1 Kasım 2016 Salı

Martin Heidegger - Teknik ve Dönüş

Martin Heidegger - Teknik ve Dönüş


Teknik Sorusu
Yol, düşünmenin yoludur. Bütün düşünme yolları (…) dilden geçer.

Teknik, tekniğin özüyle bir ve aynı şey değildir.
Tekniğin özü teknik bir şey değildir.

(Teknik / insan eylemi)

Eski öğretiye göre, bir şeyin özü, o şeyin ne olduğudur.
Teknik, amaçlar için bir araçtır
Teknik, beşeri bir edimdir.

Tekniğin kendisi bir donatımdır. Latince: instrumentum

Teknik, insanın egemenliğinden sıyrılmaya giriştikçe, onu denetim altına almak da bir o kadar zor olur.

Tekniğin araçsal belirlenimi, tekniğin özünü sermez önümüze.
Bu öze ulaşmak için doğru olandan geçerek hakiki olanı aramalıyız.

(araç / neden)

Araçsal olanın egemen olduğu her yerde nedensellik, kausalite, hüküm sürer.

Dört neden olduğunu öğretir felsefe yüzyıllardır:
1) Cousa materialis: kendisinden örneğin gümüş bir kadehin yapıldığı madde, özdek
2) Cousa formalis: maddeyi içine alan form, biçim
3) Cousa finalis: amaç, örneğin kadehi biçim ve özdeğine göre belirleyecek olan kurban ayini
4) Cousa efficiens: kadehi yapan gümüş ustası

Bizlerin neden, Romalıların ise cousa dediği şey, Yunanlarda αϊτιον (aition), bir başkasına borçlu kılan demektir.

…sonlayan, tamamlayan, Yunanca τέλος (telos) demektir ve sıklıkla da “amaç” ya da “erek” diye çevrilmekte, dolayısıyla da yanlış anlamlandırılmaktadır.
Telos, özdek ve görünüş olarak kurban kadehini borçlandıran etmenleri borçlu kılar.

Gümüş ustası üç borçlandırma tarzı üzerinde ölçer/biçer ve onları bir araya getirir. Ölçünme, Yunancada λέγειν (legein), λόγος (logos) demektir ve άποφαίνεσϑαι (apophainesthai), görünüme getirmeye dayanır. (s. 14)

Orada öylece hazır durma (ύποκείσϑαι) vücut bulan bir şeyin bulunuşunu niteler. Borçlandırmanın dört tarzı da bir şeyi görünüme getirir, o şeyi vücut bulmaya bırakır.
Böylece, sürme anlamındaki borçlandırma, sahneye sürmedir.

Her fırsatta sahne arkasından çıkarak vücut bulmaya doğru seyreden her bir şeyin sahneye sürülmesi ποίησις (poiesis), varlığa getirmedir.

Varlığa getirme / açığa çıkartma / άλήϑεια / aletheia

Acaba tekniğin özünün açığa çıkartmayla ilgisi nedir?
Yanıt: bütünüyledir. Çünkü her bir varlığa getirmenin temeli, açığa çıkartmada yatar.

Teknik yalnız bir araç değil, teknik bir açığa çıkartma biçimidir.

Teknik sözcüğü Yunancadan gelmedir. Τεχνικόν (tekhnikon), τέχνη (tekhne)’ye ait olanı dile getirir.
Tekhne, varlığa getirmeye aittir, poiesis’e aittir ve şairane bir şeydir.

Tekhne sözcüğü başlangıçtan Platon’un dönemine kadar έπστήμη (episteme) sözcüğü ile birlikte yol alır.
Bilme, bir şeyi aralar. Aralayıcı olarak da bir açığa çıkartma biçimidir.

Tekhne’deki belirleyici özellik (…) açığa çıkartmada yatıyordur. Tekhne, imal etme olarak değil de açığa çıkartma olarak varlığa getirmedir.

Teknik bir açığa çıkartma biçimidir.

Çağcıl teknikte hüküm süren açığa çıkartma, çağrı anlamındaki görevlendirme niteliğine sahiptir. Çağrı ise, doğada gizli olan enerjinin çözülmesi, çözülmüş olanın dönüştürülmesi, dönüştürülmüş olanın depolanması, depolanmış olanın tekrar dağıtılması ve dağıtılmış olanın da yeniden devreye sokulması yoluyla gerçekleşir.

Ormancı… günümüzde kereste sanayiinin buyruğu altındadır.
Tekniği yürütüyor olması bakımından insan, buyurma işinde açığa çıkartma tarzlarından biri olarak rol oynar.

İdea, duyusal olarak görülebilir olanın duyu ötesi görünümünü tanımlamaz.
İdea, bir biçimde erişilebilir olan her şeyin özünü oluşturan demektir.

Çağcıl tekniğin özü, çatı dediğimiz şeyde gösterir kendisini.
Çatı (…) gerçeğin, kendisini hazır-oluş biçiminde açığa çıkartma tarzıdır.

İnsanı ilkin bir açığa çıkartma yoluna vuran söz konusu toplayıcı yazmaya yazgı diyoruz.
Bu edim, öncelikle yazgısal ise tarihsel olur.

Bütün açığa çıkartış bir saklanış ve gizlenişle ilgilidir.

Tekniğin özü çatıda barınır, çatının hükmü yazgıya aittir.

Yazgı, çatı biçiminde hüküm sürüyorsa, o zaman en büyük tehlikedir.
İnsan o kadar kararlı bir biçimde çatısal çağrının maiyetindedir ki, çatının seslenişini duyamaz bile; seslenilen olarak kendisini gözden kaçırmakla birlikte, özü bakımından ne dereceye kadar kendisine yöneltilmiş olan seslenişin alanında varolduğunu, bu yüzden de yalnızca kendisiyle karşılaşmasının asla mümkün olmadığını bildiren her türlü sözü duymazlıktan gelir.

Çatı, hakikatin yayılma ve hüküm sürme yollarının önünü keser.
Tekniğin özü, bir açığa çıkartma yazgısı olarak tehlikedir.

İnsanı tehdit altında tutan şey, tekniğin öldürücü etkide bulunabilen araç ve gereçlerinden ileri gelmez. Asıl tehdit, insanın özüne çoktan ilişti bile. Çatının egemenliği, daha köklü bir açığa çıkartmayı mesken tutma ve böylece daha asli bir hakikat deneyimleme hakkını insandan esirgeyebilecek olmakla tehdit eder.

“Ancak tehlikenin olduğu yerde çare de büyümektedir.”

Bir şey, büyüdüğü yere kök salar ve oradan yaşam bulur.

Öz, bir şeyin ne olduğudur. Nelik (…) öz sorgusunu yanıtlar.
Bütün ağaç türlerine özgü olan şey, o aynı ağaç-sal olandır.
(Teknik söz konusu olduğunda) çatı sözcüğü herhangi bir gereç ya da alet türünü belirtmiyor.

Açığa çıkartmanın, yani çağırmanın yazgısal bir tarzıdır çatı.

Sokrates ile Platon bile bir şeyin özünü, sürmekte olan anlamında “özünen” olarak düşünmüştür. Ancak onlar sürmekte olanı, hep-olan anlamında düşünür. Hep-olanı ise, olup biten her şeyde kalıcı olarak sonuna kadar dayananda bulurlar. Sonra da bu kalıcı olanı, gerisin geri görünümde (eidos, idea), örneğin “ev” ideasında keşfederler.

Tekniğin özüneni olarak çatı, sürmekte olandır.

Bir zamanlar tekhne adını, yalnızca ve yalnızca teknik taşımamıştır. Bir zamanlar tekhne, ışıldayanın parıltısında hakikati varlığa getiren açığa çıkartmanın da adıydı.

Tekniğin özü, günün birinde teknik olan bütün her şeyi aşarak yalnızca hakikatin olayında özünmeye başlayıncaya kadar, tekniğin zıvanadan çıkmışlığının her yere kurulup sağlamlaşacağını dile getiren olanağa hayret edebiliriz.
Tehlikeye ne denli yaklaşırsak, çareye götüren yollar da o denli aydınlanmaya başlar; bir o kadar da sorucu oluruz. Çünkü sorma, düşünmenin iman etme biçimidir.

Ereignis: Heidegger’e göre “olay” sıradan bir hadise değildir. Olduğu her yerde insanı kendisine ait kılan, onu öz-leyen bir gözleyiş ve gözükmedir.

Dönüş
Tehlikenin, çatının buyurgan tutumuyla kendisini tanınmaz kılmasından dolayı halen ve sürekli olarak görünen o ki, sanki teknik, insanın elinin altındaki bir araçtır. Hakikate ise insanın özü, tekniğin özüne yardım eli uzatmaya buyrulmuştur.

…yazgı özlü bir biçimde varlığın yazgısıdır
Varlık, kendiliğinden rıza göstermekte, hep bir yazgı olarak özünmekte, bundan dolayı da yazgısal bir değişime uğramaktadır.

Özü varlığın kendisi olan teknik, hiçbir zaman insan tarafından alt edilemez.

İnsanın özünün, varlığın özüne ait olduğu ve varlığın özünü korumak üzere varlık tarafından gereksinilen bir öz olduğu kadarıyla büyük olduğunu düşünürüz.
Bu yüzden ilk elde varlığın özünü, düşünmeye-değer şey olarak düşünmek…

Bütün bunlara erişebilmemizin yolu, görünürde hep öncelikli ve acilmiş gibi duran “ne yapmalıyız?” sorusunu sormaktan geçer.

Çatının özü, tehlikedir.
Tehlike olarak varlık,
Bu öze sırt çevirip kendi özünün unutulmuşluğuna yüz verir, böylece eşzamanlı olarak da özünün hakikatine yönelmiş, dönmüş olur.
 Bu yüzden tehlikenin özünde, bir dönüş olanağı gizlidir.

…insanın özü, düşünme yoluyla varlığı koruyarak varlığın özünün başında duran bekçi olmasıdır. İnsan ancak varlığın çobanı olarak varlığın hakikatinin başında beklediği zaman, kuru bir bilme isteğine kapılmaksızın, varlık yazgısının sahneye çıkmasını umabilir.

“Ancak tehlikenin olduğu yerde çare de büyümektedir.”

Tehlikenin yanıbaşında durmaz, tehlikenin kendisi, tehlike olarak durduğunda, çaredir.

Nerededir tehlike?
Tehlike, varlığın kendisi olduğu sürece hiçbir yerde ve her yerdedir.  Kendisinden başka hiçbir bölgeye sahip değildir o (çünkü Varlık).
Tehlike, çatı olarak süreduran varlığın zaman aralığıdır. (s. 51-52)

Dünya olup biter.
Dünyanın dünya olarak olup bitecek olması, şeyin şeyleşecek olması, varlığın özünün yaklaşmakta olan sahneye çıkışıdır (bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan).

Tehlikenin tehlike olarak durduğu yerde, yani özünde, korunmaya dönüş vardır; korunağın kendisi vardır; varlığın kurtarıcısı vardır.

Varlığın yanıbaşında kendisine benzer hiçbir şey yoktur.
Varlık asla ve asla bir neden-sonuç ilişkisi içinde seyretmez.

Salt teknik olan hiçbir şey tekniğin özüne erişemez.
Olanı, düşünerek deneyimlemediğimiz sürece, olacak olana da asla sahip olamayız.

---

Die Technik und die Kehre
Türkçeleştiren: Necati Aça

Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1998

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder