5 Kasım 2015 Perşembe

Yeni Toplumsal Hareketler: Sivil Toplum Örgütleri

Sivil Toplum Örgütleri
18. yüzyıla kadar sivil toplum - siyasi toplum ayrımı yapılmamış; her iki kavram da aynı anlama gelecek şekilde birlikte kullanılmıştır. Teorik temelleri 18. yüzyılda atılmış ve kavram temelde liberal değerler çerçevesinde Locke, Rousseau, Burke, Fichte, Paine, Hegel ve Marks gibi düşünürler tarafından geliştirilmiştir.

Sivil Toplum Kavramı
Türkçede kullanılan sivil sözcüğü Latince “civis” kökünden türetilmiştir, “yurttaş veya kenttaş” anlamını taşımaktadır. Sivil toplum ise yine Fransızcadaki “societe civilie” sözcüğünden gelmektedir. ‘Sivil toplum’ sözcüğünün kökenine baktığımızda Latince civilis, civilius kökeninden geldiğini görürüz.
Bir kuruluşun sivil toplum kuruluşu sayılabilmesi için her şeyden önce devlet dışı bir kuruluş olması gerektiği genel kabul görmektedir.

Sivil Toplum Örgütlerinin Temel Özellikleri
• Kar amacı gütmemek,
• Siyasi ve ekonomik aktörlerden bağımsız hareket etmek,
• Gönüllülük esasına dayanmak,
• Bürokratik olmayan esnek bir yapıya sahip olmak,
• Karar ve uygulamalarda katılımcı yaklaşımı benimsemek yani halkın katılımını ve güçlenmesini sağlamaya odaklanmak,
• Politika ve stratejileri ile mevcut yönetim ve uygulamaları, amaçları doğrultusunda etkileyebilmek,
• Dürüstlük, tutarlılık, açıklık, saydamlık, yardımseverlik, hoşgörü ve hizmet anlayışına sahip olmak gibi değerleri benimsemek.

Sivil Toplum Örgütlerinin Amaçları ve İşlevleri
• Bireyler arasında hoşgörü ve dayanışmayı artırır,
• Bilinçlenmeyi sağlar,
• Ortak hareket etme duygusu kazandırır,
• Aynı düşünceleri paylaşanları bir araya getirir,
• Ortak amaçların gerçekleştirilmesini sağlar.
• Belirlenen amaç ve hedef doğrultusunda kamuoyu oluşturur.

Hegel sivil toplum ile siyasal toplum arasında bir ayrım yapmış, analitik bir düzeyde devlet ve toplum arasındaki çizgileri belirtmiştir. Bu bağlamda devletin düzenlediği alanları ve toplumsal ilişkileri siyasal toplum kavramıyla ifade etmiş, geriye kalan özerk alanları ise sivil toplum olarak adlandırmıştır.
Marx’ta sivil toplum, ekonomik ilişkilerin belirlediği bir ilişkiler bütünü olarak ortaya çıkar.
Gramsci’ye göre sivil toplum Marx’ta olduğu gibi ekonomik ilişkileri değil, ideolojik ve kültürel ilişkileri, düşünsel hayatı içerir, dolayısıyla üst yapıyla ilişkilidir.

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN GELİŞİM SÜRECİ
Uluslararası sivil toplum örgütlerinin gelişim süreci 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanmaktadır. Bugünkü anlamda “sivil toplum kuruluşu” kavramı ilk defa 1945 yılında Birleşmiş Milletler teşkilatının kuruluşu sırasında kullanılmıştır.
2005 yılında Davos’ta düzenlenen Dünya Sosyal Forumu’na, 1000’den fazla uluslararası sivil toplum örgütünün temsilcileri katılmıştır.

TÜRKİYE’DE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ
Osmanlı Devleti 11 Haziran 1868 tarihinde “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti”ni kurdu. Bu köklü kuruluş, İslâm ülkelerinde modern anlamdaki ilk sivil toplum örgütü olma özelliğini taşımaktadır.
Türkiye’de bugünkü eğitim ve sağlık hizmetlerinden sorumlu mevcut devlet kuruluşlarının temeli Osmanlı döneminde kurulan vakıflara uzanmaktadır. Halka yönelik hizmetler, Selçuklu ve Osmanlı döneminde olduğu gibi, vakıf adı verilen kuruluşlar tarafından sağlanmıştır. Resmi kayıtlara göre, 19. yüzyıl başlarında 15.000’den fazla vakıf olduğu bilinmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde milyonlarla ifade edilebilecek sivil toplum örgütü faaliyet göstermektedir. Son yıllarda 1.200.000 derneğin faaliyet gösterdiği ABD’de ise ortalama her beş kişiye bir dernek düşmektedir. Buna karşılık Türkiye’deki dernek sayısı 80 bin civarındadır ve ortalama 900 kişiye bir dernek düşmektedir.

Türkiye’de sivil toplum örgütleri daha çok kişilere bağlı olarak kurulmuş ve o kişilerin liderliğinde faaliyet göstermektedir. Sivil toplum örgütlerinin çoğunda demokratik bir yönetim yapısı ve anlayışı gelişmemiştir.
---
Yeni Toplumsal Hareketler
Editör: Prof. Dr. Bilhan Kartal & Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2345
Eylül, 2011 Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder