oturan ve 31 yaşındaki bu adamın, Avrupalı yargıçların pençesinden
kendisini kurtarması için bir an önce okyanusa açılması gerekiyor.
7 Temmuz'da New York'a varıyor
Missouri'ye gidiyor. Burada çiftçi oluyor,
1837 / Kaliforniya'ya doğru hareket ediyor.
San Francisco bakımsız bir balıkçı kasabası
Daha ilk yıl, bire beş ürün alınıyor. Ambarlar, ağzına kadar
doluyor
Birkaç yıl sonra Suter, dünyanın en zengin adamı olacaktır.
(Arazisinde altın bulunuyor)
Suter'in adamları hemen işlerini bırakıyorlar
(Altına hücum eden insanlar Suter’in malını mülkünü
yağmalıyor)
Haber, bütün dünyaya yayılmış,
San Francisco toprakları üstünde, aklın alamayacağı bir
hızla bir kent yükseliyor
…üç oğlu dimdik ayaktadır ve yanındadır. Suter, onlarla
birlikte yeni bir çiftlik kuruyor
1850. Kaliforniya, Amerika Birleşik Devletleri'ne katılmış
bulunuyor.
Johann August Suter ortaya çıkıyor ve yönetimden isteklerini
bir bir sıralıyor: Üzerine San Francisco kentinin kurulduğu bütün topraklar
kanun gereği kendi öz malıdır; devlet, mal ve mülkünün çalınmasıyla uğradığı
bütün zararları karşılamalı ve topraklarından çıkarılan altından kendisine de
pay vermelidir. İnsanlık tarihinde o âna kadar eşine rastlanmamış bir büyük
dava başlıyor.
Dava, mahkeme mahkeme tam dört yıl sürüyor.
Sonunda, 15 Mart 1855'te, karar açıklanıyor. Kaliforniya'nın
en yüksek devlet memuru, dürüst Yargıç Thomson, Johann August Suter'in
topraklarıyla ilgili iddialarında tamamıyla haklı olduğunu onaylıyor.
Mahkeme kararı açıklanır açıklanmaz, on binlerce sokak
serserisi, adliye sarayına saldırarak binayı ateşe veriyorlar
Çapulcular tarafından sıkıştırılan büyük oğlu, kendini
vuruyor; ikinci oğlu da öldürülüyor, üçüncüsü kaçmayı başarıyor, ancak anavatanı
İsviçre'ye dönerken denizde boğuluyor.
Bugüne kadar Suter'in serveti üzerinde hak iddia eden hiç
kimse, hiçbir mirasçı çıkmadı. San Francisco, bu kocaman memleket parçası, hâlâ
başkasının toprakları üzerinde yükselmektedir. Haklının hakkı hâlâ verilmiş
değil.
…
BİR YİĞİTLİK ÂNI
Dostoyevski, Petersburg, Semenowsk Alanı
22 Aralık 1849
Silahlar omuzlardan iniyor, nişan almış eller tetikte,
Ve birden bir haykırış:
Durun!
Ve ölüm
Donmuş eklemlerinden duraksayarak uzaklaşıyor,
…
OKYANUSU AŞAN İLK SÖZ
Cyrus W. Field
28 Temmuz 1858
Bir mucizenin gerçekleşebilmesi ya da olağanüstü bir şeyin
tamamlanabilmesi için bireyin, her şeyden önce bu mucizeye inanması gerekir.
TANRI'YA SIĞINIŞ
Leo Tolstoy'un "Karanlıkta Bir Işık" adlı
tamamlanmamış dramı için yazılan bir sondeyiş.
1910 Ekim sonu
Leo Tolstoy 1890 yılında, "Karanlıkta Bir Işık"
başlığıyla bir dram yazmaya başladı.
Tolstoy, dramının eksik kalmış son perdesini tamamlamayı hiç
düşünmedi, ama bundan çok daha önemlisini yaptı: Onu yaşadı.
GÜNEY KUTBU İÇİN SAVAŞIM
Kaptan Scott
16 Ocak 1912
Scott, İngiliz donanmasının kaptanlarından biridir.
Kutba yaklaştıkça, onlar da, pusulanın mavi ibresi gibi
titremeye başlıyorlar.
Kızak ve köpek izlerinin hâlâ canlılığını koruduğu terk
edilmiş bir kamp yerinde, bir kızak direğinin ucunda dalgalanan kara bayrağı
görünce, Amundsen'in burada karargâh kurduğu konusunda artık en ufak bir
kuşkuları kalmadı.
…belki de dünya kurulalı beri hiçbir canlının ayak basmadığı
bu kutup noktası on beş gün gibi küçücük bir zaman dilimi içinde iki kez
keşfedilmiş oldu.
Kaptan Scott, son nefesini verinceye kadar, parmakları iyice
donup da kalem, kaskatı kesilen elinden yere düşünceye kadar, anı defterine
yazmaya devam etti.
MÜHÜRLÜ TREN
Lenin
9 Nisan 1917
…
Türkçeleştiren: Kasım Eğit
Can Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder