9 Eylül 2020 Çarşamba

Cumhuriyet Döneminde İstiklal Mahkemeleri

 Seyfettin Aslan, Tahir Dündar - Cumhuriyet Döneminde İstiklal Mahkemeleri

 

İstiklal Mahkemeleri, önce Kurtuluş Savaşı esnasında daha sonra da Cumhuriyetten sonra tekrar gündeme gelen siyasal iktidarın amaçlarını gerçekleştirmek için etkin olarak kullanılmış olan kurumlardır.

 

…ilk dönem İstiklal Mahkemeleri, çalışma yöntemleri ve yetkileri bakımından tartışma konusu olsalar da, Milli Mücadele döneminde varlıkları bir zorunluluk olarak görülmüştür. Bu açıdan bu mahkemeler tarafından verilen kararlar genel olarak fazla bir eleştiri konusu olmamıştır.

 

Cumhuriyet döneminde kurulan İstiklal Mahkemeleri (1923-1927) ise toplumu tüm değerleriyle birlikte dönüştürmek amacıyla başlatılan devrimlerin başarıya ulaşması için her türlü muhalefeti susturma ve sindirme aracı olarak kurulmuş ve “İhtilal Mahkemeleri” olarak işletilmiştir (s. 28).

 

İstiklal Mahkemeleri çalıştıkları yaklaşık beş aylık bir sürede etkili olmuş, asker kaçaklarını büyük oranda azaltmış ve çok sayıda askeri tekrar birliklerine göndererek ordunun güçlenmesini sağlamıştı.

 

Cumhuriyet dönemi İstiklal Mahkemeleri 1923-1927 yılları arasında, Cumhuriyet’in ilanıyla başlayan yeni rejimin hayat hakkını savunma perdesi altında, her türlü muhalefeti sindirme ve ortadan kaldırma amacıyla kurulan mahkemelerdir.

 

İstanbul İstiklal Mahkemesi Cumhuriyet döneminin ilk İstiklal Mahkemesi’dir. Bu mahkeme özellikle hilafetin kaldırılması için gerekli zemini hazırlamak ve hilafeti savunan İstanbul basınına gözdağı vermek amacıyla kurulmuştur.

 

8 Aralık’ta kurulan İstanbul İstiklal Mahkemesi, aynı gece Meclis’te toplanarak Ağa Han ve Emir Ali'nin mektuplarını yayınlayan gazetelerin sahipleri ile sorumlu müdürlerinin gözaltına alınmasına karar verdi. Savcının çıkardığı tutuklama emri üzerine, Tanin gazetesi sahibi ve başyazarı Hüseyin Cahit, İkdam gazetesi sahibi Ahmet Cevdet ve müdürü Ömer İzzeddin, Tevhid-i Efkâr gazetesi sahibi Velit Ebuzziyazade ve müdürü Hayri Muhiddin Beyler, vatana ihanet ve devletin dış ve iç güvenliğini bozmak, hükümeti devirmek suçlarından dolayı İstiklal Mahkemesi’nce haklarında yargılama yapılmak üzere tutuklandılar (s. 29).

 

Yargılamalardan hemen sonra, Mahkeme başkanı İhsan Bey, Mustafa Kemal Paşa’yı gazetecilerle barışmaya ikna etmiştir.

Gazetecileri İzmir Göztepe köşkünde ağırlayan Mustafa Kemal Paşa onlara yapacağı radikal değişim düşüncelerini benimsetmeye çalışmış ve gazetecilerden tam olarak ne istediğini şu meşhur sözleriyle dile getirmiştir: “Türk basını milletin gerçek seda ve iradesinin bir tezahürü olarak Cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale vücuda getirmelidir, bir fikir kalesi, bir zihniyet kalesi…” (Yalman, 1997: 920) / s. 30

 

Şeyh Said İsyanını bastırmak amacıyla Başbakan Fethi Bey’in isteği ve Bakanlar Kurulu kararıyla 21 Şubat 1925 'te Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van, Hakkâri vilayetleriyle Erzurum vilayetinin Kığı ve Hınıs kazalarında bir ay süreyle sıkıyönetim ilan edilmesi kararlaştırıldı (TBMM, ZC. D.II, C.14: 306-309).

 

Sıkıyönetim kararının hemen ardından Adalet Bakanı Esat Bey, uygulanacak şiddet politikalarının yasal dayanaklarından birini oluşturacak olan Hıyaneti Vataniye Kanunu’nda değişiklik öngören teklifini Meclis Başkanlığı’na sundu. Teklif yasanın birinci maddesinin değiştirilmesini öngörüyordu: “Dini veya mukaddesat-ı diniyyeyi siyasî gayelere esas veya alet ittihaz maksadıyle cemiyetler teşkili memnudur. Dini veya mukaddesat-ı diniyyeyi alet eden hain-i vatan addolunur.” (TBMM, ZC. D.II, C.14: 310-311). / s. 31-32

 

Takriri Sükûn Kanunu (4 Mart 1925) kabul edildi.

Bu önemli karardan hemen sonra hükümet muhalif gazete ve dergileri kapatarak şiddet politikalarını devreye soktu.

 

Şeyh Said İsyanı başladığı tarihten iki ay sonra 15 Nisan 1925’te tamamen bastırılmasına rağmen Başbakan İsmet Bey, 20 Nisan’da Meclis Başkanlığı’na, İstiklal Mahkemeleri’nin görev sürelerinin ve yetkilerinin artırılmasını öngören bir önerge verdi (TBMM, ZC. D.II, C.18: 239-240).

 

İsmet Bey hatıralarında bu tür araçlara başvurmadan Cumhuriyet’i ve yeni rejimi korumanın mümkün olamayacağını belirtiyordu (İnönü, 2006: 200).

 

Şeyh Said davasında / Mahkeme, kararın son kısmında tekke ve zaviyelerin “şer ve fesat yuvası” olduklarını belirterek bölgedeki tüm tekke ve zaviyelerin kapatılmasına hükmetti.

 

25 Mayıs 1925’de Şark İstiklal Mahkemesi, görev bölgesindeki tüm TCF şubelerinin kapatılmasına karar verdi. Gerekçe Fırka’nın programındaki altıncı maddesindeki “parti düşünceye ve dini inanışa saygılıdır” ifadesinin Hıyanet-i Vataniye suçu kapsamına girmesiydi (s. 34).

 

4 Mart 1925’te kurulan Ankara İstiklal Mahkemesi için 7 Mart’ta üye seçimi yapıldı.

20 Nisan 1925’te Başbakan İsmet Bey’in teklifiyle Meclis’in tatilde olduğu altı aylık süre içinde Ankara İstiklal Mahkemesi’ne, verdiği idam kararlarını Meclis onayı olmadan infaz etme yetkisi verildi. Meclis açıldıktan sonra da aynı yetki devam etti (TBMM, ZC. D. II: 245-246).

 

Bakanlar Kurulu 3 Haziran 1925’te toplanarak Takriri Sükûn Kanunu gereğince TCF’nin kapatılmasına karar verdi.

 

…şapka 2 Eylül 1925’te Bakanlar Kurulu kararıyla devlet memurları için zorunlu hale getirildi.

 

Şapka kullanmak kanunlaştırıldıktan sonra sıra tekke ve zaviyelere gelmişti. Daha önce Şark İstiklal Mahkemesi 28 Haziran’da kendi bölgesindeki tüm tekke ve zaviyeleri “şer ve fesat yuvası” oldukları gerekçesiyle kapatmıştı. 30 Kasım 1925’te de 677 sayılı kanunla ülke genelindeki tüm tekke ve zaviyeler ile türbeler kapatıldı. Aynı kanunla tarikatlar, dini unvan ve giysiler de yasaklandı (TBMM, ZC. D. II: 283-284).

 

Henüz Şapka Kanunu çıkmadan yerel otoritelerin halkı şapka giymeye zorlaması sonucu Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tepkiler ortaya çıkmaya başladı.

 

24 Kasım’da Kayseri’ye varan Mahkeme burada halkı sarık takmaya kışkırtmak suretiyle isyan başlattığı gerekçesiyle Mekkeli Ahmet Hamdi ve arkadaşlarını tutuklayarak yargılanmak üzere Ankara’ya gönderdi (Aybars, 2009: 319-320).

 

Sivas’ın merkezi bir yerinde duvara şapka ve inkılâplar aleyhinde ve Mustafa Kemal Paşa hakkında olumsuz ifadeler yer alan bir beyanname yapıştırılmıştı. Kimin astığı bilinmeyen bu yazı Sivas’taki yargılamaların gerekçesini oluşturdu. İlk olarak Sivas’ın tüm muhtarları, (Alkan, 2012: 126) daha sonra belediye başkanı ve belediye meclis üyeleri, asılan beyannameden dolayı “halkı isyana kışkırttıkları” gerekçesiyle yargılandılar.

 

İsmet Paşa 26 Kasım'da Mahkeme'ye gönderdiği raporda Erzurum'da üç bin kişilik bir kalabalığın çıkardığı isyanda, halktan üç kişinin öldüğünü bu nedenle sıkıyönetim ilan edildiğini ve olayların bastırıldığını, Rize’de de bazı köylerde ayaklanma çıktığını ve hilafetçilerin her yerde çalıştığını bildirdi (Aybars, 2009: 221).

 

11 Aralık'ta Rize’ye varan Mahkeme iki gün içinde 143 sanığı yargıladı.

Giresun’a geçen Mahkeme iki imama idam, dokuz kişiye de hapis cezası verdikten sonra deniz yoluyla İstanbul’a, oradan da Ankara’ya geçti. 21 Aralık’ta Ankara’da tekrar göreve başlayan Ankara İstiklal Mahkemesi yurdun değişik yerlerinden tutuklanarak getirilmiş olan yüzlerce sanığı yargılamaya başladı.

 

Şapka Kanunu’na muhalefetin cezası, muhalifleri sindirmekte yetersiz kaldığı için bunlara karşı daha ciddi suçlamalar yöneltildi. Bu suçlamalar genellikle Şeyh Said isyanı ile ilgili oldukları, TCF’nin amaçlarını gerçekleştirmek için çalıştıkları, Hükümete ve Cumhuriyet’e muhalefet ettikleri, dini siyasete alet ettikleri ve Teali İslam Cemiyeti lehine çalıştıkları şeklindeydi (Gökgöz ve Kurbanoğlu, 2013: 68). / s. 38-39

 

(suikast olayından mütevellit) Başbakan İsmet Paşa’yı tutuklama teşebbüsü ve anayasal dokunulmazlığı olan vekillerin tutuklanması, hem İstiklal Mahkemeleri’nin yetkilerini ve sahip oldukları siyasal gücün derecesini, hem de dönemin siyasal havasını gösteren iki önemli örnektir (Koçak, 1997: 102).

 

Cumhuriyet dönemi İstiklal Mahkemeleri ise Milli Mücadele’nin tamamlandığı ve siyasal devrimin gerçekleştiği, olağanüstü bir durumun söz konusu olmadığı bir dönemde, gerçekleştirilecek inkılâpları şiddet politikalarıyla uygulamak ve her türlü siyasal muhalefeti tasfiye ederek Tek Parti yönetimini kurmak ve sağlamlaştırmak amacıyla kurulmuşlardır.

 

Mukaddime dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1, (s. 27-44), 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder