4 Ekim 2024 Cuma

Deniz Dilşad Karail - Belleğin Yazınsal Bir Anlatımı Olarak Umberto Eco'nun Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi Romanı (özet)

Deniz Dilşad Karail - Belleğin Yazınsal Bir Anlatımı Olarak Umberto Eco'nun Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi Romanı

 

Bu tezde / Umberto Eco’nun / Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi romanındaki kurgusal anlatıda görülen bellek kavramı, sosyoloji ve felsefe gibi disiplinlerden yararlanılarak okur merkezli kuramlar çerçevesinde incelenmektedir.

Bu amaçla, bellek araştırmalarının konusu olan bireysel bellek, kültürel bellek, tarihsel bellek ve tüm bu bellek türlerini içinde barındıran kolektif belleğin, çağdaş dönem İtalyan edebiyatında, kuramsal araştırmaları ve kurgu anlatılarıyla ses getirmiş İtalyan yazar Umberto Eco’nun, Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi romanında nasıl ele alındığı üzerinde durularak İtalyan edebiyatındaki sayısız eserde, gerek tarihi gerek otobiyografik anlatılar gibi farklı türlerde aktarılmış İkinci Dünya Savaşı ve İtalya’nın faşizm dönemi yıllarının, tarihsel ve sosyo-kültürel yapısının bellek türleri aracılığıyla nasıl aktarıldığı incelenmektedir.

 

Önsöz

Bellek, anı, unutma ve hatırlama

Konusunu bellek kaybı yaşayan ve yaşamının en yakın anılarını kaybeden bir bireyin anlatısından alan romanın,

 

Giriş

…çalışmanın amacı, edebiyatta yer edinmiş bellek araştırmalarından ortaya çıkan otobiyografik bellek, kültürel bellek ve kolektif bellek türlerinin İtalyan yazar ve göstergebilimci Umberto Eco’nun Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi (2004) romanındaki yansımalarının yorumsal çözümlemesine yöneliktir.

Eco’nun Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi romanı, daha önce postmodern, özyaşamöyküsel ve ansiklopedik anlatı vb. özellikleriyle incelenmiştir.

 

Hatırlanan şeylerin belleği var ettiği ifade edilmektedir.

…bellek, toplumsal yapı dâhilinde incelendiğinde, “ben” kavramının ortaya çıkışını ifade eder ve böylece “kimliğin” oluşmasında esas işlevi gördüğü söylenebilir.

…edebiyat nasıl ki geçmişe dönük anlatılarında bellekten yararlanıyorsa, bellek de kendini var etme gayesiyle edebiyattan yardım almaktadır.

 

…bu çalışmada, edebiyatta ve bellekte zaman ve mekân kullanımları, taşıdıkları ortak unsurlar çerçevesinde ele alınmaktadır.

…sözlü kültürden yazılı kültüre geçişle birlikte kültürel belleğin dönüşümü üzerine bilgilere yer verilmektedir.

 

Birinci Bölüm / Bellek Teorileri

Farklı bellek türlerinin şekillenmesine yardımcı olan sayısız anahtar kavramın kaynağı mitolojide yer alan hikâyelere dayanmaktadır

Cicero, De Oratore’de, nasıl ki yazı yazmak işaretlerden ve o işaretlerin üzerine yazıldığı malzemeden meydana geliyorsa, bir balmumu tablet gibi, hafıza da hem bir mekândan, bir yüzeyden hem de üzerine yazılı simgelerden oluşur, diye yazmıştır.

 

Henri Bergson / belleğin farklı türlerinin (episodik/aralıklı, anlamsal, yöntemsel) önemini göstermek için çalışmalarını sürdüren ilk düşünürlerden biri oldu

Görüntü-Bellek kavramı Bergson tarafından ortaya konulan bir ifadedir.

Algı ne kadar maddeye yakınsa bellek de o kadar maddeden uzaktır. Bergson, anıların beyinde saklı durmadığını, beynin bedenin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir eylem merkezinden ibaret olduğunu göstermeye çalışarak belleği maddeden olabildiğince ayırır.

 

Madde ve Bellek’te Ters-koni metaforu

Koninin geniş tabanında hafızada yığılmış bulunan anıların tamamı vardır. İnce ucu, “eyleyen beden” denilen sıkışık noktada eylem düzlemiyle kurulan teması gösterir; bu merkez kendine özgü bir hafıza mekânıdır, ama bu neredeyse anlık hafıza, alışkanlık hafızasından başka bir şey değildir; sadece hareket eden bir noktadır; koninin geniş tabanıyla gösterilen “asıl hafıza”nın aksine sürekli geçen şimdi noktasıdır.

 

Madde, sürenin en gevşek, en seyrek halidir.

Süreklilik gitgide zayıflar. Zaman genişleyerek mekâna dönüşür. Aynı şekilde, şimdi geçmişin en sıkışmış halidir. Geçmiş şimdinin en seyrek halidir.

 

Bergson’a göre bilinç, bir anahtar görevine sahiptir. Beyin, yaşanılanları anlamak; bilinç ise yaşanılanları anlamlandırmak için vardır

…zaman ve bellek, iç içe geçmiş olgulardır.

 

Halbwachs / Hafıza bireyin toplumsallaşma sürecinde oluşur. Gerçi hafıza her zaman bir bireye aittir; ama bu hafıza toplumsal olarak belirlenir. En kişisel anılar bile, sadece sosyal grupların iletişimi ve etkileşimi üzerinden yapılanır.

Bir insan ve bir toplum geçmişi sadece bağlantı kurduğu ilişki çerçevesinde yeniden inşa edebiliyorsa, bu ilişki çerçevesi dışında kalan her şeyi unutacaktır.

…tarih, bellek değildir, çünkü evrensel bir bellek yoktur, sadece ortak ve gruba özgü, yani “somut kimlikli” bellek vardır

Jan Assmann’a göre ise toplumsal belleğin işleyişinin açıklanması ancak iki ayrı alt alanda yapılabilmektedir. Bu alanlardan ilki İletişimsel bellek iken ikincisi Kültürel bellek’tir.

Jan Assmann’a göre Iletişimsel bellek, yakın geçmişe ilişkin anıları kapsar; bunlar kişilerin çağdaşları ile paylaştığı anılardır.

…kültürel bellek ise, iletişimsel olanın aksine, kurumlaşmış bir bellek tekniği sorunudur.

Kültürel bellek için gerçek değil hatırlanan tarih önemlidir.

…birçok durumda, bir şeyi, başkaları bireyi onları anımsamaya kışkırttığı için anımsar

Kültürel belleğin biyolojik olarak aktarılamayacağı aşikârdır.

…kolektif belleğin sunumlarından bir diğeri olarak edebiyat değerlendirilebilir.

Toplumsak bellek hem geriye hem ileriye doğru iki yönde işler. Bellek sadece geçmişi kurgulamakla kalmaz, aynı zamanda şimdi ve geleceğin deneyimlerini de organize eder.

 

İkinci Bölüm / Edebiyatta Hatırlama ve Unutuş

…bir metnin belleği onun metinlerarasılığıdır denilebilir.

 

Edebî eserlerin ilk dönem üretimlerinin önemli bir bölümünün, dinî metinlerin, eski kültürel dönemlere ait halk masallarının, efsanelerin ve söylencelerin yeniden yazımıyla başladığı bilinmektedir.

 

Halbwachs’a göre, evrensel belleğin var olması imkânsızdır

Her ortak bellek zaman ve mekânla sınırlı bir gruba aittir.

 

(Locke gibi) Hume da kişisel kimliğin kaynağı olarak belleği gösterir.

 

Zaman, varoluşumuzun temel bir unsuru olduğu gibi, aynı zamanda edebiyatın da temel bir öğesidir ve edebiyat var olduğu sürece onun temel unsuru olmaya devam edecektir.

 

Paul Ricreur’ün Zaman ve Anlatı adlı çalışmasında öne sürdüğü ‘üçlü mimesis’ savında yer verdiği şekliyle, öncelikli olarak bir olayın ve/veya insan eyleminin zamansallığının tasarlanması gerekir; söz konusu tasarımın ardından, olayın, okurlar tarafından anlaşılır kılınabilmesi içinse olayın bir bütün haline dönüştürülmesi yani bir olayörgüsünün kurulması ihtiyacı ortaya çıkar ve böylece anlatı metinsel bir görünüme kavuşur. Üçlü mimesisin son aşamasını oluşturan Mimesis 3’te ise metinsel bir görünüme kavuşturulan anlatının, alımlanması aşamasında sınırları belirlenmiş yani metinselliği kazandırılmış olan öykünün dünyası ile okurların alımlama aşamasında yarattıkları dünya arasında kesişme noktalarının yaratılması yer almaktadır.

 

Eco, örnek yazarın bir anlatı içerisinde zamanın üç şekilde belirdiğini bildiğini söyler: öykü zamanı, söylem zamanı ve okuma zamanı.

 

Geçmiş belleğin içinde yalın bir halde bulunmaz, anı haline gelmesi için dile getirilmesi gerekir.

 

Üçüncü Bölüm / Disiplinlerarası Bir Bellek Çözümlemesi: Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi

1900’lü yılların başında Amerika Birleşik Devletleri’nde Lyman Young tarafından yaratılan Tim Tyler’s Luck çizgiroman serisi düşünüldüğünde söz konusu serinin 1930’lu yıllarda İtalya’da oldukça önemli olan Topolino (Miki Fare) dergisi yayınında İtalyanca adıyla Cino e Franco (Cino ve Franco) olarak basılan versiyonunda yer verilen maceralardan birinin başlığıdır Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi

 

…romanlarının anlatımının büyük bir parçasını anılarının oluşturduğu görülür. Nitekim 1980 yılında ilk romanı Gülün Adı ’nı yayınladığında önceki yirmi küsur seneyi metnini oluşturmak ve kuramsal dayanağını belirlemek için kullanmıştır.

 

…anlatı evrenini, geçirdiği kaza sonucu komaya giren ve hemen hemen 60 yaşlarındaki sahaf Yambo’nun kaybettiği bireysel belleğini yeniden oluşturma serüveni üzerine kurduğu Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi romanı, / kolektif belleğin unsurlarını taşıdığını belirtmek gerekir.

Eco, Postmodern anlatı tekniklerini kullanarak, daha önce yazılmış metinlerden yola çıkarak geçmişi, yarattığı yeni bir kurgu içinde canlandırırken, aynı zamanda bellek ve bellek türlerinin izlerini eserde sunarak aslında İtalya’nın kolektif belleğinin aktarıcılığını yapmaktadır.

 

Eco’ya göre bir kültürün ya da bir medeniyetin tarihi, gömülmüş tonlarca bilgi yığınından oluşmaktadır ve bu durum tüm öğeleriyle birlikte, içinde bireysel ve kültürel belleği barındıran kolektif bellekten oluşturmaktadır.

 

Romanın başkişisi ve anlatıcısı Yambo

 

Konusunu Yambo’nun / belleğini yeniden kazanması uğraşından alan eser

…zihninde eşini bir şapkaya bezettiğini söyler.

Sacks’in 1985 yılında yayınlanan ve bellek, benlik, zekâ üzerine yirmi dört ayrı nörolojik hastanın yaşam hikâyelerinin sunulduğu Karısını Şapka Sanan Adam kitabına gönderme yapılmaktadır

 

Bergson’un bellek kuramının Ters Koni Metaforu’nun şeması ile anlatının benzer bir yapıya sahip olduğu söylenebilir: Yambo’nun evreni (P), onun bilincini kazandığı çocukluk döneminden bu yana topladığı bütün bilgilerin toplamından oluşmaktadır. Anlatıda tanıklık edilen ve Yambo’nun şimdiki zamanda gerçekleştirdiği eylemler ise S kısmını oluşturur ve anlatı boyunca P alanıyla sürekli etkileşim halindedir. Belleğinin tamamını oluşturan SAB kısmı ise Yambo’nun anılarının toplamı olarak değerlendirildiğinde, onun en eski anılarının barındığı AB alanı aslında anlatının bize sunduğu otobiyografik bellek kaybının ta kendisidir. Anlatıcının ulaşamadığı bu kısmı tamamlama çabası, onun şimdiki zamanla kurduğu temas aracılığıyla ve yine anılarının kültürel kısmını oluşturan nesnelerin onun zihninde yarattığı görüntü akışlarının yardımıyla ilerlemektedir.

 

…geçmiş ile şimdi arasında kalan Yambo…

 

Assmann’a göre kültürel bellek iki tarzda işler:

“1) kökeni göz önünde tutan, kökensel hatırlama tarzında;

2) kişinin özel deneyimleri yani “yakın geçmişi”ni, göz önünde tutan biyografik hatırlama tarzında.”

 

Halbwachs’a göre, hiçbir hafıza, geçmişi olduğu gibi koruyamaz

Geçmiş, hafızada şimdiki zamanın değişken ilişkileri çerçevesinde sürekli olarak yeniden örgütlenir.

 

Anlatı boyunca, kültürel belleğin bütün taşıyıcı unsurlarını barındıran araçlara yer verilmiş; aynı zamanda anlatıyı adeta bir çizgi romana dönüştüren görsellerin kullanımıyla da söz konusu belleğin araçları pekiştirilmiştir.

 

Tarihsel anılar, toplumsal ve siyasi kimliklerin temelini oluşturduğundan, günümüzdeki tarihi ve siyasi anlarla bağlantı kurarak yeniden şekillenirler.

 

…kolektif bellek, herhangi bir anının, bir toplumun bütün bireylerinde benzer yaşanmışlıkları, benzer duyguları ve benzer görüşleri ifade etmektedir.

 

…her bir edebî anlatı, içinde barındırdığı zamansal ve mekânsal öğelerle etkileşim halindedir.

Postmodern anlatılarda (durum farklı) söz konusu anlatılarda aktarılan olayların zaman ve mekân tanımlamalarının sınırsız olabileceği bilinmektedir.

 

Romanın olay örgüsü 1991 yılının 25 Nisan günü başlamakta

 

Anlatıcının gerçek dünyayla kurduğu ilişkilerin zamanı ağır ilerlerken, kültürel bellek araçları sayesinde yaptığı zaman yolculukları hızlıdır.

 

Geçmişle şimdiki zaman arasında yaptığı sayısız zaman yolculuğu, anlatıcının kayıp otobiyografik belleği ile İtalya’nın kültürel belleği arasında gerçekleşmektedir.

 

…anlatıcının en önemli mekânı, hiç kuşkusuz öncelikle belleğidir

 

Anlatının bir hastane odasında başlayan mekânı, Yambo’nun hastanedeki son kontrolleri aşamasında, ansiklopedi sayfaları arasında geçirdiği zihinsel yolculuğundan hemen sonra eşiyle yaşadığı evine, oradan da eski kitap dükkânına geçmektedir.

 

Sis, insanın yanılmasına ve onun yön duygusunu kaybetmesine sebep olan bir oluştur. Edebiyatta sis izleğinin, karışık olan algı ve görme biçimini, karmaşayı, tehlikeli ve/veya gizli, keşfedilmemiş olanı sembolik olarak temsil ettiği bilinmektedir.

 

Gizemli alev izleği, insanoğlunun belleğinin en derin bölümüne sakladığı ancak kişinin farkındalığı olmadan, yaşamındaki neredeyse tüm kararları etkileyen gizli kalmış anıları ifade eder.

 

…yolculuk izleği, bellek üzerinden kurgulanmıştır.

 

Sonuç

“Ben kimim?” sorusu, aslında belleğin, geçmişi çözümlemede, onu anlamada ve anlamlandırmada nasıl bir görev üstlendiği sorusunu yaratmıştır.

…yazılı kültüre geçişle birlikte edebiyatın üstlendiği rollerden biri de “anımsama” ve “muhafaza etme”ye yöneliktir.

Belleğin Yazınsal Bir Anlatımı Olarak Umberto Eco'nun Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi Romanı, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder