5 Kasım 2015 Perşembe

Yeni Toplumsal Hareketler: Toplumsal Değişme ve Küreselleşme

Toplumsal Değişme ve Küreselleşme
TOPLUMSAL DEĞŞİME SÜRECİNİN ÖZELLİKLERİ
Toplumsal değişme gerek kültürün, gerekse toplumsal kurumların zaman içerisinde dönüşmesi anlamına gelmektedir.
Toplumsal değişmenin temelde üç özelliği vardır:
1) Toplumsal değişme kaçınılmazdır
Toplumun gelişmesi kendiliğinden ortaya çıkmaz.
2) Toplumsal değişme genelde planlanmadan ortaya çıkar
Türkiye’de özellikle 50’li yıllardan itibaren başlayan köyden kente göç olgusu planlanmış bir dönüşüm değildir (en azından biz öyle sanıyoruz).
3) Toplumsal değişme tartışmalı bir süreçtir
Toplumun kalkınması için özel sektör mü egemen olmalıdır, yoksa kamu sektörü mü?
Toplumsal değişme, içinde yaşanılan toplumun teknoloji ve kültür düzeyi tarafından belirlenir.
Her değişme gelişme anlamına gelmemektedir.

TOPLUMSAL DEĞİŞME FİKRİNİN TARİHSEL ARKA PLANI
Özellikle Fransız Devrimi’nden sonra toplumsal yapıların değiştiği fikri, Batılı düşünürlerin kafasında yer etmeye başlamıştır. Bununla birlikte endüstri devrimi ve onun güdümünde yaşanan yenilikler (teknoloji, ideolojiler s.) toplumsal dönüşüme yol açan sebepler olarak öne çıkmıştır.

Toplumsal değişmeyi sosyokültürel farklılaşmalara, sınıf çatışmalarına ve demografik gelişmelere bağlayan çeşitli görüşler vardır.

TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARI
Evrimci Yaklaşımlar / Comte, Spencer ve Durkheim
Comte toplumda egemen olan düşünce biçimi o aşamadaki toplumsal yapıyı belirlediğini söyler.
Comte’un kuramında toplumsal statik, toplumun denge halini, toplumsal dinamik işe toplumsal dönüşümün yaşandığı dönemi işaret eder. Comte’a göre insan zihni teolojik ve metafizik aşamalardan geçerek pozitif aşamaya ulaşır. Her aşamada egemen olan düşünce şekli o aşamadaki toplumsal yapıyı belirler.

Spencer’e göre insan toplulukları kalıtımsal nedenlerle farklılaşır. Spencer toplumu evrim sırasında gittikçe karmaşıklaşan bir organizmaya benzetmiştir.



Durkheim’a göre iş bölümüyle birlikte toplum mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya geçer. Mekanik dayanışma içinde yaşayan insanlar aykırı davranışta olan kişileri cezalandırarak dayanışmanın bozulmasını engeller. Durkheim, toplumlar geliştikçe ceza hukukunun giderek azalacağını öne sürer. Organik ilişkilerin kurulduğu toplumlarda “geri verdirici” hukuk ortaya çıkar. Geri verdirici hukuk bireylerin başka bireylerle olan ilişkilerini düzenler. Organik dayanışma içindeki toplumlarda gelişebilen evrensel değerler bireyleri bir arada tutar.

Sosyal Eylemlilik Yaklaşımı / Weber
Weber toplumsal değişmenin nedenleri arasında önemli bir unsurun düşünceler olduğunu öne sürmüştür. Düşünce yeterince olgunlaştığında, karizmatik liderlerin elinde toplumsal dönüşüme neden olurlar (Calvin, Luther’in önderliğinde ve Protestanlığın ilerlemesi).
“Akılcılaşma” (rasyonalite) Weber’in modernite kavramsallaştırmasının anahtar kelimesidir. Sekülerleşmeyle birlikte karizmatik otorite biçimleri yerlerini akılcı, yasal ve bürokratik otorite biçimlerine bırakır.

Yapısal-Fonksiyonalist Yaklaşımlar / Persons
Yapısalcı - fonksiyonalist yaklaşım, sistem modeli çerçevesinde düşünülür. Herhangi bir sektörde meydana gelen dönüşüm, bütün sistemi etkiler. Toplumsal değişme makro (uluslararası sistem), orta düzey (siyasi yapılar) ve mikro (aile ve meslek grupları) olmak üzere üç düzeyde ele alınmaktadır.
Persons’a göre toplumsal değişmeleri belirleyen, yaşanılan toplumun kültürel yapısı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan kurumsal yapılardır.

Dahrendorf, toplumsal değişimin esas etmenin insanlar arasındaki eşitsizlik olduğunu söyler.

Diyalektik Yaklaşımlar / Marx
Marx, toplumsal değişmenin motoru olarak sınıf çatışmalarına dikkat çeker.

Aksiyonalist Yaklaşımlar
Bu modele göre toplumun en temel taşı sosyal olaydır. Touraine, toplumsal dönüşüm için toplumsal aktörlerin eylemlerinin, aksiyonlarının önemine vurgu yapar.

MODERNİTE VE MODERNLEŞME
Modernleşme endüstrileşme ve kapitalizm ile başlayan toplumsal değişme sürecine verilen isimdir. Giddens’a göre modernite Batı’da Endüstri Devrimi ile beraber değişen toplumsal kurumları ve davranış biçimlerini içerir. Modernite’nin bir boyutu endüstrileşme ise öbür boyutu kapitalizmdir.
Modernite ise Batı’da bu süreçte değişen kurumları ve davranış biçimlerini içerir.
Modern toplumun politik örgütlenme biçimi ulus devlettir. Modern toplumda zaman ve mekân ayrışması vardır
Marx’a göre özgür iş gücü modernitenin anahtar kavramıdır.
Walby’e göre kadınların çalışma hayatına dâhil olması modernleşmenin göstergelerinden biridir.
Simmel’e göre modernite bireyleşme olmadan gerçekleşemez.
Ritzer’a göre akılcılaşma süreci, modern yaşamın ihtiyaçlarına verdiği yanıtları dört temel unsura dayandırır: verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetim. Bu unsurların hepsi özünde kapitalist toplumda egemen olan üretim biçiminin gereksinimleri ile ilgilidir.
Demokrasi ve insan hakları kavramları modernitenin önemli ölçütleridir.

KÜRESELLEŞME
Küreselleşme, enformasyon devrimiyle birlikte etkisini arttıran bir süreçtir. Castells’a göre küreselleşme özellikle 1970’lerden bu yana enformasyon toplumunun ortaya çıkması ve gelişmesi ile bağlantılıdır.
Ulusaşırı kurumlar gelişmiş, sivil toplum hareketleri ortaya çıkmıştır. Zaman ve mekânın sıkışması ve tüketim kalıplarının giderek standartlaşması yersiz-yurtsuzlaşma kavramını ortaya çıkarmıştır. Küreselleşme, her şeyin karşıtıyla birlikte bir arada varolduğu dünya ölçeğinde bir kaos toplumunu işaret eder.

KÜRESELLEŞME KURAMLARI
Kapitalist Dünya Sistemi ve Bağımlılık Kuramları
1960’ların ortalarında Latin Amerika ülkelerinde ithal ikâmeci endüstrileşme sürecinin dinamizmini kaybetmesi modernleşme sürecinin sorgulanmasına yol açmıştır. Ön plana çıkan düşünürler “kapitalist dünya ekonomisi” kavramını kullanan Andre Gunder Frank ve Immanuel Wallerstein’dır. Frank “azgelişmişliğin gelişmişliği” kavramını ortaya atmıştır. Bu kuramın temel argümanı bütün ülkelerin aynı anda gelişemeyecekleridir. Merkez ve çevre arasındaki ilişki sömürü ilişkisidir. Merkez sömürdüğü için çevre ülkeler gelişememektedir.
Wallerstein, Frank’ın görüşlerini geliştirmiştir. Ona göre dünya ekonomik sisteminde üç konum vardır: merkez, yarıçevre ve çevre. Frank’tan farklı olarak bu konumların sabit olmadığını ve bazı ülkelerin sistem içinde yer değiştirmelerinin mümkün olduğunu öne sürmüştür.
Sassen, küresel ekonominin “dünya şehirleri” sayesinde hayat bulduğuna dikkatimizi çeker.
Dünya Kültürü Kuramı
Dünya kültürü yaklaşımı küreselleşme sürecinin düşünüldüğü ölçüde bir homojenlik yaratmadığını; buna karşılık “melezlenme” denebilecek oluşumlara yol açtığını öne sürmektedir. “Amsterdam’da Faslı kızların Tayland boksu yapması” bu duruma güzel bir örnektir.

EKONOMİK KÜRESELLEŞME
Sermayenin toplam sosyal döngüsü:
Birinci aşamada ticari sermaye uluslararasılaşmıştır.
1970’lerin ortasında dünya ticaretinin % 30’u çok uluslu şirketlerin ellerindedir.
İkinci aşamada erken endüstrileşen ülkelerde sermaye aşırı artmış; yeni kârlılık koşullarının aranması gündeme gelmiştir.
Üçüncü aşamada gelişen teknoloji ve ulaşım maliyetlerinin ucuzlaması üretim faaliyetinin uluslararasılaşmasına neden olmuştur.

Kapitalizmin küresel vizyonuna göre merkez ve çevre ülkeler arasındaki eşitsizliklerin yeniden üretilmesi söz konusudur.
Kültürel değerler küreselleşirken demokrasi ve insan hakları belli kavramlar yaygınlık kazanmaktadır. Kültürel küreselleşmenin bir diğer göstergesi tüketim toplumunun genişlemesidir. Neoliberal küreselleşme politikaları, mevcut yapının alternatifsizliğini vazetmektedir.

2001 yılının Ocak ayında on binden fazla insan, Brezilya’nın Porto Alegre kentinde Dünya Ekonomik Forumu’na alternatif Dünya Sosyal Forumu’nda toplanmıştır. Bir Fransız köylü liderinin başını çektiği bu forumda, insanın ve doğanın merkezde olduğu yeni bir dünyanın mümkün olduğu görüşü dile getirilmiştir.
---
Yeni Toplumsal Hareketler
Editör: Prof. Dr. Bilhan Kartal & Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2345
Eylül, 2011 Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder