Deniz Dilşad Karail - Belleğin Yazınsal Bir Anlatımı Olarak Umberto Eco'nun
Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi Romanı
Bu tezde / Umberto Eco’nun / Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi
romanındaki kurgusal anlatıda görülen bellek kavramı, sosyoloji ve felsefe gibi
disiplinlerden yararlanılarak okur merkezli kuramlar çerçevesinde
incelenmektedir.
Bu amaçla, bellek araştırmalarının konusu olan bireysel
bellek, kültürel bellek, tarihsel bellek ve tüm bu bellek türlerini içinde
barındıran kolektif belleğin, çağdaş dönem İtalyan edebiyatında, kuramsal
araştırmaları ve kurgu anlatılarıyla ses getirmiş İtalyan yazar Umberto
Eco’nun, Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi romanında nasıl ele alındığı üzerinde
durularak İtalyan edebiyatındaki sayısız eserde, gerek tarihi gerek
otobiyografik anlatılar gibi farklı türlerde aktarılmış İkinci Dünya Savaşı ve
İtalya’nın faşizm dönemi yıllarının, tarihsel ve sosyo-kültürel yapısının
bellek türleri aracılığıyla nasıl aktarıldığı incelenmektedir.
Önsöz
Bellek, anı, unutma ve hatırlama
Konusunu bellek kaybı yaşayan ve yaşamının en yakın
anılarını kaybeden bir bireyin anlatısından alan romanın,
Giriş
…çalışmanın amacı, edebiyatta yer edinmiş bellek
araştırmalarından ortaya çıkan otobiyografik bellek, kültürel bellek ve
kolektif bellek türlerinin İtalyan yazar ve göstergebilimci Umberto Eco’nun
Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi (2004) romanındaki yansımalarının yorumsal
çözümlemesine yöneliktir.
Eco’nun Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi romanı, daha önce
postmodern, özyaşamöyküsel ve ansiklopedik anlatı vb. özellikleriyle
incelenmiştir.
Hatırlanan şeylerin belleği var ettiği ifade edilmektedir.
…bellek, toplumsal yapı dâhilinde incelendiğinde, “ben”
kavramının ortaya çıkışını ifade eder ve böylece “kimliğin” oluşmasında esas
işlevi gördüğü söylenebilir.
…edebiyat nasıl ki geçmişe dönük anlatılarında bellekten
yararlanıyorsa, bellek de kendini var etme gayesiyle edebiyattan yardım
almaktadır.
…bu çalışmada, edebiyatta ve bellekte zaman ve mekân
kullanımları, taşıdıkları ortak unsurlar çerçevesinde ele alınmaktadır.
…sözlü kültürden yazılı kültüre geçişle birlikte kültürel
belleğin dönüşümü üzerine bilgilere yer verilmektedir.
Birinci Bölüm / Bellek Teorileri
Farklı bellek türlerinin şekillenmesine yardımcı olan
sayısız anahtar kavramın kaynağı mitolojide yer alan hikâyelere dayanmaktadır
Cicero, De Oratore’de, nasıl ki yazı yazmak işaretlerden ve
o işaretlerin üzerine yazıldığı malzemeden meydana geliyorsa, bir balmumu
tablet gibi, hafıza da hem bir mekândan, bir yüzeyden hem de üzerine yazılı
simgelerden oluşur, diye yazmıştır.
Henri Bergson / belleğin
farklı türlerinin (episodik/aralıklı, anlamsal, yöntemsel) önemini göstermek
için çalışmalarını sürdüren ilk düşünürlerden biri oldu
Görüntü-Bellek kavramı Bergson tarafından ortaya konulan bir
ifadedir.
Algı ne kadar maddeye yakınsa bellek de o kadar maddeden
uzaktır. Bergson, anıların beyinde saklı durmadığını, beynin bedenin
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir eylem merkezinden ibaret olduğunu
göstermeye çalışarak belleği maddeden olabildiğince ayırır.
Madde ve Bellek’te Ters-koni metaforu
Koninin geniş tabanında hafızada yığılmış bulunan anıların
tamamı vardır. İnce ucu, “eyleyen beden” denilen sıkışık noktada eylem
düzlemiyle kurulan teması gösterir; bu merkez kendine özgü bir hafıza
mekânıdır, ama bu neredeyse anlık hafıza, alışkanlık hafızasından başka bir şey
değildir; sadece hareket eden bir noktadır; koninin geniş tabanıyla gösterilen
“asıl hafıza”nın aksine sürekli geçen şimdi noktasıdır.
Madde, sürenin en gevşek, en seyrek halidir.
Süreklilik gitgide zayıflar. Zaman genişleyerek mekâna
dönüşür. Aynı şekilde, şimdi geçmişin en sıkışmış halidir. Geçmiş şimdinin en
seyrek halidir.
Bergson’a göre bilinç, bir anahtar görevine sahiptir. Beyin,
yaşanılanları anlamak; bilinç ise yaşanılanları anlamlandırmak için vardır
…zaman ve bellek, iç içe geçmiş olgulardır.
Halbwachs / Hafıza bireyin
toplumsallaşma sürecinde oluşur. Gerçi hafıza her zaman bir bireye aittir; ama
bu hafıza toplumsal olarak belirlenir. En kişisel anılar bile, sadece sosyal
grupların iletişimi ve etkileşimi üzerinden yapılanır.
Bir insan ve bir toplum geçmişi sadece bağlantı kurduğu
ilişki çerçevesinde yeniden inşa edebiliyorsa, bu ilişki çerçevesi dışında
kalan her şeyi unutacaktır.
…tarih, bellek değildir, çünkü evrensel bir bellek yoktur,
sadece ortak ve gruba özgü, yani “somut kimlikli” bellek vardır
Jan Assmann’a göre ise toplumsal belleğin işleyişinin
açıklanması ancak iki ayrı alt alanda yapılabilmektedir. Bu alanlardan ilki
İletişimsel bellek iken ikincisi Kültürel bellek’tir.
Jan Assmann’a göre
Iletişimsel bellek, yakın geçmişe ilişkin anıları kapsar; bunlar kişilerin
çağdaşları ile paylaştığı anılardır.
…kültürel bellek ise, iletişimsel olanın aksine, kurumlaşmış
bir bellek tekniği sorunudur.
Kültürel bellek için gerçek değil hatırlanan tarih
önemlidir.
…birçok durumda, bir şeyi, başkaları bireyi onları
anımsamaya kışkırttığı için anımsar
Kültürel belleğin biyolojik olarak aktarılamayacağı
aşikârdır.
…kolektif belleğin sunumlarından bir diğeri olarak edebiyat
değerlendirilebilir.
Toplumsak bellek hem geriye hem ileriye doğru iki yönde
işler. Bellek sadece geçmişi kurgulamakla kalmaz, aynı zamanda şimdi ve
geleceğin deneyimlerini de organize eder.
İkinci Bölüm / Edebiyatta Hatırlama ve Unutuş
…bir metnin belleği onun metinlerarasılığıdır denilebilir.
Edebî eserlerin ilk dönem üretimlerinin önemli bir
bölümünün, dinî metinlerin, eski kültürel dönemlere ait halk masallarının,
efsanelerin ve söylencelerin yeniden yazımıyla başladığı bilinmektedir.
Halbwachs’a göre, evrensel belleğin var olması imkânsızdır
Her ortak bellek zaman ve mekânla sınırlı bir gruba aittir.
(Locke gibi) Hume da kişisel kimliğin kaynağı olarak belleği
gösterir.
Zaman, varoluşumuzun temel bir unsuru olduğu gibi, aynı
zamanda edebiyatın da temel bir öğesidir ve edebiyat var olduğu sürece onun
temel unsuru olmaya devam edecektir.
Paul Ricreur’ün Zaman ve Anlatı adlı çalışmasında öne
sürdüğü ‘üçlü mimesis’ savında yer verdiği şekliyle, öncelikli olarak bir
olayın ve/veya insan eyleminin zamansallığının tasarlanması gerekir; söz konusu
tasarımın ardından, olayın, okurlar tarafından anlaşılır kılınabilmesi içinse
olayın bir bütün haline dönüştürülmesi yani bir olayörgüsünün kurulması
ihtiyacı ortaya çıkar ve böylece anlatı metinsel bir görünüme kavuşur. Üçlü
mimesisin son aşamasını oluşturan Mimesis 3’te ise metinsel bir görünüme
kavuşturulan anlatının, alımlanması aşamasında sınırları belirlenmiş yani
metinselliği kazandırılmış olan öykünün dünyası ile okurların alımlama
aşamasında yarattıkları dünya arasında kesişme noktalarının yaratılması yer
almaktadır.
Eco, örnek yazarın bir anlatı içerisinde zamanın üç şekilde
belirdiğini bildiğini söyler: öykü zamanı, söylem zamanı ve okuma zamanı.
Geçmiş belleğin içinde yalın bir halde bulunmaz, anı haline
gelmesi için dile getirilmesi gerekir.
Üçüncü Bölüm / Disiplinlerarası Bir Bellek Çözümlemesi: Kraliçe Loana’nın
Gizemli Alevi
1900’lü yılların başında Amerika Birleşik Devletleri’nde
Lyman Young tarafından yaratılan Tim Tyler’s Luck çizgiroman serisi
düşünüldüğünde söz konusu serinin 1930’lu yıllarda İtalya’da oldukça önemli
olan Topolino (Miki Fare) dergisi yayınında İtalyanca adıyla Cino e Franco
(Cino ve Franco) olarak basılan versiyonunda yer verilen maceralardan birinin
başlığıdır Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi
…romanlarının anlatımının büyük bir parçasını anılarının
oluşturduğu görülür. Nitekim 1980 yılında ilk romanı Gülün Adı ’nı
yayınladığında önceki yirmi küsur seneyi metnini oluşturmak ve kuramsal
dayanağını belirlemek için kullanmıştır.
…anlatı evrenini, geçirdiği kaza sonucu komaya giren ve
hemen hemen 60 yaşlarındaki sahaf Yambo’nun kaybettiği bireysel belleğini
yeniden oluşturma serüveni üzerine kurduğu Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi
romanı, / kolektif belleğin unsurlarını taşıdığını belirtmek gerekir.
Eco, Postmodern anlatı tekniklerini kullanarak, daha önce
yazılmış metinlerden yola çıkarak geçmişi, yarattığı yeni bir kurgu içinde
canlandırırken, aynı zamanda bellek ve bellek türlerinin izlerini eserde
sunarak aslında İtalya’nın kolektif belleğinin aktarıcılığını yapmaktadır.
Eco’ya göre bir kültürün ya da bir medeniyetin tarihi,
gömülmüş tonlarca bilgi yığınından oluşmaktadır ve bu durum tüm öğeleriyle
birlikte, içinde bireysel ve kültürel belleği barındıran kolektif bellekten
oluşturmaktadır.
Romanın başkişisi ve anlatıcısı Yambo
Konusunu Yambo’nun / belleğini yeniden kazanması uğraşından
alan eser
…zihninde eşini bir şapkaya bezettiğini söyler.
Sacks’in 1985 yılında yayınlanan ve bellek, benlik, zekâ
üzerine yirmi dört ayrı nörolojik hastanın yaşam hikâyelerinin sunulduğu
Karısını Şapka Sanan Adam kitabına gönderme yapılmaktadır
Bergson’un bellek kuramının Ters Koni Metaforu’nun şeması
ile anlatının benzer bir yapıya sahip olduğu söylenebilir: Yambo’nun evreni
(P), onun bilincini kazandığı çocukluk döneminden bu yana topladığı bütün
bilgilerin toplamından oluşmaktadır. Anlatıda tanıklık edilen ve Yambo’nun
şimdiki zamanda gerçekleştirdiği eylemler ise S kısmını oluşturur ve anlatı
boyunca P alanıyla sürekli etkileşim halindedir. Belleğinin tamamını oluşturan
SAB kısmı ise Yambo’nun anılarının toplamı olarak değerlendirildiğinde, onun en
eski anılarının barındığı AB alanı aslında anlatının bize sunduğu otobiyografik
bellek kaybının ta kendisidir. Anlatıcının ulaşamadığı bu kısmı tamamlama
çabası, onun şimdiki zamanla kurduğu temas aracılığıyla ve yine anılarının
kültürel kısmını oluşturan nesnelerin onun zihninde yarattığı görüntü
akışlarının yardımıyla ilerlemektedir.
…geçmiş ile şimdi arasında kalan Yambo…
Assmann’a göre kültürel bellek iki tarzda işler:
“1) kökeni göz önünde tutan, kökensel hatırlama tarzında;
2) kişinin özel deneyimleri yani “yakın geçmişi”ni, göz
önünde tutan biyografik hatırlama tarzında.”
Halbwachs’a göre, hiçbir hafıza, geçmişi olduğu gibi koruyamaz
Geçmiş, hafızada şimdiki zamanın değişken ilişkileri
çerçevesinde sürekli olarak yeniden örgütlenir.
Anlatı boyunca, kültürel belleğin bütün taşıyıcı unsurlarını
barındıran araçlara yer verilmiş; aynı zamanda anlatıyı adeta bir çizgi romana dönüştüren
görsellerin kullanımıyla da söz konusu belleğin araçları pekiştirilmiştir.
Tarihsel anılar, toplumsal ve siyasi kimliklerin temelini
oluşturduğundan, günümüzdeki tarihi ve siyasi anlarla bağlantı kurarak yeniden
şekillenirler.
…kolektif bellek, herhangi bir anının, bir toplumun bütün
bireylerinde benzer yaşanmışlıkları, benzer duyguları ve benzer görüşleri ifade
etmektedir.
…her bir edebî anlatı, içinde barındırdığı zamansal ve
mekânsal öğelerle etkileşim halindedir.
Postmodern anlatılarda (durum farklı) söz konusu anlatılarda
aktarılan olayların zaman ve mekân tanımlamalarının sınırsız olabileceği
bilinmektedir.
Romanın olay örgüsü 1991 yılının
25 Nisan günü başlamakta
Anlatıcının gerçek dünyayla kurduğu ilişkilerin zamanı ağır
ilerlerken, kültürel bellek araçları sayesinde yaptığı zaman yolculukları
hızlıdır.
Geçmişle şimdiki zaman arasında yaptığı sayısız zaman
yolculuğu, anlatıcının kayıp otobiyografik belleği ile İtalya’nın kültürel
belleği arasında gerçekleşmektedir.
…anlatıcının en önemli mekânı, hiç kuşkusuz öncelikle
belleğidir
Anlatının bir hastane odasında başlayan mekânı, Yambo’nun
hastanedeki son kontrolleri aşamasında, ansiklopedi sayfaları arasında
geçirdiği zihinsel yolculuğundan hemen sonra eşiyle yaşadığı evine, oradan da
eski kitap dükkânına geçmektedir.
Sis, insanın yanılmasına ve onun yön duygusunu kaybetmesine
sebep olan bir oluştur. Edebiyatta sis izleğinin, karışık olan algı ve görme
biçimini, karmaşayı, tehlikeli ve/veya gizli, keşfedilmemiş olanı sembolik
olarak temsil ettiği bilinmektedir.
Gizemli alev izleği, insanoğlunun belleğinin en derin
bölümüne sakladığı ancak kişinin farkındalığı olmadan, yaşamındaki neredeyse
tüm kararları etkileyen gizli kalmış anıları ifade eder.
…yolculuk izleği, bellek üzerinden kurgulanmıştır.
Sonuç
“Ben kimim?” sorusu, aslında belleğin, geçmişi çözümlemede,
onu anlamada ve anlamlandırmada nasıl bir görev üstlendiği sorusunu
yaratmıştır.
…yazılı kültüre geçişle birlikte edebiyatın üstlendiği
rollerden biri de “anımsama” ve “muhafaza etme”ye yöneliktir.
…
Belleğin Yazınsal Bir Anlatımı Olarak Umberto Eco'nun Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi Romanı, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder