18 Temmuz 2016 Pazartesi

Medya Sosyolojisi: Ulus İçi ve Uluslararası Sistem

Ulus İçi ve Uluslararası Sistem
İnsanların birlikte yaşadıkları sosyal yapının yönetimsel olarak örgütlenmiş biçimler bütününe kavim, imparatorluk veya ulus gibi isimler verilir. İnsanların kurdukları sosyal yapı (toplum), aynı zamanda, belli bir yer ve zamanda, belli tarihsel geçmişe sahip bir maddi üretim biçimine sahiptir. Bu biçime ekonomik sistem denir.
Kapitalist ekonomik sistem özel mülkiyet örgütlenmesi ve ilişkileri üzerine kurulmuştur.

Ulusal ekonomik sistemin belirleyici ögelerinin başında özel sektör gelir. Şirket yapıları sermayeye kâr sağlamak için biçimlendirilmiştir. Bu yapının iletişimin doğası, kendi ekonomik amaçlarını gerçekleştirmesi için gerekli ve zorunlu olan üretim tarzı ve ilişkilerinin getirdiği ilişkilerin biçimine göre şekillenir.
Şirket politikaları ve devlet bütçesi tartışmalarında, harcamaların nasıl ve nereye yapılacağına genelin çıkarını özel güçlerin çıkarından geçirerek verirler.
Kapitalist örgütler ilişkileriyle ve iletişim faaliyetleriyle sadece iş içi hayatı kontrol etmekle kalmamakta, iş dışı faaliyetlerin gündemini de hazırlamakta ve sunmaktadır.
Şirketlerdeki yönetim yapıları, üretim için gerekli “üretici güçleri” ya sahiplik yoluyla ya da kiralayarak şirkete en fazla kârı getirecek biçimde işe koşar. Kapitalist yapının iletişiminde, bu işe koşma normal ve doğal olarak algılanır, nitelenir ve sunulur. Özel mülkiyet hakkı kutsallaştırılır, dokunulmaz yapılır. Mülksüzler ise başkalarının saptadığı koşullarda hayatlarını kazanma mücadelesine giren beceriksizler, yeteneksizler, şanssızlar vb. olarak nitelenir.
Ekonomik sistemi normalleştirme ve evrenselleştirmenin başarısı örneğin, zenginlik, şan ve şöhret düşleriyle yaşayan mülksüzlerin önemli bir kısmının, kendilerinin olmayanın ve olmayacağın aktif savunuculuğunu yapacak bilişe, bilince ve vicdana sahip olmasında da yatar.

Kamu sektörü tüm devlet kurumlarının toplamıdır.
Kamu sektörünün kamuyla ve özel sektörle ilişkileri hakkındaki iletişimin doğası bir sistemin meşrululuğuyla, değerlendirilmesiyle, bilişiyle ve sisteme karşı güvenle ilişkilidir.

Toplum Yönetimi ve Bilincin Üretimi
Toplum yönetimini sadece devlet kurumları yapmaz; toplum yönetiminin en önemli kısmı özel şirketlerin iş yerinde, alışveriş merkezlerinde ve kitle iletişim medyasından ve İnternet’ten geçerek yapılır.
Kapitalist firma ve firmaların iletişim araçları insanların “yaşam boyu eğitim” yeridir. Bu mekânda insanlar ezmeyi ve ezilmeyi, haklılığı ve haksızlığı, sömürmeyi ve sömürülmeyi, özgürlüğü ve köleliği yaşayarak öğrenirler.

Devletin, hükümeti dâhil, bütün organlarının ön amacı mülkiyetin korunmasıdır. Devlet, zenginliği teminat altına almak ve yoksullara karşı korumak için vardır. Tarihin hiçbir döneminde devlet “halk tarafından” kurulmamıştır ve “halk için” var olmamıştır. Halkın iradesini yönetime taşıyan hiçbir siyasi parti olamaz, olmamıştır. “Halkın iradesi” gibi kavramlar siyasal iletişimde yönetimsel ifadelerdir ve gerçekle, yani halkın iradesinin tecellisi” ile alakası biliş yönetimidir.
Devletin sistem tutma, sürdürme ve geliştirmeyi “barışçıl” bilinç yönetimi yoluyla sağladığı önde gelen üç ana örgütlü faaliyet yapısı vardır: Eğitim sistemi; seçimler ve temsil sistemi; kamu iletişim sistemi.

Seçimler ve Demokrasi Süreçleri
Sistem tutma ve sürdürme, ekonomik yapı yanında, ancak siyaseti yapacak siyasal örgütlerle olabilir.
Seçimlerle getirilen temsil yoluyla siyasal ve ekonomik karar verme sistemi meşrulaştırılır, normalleştirilir ve evrenselleştirilir.

Meşrulaştırılmış Güçle Üretim
Devletlerin, kaba güçle ikna iletişimi üretimi adalet sistemi (mahkemeler, polis, hapishaneler) ve ordusuyla yapılır. Bu arada elbette meşru ikna kurumları yanında gayri-meşru gizli devlet kuruluşları casusluktan gizli teşkilat kurma, yasa dışı örgütleri destekleme ve kontrol etmeye kadar çeşitlenen görevler yaparlar.
Adalet sistemi kendini belirleyen uluslararası ve ulusal siyasal-ekonomik yapının amaçlarına uygun bir şekilde biçimlenir. Adaletin kurumları mülkiyet ilişkilerine zarar getiren kişileri ceza korkusuyla ikna ve durdurma aracıdır.

Eğitim Sistemi üç temel faaliyet alanında görev yapmaktadır:
a) Birikim (sermaye birikimi),
b) meşrulaştırma ve
c) üretime yardım.

a) Sermaye birikimi: Birinci görevde, eğitim sistemi ekonomik sistemin koşullarını yaratarak kapital birikim sürecine yardım eder. Okul, kapitalist pazar sistemine benzer biçimde tabakalaşmış iş gücü yetiştirir. Not verme ve diplomayla başarı ölçüsü öğrencileri hiyerarşik bir dikey tabakalaşmaya oturtur. Bu tabakalaşma egemen düzenin yapısını taklit eder.

b) Meşrulaştırma: Okullar, hem kendi hem de toplumun yapı ve çalışma biçimini, “geniş sosyal ve ekonomik adalete doğru gidiyor” olarak tanımlar. Bu yolla, okullar kendinin ve toplumun ana kurumlarının sınıf ve ırk gözetmeksizin “herkes için” olduğu inancını iletir.

c) Üretime yardım: Okullardaki öğrenciler yarının tüketicileridir. Bazıları fakirliğe bazıları fırsatçılığa/yalaklığa yönlendirilerek yetiştirilir. Eğitim kurumlarının bizatihi kendileri de endüstriyel yapılanmaya sahiptir; eğitim bedava değildir.

Düşünme veya soruşturma para getirmez, aksine sorun getirir. Bu nedenle ki şirketler üniversitelerden “tahta kesmeyi bilen insan yetiştirmesini” ister, düşünen ve soruşturan insan değil.

Belediyeler gibi devlet kurumları, okullar ve özel kuruluşlar yardım, eğlence, spor ve dinlenme faaliyetleriyle hem para kazanır hem de kendi promosyonunu ve halkla ilişkilerini yaparlar.
Örgütlü ticari spor günümüzde de ekmek ve sirk politikalarının yürütülmesinde “iş dışı eğlence ve dinlenme” zamanının sömürgeleştirilmesinde önemli yer alır.

Maddi hayatını üreten insan aynı zamanda bu hayatla ilgili bilinci de üretir. Dolayısıyla kültür üretimi kapitalist endüstriyel yapıların kontrolündedir.

Kitle kültürü kitleler hâlinde üretim yapan endüstriyel yapının endüstriyel kültürüdür; endüstrilerin ürettiği ve kitlelerin tükettiği kültürdür.

Popüler kültür, mekaniksel ve elektronik çoğaltmayla niceliksel fazlalık ve niteliksel yoksulluğun kültürüdür. Kitle kültürünün tüketicisidir.

Ulus egemen bir ekonomik ilişkiler yapısının oluşturduğu siyasal bir birimdir; birden fazla kültürleri içinde barındırdığı için hiçbir ülkede ulusal kültürden bahsedilemez.

Evrensel veya küresel kültür küresel ekonomik ve siyasal pazarın ürettiği kitle kültürünün yeni adıdır.

ULUSLARARASI SİSTEM
Uluslararası iletişim makro seviyede ulus denen ana birimden başlayarak mikro seviyede bireysel seyahate kadar çeşitlenen ilişkilerin yapısıdır.
Uluslararası iletişimde egemen tarz, gelişmiş ülkeler arasında pazar tutma, pazarı genişletme ve pazar payını artırma politikaları biçimindedir.

Ekonomik ve siyasal yönetici sınıflar modernizmin bağımsızlık arayan ulusalcı kimliğini terk etmekte uluslararası pazarın güç ve çıkar kimliğini benimsemektedirler.

Yerin Kullanımı ve İletişimin Coğrafik Politikası
Günümüzde yer siyasal olarak “ulus devletler” biçiminde örgütlenmiştir.

İletişim teknolojilerinin devrimi araç üreticilerinin küreselleştirdikleri Pazar devrimidir.

Uzay her tür amaç için gerekli ulaşım ve iletişim için önemli bir araçtır. Hava yolunun bölüşümü demek ulaşım (sivil ve askeri rotaların) ve iletişim (radyo frekanslarının bölüşülmesi) kullanımı ve sahipliği demektir.

Küreselleşme ile birlikte “emeği dünyanın neresinde bulursa orada sömürme” biçimi geldi. Emeğin sınıf ve çıkar bilincinin yerine, giderek yaygınlaştırılan tarikatçılık, sofuculuk, bireysel gelişim uyduruları, parçalanmış ve sapık kimlikler, böl, birbirine düşür ve yönet politikalarıyla gelen biliş ve davranış yönetimi biçimleri almaktadır.

İşçi göçü, İngiliz emperyalizminin ucuz işçi kullanarak sermaye birikiminde icat ettiği ve “köleliğe son” propagandasıyla desteklediği bir ekonomik sömürü tarzıdır.

Uluslararası ilişkiler ekonomik çıkarlar üzerine kuruludur.

Kapitalist üretimde büyüme (a) artan kapitalist ürünlerin pazarlanıp satılması için sosyal iletişim sektörünün ekonomik sömürüsünü, (b) farklı sosyal sınıfların oluşturduğu kitlelere ulaşacak bir ideolojik çerçeveyi gerektirir. Bu çerçeve kapitalist sosyal gerçeğin kapitalist sınıfın çıkarları yönünde yorumlanmasını sağlar. Bu da kitle iletişiminin bu amaçla kullanılmasını zorunlu kılar. Dolayısıyla medyanın yaradılışı, yapısı ve kullanılış biçimi kapitalin hareketiyle uyumludur.

Profesyonellik, teknolojik araç ve ürün transferiyle birlikte gelen ithal edilmiş bir iş yapış biçimidir.
Profesyonellik, bir işi yapma pratiğinde belli değerlerin benimsenmesi ve pratiği bu değerlerin çerçevesi içine uyacak bir şekilde yapmaktır.

Milletlerarası haber toplama ve yayma örgütlenmesinde, birkaç kapitalist haber örgütlerinin sadece örgütsel yapı olarak değil, aynı zamanda fiilen dünya pazarlarındaki egemenliği vardır; diğer ülkeler onların yapısını taklit eder.

Dünyanın tüm kentlerindeki gazete bayilerinde sergilenen dergilerin hemen hepsi ya Amerika’nın o dile çevrilmiş ürünüdür ya da Amerikan taklidi ve kopyasıdır.

İletişim Politikaları
Uzun dönemli iletişim politikaları olmayan bir ülke, uzun dönemli politikalara sahip olanlarla ilişkisinde çoğu kez “yitiren” durumuna düşer.

Politikalar örgütlü yapılar ve ilişkiler içinde saptanır.
Toplumsal politikaları anlamak için sadece yazılı olanlara bakmak yeterli değildir.
Politikaların her seviyesi ve biçiminde bağımsızlık (veya bağımlılık) ölçüsü güç ilişkilerine göre belirlenir.

---
Medya Sosyolojisi
Prof. Dr. İrfan Erdoğan
Anadolu Üniversitesi Yayın no: 2832

Eskişehir, Ocak 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder