5 Kasım 2015 Perşembe

Yeni Toplumsal Hareketler: Uluslararası Göç

Uluslararası Göçle Bağlantılı Toplumsal Hareketler
Uluslararası göç “modern dünyada toplumsal dönüşümü sağlayan bir güç” haline gelmiştir.
Mal, sermaye ve hizmetlerin ticareti ve dolaşımı beraberinde emeğin hareketliliğini ve küreselleşmesini de getirmektedir.
Devletlerin ve uluslararası örgütlerin göçü denetim altına almaya yönelik politika, girişim ve pratikleri göçmen ve insan hakları ihlallerini ortaya çıkarmakta ve artırmaktadır.

Küresel ekonomi düşük maaşlı ve statülü işleri “gelişmiş ülkelerden” “gelişmekte olan” “çevre” ya da “yarı çevre”de yer alan ülkelere kaydırmakta, bu yeniden yapılanma özellikle kadınlar için birçok “vasıfsız” iş kolu ve pozisyonu yaratarak önemli eşitsizliklerin üretilmesine yol açmaktadır. Bu durum uluslararası göçün kadınlaşmasına yol açmıştır.
Yasal yollarla göç etmiş birçok göçmenin hukuki statüsü ve hakları halen tartışma konusuyken, düzensiz göçmenlerin (yasadışı göçmen) durumunun daha vahim olduğu açıktır. Düzensiz göçmenler yoksulluk, toplumsal dışlanma ve ayrımcılık riskiyle karşı karşıyadır.
Göçmen haklarının devletlerce tanınmaması göçmenlerin haklarına ulaşmasında en temel engellerden biridir. Göçmenlerin dışlanması iki boyutta sürmektedir: Göçmenlerin sosyal sistemden dışlanması ve göçmenlerin haklar sisteminden dışlanması.
Göçmen sayısının artışı, kaynakları paylaşacak rakiplerin artışı olarak yorumlanabilmekte ve bu göçmene ilişkin farklı korkularla birleşerek dışlamaya dönüşebilmektedir.
Sendika ve STK’ların faaliyetlerinin ötesinde göçmen haklarını korumak amacıyla uluslararası yasal ve normatif bir çerçevenin oluşturulma çabaları halen sürmektedir.

Yeni toplumsal hareketler, devleti hedef alan ve onu etkilemeyi amaç edinen eylemsellikten çok, kitleleri harekete geçirerek değer ve davranışlarda değişikliği amaçlamaktadır.
Charles Tilly, toplumsal hareketlerin farklı siyasal ortamlarda farklı strateji, yapı ve başarı şansına sahip olacaklarını iddia etmiştir. Buna göre, siyasal fırsat ve kısıtlamalarda meydana gelen bir değişim yeni politik ve toplumsal mücadeleleri tetikleyebilir.

GÖÇMEN AKTİVİZMİ VE SİYASAL KATILIMI
Uzun zamana yayılan ve dereceli olarak dönüşümü gerçekleştirmeyi hedefleyen toplumsal hareketler daha az dikkat çekmektedir. Göçmenlerin uzun erimli mücadeleleri çok ön plana çıkmazken, protestolar ve şiddet içeren eylemler göçmenleri bir “sorun” olarak görünür kılmaktadır.

Kırsal kesimden gelen göçmenler daha çok siyasi amaç gütmeyen hemşehrilik derneklerinde örgütlenirken, kent kökenli göçmenler ise göç gönderen ülkenin siyasal ve kültürel hayatına katılmak için siyasal partiler, dinî ve kültürel örgütlere üye olmakta ve onların faaliyetlerinde aktif görev almaktadırlar.

Göçmenler, eğitim durumları arttıkça, dernek ve benzeri organizasyonlara daha fazla katılım göstermektedirler.

a) Göç Alan Bağlamın Göçmen Örgütlenmesine Etkileri: Göç alan bağlamda göçmene ilişkin algı göçmenleri ortak hareket etmeye sevk edici bir rol oynayabilir. Göç alan toplumun göçmenlere uyguladığı ayrımcılık ve çeşitli baskılar, göçmenlerin yerel değerlerine olan bağlılıklarını arttırır. Göçmenlere baskı uygulanmayan toplumlarda ise göçmenler, yeni toplumsal düzene ve çevreye daha kolay entegre olurlar.

Klasik asimilasyon kuramı göçmenin göç gönderen ülkeyi ve ülkeye karşı hissettiği aidiyeti ve kimliklerini geride bırakıp, göç alan ülke ve sosyokültürel bağlama tam anlamıyla entegrasyonunu öngörür.
Parçalı asimilasyon kuramı, ikinci neslin göç alan ülkedeki toplumsal tabakalaşmaya entegrasyon sürecini ve bunun sonuçlarını araştırır.

b) Göç Gönderen Ülke ve Göçmen Aktivizmi: Göç gönderen devletlerin hükümet temsilcileri ve diplomatları, mesailerinin önemli bir bölümünü, başka bir ülkede göçmen statüsünde ikamet eden vatandaşlarının ulus-ötesi faaliyet ve aktivizmlerini desteklemek ya da kendi çıkar ve beklentileri yönünde şekillendirmek için harcamaktadırlar. Göçmenler, bulundukları ülkede anavatanlarını ilgilendiren konularda siyasi süreçleri etkilemek amacıyla örgütlenip lobi faaliyetleri yapabilmektedirler.

c) Göçmen Dayanışma Ağları: Tilly’e göre göç edenler, göçmenler ya da haneler değil, birbirine farklı türde toplumsal ilişkiler ve ağlarla bağlı insanlardan oluşan topluluklardır.
Göçmen dayanışma ağlarının ve ilişkilerinin daha yoğun olduğu bağlamlarda göçmenlerin siyasi katılımının da daha yüksek olduğu gözlemlenmektedir.

ULUS-ÖTESİ TOPLUMSAL HAREKETLER
Küreselleşme farklı birimler ve düzeylerde incelenebilecek çok boyutlu bir olgudur. Neoliberal ideoloji ile beslenen yukarıdan küreselleşme, emek piyasasını yeniden ve küresel ölçekte oluşturarak nüfuz ve etki alanını genişletmektedir. Aşağıdan küreselleşme ise, ekonomik küreselleşme ve onun beraberinde getirdiği ya da derinleştirdiği eşitsizliklere direnen insanların, örgütlerin, oluşumların ve hareketlerin ilişkileri, etkileşimleri ve mücadeleleri bütünüdür.
“Siyasal alan”ın sınırlarının yeniden tanımlandığı bu süreçte ulus-ötesi toplumsal hareketler dünya siyasetinde yeni normların ve yönetişim şekillerinin oluşması için mücadele vermektedirler.
Ulus-ötesi toplumsal hareketler kendilerini oluşturan aktör ve gruplar açısından bakıldığında daha heterojen, çoklu-kimlikli ve çok daha akışkan bir yapı ortaya koymaktadır.
Ulus-ötesi bağların oluşmasında etkin olan göçmenlerin eyleyiciliğinin en temel özelliği düzenli olmasıdır. Göçmenlerin ulus-ötesi alana ve hareketlere katılımını üç açıdan ele almak mümkündür. “Doğrusal ulus-ötesilik” para gönderme, göçmen ağ ve dernekleri kurma gibi ulus-ötesi pratikler ve katılım aracılığıyla göçmenleri göç gönderen bağlama bağlar. “Kaynaklara bağımlı ulus-ötesilik” göçmenlerin sahip oldukları ve göç sürecinde edindikleri kaynaklar ölçüsünde ulus-ötesi faaliyetlere katılmaları ve göç gönderen bağlamla bağlantı kurmaları durumudur. “Tepkisel ulus-ötesilik” ise göçmenlerin göç alan ülkede yaşadıkları dışlayıcı ve olumsuz deneyimler sonucunda bu ülke toplumuna tepki duyması ve göç gönderen ülkeye yönelmeleri durumudur.

ULUSLARARASI GÖÇE DAYALI TOPLUMSAL HAREKETLER
“Bizsiz Bir Gün” eylemi: 1 Mart 2011 tarihinde Avrupa’nın farklı şehirlerinde göçmenlerin Avrupa’ya yaptığı katkıyı görünür kılmak adına “Bizsiz 24 Saat” eylemi yapılmıştır. Bu bir gün süresince eyleme katılan göçmen ve STK’lar herkesi çalışmamaya ve tüketimini durdurmaya davet etmekte, böylece göçmenlerin toplumların sürekliliği ve refahına yaptığı önemli katkıyı vurgulamayı amaçlamaktadır.
Göçmen hakları ve göç yasası protestosu için yürüyüş: ABD’nin Latin Amerika’ya yaptığı ekonomik ve siyasi müdahaleler ABD’ye göçü tetikleyici yönde bir rol oynamıştır. Latin Amerikalı göçmenler ağırlıklı olarak Kaliforniya, Teksas, Arizona ve New Mexico eyaletlerinde yerleşmiş ve buralarda yoğun göçmen dayanışma ağlarının kurulmasına öncülük etmişlerdir.
Göçün kadınlaşmasına karşı kampanya ve protestolar: Singapur’da sınırlı göçmen aktivizmi sendikaları, dinî kurumları ve yabancı devlet temsilciliklerini göçmen haklarının korunması için daha yoğun bir çaba içine girmeye itmiştir. 2001 yılında 19 yaşındaki Endonezyalı bir göçmen kadın işçinin işvereni tarafından dövülerek öldürülmesi Singapur basınında geniş yer bulmuş ve göçmen kadın emekçilerin haklarının korunması için kampanyalar yürüten Çalışma Komitesi isimli hareketin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Göçmen ayaklanmaları: 2000 yılında 19 yaşındaki Cezayir kökenli Ryad Hamlaoui’nin bir polis tarafından öldürülmesi, iki gün süren göçmen ayaklanmalarına yol açmıştır.
Göçmenlerin açlık grevi: Yunanistan’da oturma izni için mücadele veren çoğunluğu Kuzey Afrikalı olan 300 göçmen, 25 Ocak 2011 tarihinde başladıkları ve 6 hafta süren açlık grevlerini Yunan hükümeti ile yaptıkları anlaşma ile sona erdirmişlerdir. Grev sonucunda geçici oturma izni almayı başarmışlardır.
Türkiye’den göçmenlerle dayanışmaya bir örnek: 2010 yılında kurulan Göçmen Dayanışma Ağı Türkiye’de göç olgusuna ilişkin farkındalık yaratılması için faaliyetlerini sürdürmektedir.
Ulus-ötesi göçten ulus-ötesi toplumsal hareket: Avrupa’ya Alevi göçü, 1960’lı yıllarda Türkiye’nin Almanya’yla ve diğer Batı Avrupa ülkeleriyle yaptığı ikili anlaşmalar aracılığıyla başlamıştır. 90’lı yıllarda Türkiye’de meydana gelen Sivas ve Gazi olayları da Alevileri Almanya’da Alevi kimliği etrafında örgütlenmeye itmiştir.

GÖÇE DAYALI TOPLUMSAL HAREKETLERLE İLGİLİ ARAŞTIRMALARDA YENİ YÖNELİMLER
Ulus-ötesi göçmen siyasetinin de yerel liderleri erkeklerdir.

Bunun nedenlerinin farklı çalışmalarla ortaya konmasına ihtiyaç vardır.
---
Yeni Toplumsal Hareketler
Editör: Prof. Dr. Bilhan Kartal & Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2345
Eylül, 2011 Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder