Geç Kapitalistleşme Sürecinde Türkiye’de Toplumsal Dönüşüm ve
Sınıfların Oluşumu
Mesele doğru konulmazsa, somut olaylar
üzerinde araştırmalar ne kadar geniş ve ayrıntılı da olsa doğru sonuçlara varılamaz.
Toplumsala ilişkin her analiz mutlaka sınıfsal
dinamikleri göz önüne alması gerekiyor. Sınıf
analizi toplumu oluşturan farklılıkları açığa çıkarmak topluma ait temel
bilgilere ulaşmamıza olanak sağlar.
GEÇ
KAPİTALİSTLEŞME
Kapitalist sanayileşme sürecine daha erken
giren toplumlara erken kapitalistleşmiş toplumlar; daha geç ve dolayısıyla daha
donanımsız eklenen toplumlara geç kapitalistleşmiş toplumlar diyoruz.
Sermaye birikim süreci aynı zamanda yeni sınıfların
(kapitalist-işçi gibi) oluşum sürecidir. Bu mekanizma sadece zenginliğin yeni
bir tarzda yaratılmasına neden olmamış (sanayileşme), yaratılan zenginliğin devamlılığı
için tarım toplumlarıyla ilişkiye girmelerini zorunlu kılmıştır.
Sınıf
Analizlerinden Kaçış I: Devlet-Toplum Gerilimi
K.Marx ve M.Weber erken kapitalist
toplumları incelerken toplumsal yapıyı, sınıfsal konumları da içeren dinamik
bir çerçevede geliştirmiş olmalarına rağmen, geç kapitalistleşen toplumları
incelerken bu teorik çerçeveyi kullanmamışlar. K.Marx ve M.Weber hayranı
analistler Türkiye üzerine atıp tutarlarken sınıf analizlerinde devlete merkezi
bir konum verdiler.
Şerif
Mardin, Doğu’ya despot der ve
Türkiye’de, iktidarın tarihsel gelişiminde doğu despotluğunun bir örneği olarak
ele aldığı “Osmanlı” etkisinin içselleştirilmiş olduğuna atıf yapar (Şerif Mardin, Batı’nın lehinde, Türkiye’nin
aleyhinde yazdığı için, ismine çok itibar edilir).
Ahmet
İnsel Türkiye’de iktidarın, devleti
merkez, diğer unsurları buna bağlaşık olarak düzenlemeye meyyal olarak
şekillendiğini söyler.
Sınıf
Analizlerinden Kaçış II: Dışsal Dinamiklerin Belirleyiciliği ve Kalkınma
Kapitalistleşen toplum, tarım toplumuyla
temas kurar. Bu ilişki eşitsiz bir ilişkidir. Kapitalist sistemin sağlığı için,
merkezin güçlü, çevrenin ise zayıf/bağımlı kalması elzemdir. Geç
kapitalistleşen toplumlar aslında kapitalist toplumların arpalığı olarak
kalması gereken toplumlardır.
Türkiye’de dışsal değişkenlere vurgu yapan
guruplardan Kadro hareketinin kuramcılarından Ş. S. Aydemir, İstiklal savaşının sömürenlere karşı yapıldığına
vurgu yapar.
Yön hareketinin kuramcılarından Doğan Avcıoğlu, Türkiye’de gelişmekte
olan burjuvaziyi uluslararası sermayenin basit bir aktörü olarak tanımlar.
İktisadi kalkınmanın gelişmekte olan
ülkeler için bir olanaktır. Bu olanağın önündeki engel ise dışsal dinamiklerdir.
Azgelişmiş ülkelerin kalkınmasını engelleyen dışsal güç artık küreselleşme
olarak tanımlanır. Küresel ekonomide, devlet, kapitalist sistemin alt yapı
hizmetlerine bakan bir eleman durumundadır.
Sınıf
Analizlerinden Kaçış III: Sosyal Bilimlerin Egemen Mantığı
Sosyal gerçekliğe ilişkin hiç bir açıklama
tarafız/nötr değildir. Her analiz gerçekliğe yönelik bir müdahaledir.
Geç kapitalistleşen toplumlarda sınıf analizi
yapılırken temel problem, bu toplumların kendine özgü dinamiklerine gereken
önemin verilmemesidir.
Türkiye gibi geç-ulus devletlerde sınıf
analizlerinde karşılaşılan en önemli problemler; devlet merkezli analizler ve dışsal
dinamiklere öncelik veren kalkınmacı analizlerdir.
Sınıf olgusu toplumsal gerçekliğin içinde
biçimlenir. Sosyal olguyu mutlaka zaman içinde ve ilişkide olduğu toplumsal
gerçeklik içinde ele almamız ve analiz etmemiz gerekir. Toplumsal gerçeklik,
sosyal olgunun toplumda gözlemlenmesi sonucunda belirginleşir.
TOPLUMSALIN
BİLEŞENLERİ
Toplumsal gerçekliğin temel bileşenleri;
a) Maddi yeniden üretim (eşitsizlik bu
bağlamda kendini köle-efendi ilişkisinde gösterir),
b) İktidarın yeniden üretimi (eşitsizlik
burada baskı ve tahakkümle gösterir kendini) ve
c) Sembolik yeniden üretimdir (din, dil,
etnik, etik, ahlak, ideoloji ve gelenekler).
Sınıf olgusu da bu bileşenler üzerinden
analiz edilir. Sınıfların ayrımına bağlı olarak köle ve efendi ilişkileri
belirginleşir. Bütün bu toplumsal olgular bize kapitalist sistemin
organizasyonlarını göstermekten başka bir fayda sağlamaz ve bu da bir çeşit
tahakküm mekanizmasıdır.
Mülkiyet hakkı birilerini sahip olunan şeyi
kullanma ve üzerinde söz sahibi olma hakkını verirken, birilerinin de bu
olanağa ulaşamamasına, dışarıda kalmasına neden olur.
Kapitalist toplumda özellikle sanayileşmenin
de etkisi ile mülkiyet oldukça farklı biçimler almıştır.
Weber’e göre ‘mülk’ sahipliği ve ‘mülksüzlük’
toplumsal alanda sınıfsal konumları belirleyen temel değişkendir.
Toprak askeri, yasal, idari ve siyasal
sistemin temelini oluşturur.
Sanayi toplumunda üretim süreci üretime
sokulan girdilerin biçim değiştirerek ihtiyaçlarımızı
karşılayan ürünlere dönüşür.
Tarım toplumundan farklı olarak kapitalist
toplumda zenginlik sanayileşme sürecinde yaratılır.
Az gelişmiş ülkeler sisteme entegre olmaya
çalışırken, ekonomisi ilerlemiş olan ülkenin hep bir adım gerisinde kalır,
teknoloji ithal ederek yetişmeye çalışır, makine ithalatı, işin işçinin elinde
gelişimine engel teşkil eder, ipin ucu hiçbir zaman elimizde olmadığı için,
özellikle işçi sınıfı kendini gerçekleştirme imkânını hiçbir zaman bulamaz.
Maddi yeniden üretim sürecinde gözlemlenen
değişimler, değerler dünyasını da hızla değiştirmektedir.
GENEL
OLARAK SINIF VE EŞİTSİZLİKLER
Toplumsal işleyiş üretim, iktidar ve değer
olguları dikkate alınarak, bu üç bileşen birlikte düşünülerek anlaşılabilir.
Toplumsal sınıfların oluşumu ve eşitsizlikle bu bağlamda incelenmelidir.
TÜRKİYE’DE
SINIFSAL İLİŞKİLER
Türkiye’de sermaye birikimine bağlı olarak
sektörel bir dönüşüm yaşandığını söyleyebiliriz. Bu dönüşüm emek yoğun
sektörlerden sermaye yoğun üretime/sektörlere geçiliyor.
İş ve işsizlik artık kapitalist sanayileşme
mantığı içinde biçimleniyor.
---
Toplumsal Tabakalaşma ve Eşitsizlik
Editörler: Prof.Dr. Mehmet C. Ecevit &
Yrd.Doç.Dr. Fatime Güneş
Anadolu Üniversitesi Yayın No: 2415
Kasım 2011, Eskişehir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder