1 Haziran 2024 Cumartesi

Çin Kültüründe Zaman ve Mekan - Notlar

Chun chieh Huang, Erik Zürcher - Çin Kültüründe Zaman ve Mekan - Notlar

Time and Space in Chinese Culture, E.J. Brill, Leiden, 1995

 


Kitap Çin kültüründe zaman ve uzay algısının hem felsefi hem de pratik boyutlarını kapsamlı bir şekilde inceliyor.

Batı’nın soyut ve kuramsal yaklaşımının aksine, Çin düşüncesinin bu kavramları somut deneyimler, tarihsel anlatılar ve bedensel bağlamlar üzerinden nasıl anlamlandırdığını ortaya koymaktadır. Yazarlar, Konfüçyüsçülükten Taoizm'e kadar geniş bir yelpazede, metaforların ve ritüellerin toplumsal düzeni ve bireysel kaderi şekillendirmedeki rolünü ele almaktadır.

Genel olarak kitaptaki makaleler Çin medeniyetinin varoluşu doğrusal bir ilerlemeden ziyade, mekânsal ve zamansal bir denge arayışı olarak gördüğünü vurgulamaktadır.

 

Kültürel Kavramlar Çin'de Uzay ve Zaman

Chun-chieh Huang, Erik Zürcher

Bu makale zaman ve mekanın sadece dış dünyayı düzenleyen zihinsel formlar (Kantçı anlamda) olmadığını, aksine "çeşitli kültürel düşünme ve davranış tarzlarımız tarafından... somut ve çeşitli şekillerde şekillendirildiğini" savunuyor.

Çin kültüründe bu kavramlar, Batı'nın soyut anlayışının aksine son derece somut ve bağlamsaldır.

 

Çin Düşüncesinde Uzay-Zaman İç içe Geçmesi

Kuang-ming Wu

Wu'ya göre Çin düşüncesi soyut teoriler yerine somut deneyimlere dayanır. Makalesinde Çin düşüncesinin "metaforik" ve "tarihsel" yapısını ele alır.

 

Yaşamak tarihsel bir süreçtir ve Çin tarih bilincinin dehası bu gerçeğin farkında olmasıdır.

Yaşamak tarihseldir. Bu gerçeğin farkına varmak Çin'in tarih bilincinin dehasıdır.

 

Gelecek, beklenmeyen bir beklenti ile beklenen bir beklenmedikliğin birliğidir. Metafor ise yeniyi ortaya çıkarma ve onu yeni olana asimile etme mantığıdır.

Böyle metaforik bir yenilenme, hayatın ta kendisi olan "büyüme"dir. Büyümeyi kolaylaştıran metafor yaşamı kolaylaştırır.

 

Dünya, özneler ve nesneler arasındaki bir ilişkiler ağıdır. Bu ilişkiler "bedensel benliğin başka yerlerde yaşama" yeteneği (hafıza ve hayal gücü) sayesinde genişler.

 

Dünya, özneler ve nesneler arasındaki bir ilişkiler ağıdır. Bu ilişkiler bedensel benliğin başka yerlerde yaşama yeteneği (hafıza ve hayal gücü) sayesinde genişler.

 

Çin'de ve Batı'da Bazı Zaman ve Tarih Kavramları

Christoph Harbsmeier

Geleneksel Çin düşüncesinde tarih doğrusal mı yoksa döngüsel mi… Ya da şöyle soralım; Budist öncesi Çinlilerin bir "tarih" kavramı gerçekten var mıydı?

 

Yazar, Marcel Granet gibi düşünürlerin "Çinliler soyut zaman kavramına sahip değildi" iddiasına karşı çıkar. Ssu-ma Ch'ien'in kronolojik tablolarının (nien-piao), soyut bir evrensel zaman şeması olmadan yazılamayacağını savunur.

 

Çin kaynaklarında dünyanın başlangıcına dair şakacı veya ciddi atıflar olsa da, Batı’daki gibi baskın bir yaratılış miti (özellikle Budist öncesi dönemde) yoktur.

Chuang-tzu'da rastlanan "insan şeklindeki yaratıcı" figürü kültürel bir ana akım oluşturmadı.

 

Antik Çin’de zamanın tanrılaştırılmadı, ancak Mohist mantıkçılar "süre" (chiu) ve "zamandaki nokta" (shih) arasında teknik ayrımlar yaptı.

Mohist kanonlarda süre, farklı zamanları (anları) dolduran şey olarak tanımlanır.

 

Ünlü tarihçi Ssu-ma Ch'ien zamanın geçişi ile insanın karşılaştığı "uygun anlar" (kairoi) arasında ayrım yaptı.

Ssu-ma Ch'ien'in farklı eyaletlerdeki olayları aynı zaman çizelgesinde birleştirmesi / evrensel bir zaman algısını gösterir.

 

Batı edebiyatında (Cicero ve Virgil örneklerinde) konuşmanın akışını taklit eden "cümle ortasında susma" sanatı varken, Budist öncesi Çin metinlerinde bu yoktur.

Çinli yazarlar konuşmayı taklit etmek yerine, düşünceyi en saf ve yoğun haliyle (özet olarak) sunmayı amaçladılar.

 

"Zaman uçup gidiyor" veya "Zaman bir ok gibidir" gibi deyimler, zamanın nesnel bir akış olarak algılandığını gösterir. Ancak antik Çin'de zamanın kendisinden ziyade, zamanın sunduğu "fırsatlar" (shih) üzerinde durulur.

 

Antik Çin'deki hayat anlayışı "canlı olma" gerçeğine dayanır.

Çin düşüncesinde hayat, insanın "oluşturduğu" bir ürün değil, beslenen biyolojik bir fonksiyondur.

Budist öncesi Çin'de yaşam, insan eyleminin bir ürünü olarak görülmüyordu...

Ssu-ma Ch'ien gibi tarihçiler "filozofların hayatlarını" değil, onların "hesaplarını/kayıtlarını" (lieh-chuan) yazdılar.

 

"Tarih" (li-shih) / Geleneksel Çin'de shih kelimesi "tarihin kendisi" değil, "arşivci" veya "kayıt" anlamına geliyordu.

 

Tarihsel gerçeklik (shih-shih) / bu ifade / Japonya'dan Çin'e aktarıldı. (Oraya da Batılılar tarafından getirildi)

Tarihin dinamik bir "süreç" veya "gelişim" olarak görülmesi Çin düşüncesi için yeni bir olgudur.

Geleneksel Çin tarihçiliği, gelişmelere veya evrime değil; eylemlere, etkileşimlere ve somut olaylara odaklanır. "Gelişme" (fa-chan) kavramı ancak 20. yüzyılın başında edebiyata ve düşünceye girmiştir.

Çin'in tarih anlayışı her halükarda süreçler ve gelişmelerden değil, olaylardan, eylemlerden ve etkileşimlerden oluşuyordu.

 

Yunanca historia (araştırma) kavramı ile Çince k'ao-hsin (gerçeği araştırmak) kavramları arasında paralellikler yok değil fakat tarihin kolektif insan eyleminin sonucu olduğu düşüncesi Marksizmle birlikte Çin’e ulaşabildi.

Batı'da tarih "hayat öğretmeni" olarak görülürken, Çin'de öncelikle "hükümet etmeye yardımcı bir araç" (Tzu-chih t'ung-chien) olarak konumlandırılmıştır.

 

Klasik Konfucyanizmde Tarihsel Düşünce-Üç Hanedanlıktan Tarihsel Tartışma

Chun-chieh Huang

Konfüçyüsçü tartışmalar her zaman tarihe gömülüdür.

Çinli düşünürler için bir iddiayı kanıtlamanın en güçlü yolu, onu soyut teorilere değil, yaşanmış ve "gerçeklere dayalı" tarihsel olaylara dayandırmaktır.

 

Çin halkı için tarih, davranışları şekillendiren canlı bir kalıptır. Bu yöntem pasif bir izleme değil, geçmişteki sembollerle kurulan empatik bir katılımdır.

Çin'in tarihsel argümanına ikna edicilik katan şey, bu anlamda 'gerçeklere dayalı' olmasıdır.

 

Çin düşüncesi, geçmişe gidip dersler almak ve bu derslerle bugüne dönmek şeklinde dinamik bir "mekik" hareketi yapar. Bu, sadece geçmişi bilmek değil, geçmişle bugün arasında kurulan özneler arası bir karşılıklılıktır.

 

Tarih, kişinin kendisini incelediği bir ayna (chien) gibidir. Geçmiş şimdiye gerçekçilik verirken, şimdiki zaman geçmişe anlam kazandırır.

 

Çin Tarihsel Düşüncesinin Mantığı: Hsing ve Pi

Hsing (Uyandırma): Geçmişteki olaylardan etkilenerek bir farkındalık yaşamak, dikkatin geçmişteki bir modelle uyanmasıdır.

Pi (Benzetme/Metafor): Bilinen uzak bir tarihsel durumu, belirsiz olan şimdiki zamana uyarlamak; bilinmeyeni bilinen üzerinden anlamaktır.

 

Klasik Konfüçyüsçülerin tarihsel tartışmalarında kullandıkları dört ana faktör

Altın Geçmiş (Üç Hanedan): Her şeyin mükemmel olduğu Hsia, Shang ve Chou hanedanları. Bunlar "karşı-olgusal" gerçeklerdir; yani olmuş olandan ziyade olması gerekeni temsil eden idealize edilmiş geçmişlerdir.

 

Tarihsel Tao (Yol ve Norm): Tarihin akışındaki ahlaki bütünlük ve zorunluluktur.

 

İnsan Katılımı (Homojenlik): Tarihin, insanın yaşaması ve eylemleriyle üretilen bir süreç olduğu inancıdır. İnsanı yücelten Tao değil, Tao'yu yücelten insandır.

 

Bilge Krallar: Tarihsel Tao'yu kendi şahıslarında somutlaştıran ve ifşa eden devrimci figürlerdir.

 

Tarihsel derslerin gücü, onların kaba gerçekler olmasından değil, bilge şahsiyetler tarafından yorumlanmış "ideal gerçekler" olmasından gelir. Şimdiki nesil, bu zengin kaynakları yorumlayarak kendi tarihini yaratır.

 

Değişim Kitabı'nda Zaman ve Konum

Li-chen Lin

Değişim Kitabı (I Ching), soyut uzay yerine "konum" (statü/rütbe) kavramını kullanır. Zaman, "üretim ve yeniden üretim ilkesine" dayanan kesintisiz bir döngüdür.

 

Zaman, takvimsel bir ölçüden ziyade "fırsat", "uygun an" veya "zamana uygun tepki" gibi insan ilişkileri içindeki bağlamıyla anlam kazanır.

Soyut bir uzay yerine, bir kişinin veya nesnenin içinde bulunduğu "yer", "durum" veya "mevki" kavramları ön plandadır.

 

Değişim (Büyüme ve Azalma): Mevsimlerin ve gece-gündüzün akışındaki gibi sürekli bir üretim, yeniden üretim ve dönüşüm süreci.

Bu sistem doğrusal bir ilerleme değil, "sonların yeni başlangıçları doğurduğu" bir tekerlek gibidir.

 

Bir heksagramdaki altı çizgi, bir durumun başlangıcından (ayak parmakları) tamamlanmasına (baş/çene kemiği) kadar geçen aşamaları gösterir.

Konumlar sadece yer belirtmez; "asillik", "alçaklık", "hayırlı" veya "uğursuz" gibi ahlaki ve sosyal değer yargıları taşır. Beşinci çizgi genellikle "kraliyet" veya "seçkin" konumu temsil ederek en yüksek değeri alır.

Düşüncenin odağı, insanın bu zamansal ve mekansal dinamikler karşısında nasıl davranması gerektiğidir.

Ne çok aceleci ne de çok yavaş olmak; "tam zamanında" hareket etmek. Bu, pasif bir uyum sağlama sürecidir (yeni koşullar yaratmak yerine mevcut duruma en doğru tepkiyi vermek).

 

Heksagram Nefesi (Kua Ch'i)

Yıllık döngüdeki "nefes" (enerji) değişimlerini göstermek için dört ana yönü (Doğu, Batı, Güney, Kuzey) dört mevsimle eşleştirmiştir.

Zamanı, takvimsel bir döngü olarak görür. Yılı 365,25 güne bölerek heksagramları bu günlerle ilişkilendirmiş, böylece zaman ve konumu tamamen takvimsel bir sistemde bütünleştirmiştir.

Zamanı, evrensel bir düzenin (Yin ve Yang dengesinin) matematiksel ve takvimsel bir tezahürü olarak anlamıştır.

 

Wang Pi, karmaşık sayısal hesaplamaları reddederek "Ahlak İlkeleri" okulunu yeniden canlandırmıştır.

Wang Pi'ye göre "zaman" konumdan daha önemlidir. Bir çizginin (konumun) anlamı, içinde bulunduğu "heksagram zamanı" (o anki genel durum) tarafından belirlenir.

Taocu fikirleri kullanarak, olayların biçimsizlikten (hiçlikten) doğup tekrar oraya döndüğünü savunur. Bu yüzden heksagramın başlangıç ve bitiş çizgilerini "sabit bir konumu olmayan" geçiş evreleri olarak görür.

Kehanet sayıları yerine, durumun ahlaki ve mantıksal gelişimine odaklanır. Kişi, doğru zamanı bilirse acele etmeden doğru eylemi gerçekleştirebilir.

 

Sung Hanedanlığı'nın büyük sentezleyicisi Chu Hsi, zamanı kesintisiz bir "üretim ve yeniden üretim" süreci olarak görür.

Üretim İlkesi: Zaman, Wang Pi'nin dediği gibi "hiçliğe dönen" bir süreç değil, sürekli yaşam veren ve yenilenen bir döngüdür.

Doğru Zaman ve Doğru Eylem (Chung): Chu Hsi için en kritik kavram "hedefi vurmak" veya "tam isabet" (Chung) sağlamaktır.

Örnek: Açken yemek yemek "doğru" (cheng) bir eylemdir; ancak aşırı yemek "tam isabet" (chung) değildir.

Ahlaki Esneklik: Sadece kurallara uymak (doğruluk) yetmez; içinde bulunulan somut durumun gerektirdiği en uygun ölçüyü (zamanındalığı) bulmak gerekir.

Zamanı anlamak, kozmosun işleyişindeki "ahlaki ilkeyi" kavramak ve ona göre en dengeli tepkiyi vermektir.

 

Chu Hsi için bir eylemin sadece "doğru" olması yetmez; o eylemin o anki duruma tam olarak "isabet" etmesi gerekir.

Chu Hsi, "İsabetli olmak doğru olmaktan daha önemlidir; çünkü her doğru olan şey o an için en uygun (isabetli) olan olmayabilir," der. Bu, katı ahlaki kuralların, zamanın ve durumun gerekliliklerine göre esnetilmesini (hikmetle uygulanmasını) gerektirir.

 

Çin düşüncesinin Batı'nın soyut zaman ve mekan kavramlarından farkı

Öznellik ve İnsan Odaklılık: Zaman ve konum, fiziksel evreni ölçmek için değil, insan ilişkilerini ve ahlaki gelişimi düzenlemek için kullanılır.

Pratiklik: Zaman "uygun an/fırsat" (shih), konum ise "statü/mevki" (wei) demektir. Amaç, evreni anlamaktan ziyade "konumu nasıl koruyacağını" ve "zamana nasıl doğru tepki vereceğini" öğrenmektir.

Gök ve İnsan Birliği: İncelenen üç usta da (Meng Hsi, Wang Pi, Chu Hsi) doğa döngüleri ile insan ilişkilerini birbirinden ayırmaz; insan, evrenin ritmine ahlaki bir uyum sağladığı ölçüde başarılıdır.

Matematiksel Değil, Hümanist: Bu fikirler ne astronomiyi ne de geometriyi geliştirmiştir; bunun yerine derin bir yaşam felsefesi ve siyasi etik sistemi yaratmıştır.

 

Lao-tzu Chung-ching'in İç Dünyası

Kristofer Schipper

Taocu gelenekte sıradan tarih ve coğrafyanın önemsiz olduğunu, asıl olanın "efsanevi zaman ve mekan" olduğunu vurgular. Beden, bir mikrokozmos olarak tüm evreni içinde barındırır.

 

17. Yüzyıl Çinlilerin Hıristiyan Yaratılışçılığına Tepkisi

Erik Zurcher

Cizvitlerin "yoktan yaratılış" fikri ile Çin'in "kozmosun zamansız evrimi" fikrinin çatışmasını inceler.

 

Zamanı ve Uzayı Ölçmek için Batı Cihazları: Geç Ming'de Saatler ve Öklid Geometrisi ve Ch'ing Çin

Catherine Jami

Batı'dan getirilen ölçüm cihazlarının Çin'de nasıl algılandığını ele alır. Saatler genellikle "ustaca oyuncaklar" olarak görülürken, geometri sivil ve askeri mühendislik için temel bir araç olarak kabul edilmiştir.

 

Çin geleneğinde zaman ve uzayın kontrolü, siyasi meşruiyetin temelidir.

Takvim yapımı ve toprak ölçümü, antik çağlardan beri (İmparator Yao ve Büyük Yu mitleri) yöneticilerin kutsal görevi olmuştur.

Zamanın ve göksel mekanın ölçümü birbirinden ayrılamazdı; bu kurum hem astrolojiden hem de toplumsal düzeni sağlayan takvimden sorumluydu.

 

Cizvit misyonerleri (Matteo Ricci gibi), Çin'in geleneksel su ve ateş saatlerini "hatalı" bularak Avrupa mekanik saatlerini bir "üstünlük" kanıtı olarak sunmuşlardır.

 

Geleneksel yöntemler sadece "nakışı" (sonucu) gösterirken, Öklid geometrisi "iğnenin nasıl yapılacağını" ve "madenin nasıl işleneceğini" (temel prensipleri) öğretir.

Hsu'ya göre geometri, sadece bir ölçüm aracı değil; mühendislik, müzik ve astronomi gibi tüm teknik alanların temelini oluşturan kavramsal bir "maden"dir.

 

Hsu, Batı'nın hazır matematiksel araçlarını kullanmaktansa, bu araçların arkasındaki mantığı (aksiyomatik tümdengelim) anlamanın ve "kendi başına yapabilmenin" önemini vurgular.

Hsu, bu yeni bilgiyi Çin'in antik (Han öncesi) bilgilerinin bir devamı veya yeniden keşfi olarak sunarak, yabancı bir bilgiyi yerelleştirme stratejisi gütmüştür.

 

Avrupa'da dairenin "ilahi mükemmelliği", astronominin temel bir kabulüydü. Ancak bu kavram Çin'de farklı tepkilerle karşılaştı:

Adam Schall, Çin'in geleneksel 100 birimlik gün sistemini 96'ya, 365.24 derecelik daire sistemini 360'a bölmeye çalıştığında büyük dirençle karşılaştı.

Çinli bilim adamları için 10.000 sayısı ve 100 birimlik bölümler ağır bir sembolik anlam taşıyordu. Bu durum, zaman ve uzay ölçümünün sadece teknik bir konu değil, kültürel bir kozmoloji meselesi olduğunu kanıtlar.

18. yüzyıla gelindiğinde Cizvitler imparatorun özel saat ustaları ve otomat yapımcıları haline geldiler.

Cizvitler, saat yapımındaki derin teknik bilgiyi (zanaat sırlarını) uzun süre kendilerine saklamış, Çinli işçileri sadece uygulama aşamasında kullanmışlardır. Ancak 19. yüzyıla gelindiğinde Çinli saat ustaları bu beceriyi edinmişlerdir.

Leibniz’in umduğunun aksine, Çinliler saatlere ve geometriye hayran kalmış olsalar da, bu hayranlık onları Hristiyanlığa götürmedi.

Çinliler bu araçları kendi iç referans sistemlerine göre yeniden yorumladılar.

 

Erken Ch'ing'de Zaman ve Mekan Kavramları: Ku Yen-wu, Hsu Hsia-k'o, Ku Tsu-yii'nin Yazarları ve Chang Hsiieh-ch'eng

Eduard B. Vermeer

Tarih, coğrafyasının rehberidir! Coğrafya, tarihinin haritası ve kaydıdır!

 

Çin Anlatı Resminde Zaman ve Mekan, Han ve Altı Hanedanlığın Hikayeleri

Pao-chen Chen

Han sanatçıları hikayeleri anlatmak için üç temel kompozisyon türü kullanmıştır. Bu dönemde figürler genellikle boş bir arka planda, derinlik algısı olmaksızın gösterilir.

Eşzamanlı Kompozisyon (T'ung-shih kou-t'u): Hikayenin farklı zamanlarda gerçekleşen doruk noktaları tek bir sahnede birleştirilir. Karakterler sadece bir kez görünür.

Tek Sahneli Kompozisyon (Tan-shih kou-t'u): Hikayenin en kritik anı, karakterlerin hareketleri dondurularak verilir.

Sürekli Kompozisyon (Lien-hsu shih kou-t'u): Aynı karakterlerin farklı sahnelerde tekrar tekrar görünmesiyle zaman akışı sağlanır.

 

MS 3. yüzyıldan itibaren Budizm'in Çin'e girişi, anlatı sanatında devrim yaratmıştır. Tun-huang mağaralarındaki duvar resimleri, zaman ve mekanın nasıl daha spesifik tanımlandığını gösterir.

 

Zaman ve Mekan Algısındaki Değişim

Ortak bir arka planın kullanımı.

Kıvrımlı (zig-zag) veya yatay (lateral) kronolojik dizilimler.

Figürlerin mekan içindeki yerleşiminin daha derinlikli hale gelmesi.

 

Han dönemindeki basit anlatımların aksine, Altı Hanedanlık döneminde hikayeler daha karmaşık kompozisyonlarla sunulmuştur

 

Yazar, Çin resminde manzaranın bir arka plandan öteye geçişini Neo-Taoculuk ve Doğa Şiiri ile ilişkilendirir:

Felsefi Temel: Konfüçyüsçülüğün sarsılmasıyla entelektüeller, doğayı "Yol"un (Tao) bir yansıması olarak gören Taocu "Doğallık" (Ziran) felsefesine yönelmişlerdir.

Edebi Etki: Hsieh Ling-yun gibi şairlerin doğayı kutsayan şiirleri, ressamların dağı ve suyu insanın karakterini ve içsel huzurunu yansıtan metaforlar olarak kullanmasına yol açmıştır.

Beş Yüz Soyguncunun Avadana'sı (Mağara 285): Bu eserde manzara öğeleri sadece dekor değildir; tepeciklerin dalgalı veya düz hatları, soyguncuların acıdan iç huzura (arhatlığa) geçişini görselleştirmek için kullanılmıştır.

 

Uzay Hücresi Sistemi: Anlatıyı bölümlere ayırmak ve sahneler arasında geçiş sağlamak için kullanılan bu teknik, zamanla daha sofistike hale gelmiştir.

 

Budizm'in Çinlileşmesi ve "Senkretik" Tarz: Hint kökenli Budist hikayeleri, Çin'in yerel Konfüçyüsçü değerlerine (özellikle Hsiao - evlada saygı ve sadakat) uyum sağlayacak şekilde yeniden yorumlanmıştır.

Budist tanrılar (Bodhisattvalar), Taocu ölümsüzlerle aynı sahnelerde resmedilmeye başlanmıştır. Karakterler zamanla Hint kıyafetlerini bırakıp Çinli soyluların kıyafetlerini giymiş, olaylar ise Çin mimarisi içinde geçmeye başlamıştır.

 

Zamanın Ötesinde: Perspektif Oluşturma Cihazları, Yang Ling-yeh'in Şiirleri

Lloyd Haft

Makale modern Çinli şair Yang Ling-yeh’in (1923-1994) şiirsel dünyasını, özellikle zaman perspektifleri ve bireysel kimliğin inşası üzerinden derinlemesine analiz ediyor.

 

Cathay Döngüsü: Zaman Kavramları: Han Çin'de ve Sorunları

Michael Loewe

İmparatorluğun düzeni için zamanın doğru bölünmesi hayati önem taşıyordu.

Takvim, sadece bir zaman çizelgesi değil, hükümetin kararlarının evrenin ritmiyle (Wu Hsing - Beş Aşama) uyumlu olmasını sağlayan kozmik bir araçtı.

Tun-huang ve Chü-yen'de bulunan askeri ve idari belgeler, nöbet saatlerinin, posta teslimatlarının ve günlük rutinlerin titizlikle kaydedildiğini gösterir.

Zamanı ölçmek için dairesel diskler (gnomon/güneş saati) ve dikey ızgaralı su saatleri (clepsydra) kullanılmıştır. Bu iki alet sırasıyla "dairesel" ve "doğrusal" zaman algılarını yansıtıyordu.

 

Aile ve hanedan kayıtlarında zaman, nesiller arası ilişkiler üzerinden tanımlanıyordu.

Chao-mu Sistemi: Tapınakların ve mezarların yerleşimi, nesiller arasındaki hiyerarşiyi ve sürekliliği koruyacak şekilde mekansallaştırılmış bir zaman anlayışına dayanıyordu.

Meşruiyet: Bir imparatorun tahta geçişi, kendinden önceki nesillerle olan doğrudan ve meşru bağına (Cheng T'ung) göre değerlendiriliyordu.

Chou (Döngü). Her şeyin başlangıç noktasına dönmesi.

 

"Büyük Barış" (T'ai-p'ing)

Bazı yazarlar için bu, geçmişte (örneğin Chou Dükü döneminde) ulaşılan ve sonradan kaybedilen altın bir çağdır (Gerileme görüşü).

 

Ölümsüzlük iksirleri ve efsanevi anlatılar (Lieh-tzu gibi), zamanın fiziksel sınırlamalarından ve ölümden kaçma arzusunu yansıtır.

İlk Çin İmparatoru'nun (Ch'in Shih Huang), hanedanının "on bin nesil boyunca" sonu gelmeden süreceğine dair övüncü, zamanın ucu açık ve sonsuz bir çizgi olarak hayal edildiğini gösterir.

 

Gökbilimciler; 5'li (Beş Aşama), 12'li (Zodyak/Saat), 28'li (Takımyıldızlar) ve 64'lü (I-Ching heksagramları) döngüleri tek bir yapıya oturtmaya çalışmıştır.

"Beş"li döngü doğanın yaratılışını açıklarken, "On iki"li döngü günlük hayatın ve yılın pratik işleyişini temsil ediyordu.

 

 

Zaman kavramı, imparatorların taht üzerindeki iddiasını güçlendirmek için kullanılan en güçlü propaganda aracıydı: Han hanedanının ömrünün tükendiği ve "Gökten gelen yetkinin" yenilenmesi gerektiği tartışmaları, zamanın bir döngü olarak görüldüğünün kanıtıdır. İmparator Ai-ti, hanedanı "yeniden başlatmak" için takvimde ve unvanlarda radikal değişiklikler yapmıştır.

Ch'in ve Han imparatorları, rejimlerini Beş Aşama'dan birine (su, toprak vb.) bağladıklarında, teorik olarak bu aşamanın bir sonu olduğunu (sırasını devredeceğini) kabul etmiş oluyorlardı. Ancak aynı zamanda "on bin nesil" sürecek bir ebediyet hayal ederek doğrusal bir sonsuzluk arzusuyla çelişiyorlardı.

 

Ölümsüzlük inancı, zamanın yıkıcı etkisinden kaçma çabasıdır; bu da "sınırsız bir zaman" görüşünün varlığını doğrular.

 

İki büyük tarihçinin zamanı ele alış biçimi, dönemsel zihniyet farkını ortaya koyar:

Ssu-ma Ch'ien (Shih-chi): İnsanlık tarihini Sarı İmparator (Huang-ti) ve Beş Hükümdar döngüsüyle başlatır. Daha çok evrensel döngülere ve hanedan değişiminin deterministik yapısına odaklanır.

Pan Ku (Han Shu): Tarihi daha geriye, kültür kahramanlarına (Fu Hsi) götürür. Astronomik ve matematiksel uzmanlığa daha fazla ağırlık vererek zamanı daha analitik ve doğrusal bir çizgide inceler.

 

Özetle; antik Çin'de zaman, hem düzenli olarak kendini tekrar eden bir daire, hem de atalardan geleceğe uzanan kopmaz bir iplik (doğrusal çizgi) olarak görülmüştür. Bu iki görüşün çelişkisi, dönemin felsefesini, siyasetini ve sanatını besleyen temel dinamik olmuştur.

 

Tarihsel Zaman Baskısı: Bir Analiz Min, Pao'ya (1905-1908)

Chang-tze Hu

20. yüzyıl başında Çin'de gelişen "doğrusal ilerleme" ve "devrimci zaman" anlayışını, geleneksel döngüsel anlayışla karşılaştırır. Slogan şudur: "Eskiyi ortadan kaldırın ve yeniyi yayın!"

 

Sonbahar Ağıtı: Çin Geleneğinde Bir Tür Zaman Uzay Bilinci

Chi-p'eng Ho

Çin edebiyatında sonbaharın, bireysel yaşlanma ve siyasi başarısızlıkla ilişkilendirilerek nasıl bir ağıt temasına dönüştüğünü inceler: Yazık sonbaharın nefesine!

 

Geleneksel Çin Tarihi Kurgusunda Zaman ve Mekan

Wilt L. Idema

Çin düşünce sistemindeki döngüsel sayma yöntemleri (trigramlar, göksel dallar, yerel gövdeler) "zamanın haritasını çıkarma veya zamanı mekânsallaştırma" girişimi olarak düşünülebilir.

 

Batı'da tarih bir ilerleme ve gelişim olarak görülürken, Çinli tarihçi kronolojik bir takvime bağlı kalsa da, her olayda "zaman dışı ve ahlaki bir anlam" arar.

 

Tarih Yazımı (Historiography) vs. Tarihi Kurgu (Fiction)

Resmi Tarih Yazımı: Olay örgüsü ve anlatıcıdan yoksundur. Tablolar (piao) ve biyografiler aracılığıyla geçmişi parçalı, "mekânsallaştırılmış" bir formatta sunar. Amacı, kamuya örnek olacak ahlaki normlar sunmaktır.

Tarihi Kurgu (Hsiao-shuo): Bir başlangıcı, ortası ve sonu olan, nedensel bir olay örgüsüne (plot) dayanır. Resmi tarihin dışladığı özel duyguları ve benzersiz olayları kaydeder.

 

Tarihi Kurguda Dört Dönem

1 - Erken Kurgu (1550'ye kadar) / Çatışma Odaklı / Rakip askeri güçler ve değerler arasındaki savaş. Genellikle hanedan inşasını konu alır.

2 - Geç Ming Kurgusu (1550-1650) / Ters Orantı: Erdem ve ödül, günah ve ceza arasındaki ahlaki matematik. Tek bir karaktere odaklanma ve doğrusal kronoloji bilinci artar.

3 - Ch'ing Kurgusu (1650-1875) / İki Kutuplu Tamamlayıcılık: Karşıt ama eşdeğer çiftler (erkek-kadın, iç-dış, gerçek-kurgu). Aksiyon yavaşlar, mekan genişler, panoramik bir anlatım gelişir.

4 - Geç Ch'ing Kurgusu (1875-1920) / Birey Odaklı: Kahramanın bir birey olarak öne çıktığı modernleşme sancıları.

 

Geleneksel Çin kurgusu için kıyafet veya dilin döneme uygunluğu (anakronizm) önemsizdir; asıl olan zamansız ahlaki derstir.

 

Çin Popüler Kültüründe Zaman, Mekan ve Uyum Kavramları

Yih-yuan Li

Çinliliğin Üç Temel Göstergesi

Mutfak Kültürü: "Sıcak" ve "soğuk" dengesine dayalı beslenme alışkanlıkları.

Aile Etiği: Kişilerarası ilişkilere yayılan, yaşayanlar ve atalar arasındaki sürekliliği kapsayan etik.

Kozmoloji: Falcılık (kehanet) ve coğrafya (feng shui) temelli bir dünya görüşü.

 

Çin kültürünün temel gücü "denge ve uyum arayışı"

 

Çinliler zamanı doğrusal bir birikimden ziyade, kozmik döngülerle uyumlanma süreci olarak görürler. Doğum anındaki "Sekiz Karakter" (Pa-tzu) kaderi (ming) belirler; ancak uygun zamanları (fırsatları) seçerek bu kaderi aktif olarak manipüle etmek mümkündür.

Mekansal Uyum (Feng Shui): Beş Element ve Sekiz Trigram üzerinden mekanın enerjisini düzenlemek. Bu sadece köylüler için değil, modern Tayvanlı iş adamları ve akademisyenler için de geçerli bir "kutsal coğrafya" anlayışıdır.

 

Vücudun bir mikrokozmos olarak "sıcak" ve "soğuk" dengesinde tutulması. Yiyecek ve ilaç arasındaki sınırın belirsizliği, Çin mutfağının temelidir.

 

Bir ismin sadece bir etiket değil, dönüştürücü bir gücü olduğuna inanılır. Kişinin ismindeki karakterlerin "vuruş sayısı" veya içindeki "element radikalleri", organizmadaki eksik unsurları dengelemek için kullanılır.

 

Elitlerde: Denge ve uyum, soyut felsefi bir ideal ve devlet yönetimi ilkesidir (Ortalama Doktrini).

Halkta: Aynı ideal; falcılık, atalara tapınma ve diyet kuralları gibi ritüelistik eylemlerle günlük refahı sağlama aracıdır.

 

Çin kültüründe zaman ve mekan, sabit bir sahneden ziyade, aktörlerin (insanların) her hareketiyle yeniden örülen ve şekillenen canlı bir doku gibidir; bu dokuda geçmiş, şimdi ve gelecek sürekli olarak birbirini aynalar..

… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder