ANTİK YUNAN’DA SİTE (POLİS)
Yunanlıların ilk yerleşim biçimleri, soy
temelli demos ya da deme
yerleşimleriydi. Ticaret gelişti ve bu küçük yerleşimler kalabalıklaştı.
Savunma amacıyla örgütlenmek gerektiği için ilk Yunan siteleri teşkil edildi.
Soy esasına dayanan eski yerleşimlerde aile
evine ve toprağına oikos adı verilmekteydi. Oikos
sahibi olmak, insanın dünyada bir yeri olması demekti. Deme yerleşimlerindeki
toprak sahipleri, sitelerde de yönetici konumundaydılar. Yönetici sınıfa
zenginleşen tüccarlar da dâhil olmaya başlayınca sitedeki farklı sınıflar
arasında siyasi mücadeleler ortaya çıktı. Mücadelenin biçimi kavga-gürültü
değil spor müsabakalarına ve söz sanatlarına dayanıyordu (retorik). Çatışmadan
ziyade çekişme şeklinde devam eden bu mücadeleler zıt güçler arasındaki uyuma
(harmonia) gönderme yaparak yasa (nomos)
fikrinin gelişmesini sağladı.
Nomos sözcüğü, kökeni itibariyle “bölüm”,
“pay” anlamlarına gelmekte, sitede herkesin kendi hakkını, payını almasını
ifade etmekteydi.
Polis, “yuvarlak duvar” “sur”, “çevrilmiş olmak”, “kapalı olmak”,
“kapalı sınırlar bütünü” anlamlarına gelir.
Eski Yunan’da ilk yazılı yasaların ortaya çıkışı
M.Ö. 624 dolaylarında, Drakon ile
gerçekleşmiştir. Bundan önce sözlü yasalar geçerliydi (thesmoi).
Solon, yurttaşları servet ve gelirlerine göre dörde ayırmış,
kölelerle yabancılar dışında tüm yurttaşlara servetleri oranında yönetime
katılma yolunu açmıştır.
M.Ö. 6. yüzyılda Kleisthenes, siteyi soya ya da servete göre değil, mahalli
birimlere (demos) göre düzenlemiş, her yurttaş
adını yaşadığı demosa kaydettirmiş, bu kayıt, kişinin haklarının kanıtı olmuştur.
TARİH YAZICILARI
Eski Yunan’ın ilk tarih yazıcıları
mitoslarla dolu bir kültürde yetiştikleri için yöneldikleri ilk malzemeler
mitoslar olmuştu.
İlk tarih yazıcılarından Hekataios, mitoslardaki akıl dışı öğeleri
ayıklamak yolunda bilinçli bir tutum takınır.
Tarih anlamında kullanılan historia sözcüğü “gözle tanıklık etmek” anlamına gelen
histor kelimesinden türetilmiştir.
Herodotos, mitosları inandırıcılıklarına göre, Thukydides ise gerçeğe yakınlıklarına göre ayıklamıştır.
Tarih yazıcılığı, mitos temelli düzenin
aklileştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Herodotos, siyasi
düzenleri, gücü elinde bulunduranlara göre üç sınıfa ayırmış; gücün tek kişide
olduğu düzenlere monarşi, belli bir azınlıkta toplandığı düzenlere oligarşi,
halka dağıldığı rejimlere demokrasi demiştir.
Herodotos, yasaların haklı ve doğru olması durumunda,
sitenin uygulayacağı gücün de adil olacağını savunmuştur.
Thukydides, olayların şekillenmesinde insan
aklına ve iradesine ağırlıklı bir rol vermiştir. Ona
göre tarihi olaylar, ilkin sosyal ve siyasi gelişmelerin, sonra bireysel
çabaların etkisiyle meydana gelirler.
İlk Filozoflar
Antik Yunan’ın çoktanrılı düzeninin baş
tanrısı olan Zeus’un, mitosun gelişim süreci içinde giderek önem kazanması, akılla,
bilgelikle, adaletle ve yasayla ilişkili hale getirilmesi Yunan mitosunun kendi
içinde de bir düzen arayışı olduğunu göstermektedir.
Mitosların yazılı bir kaynağının olmaması,
ilk filozofların mitoslarla ilgili inançlar üzerinde sorgulama, yorumlama
yapmalarına imkân vermiştir.
Yunan siteleri toplumsal düzeni tesis
ederken, her aşamada mitoslara da düzen verme yoluna gittiler. Özellikle
mitoslardaki kaderci vurgu, sitenin ihtiyaç duyduğu “düzen” ile çatışma yaşamış
ve bunun neticesinde de mitosların etkisi kaybolmaya başlamıştır.
Doğa, felsefenin ortaya çıkışıyla birlikte
insan aklı tarafından bilinebilir bir yapı olarak kabul edilir olmuştur.
İlk Yunan filozofları “arkhe” sözcüğünü, evrendeki tüm görünür çokluğun kendisinden
meydana geldiği köken, başlangıç, ilk-madde anlamlarına gelecek şekilde kullanmaktaydılar.
İlk filozofların sordukları “Evren ya da doğa
nedir?” sorusu, “fieyler hangi kökenden meydana gelmişlerdir?” sorusuyla eşdeğerdi.
İlk filozoflar doğayı, kökeni itibariyle “büyüme”,
“gelişme”, “oluşma” anlamlarına gelen “physis”
sözcüğü ile ifade etmekteydiler.
Bu yüzden ilk filozoflara “physikoi” yani doğa araştırmacısı denmekteydi.
İlk filozoflar için “physis”, aynı zamanda,
bir şeyin içinde bulunan ve o şeyin davranışlarının kaynağını oluşturan şey,
“belli bir şeyin kendisinden yapıldığı öz madde” anlamına da gelmekteydi.
İlk filozofların maddeciliği, kelimenin yalın
anlamında bir maddecilik değildir; çünkü doğayı ve doğanın dayandığı arkheyi
bir tür canlı yapı olarak düşünmüşlerdir. Bu yüzden ilk filozofların
felsefelerine canlı-maddecilik (hylozoizm)
denmektedir.
İLKÇAĞ FELSEFESİ
Yard. Doç. Dr. Serdar Uslu
Anadolu Üniversitesi Yayını No: 1944
Ağustos 2009, Eskişehir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder