Hümanizmin Özü
Heidegger, Sartre, Eliot, Babbitt
Giriş
Hümanizm neyin rahatsızlığıdır?
Sahtelik çullanırken (…) hakikat geri
çekiliyor… Suyun topraktan çekilmesi gibi…
İnsan özsüzlükten kırılıyor, bu özsüzlüğünü
etrafındaki şeylerin içlerini boşaltarak telafi ediyor.
İnsan (zorbalaştıkça her şeye daha fazla
müdahale ediyor.
Her şeyi heva ve hevesine râm etmek istiyor.
Kendi kendisi olmaktan çıkan her şeyin geriye sadece adı kalıyor. (s. 12-13)
İnsan birkaç dünyaya birden akraba bir
varlıktır. Onda bu dünyanın sakinlerinde olmayan özlemler vardır, ebediyet
duygusu, ölümsüzlük…
…bunların da sahte bir şeyle avutulmaması
gerekir.
Humanitas (…) ilk kez Latinler tarafından
düşünülür.
Emperyal bir güç haline gelen Latinler
tarafından…
Humanitas paideia karşılığı olarak
kullanılır ve bu Greklerden devralınan paideianın tecessümüyle (bildung,
eğitim) Romalıların virtussunu övüp yüceltir.
Bu şekilde anlaşılan humanitas (insan
doğası, kültür) diye tercüme edilir. (s. 16)
İnsanın ayırt edici özelliği onun varolma
tarzında açığa çıkar. Ve bu onun Varlığın hakikatine açık durmasıdır.
Zifiri karanlığa çarpmadan aydınlığın
farkına varılmaz.
İnsan (…) gerçekten sevdiğinde sevdiğinin
sevgisinin minnettarlığını duyar. O vakit hiçbir karşılık beklemeden
kendisinden verir.
Ve böylece insan yoksulluğunu duyar.
İhtimamın ve ihsanın ne demek olduğunu anlar. İşte o zaman bu yoksulluk onun
açık durmasını sağlar.
İnsan her şeyi geçiştirmenin yolunu öğrendi.
…yalanı ve sahteliği yadırgamamayı öğrendi…
Sürü halinde yaşadıkça sürgünlük tecrübe
edilmez. Sürgünlük tadılmadıkça, gurbet neresi sıla nerede bilinmez.
Düşünme Varlığın insanın özüyle olan
rabıtasını gerçekleştirir.
…düşünen ve düşünülen varlık aynı şeydir.
İnsan (…) her zaman sadece varolanlara
sımsıkı sarılır. Böylelikle insan asıl düşünmesi gerekeni unutur. (s. 20)
İnsan varolmamasının ayırtedici özelliği
onun Varlığın yakınlığında barınmasıdır. Böyle bir varolma muhafızlıktır, bir
başka deyişle, Varlığa kulak kesilmektir. Varlığın unutulmasının en ziyade göze
çarpan belirtisini Heidegger (…) yurtsuzluk diye tabir eder.
Yurtsuzluk dünyanın kaderi haline
gelmektedir.
Heidegger Varlığın unutulmasında Batı’nın
metafizik yapma geleneğini sorumlu tutar.
Varlık olarak Varlığın düşünülmesi anlamına
gelen metafizik bir essentia felsefesine dönüşmüştür.
…günümüzün dünyasında bir insandan ne adına
belli zevk ve arzularına hakim olmasını isteyeceğiz?
Varlığın hakikatine açık duran insan Varlığa
ait oldukça, insan için yasa ve kural haline gelmesi gereken bu düsturların
tahsisi Varlığın kendisinden gelebilir.
…bugün insanileştirilenin yarın
hayvanileşmesi için bir neden yoktur.
Martin Heidegger – Hümanizm
Üzerine Mektup
Düşünme Varlığın insanın özüyle olan
rabıtasını gerçekleştirir.
Düşünce bu bağı (…) kendisine Varlık
tarafından bahşedilmiş bir şey olarak Varlığa sunar. Böyle bir sunma şuna
dayanır: Varlık düşünmede dile gelir. (s. 37)
…düşünme, Varlığın hakikatinden söz
edebilmesi için, kendisinin Varlığın hizmetine girmesine izin verir.
Varlığın tarihi asla geçmiş değil, hep olmak
üzeredir.
Platon ve Aristoteles (…) düşünmenin
kendisini bir tekhne inşa ve ibda etmenin hizmetinde bir refleksiyon yöntemi
olarak kabul ettiler.
…düşünme, kendi başına alındığında,
ameli-tatbiki değildir.
O zamandan beri felsefe varlığını bilimler
önünde meşru göstermenin süregiden güçlük ve sıkıntısıyla karşılaşmıştır.
…böyle bir çaba, düşünmenin özünün
terkedilmesidir. Felsefe, eğer bir bilim olmazsa, itibar ve geçerliliğini
kaybedeceği korkusunun tutsağıdır.
Düşünmenin unsuru olarak Varlık, düşünmenin
teknik yorumu tarafından terkedilir. Sofistiklerle ve Platon’la başlayan
“mantık” bu yorumun kutsanmasıdır. (s. 39)
…lojik, etik, fizik gibi tabirler (…)
Grekler, göz kamaştırıcı dönemlerinde, bu tabirlere ihtiyaç duymaksızın
düşünüyorlardı.
Düşünme, daha basit söylemek gerekirse,
Varlığın düşünmesidir. (s. 40)
Düşünmenin sonu geldiğinde, bu kaybı o
tekhne olarak, gidermeye çalıştı.
Fakat insan Varlığın yakınlığına yolunu
yeniden bulacaksa eğer, önce isimsiz olanda mevcut olmayı öğrenmelidir.
İnsan (…) kendisinin yeniden Varlık
tarafından talep edilmesine izin vermelidir. Ancak böylelikle söze yeniden
özünün paha biçilmezliği ve insana Varlığın hakikati içinde barınmak için bir
ev bahşedilmiş olur.
…insan (homo) insanca (humanus) olmalıdır…
(s. 44)
Hümanizmin her türü ya bir metafiziğe
dayanır ya da kendisi bir metafiziğin dayanağı haline getirilir. Varlığın
hakikati sorusunu sormaksızın varolanların yorumunu gerekli kılan insanın
özünün her belirlenimi, bilerek bilmeyerek, metafizik bir vasfa sahiptir. Sonuç,
her türden metafiziğe özgü olanın (ya da karakteristiğinin), bilhassa insanın
özünün belirlenme tarzıyla ilgili olanın, hümanistik olan olmasıdır.
Dolayısıyla her türlü hümanizm metafizik olmaktan öteye geçemez.
…metafizik, varolanları Varlıklarıyla temsil
eder (yahut tasarlar) ve böylelikle varolanların Varlığını düşünür.
Metafizik bizatihi Varlığın hakikatini
sorgulamaz.
İnsanın ekstatik özü (…) ek-sistenze
dayanır. Ortaçağ felsefesi bu existentiayı tecrübenin nesnelliği anlamında
gerçeklik (edimsellik) olarak tasarlar. Hegel existentiayı mutlak öznelliğin
kendi kendini bilen İdeesi olarak tanımlar. Nietzsche existentiayı hiç
değişmeyenin, hep aynı kalanın ebedi dönüşü diye anlar. (s. 51)
Dil varlığın kendisini açıcı-gizleyici
zuhurudur.
Ekstasis bakımından düşünülen ek-sistenz,
existentia ile ne form ne de muhteva bakımından çakışır. Muhteva açısından
ek-sistenz Varlığın hakikatine açık durmaktadır.
Dasein’ın özü onun varoluşunda bulunur.
…Sartre varoluşçuluğun temel ilkesi şu
şekilde ifade eder: Varoluş özden önce gelir.
Platon’dan itibaren essentia existentiadan
önce gelir denir.
…metafizik bir ifadenin tersine çevrilişi
gene nihayetinde metafizik bir ifade olarak kalır.
…insan varolduğu kadarıyla vardır.
İnsan varolanların tezahür edip etmeyeceğine
(…) karar veremez.
Varoanların zuhuru Varlığın kaderinde
bulunur.
…insan bu kaderle uyum içinde Varlığın
hakikatine gözcülük etmelidir. İnsan Varlığın çobanıdır.
Varlık nedir… O kendi kendisidir.
Varlık en yakın olandır. Gene de bu yakın
insandan en uzak olarak kalır. (s. 57)
Varlığın hakikatine ait olduğu ölçüde
insanın barınarak varolduğu Varlığın evidir.
…belki de “(var)dır” meşru ve uygun bir
şekilde sadece Varlık için söylenebilir, böylelikle hiçbir tikel varolan gerçek
anlamda hiçbir zaman “var” değildir.
Felsefe özüne dikkat kesilirse (…) sürekli
olarak Aynı’yı düşünmek için bulunduğu yerden kalkar.
…buradan ileri gitme, uzaklaşma, düşünmeyi
düşünmenin kendisinin yaydığı gölge olarak takip eden bir hatadır.
Tarihin vuku bulması esas itibariyle
Varlığın hakikatinin kaderi olarak ve ondan gerçekleşir.
Varlığın varolmaklığının keyfiyeti öncelikle
“anlam” yani Varlığın hakikati açısından düşünülmelidir diyoruz.
Yurtsuzluğun üstesinden gelinmesi ancak (…)
Varlıktan başlar…
Yurtsuzluk varolanlarca Varlığın
terkedilmesine dayanır.
Yurtsuzluk dünyanın kaderi haline geliyor. O
nedenle de kaderi Varlığın tarihi açısından düşünmek zorunludur.
Marx (…) insanın yabancılaşması diye
farkettiği şey köklerini modern insanın yurtsuzluğunda bulmaktadır.
Materyalizmin özü (…) metafizik belirlemeye
dayanır.
…varolanların tümü emeğin materyali olarak
ortaya çıkar.
Emeğin ve modern metafiziğin özü (…) kendi
kendisini tesis/tanzim eden kayıt ve şarta bağlı olmayan üretim süreci (…) ki
bu insanla öznellik olarak tecrübe edilen edimsel olanın nesnelleşmesidir.
Materyalizmin özü tekniğin (teknoloji)
özünde örtük kalır.
Tekniğin kökü isimce Greklerin tekhnesine
uzanmaz, fakat tarihsel ve özsel olarak bir aletheuein tarzı, yani varolanları
açığa çıkarma tarzı olarak tekhneden kaynaklanır. (s. 68)
İnsanın asli yurtsuzluğu karşısında insanın
yaklaşan kaderi kendisini (…) Varlığın tarihi üzerine düşünmeye açmaktadır.
Varlığın hakikatinden kovulmuş vaziyette
insan aninal rationale olarak her yerde kendi etrafında dönüp durur.
Varlığın kendisi üzerine tefekkür
(…) sadece ve sadece bu düşünme (…) kaybolmuş olan logosun asli özüne
erişir. (s. 77)
Tanrı’nın en yüksek, en yüce değer olduğu
ileri sürüldüğünde bu Tanrı’nın özünün irtifa kaybetmesidir.
…değerlerle ilgili düşünme Varlığa karşı
tasavvur edilebilecek en büyük küfürdür.
…varolanları öznelleştirerek safi objeler
haline getirmeye karşı, düşünmenin önüne Varlığın hakikatinin açıklığını
getirmek demektir.
Varlığın kendisi, bu açıklık olarak vardır.
…fırlatılmış olarak insan Varlığın
açıklığında durur.
…insanın fırlatılmış özü temelinde açıkta
durduğu Varlığın açıklığıdır.
Dünyada olma, ek-sistenzin “ek”inin özsel
olarak açıldığı açık boyutla ilgili olarak ex-sistenzin özünü ifade eder. (s.
79)
İniş, bilhassa insan yolunu şaşırıp
öznelliğe saptığında, çıkıştan (tırmanıştan) çok daha güç ve tehlikelidir.
Ek-sistenzde homo animalisin, metafiziğin
alanı terkedilir.
Mantık ve fizikle birlikte etik ilk kez
Platon okulunda ortaya çıktı. Bu disiplinler, düşünmenin felsefe, felsefenin
episteme ve bilimin kendisinin okullar ve akademik amaçlar için bir malzeme
haline geldiği bir zamanda doğdu. Felsefenin bu şekilde anlaşıldığı minvalde,
bilim parladı.
Ethosun özü
Heraklitus, fragman 119: “Bir insanın kaderi
onun daimonudur.”
Fragman şunu söyler: İnsan olduğu kadarıyla,
insan tanrının yakınlığında barınır.
Varlığın hakikati düşünülmediği sürece her
türden ontoloji dayanağından mahruma kalır. O nedenle “Sein und Zeit”da
düşünceyi henüz her yönüyle açık olmayan bir yolda Varlığın hakikatine doğru
götürmeye çalışan düşünme ayırt edici özelliğini “temel ontoloji” diye
vasıflandırır. (s. 86)
Düşünme Varlığın evini inşa etmeye çalışır
ki o eve Varlığın iştiraki, kaderine uygun bir şekilde, insanın özünden
Varlığın hakikatinde barınmasını talep eder. Bu barınma dünyada olmanın özüdür.
(s. 88)
Varlıkta nefyetme (yoksama/yadsıma/reddetme)
benim hiçlik dediğim şeyin özüdür. Dolayısıyla Varlığı düşündüğünden ötürü,
düşünme hiçliği düşünür.
Düşünme varlığa dair söyleşisini
ek-sistenzin barınağı olarak dile döktüğü kadarıyla Varlığın açıklığına kulak
kesilir. Dolayısıyla düşünme bir etkinliktir.
Varlığın düşünülmesinde tuhaf olan onun
basitliğidir. Tam da budur bizi ondan alıkoyan.
…düşünmeyi bilimsel bilgi ve araştırma
tarzına tasavvur ederiz. Etkinlikleri-eylemleri praxisin müessir ve muvaffak
başarılarıyla değerlendiririz.
Fakat eğer biz, yalın-basit olanın
alışılmadık karakteriyle tanışırsak o zaman bize derhal bir başka hal isabet
eder.
Düşünme, Varlığın düşünülmesi olarak özü
itibariyle, Varlık tarafından talep edilir.
Varlık düşünmenin kaderi olarak vardır.
Sartre – Varoluşçuluk
Bir Hümanizmdir
Burada amacım (…) varoluşçuluğun bir
savunmasını yapmaktır.
…varoluşun özden önce gelmesi...
Öznel olandan başlamalıyız.
Tanrı insanı bir usule ve bir tasavvura göre
yaratır.
Varoluş özden önce gelir derken ne demek
istiyoruz? Bununla, insanın her şeyden önce varolduğunu, kendisiyle
karşılaştığını, dünyada birdenbire güçü bir şekilde ortaya çıktığını, bundan
sonra kendisini tanımladığını kastediyoruz.
İnsan kendisini inşa ettiği şey dışında bir
hiçtir. Bu varoluşçuluğun ilk ve en temel ilkesidir.
İnsan ancak, olmayı amaçladığını olduğunda,
varoluşa ulaşır.
İnsan kendi kendisini seçer dediğimizde, her
birimizin kendisini seçmesinin gerekliliğini kastediyoruz, fakat aynı zamanda
bundan insanın kendisini seçerken bütün insanlar için seçimde bulunduğunu da
anlıyoruz.
Dolayısıyla bu (…) büyük bir sorumluluktur.
…eylemim, bütün insanlık adına bir
bağlanmadır.
Varoluşçu tanrının mevcut olmamasını önünde
fevkalade sıkıntılı bir durum olarak bulur, çünkü onunla birlikte anlaşılabilir
bir evrende değerleri bulmanın bütün mümküniyeti kaybolur gider.
…şayet tanrı yok ise her şey mubahtır ve
insan neticede, kimsesiz ve ümitsizdir.
…gerçekten varoluş özden önce geliyorsa,
insan eylemini belirli ve özel bir insan doğasına atıfla asla
açıklayamayacaktır; bir başka deyişle belirlenmişlik yoktur, insan özgürdür,
insan özgürlüktür.
Neticede son sözü söyleyen hissiyattır; onun
beni gerçekten ittiği istikamet seçmem gereken istikamettir.
İnsan (…) kendisini gerçekleştirdiği ölçüde
varolur ve o nedenle o, eylemlerinin toplamının dışında hiçbir şey değildir,
hayatı her ne ve nasıl ise, onun dışında hiçbir şey değildir.
Varoluşçu için, aşkın yaşanmışlarının
dışında aşk yoktur.
…bir insan kendi kendisini bağlar, kendi
portresini çizer, bunun dışında hiçbir şey yoktur.
Başkalarının özgürlüğünü de kendi hedefim
haline getirmedikçe, özgürlüğü hedefim haline getiremem.
İnsan her zaman kendisinin dışındadır: o
kendisini kendisinin ötesine fırlatarak ve orada kaybederek insanı var kılar.
Varoluşçuluk iyimserdir, o bir eylem
öğretisidir.
Eliot – Hümanizm
Üzerine Düşünceler
Mr. Babbitt’in felsefesinin merkezî noktası
hümanizm öğretisidir.
Mr. Babbitt (…) hümanizmin dinin alternatifi
olduğunu açıklıyor.
…hümaniteryen gerçek manada insani olanı bir
kenara bırakmıştır ve hayvani olanla yetinmektedir; hümanist ise tanrısal olana
sırtını dönmüştür ve üzerine yükselmeye çabaladığımız hayvansallığa çok çabuk
tereddi edebilecek insanî unsurla yetinmektedir. (s. 139)
Eliot – Hümanizm
Üzerine İkinci Düşünceler
Kanaatim o ki, hümanizm büyük ölçüde “insan”
kelimesine yüklenen gizli kapaklı anlamlara ve genel olarak hiçbir zaman
varolmayan açık ve farklı felsefi fikirlerin üstü örtülü olarak dile
getirilmesine dayanmaktadır.
İnsanı
insan yapan, tabiatüstü güçleri yaratabilmesi değil, onların farkına
varabilmesidir.
Eğer insan kelimesinden doğaüstü güçlere
inancın kazandırmış olduğu her şeyi kaldırırsanız, insanı sonuç olarak aşırı
derecede zeki, uyum sağlama kabiliyeti olan, yaramaz küçük bir hayvan olarak
görebilirsiniz.
---
Türkçeleştiren: Ahmet Aydoğan
İz Yayınları, 2002
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder