Yeni Toplumsal Hareketler ve Kimlik
Küreselleşmenin bütün yoğunluğuyla yaşandığı
günümüzde, geleneksel nitelikteki siyasal ve toplumsal yapılar çözülürken
simgesel sınırlar, kültürel farklılıklar ve etnik çatışmalar daha çok önem
kazanmıştır. Kimlik olgusu, ideolojik çatışmaların yerini almıştır.
KİMLİK
KAVRAMI
Kimlik (identity) kavramının kökeni
süreklilik ve aynılık ifade eden Latince “idem” kökünden gelmektedir. Türkçede
ise kimlik hüviyetin karşılığı olarak kullanılmaktadır, kökeni “kim” soru
zamirine dayanmaktadır.
Kimlik, bir özellik ve bir nitelik ifade
eder. Kimlik olgusu 1940’larda
Erikson’un öncülüğünde sosyal bilimlerde kullanılmaya başlanmıştır.
Bireyin kim olduğuna ilişkin bir kavram kimlik,
devam eden bir süreç halindedir ve işlenmektedir bu nedenle tamamlanmış bir
süreci ifade etmez. Sürekli bir dönüşüme ve dahası parçalanmışlığa maruzdur (bu
ifadelerin üzerinde durmak gerekir, öylece okuyup geçmemeli).
Bireyler kimliklerini toplumsal yapılarla
etkileşim içinde sürekli olarak inşa ederler.
Hall’a göre kimliklerin varlığı temel olarak kurgusaldır.
Hobsbawm da bu bağlamda aidiyet gruplarını zihinsel topluluklar
olarak nitelendirmiştir.
Bireylerin sahip oldukları kimliklerin çok
katmanlı bir yapısı vardır. Birçok kimliğin aynı zamanda taşınması söz konusu
olabilmektedir.
Smith-Lovin bu bağlamda kimliği üç boyutta sınıflandırmıştır:
a. Toplumsal yapıdaki konumlarla bağlantılı
rol kimlikleri
b. Grup ve örgütlere üyelikle bağlantılı
toplumsal kimlikler
c Bazı kişisel özelliklerle ve bazı
niteliklerle özdeşleşmenin sonucu olarak kategori üyeliklerinden kaynaklanan
kimlikler.
Kimlik tartışmaları temelde iki geleneğe
ayrılabilir:
a. Psikodinamik yaklaşımlar (kimliğin değişkenliğine
vurgu yapar) ve
b. Sosyolojik yaklaşımlar (Herbert Mead’ın
tartıştığı pragmatik benlik kuramına dayandırılır.
Kimlik iki boyutta ele alınabilir: Öznel kimlik: Bireyin kendine ilişkin algısına dayalı
tanımladığı kimlik. Nesnel kimlik: Bireyin kendine
ilişkin algısından bağımsız, biyolojik ve sosyolojik olarak sahip olduğu
kimlik.
Sembolik etkileşimci çerçeve bireylerin, yaşamlarındaki
tercihleri algılayabilen aktörler olduklarını varsayar.
Deaux’e göre sosyal kimlikler gönüllü-gönülsüz ve
istenir-istenmez biçiminde sınıflandırılabilir.
a. Gönüllü-istenir kimlikler: Katolik,
kulüp üyeliği, demokrat-cumhuriyetçi, feminist, arkadaş, eş, anne-baba, öğrenci.
b. Gönüllü-istenmez: Alkolik, bağımlı, eşcinsel,
sigara kullanan.
c. Gönülsüz-istenir: Afro-Amerikan, kız-erkek
evlat, Hispanik, Yahudi, erkek, kadın.
YENİ
TOPLUMSAL HAREKETLER VE KİMLİK
Ralph Turner, kişisel kimlik ile kişisel
dönüşümü toplumsal hareketler alanının giderek önemi artan konuları olarak
belirtirken Klapp, kolektif kimlik arayışını modern toplumun fakirleştirdiği
etkileşime bir karşılık olarak değerlendirmiştir.
Inglehart, toplumsal değişme ile kimlik
arayan davranışlar arasındaki ilişkinin postmodernizmin dört özelliğinden
kaynaklandığını öne sürer:
• Maddi zenginlik,
• Aşırı bilgi yüklemesi,
• Alternatif kültürel çeşitliliğin birey
üzerinde yarattığı karmaşa,
• Sistemin bireyin kendini tanımlaması için
kurumsal temelli ve kültürel normatif alternatifleri sağlama konusunda
yetersizliği.
D’Emilio bireyin özel yaşam alanına olanak tanıyan
kentleşme ve endüstrileşmenin yeni toplumsal hareketlerdeki yeni kimliklerin
oluşumunda etkili olduğunu varsayar (bu doğrudur, şehir hayatı geleneksel ve
doğal kimlik tanımları arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya meyyal bir yaşam
formuna sahiptir).
Yeni toplumsal hareketler yaklaşımına göre
hareketlerin temelini kimlik arayışı oluşturur.
Bireyin kendini tanımlama süreci kolektif örgütlenmelerden
ayrışmış, kolektif kimliği reddederek değil ama bu kimliği araçsallaştırarak
gelişme sürecine girmiştir.
Kimlik olgusu bütün popülerliğine karşın
hâlâ karmaşık bir kavramdır. Bunun nedeni kavramın aşırı genişletilmesidir
(hâlbuki kimlik sürekli değişen, dönüşen ve dönüştürüle bir şey olmamalı, ne
var ki sistem, insanların kendilerini net, kesin ve keskin şekilde
tanımlamalarından imtina etmektedir).
Günümüzde ortak kimlik, bireyleri bir arada
tutan unsurların başında gelmektedir. Kimlik bireyin kendini ifade edebildiği
en önemli araçtır.
Şehrin labirentlerinde (caddeler ve
sokaklar labirenttir) kaybolan, kendine ve doğasına yabancılaşan insan, içinde
hissettiği boşluğu giderebilmek için derdine derman olmayacak guruplar,
kavramlarla özdeşleşme ihtiyacından kendini alamaz, bu onun için afyon/ağrı
kesicidir).
KİMLİĞE
DAYALI TOPLUMSAL HAREKETLER
Batı toplumlarında yoğun olarak gözlenen
feminist, çevreci ve barış hareketleri gibi yeni toplumsal hareketlere yönelik
son dönem araştırmalarında kolektif kimlik arayışı önemli bir yer tutmaktadır.
Eski hareketlerden farklı olarak düşünce ve
değerler açısından çoğulcu bir niteliğe sahip olan yeni toplumsal hareketlerde,
yeni kimlikler ya da kimliklerin daha önce zayıf ve geri planda kalan boyutları
öne çıkmaktadır.
TOPLUMSAL
HAREKET BAĞLAMINDA KİMLİK
Toplumsal hareketlerde kimliğin, harekete
yönelik etkisi ve kimlik ile hareket arasındaki ilişki açısından üç boyutlu bir
yapıya sahip olduğu söylenebilir. Bu boyutlar; güçlendirme için kimlik,
strateji olarak kimlik ve hedef olarak kimliktir
• Kimlik yakınsaması-çakışması: Anlaşmaya
varmış bireylere ve hareketin bileşimine atıf yapan bir kavramdır.
• Kimlik inşası: Bireylerin kendi
kimliklerin, dâhil oldukları hareketin normlarına uyarlamalarını ifade eder.
Kimlik bireylerin bir toplumsal harekete ve
hareketin etkinliklerine katılmasıyla farklı biçimler alabilir.
Jasper’in tanımladığı kimlik tipolojileri:
1. Kişisel kimlik, yaş gibi nitelikler ve
koşucu, atık değerlendirici gibi eylemler ile İtalyan-Amerikalı gibi
özellikleri ifade eden ortaklıklarla özdeşleşmedir.
2. Kolektif kimlik, sınıf, din, cinsel
tercih gibi bir grubun sınırlarına, ilgilerine ve özgünlüklerine ilişkin bir
ortak algıdır.
3. Hareket kimliği, feminist ya da çevreci
olmak gibi değişim arayan bir gücün parçası olmayı ifade eder.
Toplumsal hareket bağlamında bireyler şu
şekilde kategorize edilir:
1. Harekete etkin biçimde destek verenler.
2. Harekete sempati duyanlar.
3. Tarafsızlar.
4. Karşıt olanlar.
Sembolik bütünleşme / hareketin içinde yer alanlarda oluşan “biz” duygusudur.
Bu aidiyet duygusu, “diğerleri ve onlar” gibi
farklılaştırmaya dayanır
Kolektif kimlik, bir toplumsal hareketteki üyeliğe, sınırlara ve eylemlere
ilişkin paylaşılan inanışları ifade eder. Yeni
toplumsal hareketler perspektifi kolektif kimlik arayışını en temel kolektif
davranış biçimi olarak görür.
Kimliğin iki merkezi boyutu olan bireysel
ve kolektif kimlik kamusal kimlik tarafından şekillendirilir.
• Bireysel kimlik: Cinsiyet ve soya ilişkin
bağlardan bağımsız olarak bir kişinin kim olduğunu ve toplumsal süreçlerde neye
dönüştüğünü ifade eder.
• Kolektif kimlik: Üyelik, sınırlar ve grup
içinde yapılan etkinliklere ilişkin kabul görmüş tanımlamalara gönderme yapar.
• Kamusal kimlik: Dış kamunun toplumsal harekette
yer alan aktörlerin kendileri hakkında düşünmelerine yol açan etkilerini
kapsar.
KİMLİK
İLE TOPLUMSAL HAREKETLERİN ETKİLEŞİMİ
Birey, kimliğini ancak başkalarının kendi
tavır ve davranışlarına verdiği tepkiyi deneyimleyebildiğinde oluşturur. Bu
nedenle “öteki” ile diyaloğa girmeden kimlik oluşturmak olanaksızdır ya da çok
zordur.
Kolektif kimlikler, bireyler tarafından
harekete eklemlenen ortak noktalar, etkileşim ve ortak deneyimler sonucunda
biçimlendirilir.
Toplumsal cinsiyet/cinsel kimlik hareketleri
açısından kolektif şikâyetler grup bağlamında bir kimlik arayışını gündeme
getirir. Feminist ve eşcinsel haklara ilişkin hareketlerin kimlik odaklı işlevleri
söz konusudur.
---
Yeni Toplumsal Hareketler
Editör: Prof. Dr. Bilhan Kartal & Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2345
Eylül, 2011 Eskişehir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder