31 Ağustos 2016 Çarşamba

İçsel Zaman Bilincinin Fenomenolojisi Üzerine

Edmund Husserl - İçsel Zaman Bilincinin Fenomenolojisi Üzerine
Derleyen: Martin Heidegger


…araştırmanın konusu, saf bir duyuş verisinin zamansal kurulması ve fenomenolojik zamanın böyle bir kurulmaya temel oluşturan kendi kurulmasıdır.

Zaman, en bilinen şeydir (!)

Objektif bakımdan, her gerçek varlık ve varlık anı gibi her yaşantı, biricik nesnel bir zamanda kendi mevkisine sahip olabilir.

Fenomenolojik veriler, zaman kavrayışlarıdır, zamansalın objektif anlamda içlerinde göründüğü yaşantılardır.

…yaşanan zaman esasen, objektif zamanın bir noktası değildir. Objektif mekân, objektif zaman (…) şeylerin ve süreçsel-olayların objektif dünyası, işte tüm bunlar, aşkınlıklardır.

Bir tebeşir parçasına doğru bakalım; gözlerimizi kapatıp açalım. O zaman iki algımız vardır.
Aynı tebeşiri iki defa gördüğümüzü söyleriz. Bununla birlikte, zamansal ayrılmış içeriklere sahibiz.
Ama nesnede bir ayrılık yoktur. Nesnede süre varken fenomende değişim vardır.

Nesne, içerikten daha fazla ve belirli bir tarzda başka bir şeydir.
Objektivite, birincil içeriklerde değil de, aksine kavrayış karakterlerinde ve bu karakterlerin özüne ait yasallıklarda kurulur. Bunu tamamen, baştan başa görmek ve açık bir anlayışla göstermek işte (bu) bilgi fenomenolojisidir. (s. 19)

Brentano, sorunun çözümünü kökensel çağrışımlarda, belleğin aracısız tasavvurlarının (…) ortaya çıkışında bulduğuna inanır.

Her tasavvur kendisinden öncekinin içeriğini yeniden üretir.

Şimdiyle ilişkili bir belleğin tasavvurları mevcut algılara bağlanır.
Süre, ardıllık, değişiklikler görünür. Bu görünmede ne yatar? Mesela bu ardıllıkta bir “şimdi” ve bununla birlik halinde bir “geçmiş” görünür. Şimdikiyi ve geçmişi saran bilincin birliği, fenomenolojik bir veridir.

Geçmişin idesine nereden sahibiz?
Aşkınlaştıran bilinç açıklanamaz.
Zamanın artardalığı, bir aynı-zamanı dışlar.

Zaman objelerinin, aşkın ve içkin zaman objelerinin yanında, zamanın kendisi, objelerin ardıllığı ve süresi nasıl kurulur?

Her ses bizzat, zamansal bir yayılıma sahiptir, çınlatmada bu sesi şimdi olarak duyarım, çınlamanın ilerleyişinde ama, bu ses hep yeni bir şimdiye sahiptir ve mevcut önceleyen de bir geçmiş olana dönüşür.

Sesi maddi verilmişlik olarak kabul ediyoruz.
Ses kendi hususi zamansallığına sahiptir.

Hatırlanan, geçmişe hep daha fazla batar.

Hatırlanan, şimdiki var değildir,
Olmuş olan olmayacak, aksine şimdiki-mevcut-şey olur ve hatırlamada şimdi olarak sunulu değildir.

Şimdi-olmayı algıda (…) fark ederek görüyorsam (…) hatırlamada da geçmişi fark ederek görürüm…

(hatırlamada algı, geçmişi şimdinin önüne koyar, buradaki incelik bilincin zamandan bağımsız hareket ediyormuş gibi düşünülebilmesidir)

Geçmişe-yönelim, şimdinin canlı ufkunu kurar.

Fantezi, yeniden-şimdikileştirme olarak karakterize edilen bilinçtir.

Her hatırlama, gerçekleşmesi şimdiliğe yol açan beklenti yönelimlerini içerir.

(her hatırlama fantezileştirmedir)

Beklenti bir algıda gerçekleşir.

Hatırlama, algılanmış-olmuş-olmaya ilişkin bilinçtir.

(nesne duyum alanında farklılaşabilir, farklı nitelikleriyle algılanabilir.
Nesnenin algısı, zaman içinde farklılaşabilir. Aynı nesne iki farklı zamanda farklı algılanabilir, hatırlanabilir)

Bir değerin hiçbir zaman mevkisi yoktur.

Duymayı, kökensel zaman bilinci olarak görürüz,
Fantezileştirme, bu zaman bilincinin değişkesidir, yeniden şimdikileştirmedir.
Fakat yeniden şimdikileştirme hatırlama, beklenti veya sırf fantezi olabilir.

Zaman bilincinin özlü tarzları:
1- şimdikileştirme (Prezantasyon), geçmişe yönelim ve geleceğe yönelim olarak duyuş.
2- koyan yeniden şimdikileştirme (hatırlama) / beklenti…
3- içinde fantezi bilincindeki tüm aynı tarzların ortaya çıktığı saf fantezi olarak fantezi-yeniden-şimdikileştirmesi… (s. 136)

Algı objesi, sübjektif zamanda, hatırlama objesi, hatırlanan bir zamanda, fantezi objesi fantezileştirilmiş sübjektif bir zamanda, beklenen obje beklenen bir zamanda görünür. / sübjektif zaman…

İçsel zaman bilinci / zamana ilişkin bilinçtir.

Bilinç, “Ben” ile ilişkilendirmedir.
Ben bir nesne değildir ki bilinç, nesne haline getirilemez.

Refleksiyon, bilincin yönelimsel kendiyle-ilişkisidir.

Fenomen, sadece görünen değildir, aksine görünmenin tarzıdır.

Görünüş ve fenomen / nesnenin kendisinin temellendirici sunulmuşluk tarzıdır.
Görünüşte daima bir görünümsü vardır. Bu sunulmuşluk tarzlarını keşfedip tahlil edebilme olanağı, fenomenoloğun görevini belirler.
Şeyleri daima bir açıda görürüz.
Fenomenoloji / görünmenin tarzını araştırırken, görünmenin yapısını sorgular.
Fenomen, kendini gösteren şeydir.

Görünme, bilincin yönelimselliğini gösterir; yani bilinç daima bir şey-in bilincidir, ilişkilenmenin adıdır.
Fenomenolojinin zemini basit bir şekilde görünüş olayıdır…

Zamansallaştırmanın ilk-kademesi aşkın benin kendi-şimdikileştirmesi ve zamansallaştırmasıdır. Bu zamansallaştırmanın ilk tarzı prezantasyon olarak algıdır. Bu sürecin yeri ise, canlı şimdiliktir.
Yeniden şimdikileştirme de daima ikincildir.
Algı, şimdiliğin kendi-sunuşudur.
Algı, bir şeyi bizzat o şeyin kendisi olarak gözler önüne seren edimdir ve objeyi kökensel olarak kurar. Şimdikileştirme olarak algının zıddı ise, yeniden şimdikileştirme / reprezantasyondur ve bizzat objenin kendisini gözler önüne sermez, aksine yeniden şimdikileştirir.
Sanki resimdeymiş gibi gözler önüne serer.

i-mage / mag-i

İlk izlenim, şimdinin kaynağıdır.
Bilinç ve varlığın ilk-kaynağıdır.
Bilinç eşzamanlı olarak aktüel olana artık aktüel olmayan ve henüz aktüel olmayana yönelmiştir: zamansal boyutların bu bir arada-tutulması sayesinde şimdiki zaman, bir yayılımı korur ve şimdikiyet alanında bir süreye dönüşür ki burası, sadece saf şimdiki zamandan ibaret değildir. Bu yönelimler asli bilinçtir.
Retensiyon, geçmişe yönelimdir ki demin-olmuşa ilişkin bilinçtir.
Protensiyon ise geleceğe-yönelimseldir, yani genel olarak bir şeyin geleceğine dair bilinçtir.

Zaman kuran bilinç zamanın dışındadır.

Bizzat kendisi, zamanın içinde değildir, zamansal, objektif bir şe değildir.

Tarihten hareketle zamanı anlatmaya çalışan Heidegger zamanı aşkınlık olarak anlar (…) ona göre, Varlık ve Zaman birbirine aittir ki zaman, varlığın vukubulmasıyla aynılaştırılmalıdır (ne demektir bu; zaman, oluştur).

---

Türkçeleştiren: Mesut Keskin
Avesta Yayınları
2015


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder