Mehmet Azimli - Hz. Ebu Bekir - Notlar
Ankara Okulu Yayınlan, Ankara, 2013
Önsöz
Siyeri Farklı Okumak adlı kitabımla ilgili ciddi bir tenkit
yazısı henüz yayımlanmadı. Şifahen yapılan tenkitler ise ge¬nel itibariyle
rivayetleri eleştiri metodumla ilgili olmuştur.
Bu kitapta anlatacağım olayların sahabe toplumunda vuku
bulması, kimi müellifleri her menfi olayı olmadık şekil¬de yorumlayarak
savunmaya, her normal olayı da abartılı bir şekilde anlatmaya sevk etmiştir.
Giriş
Sahabe Çağı
Sahabi; "arkadaşlık etmek ve bir kimseyle beraber
bulun¬mak" kökünden gelmektedir.
Çoğulu ashab ve sahâbe’dir
“Halid b. Velid ile Abdurrahman b. AAvf arasında bir kavga
olmuştu da Halit ona sövmüştü. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Ashabımdan
kimseye sövmeyin.” dedi."
…sahabiler, Hz. Peygamber’in yakın arkadaşlarından
oluşmaktadır. Onlar da insandırlar, hata ederler, günah işlerler.
İyilik yarışında önceliği kazanan Muhacirler ve Ensar ile
onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur. Onlar da Allah'tan
hoşnutturlar.
…sahabe çağı dediğimiz Hz. Peygamber'i gö¬renlerin Hz.
Peygamber’siz yaşadıkları dönemde yaptıkla¬rı işlerin, sonraki yıllarda
eleştirilere tabi tutulmaması için değişik rivayetler uydurulmuştur. Bundaki
hedef, sahabenin korunması ve kollanması olsa da, varılan sonuç onların
masumluğuna ve onları sevmenin imanın şartlan arasına sokul¬masına kadar
vardırılmıştır.
1. Bölüm
İslam Öncesi Hayatı
Hz. Ebu Bekir’in Cahiliye dönemindeki yaşamı hakkında fazla
bilgiye sahip değiliz.
Künyeleri
Ebu Bekir
Asıl adı Abdu'l-Kabe iken
daha sonra Abdullah b. Osman olan Hz. Ebu Bekir'in Bekir adında bir
çocuğu olmadığı hal¬de, kendisine “Ebu Bekir" künyesinin niçin verildiği
hakkın¬da kaynaklarda yeterli bilgi yoktur.
Atik
Hz. Ebu Bekir’in “Atik” şeklinde ifade edilen bir
lakabın¬dan bahsedilmektedir.
Sıddık
Kaynaklarda genelde bu lakabın Hz. Ebu Bekir’in Miraç gecesi
sonrası müşriklerin alaylarına karşı Hz. Peygamber’in iddialarını desteklemek
için, "Şayet o söylüyorsa doğrudur.’’ şeklinde cevap verdiğinden dolayı
verildiği belirtilir
Ebu Fasil
“Deve yavrusunun babası" anlamına gelen bu lakabı irti-
dat edenler, Hz. Ebu Bekir için kullanıyorlardı.
Müslüman Oluşu
Şia’nın Hz. Ali’yi yüceltme ve olduğundan büyük gösterip
diğer sahabenin fevkine çıkarma gayreti ile Hz. Ali lehine birçok rivayet uydurmasına
karşılık, karşı grup da Hz. Ebu Bekir’i ön plana çıkarma gayreti içerisinde
olmuş ve onun hakkında birçok abartılı rivayetlerin nakledilmesine sebep
olmuştur.
Bazı müellifler, Hz. Ebu Bekir’in ilk Müslüman olduğu iddi¬asını
yeterli görmeyerek onun İslam gelmeden önce Müslü¬man olduğunu, Hz. Peygamber
gelmeden önce ona iman etti¬ğini, hiç putlara tapmadığını belirtirler.
"Hz. Ebu Bekir, İslam'ı duyunca Hz. Peygamber'e gelir
ve sorar. Hz. Peygamber de onu İslam'a davet edip Kur'an okur. Daha sonra
rivayet aynen şöyle devam etmektedir:
Ebu Bekir, ne kabul etti, ne de inkar etti karar veremedi,
daha sonra İslam’da karar kıldı.
Hz. Ebu Bekir, hicret sırasında Hz. Peygambere arkadaş¬lık
etmiştir. Bu noktada anlatılan aktarımlarda birçok müba¬lağa, uydurma
mevcuttur.
Hz. Ebu Bekir, Medine’de Hz. Peygamber’in kumandanlı¬ğını
yaptığı tüm savaşlara katılmıştır.
Hz. Ebu Bekir hakkında onu övgü maksatlı rivayetlerin
uydurulmasının baş amillerinden biri, Abbasi iktidarıdır.
2. Bölüm
Halife Seçilmesi
…dinin temel verileri içinde yönetim biçiminin nasıllığı
konusunda detaylı bilgi mevcut değildir.
İnsan, vahiyle muhataptır ve vahyin getirdikleri ile
sorumludur. Devlet ise böyle bir varlık değildir. Bu yapı, evrensel değerler
zemininde (İslam da genel olarak bu değerleri benimsemiştir) toplumsal hayatı
düzenle¬yen bir aygıttır.
Hz. Peygamber döneminde Hulefa-i Raşidin diye bir kavram,
hiçbir zaman kullanılmamıştır.
Sakife Toplantısı
Hz. Peygamber’in dünyadan ayrılışı, önemli bir problemi gün
yüzüne çıkardı.
Halife seçimi konusunda ilk girişimde bulunanlar Ensar
grubuydu. Ensar’ın kalabalık grubunu tem¬sil eden Hazreç lideri Sad b.
Ubade'nin halife seçilmesi ke¬sin gibiydi.
Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ebu Ubeyde ile birlikte
Sakife’ye giderek Ensar’ın halifelik girişimini engellemiş, Hz. Ebu Bekir’e
biat edilmesini sağlamıştır.
Sakife'de Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde’nin Hz. Ebu Bekir’e
biat etmeleri üzerine Evsliler ve devamında Hazreçliler Hz. Ebu Bekir'e biat
ettiler. Burada yapılan biata “özel biat" denil¬di. Ertesi gün Medine
halkından alınacak olan biata da "genel biat" denildi.
Hazreç lideri Sad b. Ubade, ne bu toplantıda ne de daha
sonra Hz. Ebu Bekir'e biat etti.
Sakife'deki seçimi herkesin Hz. Ebu Bekir'den razı olduğu ve
Hz. Peygamberden nasla da bunun sabit olduğu şeklindeki bir anlayışı kabul
etmek mümkün değildir.
Kureyş Meselesi
İslam tarihi boyunca siyaset bilimcileri arasında, halifenin
Kureyş kabilesinden seçilip seçilemeyeceği tartışılsa da, esa¬sen bu sorun Osmanlıların
l517’de halifeliği ele geçirmeleri¬ne kadar çok da fiili olarak önem arz
etmemiştir.
Hilafetin hiçbir grup veya kabilenin tekelinde olma¬ması
gerekirken. Hz. Ebu Bekir ile birlikte hilafet kurumu Kureyşîleşmiştir
diyebiliriz. Bu seçimden sonra Kureyş dışın¬da hiçbir grubun halifeliğe
adaylığı gündeme gelmemiştir.
Hz. Ebu Bekir'in seçilmesi ile Kurevş'in eline geçen
hilafet, artık bir daha Ensar'ı kucaklayamamıştır. Bu sebeple Ensar’ın Hz. Ebu
Bekir'den uzaklaştığını görüyoruz.
Hz. Ebu Bekir, halifeliği Hz. Ömer’e bırakmış; Hz. Ömer de
vefat ederken “Ebu Ubeyde olsaydı onu halife yapardım” demiştir.
Bu gelişmeler, üçlünün hilafeti sırayla paylaşmak üzere
önceden anlaşmış olabileceği yönünde yorumlara yol açmıştır.
Hz. Peygamber’in vefatı sonrası toplumda üç ana grup
oluşmuştur:
Ensar: Halifeliği ele geçirmek için hızlı hareket etmiş,
ancak üçlü tarafından engellenmiştir.
Hz. Ali ve Haşimoğulları: Zübeyr b. Avvam, Ebu Süfyan gibi
isimler destek vermiştir.
Muhacirler: Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in etrafında
birleşmiştir.
Bu üç sahabi, Hz. Peygamber’in danıştığı ve görev verdiği
kişilerdi.
Hz. Osman’ın halifeliğiyle Kureyş aristokrasisi güç
kazanmış, Ensar gibi gruplar dışlanmıştır.
Hz. Peygamber’in açıkça bir halef bırakmadığının en büyük delili
Sakife toplantısıdır.
Eğer bir vasiyet olsaydı, bu toplantıya gerek kalmazdı.
Ensar’dan Sabit b. Kays, Hz. Peygamber’in kimseyi halef
olarak bırakmadığını sahabe huzurunda söylemiş ve itiraz edilmemiştir.
Beyat Etmeyenler
Hz. Ebu Bekir’e biat süreci, toplumsal gruplaşmalar ve
itirazlarla doludur.
Hz. Ali ve çevresi birkaç ay boyunca biat etmemiştir.
Sakife’de halifeliğin gasp edildiğini düşünen Sad b. Ubade,
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’e ölene kadar biat etmemiştir.
Ümeyyeoğulları / Halid b. Said ve Ebu Süfyan, Hz. Ali’yi
destekleyerek Hz. Ebu Bekir’e karşı çıkmıştır.
Hz. Ali, hilafetin kendisine verilmesi gerektiğini savunmuş,
Hz. Ebu Bekir’e doğrudan muhalefet etmiştir.
Hz. Ali’nin biatının ne zaman gerçekleştiği konusunda farklı
rivayetler vardır; yaygın görüş 6 ay geciktiği yönündedir.
Fedek Arazileri
Hz. Fatıma, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Fedek
arazilerini miras olarak istemiştir.
Hz. Ebu Bekir, “Peygamberler miras bırakmaz” hadisini
gerekçe göstererek bu talebi reddetmiştir.
Bu malın devlet malı olduğu, mülkiyet değil sadece kullanım
hakkı verilebileceği belirtilmiştir.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber’in hanımlarına ve kendi kızı
Hz. Aişe’ye de bu mallardan vermemiştir.
3. BÖLÜM
Merkeze Karşı İsyanlar
Üsame Ordusu
Medine’ye kuzeyden gelebilecek Bizans destekli Gassani
saldırılarına karşı teyakkuzda olan Hz. Peygamber, vefatından önce Üsâme b.
Zeyd komutasında bir ordu hazırlamıştı.
Sahabe, isyanlar nedeniyle ordunun gönderilmemesini önerdi. Hz.
Ebu Bekir, tüm muhalefete rağmen orduyu göndermekte ısrar etti
İsyan Hareketleri
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Arabistan’da ortaya çıkan
ridde (irtidat) hareketleri, sadece dini değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik
ve kabilesel nedenlere dayanan çok katmanlı bir isyan dalgasıydı.
Birçok kabile, Hz. Peygamber’in gücüne sığınarak İslam’a
girmişti; imanları zayıftı.
Hz. Peygamber’in vefatıyla bu kabileler İslam’dan kolayca
ayrıldılar.
Bazı kabileler, Hz. Ebu Bekir’e biati “Kureyş’in kölesi
olmak” şeklinde algılamıştı.
Müseylime gibi yalancı peygamberler, kabile kimliği
üzerinden destek buldu.
İrtica (Eskiye Dönüş) Savaşları
Hz. Peygamber’in vefatı - sonrası birçok kabile (Esvedü’l-Ansî,
Tuleyha, Müseylime), özellikle Mekke, Medine ve Taif dışındakiler, vergi
vermemeyi bahane ederek siyasi birlikten ayrıldıklarını ilan etti.
Bu isyanlar sadece dini değil, aynı zamanda siyasi bir
kopuşu temsil ediyordu.
Hz. Ebu Bekir, vergi vermemenin devlete karşı bir
itaatsizlik olduğunu belirterek savaş kararı aldı.
İsyancılar bireysel ibadetlerini sürdürüyorlardı ama siyasi
yükümlülükleri reddediyorlardı.
Hz. Ebu Bekir, bu tavrı “irtica” olarak değerlendirdi; İslam
öncesi kabile düzenine dönüş çabası olarak gördü.
İsyancılar bazı bölgelerde yağma ve işkenceye başvurmuştu. İsyanlar
bastırıldı, Arabistan yeniden fethedildi.
Fıkıh kitaplarında genellikle mürtedin (dinden dönenin)
öldürülmesi gerektiği yazılıdır; bu hüküm kadın ve erkek için geçerli sayılır.
Bu görüş, Hz. Ebu Bekir dönemindeki Ridde savaşlarına
dayandırılır; devletin otoritesini reddedenin öldürüleceği vurgulanır.
Kur’an’da “Dinde zorlama yoktur” ayeti, din değiştirme
sebebiyle cezalandırmayı reddeder.
Ridde savaşlarında öldürülenler, sadece dinden döndükleri
için değil; siyasi ayrılık, isyan ve saldırı gibi eylemler nedeniyle
cezalandırılmıştır.
Taberî’ye göre Hz. Ebu Bekir’in komutanlara gönderdiği
mektupta, “İslam’a dönmeyenleri yakarak öldürün, mallarını ve ailelerini
ganimet olarak alın” gibi ifadeler yer alır.
Esvedü’l-Ansî
Esved, Hz. Peygamber döneminde peygamberlik iddiasıyla
ortaya çıkmış, Yemen’deki Ebnalar’a karşı yerli halkın desteğini alarak isyan
etmiştir. Hz. Peygamber’in temsilcisi Şehr b. Bazan’ı öldürüp karısıyla
evlenmiştir.
Hz. Peygamber’in vefat ettiği esnada ortadan kaldırılmıştır.
Tuleyha
Asıl adı Talha olmasına rağmen Müslümanlar onu küçümsemek
için Tuleyha (Talhacık) ismini takmışlardı. Tuleyha b. Huveylid Hendek
Savaşı’nda Medine’yi kuşatan Esedoğulları’nın komutanıydı.
Hz. Peygamber’in vefatından önce peygamberlik iddiasında
bulundu.
Kureyş karşıtlığı ve zekât vermeme motivasyonuyla kabileleri
etrafında topladı.
Halid b. Velid’in Buzaha’daki saldırısıyla yenildi, Şam’a
kaçtı, sonra tekrar Müslüman oldu.
Hz. Ömer döneminde Irak’ın fethinde ve Nihavend Savaşı’nda
başarılar gösterdi.
Ümmü Ziml, annesi Ümmü Kırfe’nin vahşice öldürülmesinin
intikamı için kabileleri örgütledi. Hz. Aişe tarafından azad edildikten sonra
irtidat etti. Halid b. Velid’in sert müdahalesiyle öldürüldü.
Fucae, Müslüman olduğunu söyleyip Hz. Ebu Bekir’den asker ve
silah aldı, sonra Müslümanlara saldırdı. Fucae, Medine’de odunlarla yakılarak
öldürüldü.
Ateşle yakılarak öldürme örnekleri:
Ebû Hureyre’nin aktardığı rivayette Hz. Peygamber önce
“ateşle yakınız” der, sonra “ateşle ancak Allah azap eder” diyerek emrinden
vazgeçer.
Hz. Ebu Bekir döneminde Fucae’nin yakılması emredilir. Halid
b. Velid, mürtedleri yakar, ahırlara doldurup ateşe verir.
Hz. Ali ve Muaviye döneminde Hz.
Ali’nin komutanı Muaviye’nin görevlisini yakar. Hz. Ali, kendi katilinin
yakılmasını emreder. Muaviye’nin valisi, Hz. Ebu Bekir’in oğlunu eşek derisi
içinde yaktırır.
Secah binti Haris
Secah, Temim kabilesinden Hristiyan ve kahin bir kadındır. Hz.
Ebu Bekir’e karşı savaşmak için Malik b. Nüveyre ile ittifak kurar. Secah, Hz.
Peygamber’in vefatı sonrası oluşan otorite boşluğunda kahinlik ve şairlik
üzerinden iktidar arayışına girer. Rebab kabilesiyle savaşta yenilir, gücü
zayıflar. Dava gücünü kaybedince kabilesine dönerek Müslüman olur.
Malik b . Nuveyre'nin Öldürülmesi
Malik, Secah’a tabi olduktan sonra pişmanlık duyar ve Butah’ta
konaklar.
Müslümanlarla çatışmaktan kaçınır, askerlerine dağılmalarını
söyler. Ebu Katade komutasındaki birlikle karşılaşır, silahlarını bırakıp
teslim olur. Ezan okuduğu ve namaz kıldığına şahitlik edilir.
Halid b. Velid, zekât vermeyeceğini söyleyen Malik’i
sorgular ve “İslam’dan döndün” diyerek öldürülmesini emreder. Sahabelerin
itirazlarına rağmen Malik öldürülür.
Malik’in öldürülmesi, sahabe arasında ciddi tartışmalara yol
açmıştır. Halid’in uygulaması, hem hukuki hem vicdani açıdan sorgulanmıştır.
Müseylime
Müseylime, Beni Hanife kabilesinden, bazı Hristiyan
unsurların da bulunduğu büyük bir topluluğun lideriydi.
Hz. Peygamber’in peygamberliğini inkâr etmez, ortaklık iddia
eder. “Müslümancık” lakabını Hz. Peygamber takmıştır.
Namazı üç vakte indirir, kendi kabilesi için “harem” ilan
eder.
Müslüman ordusu ile Müseylime’nin kuvvetleri arasında
şiddetli çatışmalar oldu.
Müslümanlar 1200–1700 arası kayıp verdi; 700 kadar hafızın
şehit olduğu rivayet edilir.
Hz. Ebu Bekir, Benî Hanife’den ergenlik çağına gelen
herkesin öldürülmesini emretti; Halid bu emri uygulamadı çünkü barış yapmıştı.
Reccal b. Unfuva, Hz. Peygamber’in görevlendirdiği bir
öğretmenken Müseylime’ye tabi olur. Bu ihanet, rivayet üretimini tetikler
Bir rivayette Müseylime’nin bir “şeytanı” olduğu, Halid’in
bunu bildiği ve saldırıyı bu bilgiyle yaptığı aktarılır.
Sasanilerin zayıflamasıyla Bahreyn’deki siyasi boşluk
Müslümanlarla teması kolaylaştırdı. Bazı halklar Müslüman oldu, Mecusiler ve
Yahudiler cizye vermeyi kabul etti. Hz. Peygamber’in vefatından sonra Münzir b.
Sava’nın ölümüyle irtidat hareketleri başladı.
Bekr b. Vail kabilesi Kisra’dan destek alarak Müslümanlara
saldırdı. Müslümanlar kuşatma altında açlıktan ölme noktasına geldi.
Ezd kabilesinden Lakit, peygamberlik iddiasıyla Umman’ı ele
geçirdi. Müslümanlar zafer kazandı, binlerce kişi öldürüldü, kadın ve çocuklar
esir alındı.
Ziyad b. Lebid’in haksızlıklarına karşı Eş’as kabileleri
örgütledi. Hz. Ebu Bekir’e karşı koyamayacağını anlayınca eman istedi. Eş’as
bağışlandı ve Hz. Ebu Bekir’in kız kardeşiyle evlendirildi.
Kur’an’ın Toplanması
Ridde savaşlarında çok sayıda hafızın şehit olması,
Kur’an’ın kaybolma endişesini doğurdu. Hz. Ömer’in önerisiyle Hz. Ebu Bekir ve
Zeyd b. Sabit komisyon kurdu. Sahabeler yazılı belgeleri getirerek mushaf
oluşturuldu.
Abdullah b. Mesud, Muavvizeteyn (Felak ve Nas) surelerinin
Kur’an’dan olmadığını, sadece dua olduğunu savunmuş ve mushafına eklememiştir.
Zeyd b. Sabit’in komisyon başkanlığına karşı çıkmış, onun
mushafını reddetmiş, kendi mushafını korumaları için öğrencilerine tavsiyede
bulunmuştur.
Hz. Ali, mushafını nüzul sırasına göre tertip etmiştir.
Ebu Musa el-Eş’ari, Basralı hafızlara “Biz bir zamanlar
Tevbe suresine benzeyen bir sure okurduk, sonra unutturuldu” demiştir.
Yalnız ben ondan şunları ezberimde tutabildim: “Ademoğlunun
iki vadi dolu malı olsa, mutlaka bir üçüncüsünü daha ister. Ademoğlunun karnını
ancak toprak doldurur." Bir sure daha okurduk, onu müsebbihat denilen
surelerden birine benzetirdik. Bana o da unutturuldu. Ancak o sureden şu ayet
ezberimdedir: "Ey îmân edenler! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
Sonra bunlar boyunlarınıza bir şehadet olarak yazılır da, kıyamet gününde
onlardan mesul olursunuz."
Enes b. Malik’e göre, Bi’ru Maune’de şehit olanlar hakkında
nazil olan ayetler bir süre Kur’an olarak okunmuş, sonra nesh edilmiştir.
Tevbe Suresi: Başında besmele olmaması, bazı ayetlerinin
eksik olduğu yönündeki rivayetlerle açıklanır. Ahzab Suresi: Hz. Aişe’ye göre
200 ayet kadardı; mushafa sadece 73 ayet geçmiştir. Recm ayetinin Ahzab
Suresi’nde yer aldığı, ancak lafzının kaldırıldığı aktarılır.
Klasik ulemanın çoğunluğu Kur’an’da bazı ayetlerin nesh
edildiğini, metinden çıkarıldığını kabul eder.
4. Bölüm
Fetihler
Hz. Peygamber’in vefatından sonraki 20 yıl içinde
Müslümanlar Arabistan, Suriye, Mısır, Irak ve İran’ı fethetti.
İlk hedef: Kuzeydeki Arap kabileleri.
Bizans ve Sasani tehdidiyle birlikte fetihler uluslararası
boyut kazandı.
Müslümanlar, kendilerine tehdit oluşturmayan toplumlara
savaş açmadı.
(Bizans) Hz. Peygamber’in elçisini öldürdü. Gassaniler
aracılığıyla Müslümanlara karşı tahrik politikası yürüttü.
(Sasaniler) Kisra, Hz. Peygamber’in mektubunu yırtarak
diplomatik teamülleri hiçe saydı. Medine’ye elçi göndererek Hz. Peygamber’i tutuklatmak
istedi.
İlk fetihler, sadece yayılmacı bir cihat değil; siyasi,
ekonomik ve insani gerekçelere dayalı stratejik müdahalelerdir.
(Bizans ve Sasani) Her iki imparatorluk, Müslüman akınları
ciddiye almadı; fark ettiklerinde çok geçti.
Süryaniler, Nesturiler, Aramiler gibi mezhep dışı
Hristiyanlar Müslümanları kurtarıcı olarak karşıladı.
Şam kuşatmasında Hristiyan papazlar yardım etti.
Hama’da zurnalarla karşılandılar; Kuzey Irak’taki Nesturiler
İslam’a geçti.
Bazı tarihçiler, fetihleri “açlıkla motive olmuş yağmacı
akınlar” olarak yorumlamıştır.
Eğer hedef sadece açlık olsaydı, fetihler ganimetle son
bulur, ilerleme dururdu.
Ridde savaşları sonrası oluşan büyük savaşçı kitle, içe
dönük çatışmalara sebep olabilirdi. Tarım yapamayan, işsiz ve savaş kültürüne
alışkın bedeviler, disiplinli fetihlere yönlendirildi.
Ebu Ubeyde’nin cizye iadesi örneği, ahde vefa ve savaş
ahlakının zirvesidir: Şam bölgesi fetihleri sırasında Bizans’tan bir ordu
geldiğini haber alan Ebu Ubeyde b. Cerrah, Hıristiyan halktan topladığı
cizyeleri, paranın en fazla lazım olduğu bir savaş döneminde, "onları
koruma karşılığı bu parayı topladıklarını, şu anda ise buna güçleri yetmediği
için çekileceklerini" belirterek geri dağıtmak istemişti.
Fethedilen halklara üç seçenek sunuldu: Müslüman olma, cizye
verme, savaş.
Kur’an, zulme karşı savaş izni verir; sadece Müslümanlar
için değil, tüm ezilenler için.
Hz. Ömer’in toprak politikası: Haşr suresi 10. ayet temel
alınarak fethedilen topraklar yerli halkta bırakıldı.
Hz. Ebu Bekir Döneminde Yapılan (Yürütülen) Fetihler
Ridde savaşları sonrası Arabistan’da istikrar sağlanınca Hz.
Ebu Bekir kuzeye yöneldi.
Müsenna b. Harise, Zukâr Savaşı’nın mirasını taşıyan ilk
düzenli saldırıları başlattı. Halid b. Velid, Müsenna’ya destek için gönderildi;
bu ikili Irak fetihlerinin öncüsü oldu.
“Zatu’s-Selasil” (Zincirler Savaşı): Savaş meydanında çok
sayıda zincir bulunması nedeniyle bu isim verildi.
“Ben ölümü yaşamaktan daha çok seven bir toplulukla
geliyorum” diyen Halid, Hire’ye mektuplar göndererek üç seçenek sunar: Müslüman
olma, cizye ödeme, savaş.
Hireliler yıllık 90.000 dirhem cizye ödemeyi kabul etti.
Hire bundan sonra Irak seferleri için askeri üs haline
geldi. Halid, Şam’a gitmeden önce burada bir yıl kaldı; savaşsız geçen bu yıla
“kadınlar yılı” denildi.
Anbar’ın Fethi: Halid, okçularına düşmanın gözlerine nişan
almalarını emretti; bu yüzden “Zatu’l-Uyun” (Gözler Olayı) adı verildi.
Düşman güçler bulundukları şehrin etrafına hendek
kazmışlardı. Halid güçsüz develeri boğazlayıp hendeği doldurdu ve askerlerin
geçmesini sağladı.
Halid, Suriye’ye çölden gidebilmek için bir miktar semiz ve
büyük gövdeli deve edindi. Develeri iyice susayınca- ya kadar susuz bıraktı;
sonra develere kanıncaya kadar su içirdi. Daha sonra geviş getirip susamasınlar
diye develerin dudaklarını kesti ve ağızlarını bağladı. Böylece beş gün devam
edecek olan çetin bir çöl yolculuğuna çıktılar. Susadıkları zaman bu develeri
kesip işkembelerinde bulunan suyu kullandılar.
Halid b. Velid’in bazı sert uygulamaları tartışmalı olsa da,
savaş disiplini ve taktik zekâsı belirleyicidir.
Yermuk Savaşı
Bizans ordusu 100 bin kişiydi; Müslümanlar 46 bin kişiydi.
Bizans askerleri kaçmasın diye birbirlerine zincirle
bağlandı.
Halid b. Velid İslam ordusunu küçük birliklere böldü.
Rivayetlere göre 120 bin Bizans askeri öldü (muhtemelen
abartılı); Müslümanlar 3 bin şehit verdi.
Hz. Ömer'i Hilafet İçin Vasiyeti
Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber’in vefatında yaşanan Sakife
gerginliğinin tekrarını önlemek istiyordu.
Ashabın bir kısmı Hz. Ömer’in sert mizacından çekiniyordu.
Hz. Ebu Bekir, “insanlara insanların en iyisini bıraktım”
diyerek Hz. Ömer’in liyakatini vurguladı.
“Size akrabam olmayan birini tayin ediyorum” ifadesi,
nepotizme karşı duruşun göstergesidir.
Halife seçildikten sonra pazara gitmesi, maaş bağlanması,
koyun sağmaya devam etmesi gibi örnekler mütevaziliğini gösterir.
Ebu Sufyan’ı herkesin önünde azarlaması, adalet ve otoriteyi
kişisel ilişkilerin önüne koyduğunu gösterir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder