4 Temmuz 2016 Pazartesi

Pär Lagerkvist - Barabbas

Pär Lagerkvist - Barabbas

Barabbas, çarmıha gerilmek üzere Roma valisi Pilatus’un karşısına İsa ile birlikte çıkarılan bir hayduttur.
Roma valisi bayram dolayısıyla iki mahkûmdan birini bağışlayacağını söylediğinde Yahudiler “Barabbas’ı bağışla, ötekini as” diye bağırırlar.
Böylece Barabbas serbest bırakılır.
İsa’yı Golgota’ya kadar takip eder. Ölümüne tanıklık eder.
İsa ve çarmıha gerilme olayı kafasını meşgul etmeye başlar.
Hıristiyanların arasına katılır. Onlardan bir değildir ama…
Roman, Barabbas üzerinden insanın inanç tarihini ve pratiklerini anlatıyor.

Notlar
Bilmeyen yoktur nasıl çarmıha gerildiğini ve onun çarmıhı altında kimlerin toplanıp durduğunu…

Barabbas, otuz yaşlarında, soluk yüzlü, kızıl sakallı, siyah saçlı biri…
İnsanın görünüşü pek bir şey anlatmaz.

İkisi birlikte ölümle yargılanmışlardı, ama biri serbest bırakılıyordu.

“Tanrım, Tanrım, beni niçin bıraktın?”

Adam can verirken karanlık olmuştu bir sürecik.

Ötekiler, bunda bir acayiplik var diye düşündüler.
Canım bunda şaşılacak ne var,
Ölüm cezası giyen ölür, bırakılırsa da ölü demektir o. Barabbas’ın başına gelen de bu, öteki dünyadan döndü. Onunkisi bizim halimize benzemez.

Hem Mesih olacak, hem de bırakacak çarmıha gersinler! Hiç böyle şey duydunuz mu?

Çarmıhta çürüyeceğine burada arkadaşlarının arasında (…) yaşıyorsun Barabbas!

Barabbas tuhaf bir soru sordu. Bugün ortalık birden karardı, güneşin ışığı çekildi, ne dersiniz, dedi.
Amma yaptın… saçma! Böyle bir şey gören yok.

Mezar boştu!
Oysa çarmıha gerilen adamı oraya koyduklarını (…) gözleriyle görmüştü.

…erkek kısmı, bütün istediği yapılınca nankörleşiyordu.

Artık onun kim olduğunu bilmeyen tek kişi bile yoktu.
Efendilerinin yerine bırakılan adam!
Bağışlanan Barabbas! Düşman bakışlar onu izliyor…

Bir kadın var (…) bir kurtarıcının gelip dünyayı değiştireceğini yayıyor, dinsizlik ediyor…

Yırtık dudaklı kız mahkûm olduğu zaman onu kentin biraz güneyindeki taşlama çukuruna götürdüler.

Gönüllü yerden keskin bir taş adlı.
Yırtık dudaklı kıza fırlattı…

Barabbas (…) çevik bir hareketle bıçağını adama sapladı.

Barabbas taşlama çukuruna gitti, aşağı indi.
Çukurun tam dibinde onun yara bere içindeki vücudunu buldu.
Saatlerce taşıdı.

Taşı kaldırdı, neredeyse çürümüş olan çocuğun yanına yatırdı. Sanki rahat ettirmek istermiş gibi, onun darma dağın vücudunu derleyip toparladı.

Barabbas arkadaşlarının arasına döndüğünde öylesine değişmişti ki onu güçlükle tanıyabildiler.


Ve bir sabah birden bire ortadan kayboldu.
Barabbas’ın bundan sonra başından geçenleri, oturup kalktığı yerleri, ömrünün geri kalan süresince ne yaptığını kimse tam olarak bilemez.

Nefret etmişlerdi ondan, sevmemişlerdi onu. Birbirlerini de sevmemişlerdi. İşte sevginin büyük anlamı!


Sokağı dönünce burnuna duman kokusu geldi.
Hıristiyanlar, Hıristiyanlar yakıyor!
Roma’yı ateşe veren Hıristiyanlardı.
Barabbas (…) alevlere doğru koştu, yanan bir odun parçasını kapıp başka bir evin penceresinden içeri attı.

Roma’yı ateşe vermekle suçlandırılan bütün Hıristiyanlar, Capitol’ün altındaki hapishaneye kapatılmıştı, aralarında Barabbas da vardı.

Ve onları çarmıha götürdüler.

Ruhumu sana veriyorum.
Sonra son nefesini verdi.

---
Pär Lagerkvist: 1891’de İsveç’te doğdu. Babası demiryolunda memurdu.
Avrupa kentlerini dolaştıktan sonra şiir ve tiyatro ile ilgilendi. Kuramsal denemeler yazdı.
1940’de İsveç akademisine alındı. 1951’de Nobel ödülünü aldı.

Az sözle anlatma sınırına, özle yetinen bir biçime erişmiş…
Sadelik ve süsten kaçınma üslubunun başlıca özellikleri…

Türkçeleştiren: Yaşar Anday & Melih Cevdet Anday
Nobel Yayınları
Haziran 1965


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder