Sivil Toplum Örgütleri
18. yüzyıla kadar sivil toplum - siyasi
toplum ayrımı yapılmamış; her iki kavram da aynı anlama gelecek şekilde
birlikte kullanılmıştır. Teorik temelleri 18. yüzyılda atılmış ve kavram temelde
liberal değerler çerçevesinde Locke, Rousseau, Burke, Fichte, Paine, Hegel ve
Marks gibi düşünürler tarafından geliştirilmiştir.
Sivil
Toplum Kavramı
Türkçede kullanılan sivil sözcüğü Latince
“civis” kökünden türetilmiştir, “yurttaş veya kenttaş” anlamını taşımaktadır.
Sivil toplum ise yine Fransızcadaki “societe civilie” sözcüğünden gelmektedir.
‘Sivil toplum’ sözcüğünün kökenine baktığımızda Latince civilis, civilius
kökeninden geldiğini görürüz.
Bir kuruluşun sivil toplum kuruluşu sayılabilmesi
için her şeyden önce devlet dışı bir kuruluş olması gerektiği genel kabul
görmektedir.
Sivil
Toplum Örgütlerinin Temel Özellikleri
• Kar amacı gütmemek,
• Siyasi ve ekonomik aktörlerden bağımsız
hareket etmek,
• Gönüllülük esasına dayanmak,
• Bürokratik olmayan esnek bir yapıya sahip
olmak,
• Karar ve uygulamalarda katılımcı yaklaşımı
benimsemek yani halkın katılımını ve güçlenmesini sağlamaya odaklanmak,
• Politika ve stratejileri ile mevcut
yönetim ve uygulamaları, amaçları doğrultusunda etkileyebilmek,
• Dürüstlük, tutarlılık, açıklık, saydamlık,
yardımseverlik, hoşgörü ve hizmet anlayışına sahip olmak gibi değerleri
benimsemek.
Sivil
Toplum Örgütlerinin Amaçları ve İşlevleri
• Bireyler arasında hoşgörü ve dayanışmayı
artırır,
• Bilinçlenmeyi sağlar,
• Ortak hareket etme duygusu kazandırır,
• Aynı düşünceleri paylaşanları bir araya
getirir,
• Ortak amaçların gerçekleştirilmesini sağlar.
• Belirlenen amaç ve hedef doğrultusunda
kamuoyu oluşturur.
Hegel sivil toplum ile siyasal toplum arasında
bir ayrım yapmış, analitik bir düzeyde devlet ve toplum arasındaki çizgileri belirtmiştir.
Bu bağlamda devletin düzenlediği alanları ve toplumsal ilişkileri siyasal
toplum kavramıyla ifade etmiş, geriye kalan özerk alanları ise sivil toplum
olarak adlandırmıştır.
Marx’ta sivil toplum, ekonomik ilişkilerin belirlediği
bir ilişkiler bütünü olarak ortaya çıkar.
Gramsci’ye göre sivil toplum Marx’ta olduğu
gibi ekonomik ilişkileri değil, ideolojik ve kültürel ilişkileri, düşünsel hayatı
içerir, dolayısıyla üst yapıyla ilişkilidir.
SİVİL
TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN GELİŞİM SÜRECİ
Uluslararası sivil toplum örgütlerinin gelişim
süreci 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanmaktadır. Bugünkü anlamda “sivil toplum kuruluşu” kavramı ilk defa
1945 yılında Birleşmiş Milletler teşkilatının kuruluşu sırasında
kullanılmıştır.
2005 yılında Davos’ta düzenlenen Dünya
Sosyal Forumu’na, 1000’den fazla uluslararası
sivil toplum örgütünün temsilcileri katılmıştır.
TÜRKİYE’DE
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ
Osmanlı Devleti 11 Haziran 1868 tarihinde
“Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti”ni kurdu. Bu köklü kuruluş,
İslâm ülkelerinde modern anlamdaki ilk sivil toplum örgütü olma özelliğini taşımaktadır.
Türkiye’de bugünkü eğitim ve sağlık
hizmetlerinden sorumlu mevcut devlet kuruluşlarının temeli Osmanlı döneminde
kurulan vakıflara uzanmaktadır. Halka
yönelik hizmetler, Selçuklu ve Osmanlı döneminde olduğu gibi, vakıf adı verilen
kuruluşlar tarafından sağlanmıştır. Resmi kayıtlara göre, 19. yüzyıl başlarında
15.000’den fazla vakıf olduğu bilinmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde milyonlarla
ifade edilebilecek sivil toplum örgütü faaliyet göstermektedir. Son yıllarda
1.200.000 derneğin faaliyet gösterdiği ABD’de ise ortalama her beş kişiye bir
dernek düşmektedir. Buna karşılık Türkiye’deki dernek sayısı 80 bin civarındadır
ve ortalama 900 kişiye bir dernek düşmektedir.
Türkiye’de sivil toplum örgütleri daha çok
kişilere bağlı olarak kurulmuş ve o kişilerin liderliğinde faaliyet
göstermektedir. Sivil toplum örgütlerinin çoğunda demokratik bir yönetim yapısı
ve anlayışı gelişmemiştir.
---
Yeni Toplumsal Hareketler
Editör: Prof. Dr. Bilhan Kartal & Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2345
Eylül, 2011 Eskişehir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder