15 Kasım 2016 Salı

Martin Heidegger - Zaman ve Varlık Üzerine

Martin Heidegger - Zaman ve Varlık Üzerine

Giriş

Metafizik, Platon’un Varlık alanı (Formlar ve İdealar) ile zaman alanını (oluş, varoluş) ayırmasıyla başlar.

Sahiplenme, Varlık’ın işaret ettiği gibi bir alanı değil daha çok bir bağıntıyı, insanın Varlık’la bağıntısını gösterir.

Zaman, Sahiplenmenin sahiplenme tarzıdır.

Zaman ve Varlık
Varolanlara bakmadan Varlığı düşünme girişimi zorunlu olur.

Batılı-Avrupalı düşünme
Varlığa, mevcut-olma (Presencing) ile aynı anlamı verir.

Zamanın kendisi geçip gider.
Ancak sürekli olarak geçip gitmeyle zaman, zaman olarak kalır.

Varlık bir şey değildir, böylece de zamansal değildir.

Zaman bir şey değildir, böylece de varolan değildir ve yine de zamandaki varoanlar gibi zamansal bir şey olmaksızın kendi geçip gidişi içinde sabit kalır.

Varlık ve zaman, birbirlerini karşılıklı olarak belirler, ancak böyle bir tarzda ne birincisine –Varlık- zamansal bir şey denir ne de ikincisine –zaman-

Mevcut olmayı, doğal şeyler ve yapma şeyler üzerinde yalın ve önyargısız bir düşünümleme ile kavrarız.
Her ikisi de mevcut olma tarzlarıdır.

Varlık bir varolan değildir.

Batı düşünmesinin başlangıcında Varlık düşünülür fakat “o verir” düşünülmez.

Platon, Varlığı idea olarak ve ideaların koinoniası olarak tasarımladığında, Aristoteles energia olarak, Kant konum olarak, Hegel mutlak kavram olarak ve Nietzsche güç istemi olarak tasarımladıklarında bunlar rastgele önerilen öğretiler değil daha çok (…) Varlık vardır, o Varlığı verir’den söz eden bir iddiaya verilen yanıtlar olarak Varlığın sözcükleridir.

…zamanı kastediyoruz fakat zaman, zamanı gösteren saatin herhangi bir yerinde bulunmaz.

Zaman var değil. Vardır, o zamanı verir.

(Ereignis / yazgı)

Varlık / zaman

Onların kendilerinde yani birbirlerine ait olmalarında hem zamanı hem de varlığı belirleyene Ereignis, Sahiplenme olayı diyeceğiz.
Olay / sadece bir ortaya çıkış değil daha çok herhangi bir ortaya çıkışı olanaklı kılan şey…

Varlık ve zamanın sadece sahiplenişte var olmalarından dolayı, sahipleniş, insanı, hakiki zaman içinde kalma aracılığıyla varlığı kavrayan varolan olarak, kendisinin olan içine taşıma özgün özelliğine sahiptir. Böyle sahiplenildiğinde, insan sahiplenmeye aittir.

Zaman ve Varlık Konferansı Üzerine Bir Seminerin Özeti
Ne Varlığın ne de zamanın var (is) olmadığı belli oldu…

(Batı Avrupa düşüncesinde )Varlık, bir yerde mevcut oma ile aynı anlama gelir.

Varlık sorusu esaslı bir fenomenolojik tavır olmaksızın olanaklı olmayacaktır.

Felsefenin Sonu ve Düşünmenin Görevi
Felsefe metafiziktir.

Her felsefe çağı, kendi zorunluluğuna sahiptir.
Felsefe, son devresine girmiştir.

Felsefe, insanın empirik bilimi yani insan için kendi teknolojisinin deneysel objesi haline gelebilen her şeyin empirik bilimi olur. Bu teknoloji aracılığıyladır ki insan, çeşitli yapma ve biçimlendirme tarzlarında onunla iş görerek kendisini dünya içine yerleştirir.

Felsefenin sonu, bir bilimsel –teknolojik dünyanın ve bu dünyaya sosyal düzenin işletilebilir düzenlenmesinin zaferi olduğunu kanıtlar. Felsefenin sonu şu anlama gelir: Barı Avrupa düşünmesinde temellenen dünya uygarlığının başlangıcı.

Aletheia, mevcudiyetin açılması olarak düşünülen açıkta olma, henüz hakikat değildir.

Aletheia, yani açıkta olma sorusunu ortaya atmak, hakikat sorusunu sormak değildir.

Düşünme görevinin adı, o halde, Varlık ve Zaman yerine, Açılma ve Mevcudiyet’i göstermez mi?
Fakat bu açılma nereden gelir ve nasıl verilir?
O verir’de konuşan nedir?

Beni Fenomenolojiye Götüren Yol
(Bilinç olgularının fenomenolojisi psikoloji değil de nedir?)

---
Türkçeleştiren: Deniz Kanıt
A Yayınevi, Şubat 2001, Ankara



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder