2 Kasım 2021 Salı

D. H. Lawrence - Ölen Adam

D. H. Lawrence - Ölen Adam

 


Kudüs yakınlarında oturan bir köylü vardı… …yavru bir döğüş horozu satın almıştı…

Yoksuldu bu köylü

Köylünün bir karısı da vardı, kara kaşlı kara gözlü, pek de çalışkan olmayan tazece bir kadın...

 

…aynı sabah, bir adam, kendisini bağlı tutan uzun bir uykudan uyandı. Kayaların içine oyulmuş bir mağarada, uyuşmuş, üşümüş olarak uyandı.

 

Yalnızdı; ölmüş olduğu için de yalnızlığın bile ötesindeydi.

 

“Korkma.” dedi kefene sarınmış adam, “ölü değilim. Beni vaktinden önce gömdüler. Ben de onun için mezardan kalktım. Ancak beni bulurlarsa, her şeye baştan başlatacaklar…”

 

…ölmüş olan adam, ölmemiş olan nesnelerin, varoluşun içine büyük atılışlarını seyrediyordu ama var olmak, olmak için duydukları ürpertili isteği görmüyordu artık.

 

Gün batarken köylü eşeği ile birlikte evine döndü: “Efendi!” dedi, “cesedin bahçeden çalındığı söyleniyor, mezar da boş, askerler de yaka paça götürülüyor, yere batasıca Romalılar! Kadınlar da ağlamak üzere orada duruyor.”

Ölmüş olan adam, ölmemiş olan adama bakıyordu.

 

“Magdalene!” dedi, “Korkma sakın. Ben sağım. Beni pek tez gömdüler, onun için yeniden hayata döndüm. Sonra bir eve sığındım.”

 

…durmadan, konmadan gitmeliydi; çünkü durduğu anda, insanoğulları korkularıyla zorbalıklarının boğuntusunu onun çevresinde örüyorlardı. Dokunabileceği bir şey yoktu. Çünkü hepsi, çılgın bir benliğini berkitme tutkusu içinde, onu bir yüküm altında bırakarak, onun temel yalnızlığını bozmak istiyordu. Bir insanı, bütün insanları, bir yüküm altında bırakmak, şehirlerin, toplumların, ev sahiplerinin huyuydu. Çünkü erkekler olsun, kadınlar olsun kendi hiçliklerinin bencil korkusu ile çılgındılar. Kendi görevini düşündü; bütün insanları aşk yükümü altında bırakmağa nasıl çalışmış olduğunu... Eski gönül bulantısına tutuldu gene.

Eski yarasının gönül bulantısı yeniden başladı; adam dünyaya yeniden tiksintiyle, aşağılık değinişlerinden korkarak baktı.

 

II. BÖLÜM

Karanın içlerinden. Lübnan'ın görünmeyen karlarından kopup gelen rüzgâr soğuktu, kuvvetle esiyordu.

 

Kadın, ağır adımlarla, düşüne doğru ilerledi. Ama bir kesintinin de farkındaydı.

Bir şeylerin, kendisine, dokunacakmışçasına yaklaştığını duyuyordu ama eti hâlâ acıyla, çılgın bir “Noli me Tangere! Dokunma bana! Ne olur, bana dokunma!” buyruğuyla dokunmuş haldeydi.

 

Ölmüş olan adam, kıyıyı tepeden gören ağacın dibinde oturdu…

 

Yüzünü bir an kadından yana çevirerek, kendini bağışlatırcasına, “Beni öldürdüler!” dedi.

 

Türkçeleştiren: Bilge Karasu

Adam Yayınları, 1985

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder