İsmet
Özel - Taşları
Yemek Yasak
İslami sorumluluklarımızın merkezden muhite
yerine getirilmesi inancıyla yazılmış bir metindir…
Tazelenen hayat yenidir.
İslam yeni bir düşünme yoludur,
Bize hayat verecek.
Ben sizin Müslümanlığınıza iltica etmek
istiyorum, siz de benim Müslümanlığıma iltica etmeye hazırlanın.
…nasıl birleşeceğiz yeni bir düşünme yolu
olarak İslam’da? İslam’ın yeni bir düşünme yolu olduğunu anlayabilmek özgür
olmaya dayalıdır.
Özgürlük kelimesi bize “ÖZ” ün “GÜR”
lüğünden sözediyor.
Halis olana, cevhere öz deriz.
Kâfirler “öz” kelimesinden yalnızca bir
şeyi “nefs” kelimesinin anlamını seçiyorlar, yani kâfire göre özgürlük nefsin
istediğini ona vermekle gerçekleşiyor.
Özü gür olmayan insanın hakikatle teması
mümkün değildir. (s. 21)
…batılılar hürriyeti sınırları olan,
sınırları genişleyip daralan bir yapıp etmeler bütünü olarak anlarlar.
…bizi özgür kılabilecek husus bizlerin
doğru ve yanlış, helâl ve haram, meşru ve gayrı meşru olan hakkındaki
şuurumuzdur.
Hür olmak isteyen insan (…) kendini
Yaratan’ın verdiklerine değil de yaratılmış olandan eline ne geçirebilirse
onlara bağlamıştır.
Özgür insan akıllıdır.
Hürriyetini temin etme peşinde olan insan
ise akılcı olmak zorundadır.
Aılcılık (rationalism) nesneler arasındaki
orantılı bağlar üzerine kurulmuştur. Bu yüzden akılcı bir tutum benimseyen kişi
ölçülebilir büyüklükleri esas almak zorundadır.
Sayıya, hesaba gelmeyen zenginlikleri
anlamak akıllı adamın işidir. (s. 25)
…özgürlük bilgisine insan dışında bütün
yaratıklar sahiptir.
Vahy ile kendisine ulaşmış olan bilgidir.
Bu bilgiden mahrum kaldığı, onu inkâr
ettiği, onu unuttuğu nisbette insan kendinden aşağı veya kendinden yukarı
yaratıkların vasıflarını edinir.
Şeytanlaşmanın büyük avantajları vardır.
İnsan şeytanlaştıkça daha hür, daha başarılı daha çok imkânı elinde tutan bir
duruma gelebilir.
Hayvanlaşmanın da büyük avantajları vardır.
Öyle ki mahvoluşunun bile tadına vararak
yaşar. (s. 29)
Dünyayı bir düzen içinde kavramak ve
açıklamak biri akılcı, diğeri akıllı düşünce tutumu olmak üzere bizi bugüne
getiren olaylar yumağını meydana getirdiler.
…batı medeniyeti bazan gizli, bazan da açık
hasmı olarak İslam’ı hep karşısında buldu. (s. 36)
Kültür / üretme biçimi
Medeniyet / tüketme biçimi
…ekonomimizi güçlendirerek kurtulamayız ama
kurtulduğumuz için ekonomimizi de güçlendirebiliriz. (s. 39)
Akılcılığın vardığı nokta Batı medeniyeti,
Akıllılığın vardığı nokta ise İslam’dır.
Akılcılıkta baskı altına alınmış bir
akıllılık, akıllıkta ise disipline sokulmuş bir akılcılık vardır. (s. 40)
Batılılaşmanın bir yüzünde medeniyet yani
yaşama biçimi var, öteki yüzünde ise kültür yani kavrayış ve açıklama biçimi
var. (s. 41)
…düşünce dünyasına ya eserler veren bir
kimse olarak veya eserleri izleyen bir kimse olarak girebiliriz.
Türkiye’de düşünceleri dile getirmenin
özgün biçimini bulmak onun İslam’la ilişkisini keşfetmekle mümkündür.
İslam’da muhkem ayetler ve sünnet-i seniyye
bizim davranışlarımızın olduğu kadar düşüncemizin de şirazesidir. (s. 51)
Hegel “gerçek olan aklidir, akli olan
gerçektir.” dediyse bu, mevcut varlığımızı hem maddi hem manevi yönüyle
pohpohlar. Acaba uyandırır mı bizi? Hiç sanmam. (s. 54)
Sağ Hegelciler / “Gerçek olan aklidir”
sözünü kurulu düzenin teorik dayanağı yapmayı doğru buldular.
Sol Hegelciler / “Akli olan gerçektir”
Prusya devleti despotik karakteri yüzünden,
Protestan miras üzerine kurulmuş olması sebebiyle akli sayılmazdı, öyleyse
gerçek de olamazdı.
Sağ Hegelcilik faşizme, Sol Hegelcilik de
komünizme varan gelişmelerin ilk merhalesi sayılmalıdır.
Sağcılar her zaman mevcut şartlar arasında
kendilerine en uygun ortamı kollarken, solcular da en uygun ortamın yeniden
konulacak şartlarda ellerine geçeceğini umuyorlar.
Müslümanlar her iki tarafın bir leşi
paylaşmaya çabaladıklarını görme imtiyazını ellerinde tutanlardan oluşur.
Bir kez İslam’ın hedefleri hakkında
sarahate vardık mı, nasıl olup da kulluk edebileceğimizi bildik mi, yaşamak
kadar ölmek de kolaylaşacak bizim için.
Az şey mi bu?
“eğer sosyal adalet ve sosyalizm
istiyorsanız asıl sosyal adalet ve sosyalist ilkeler İslam’dadır” denildiği
zaman artık İslam’dan vazgeçilmiş ve başka bir hedefe bel bağlanılmış olur. (s.
70)
İslam’ı mevcut şartlara adapte etmek İslam’dan
uzaklaşmaktan başka sonuç vermez. (s. 78)
Yahudiler İslam’a bile bile direndiler.
Batı medeniyeti 19. yüzyılda yerküre
üzerinde mutlak hâkimiyetini tamamladı.
Bugün bütün dünya homogenize ve standardize
edilmiş bir siyasi iktisadi-kültürel taban üzerinde yaşamak zorunda
bırakılmıştır. (s. 84)
Batı bir toplumu kıskıvrak yakalayabilmek
için önce o toplumun yöneticilerini ve ileri gelenlerini Batılı değerlerle
donattı. (s. 85)
Batı bütün üstünlüğünü kaba kuvvete
borçludur. Buna çağımızda “teknoloji” adı da verilebilir.
Batı medeniyetinin İslam’la ilişkisi
teknolojinin temsil ettiği ahlakla, İslami nassların temin ettiği ahlak
arasındaki çatışmada düğümlenmiş ve çözülecekse bu noktada çözülecektir.
…nedir Müslüman ile kâfir arasındaki fark?
Müslüman, dünyada niçin bulunduğunu ve dünya hayatının neye yaradığını bilir ve
kabul eder; kâfir ise dünya üzerindeki mevcudiyetine bir anlam veremez. (s. 96)
Modern yaşama biçimi küfr ile iman arasında
çizgi çekmeyi bilen hiçbir Müslüman’ı yozlaştıramaz. Yozlaşanlar modern yaşama
biçimiyle karşılaşmadan önce de böyle bir çizgiyi hayatlarında önemli saymamış
olanlardır. (s. 100)
…var olan her şey Allah’a kulluk etmek
üzere, kulluk ettiği için “var”
“cemadât” adı verilen cansız varlıklar
bütün hareketlerini kendi dışlarındaki kuvvetlerin etkilerine borçludurlar.
Cemadâtın yapısında kendisi için konulmuş
şartlara müdahale edecek hiçbir özellik yoktur.
Cansızların varlıkları anlamlarından
ibarettir. Bir taşın varlığı kaybolmadıkça anlamı da kaybolmaz. Bir taş
kulluğunu terk edemez, çünkü anlamını terkedemez. (s. 102)
…hayvanların hayatlarını idame ettirmek
için muhtaç oldukları iki alan değişmez kanunlara bağlıdır. Birincisi hayvanlar
sadece acıktıkları zaman yer ve yalnız susadıkları zaman içerler.
İkinci alan, türlerinin devamı için
yaptıkları hareketlerdir.
Hayvanların Kitab’ı (…) zamandır.
Onlar zamanı okuyarak hayatlarının anlamını
bilirler. (s. 104)
İnsanın hayattaki anlamı bilebilmesi,
hayatın anlamını kavrayabilmesi için beynini kâinatın eksenine bağlanabilmek
için kullanması kaçınılmazdır. (s. 107)
Batı medeniyetini kuran akıl (…) insanı hem
bilhassa Kur’an’dan ve hem de ilahi kaynaklı bütün bulgu ve bilgilerden
uzaklaştıran, insana Allah karşısında bir serbesti sağlamaya çabalayan akıldır.
(s. 109)
…insandan gayri yaratıklar tabiaten
verilmiş özellikler insana ilahi bilgi vasıtasıyla verilmiştir. (s. 110)
Modern insanlar kendilerini bilen özne
kendi dışlarında, karşılarında olan her şeyi de bilinen nesne saymakla
kendilerinin bir âlem olduğu fikrini reddetmiş oluyorlar. Bilmiyorlar ki
kendilerinin bilen tarafı da bilinen özellikte yaratılmıştır. (s. 116)
Taş Yemek Yasaktır
İnsanlar arasında adet haline gelmiş öyle
davranışlar, öyle alışkanlıklar vardır ki, bunlar insan için tıpkı taş yemek gibidir.
İnsanın ihtiyacı olandan fazlasını elinde
tutması kendisi için taş gibidir.
Eğer herhangi bir şey insanların
istifadesine açıksa ancak istifade edildiği kadar o şey olur, o şeyden istifade
edilmezse artık o taştır ve gerçekten onu istifadeye konu etmeksizin
kullananlar taş yemiş olurlar. Sana yaramıyorsa bırak başkasına yarasın. Sana
yaramadığı halde sende olan hem senin hem başkasının aleyhinedir. (s. 125)
Şule Yayınları
1996
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder