9 Eylül 2020 Çarşamba

Şapka İnkılâbının Sosyal ve Ekonomik Yönü Destekler ve Köstekler

 Fahri Sakal - Şapka İnkılâbının Sosyal ve Ekonomik Yönü Destekler ve Köstekler

 

Bir toplumsal değişim olayında, değiştirilmesi söz konusu olan kurum, zihniyet ve değerlerin varlık sebeplerinden biri veya bazıları dinî (kutsal) kaynaklardan besleniyorsa veya kitlelerce böyle algılanılıyorsa, o sahada değişim hem güç olur,  hem de ciddi sorunlar doğurabilir.

İşte böyle hallerde bir değişim/dönüşüm hareketini başarabilmek için sivil ve asker kamu gücünü kullanarak “mecburi kültür değişmeleri” yapmak, yani zora başvurmak durumunda kalırsınız (s. 1308).

 

II. Mahmud’a ve fese direnenler ve sultanı yaptığı dönüşümlerden dolayı “gâvur padişah” olarak adlandıranlar, şimdi de fesi şapkaya karşı İslam’ın sembolü olarak benimsiyorlardı (s. 1309).

 

(Şapka kanununa karşı kışkırtma ve eylemlere örnek verirken 1928 - İran ve 1938 – Suriye olaylarını misal veriyor)

 

Bu sırada hükümet, şapka inkılâbına karşı farklı, ikna edici ve zorlayıcı metotları kullanmak durumunda kaldığını hissediyordu.

1-Takrir-i Sükûn Kanunu’nun verdiği olağanüstü yetkiler kullanılmıştır.

2-İstiklal Mahkemelerine şapka suçlularını yargılama ve idam cezası yetkileri verilmiştir.

3-Başta Atatürk olmak üzere yetkililer ve basın halkı şapka giymeye teşvik etmek için çalışmışlardır.

4-Diyanet İşleri Başkanlığının manevi gücünden fetva ve vaazlar yoluyla istifade edilmiştir.

5-Halkı şapkaya alıştırmak için memurlara “Elbise ve şapka avansı” adı altında bir maaşlık mali destek verilmiştir (s. 1311).

 

…şapkanın temas ettiği yeri bile dezenfekte edercesine silen veya cephelerde mukateleye giriştiği “ehl-i küfür” ün bile en kötüsünü “şapkalı gavur” diye adlandıran bir cemiyetin sosyal psikolojisi ile karşı karşıya bulunuluyordu.

 

…istismarcılar

Gümüşhaneli Süleyman oğlu Ahmet isimli bir şahsın, kendisinin “şapka müfettişi” olduğunu iddia ederek, Çorum ve Sungurlu köylerinde halktan çeşitli adlar altında “ceza-yı nakdî” aldığı, sonra kendisine katılan bazı kişilerle birlikte hükümet icraatlarını köylerde halka kötüler mahiyette konuşmalar yaptığı gibi sebeplerden dolayı İstiklal Mahkemesine verildiğini biliyoruz / 20 Nisan 1926 (s. 1312).

 

Diyanet İşleri Başkanı Rıfat(Börekçi) henüz şapka kanunu çıkmadan 2 Kasım 1925 tarihinde şapka giymekte dini ve vicdani bir mahsur bulunmadığını kamuoyuna duyurmuştu (s. 1303).

 

Türkiye’de şapka inkılâbı yapılınca, Kıbrıs’ta da Müslüman çocukların okullarda şapka takıp takmamasına ilişkin gelişmeler üzerine oradaki İngiliz sömürge yönetimi bunu kendisinin görev alanı dışında saymış ve “bu gibi ahvale müdahale eylemenin hükümetin vazifesi olmadığını ve herkesin hür ve serbest ve istediğini giymekte muhtar” olduğunu bildirmiş, ne şapkadan yana taraf olmuş, ne de sarık veya festen yana; ancak Mektepler Komisyonu toplanarak “çocukların şapka giymekte serbest bulunduklarına ekseriyetle karar vermiştir (s. 1314).

 

Turkish Studies, Cilt: 2, Sayı: 4, (s. 1308-1318), 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder