Martin Heidegger - Teknik
ve Dönüş
Teknik
Sorusu
Yol, düşünmenin yoludur. Bütün düşünme
yolları (…) dilden geçer.
Teknik, tekniğin özüyle bir ve aynı şey
değildir.
Tekniğin özü teknik bir şey değildir.
(Teknik / insan eylemi)
Eski öğretiye göre, bir şeyin özü, o şeyin
ne olduğudur.
Teknik, amaçlar için bir araçtır
Teknik, beşeri bir edimdir.
Tekniğin kendisi bir donatımdır. Latince:
instrumentum
Teknik, insanın egemenliğinden sıyrılmaya
giriştikçe, onu denetim altına almak da bir o kadar zor olur.
Tekniğin araçsal belirlenimi, tekniğin özünü
sermez önümüze.
Bu öze ulaşmak için doğru olandan geçerek
hakiki olanı aramalıyız.
(araç / neden)
Araçsal olanın egemen olduğu her yerde
nedensellik, kausalite, hüküm sürer.
Dört neden olduğunu öğretir felsefe
yüzyıllardır:
1) Cousa materialis: kendisinden örneğin
gümüş bir kadehin yapıldığı madde, özdek
2) Cousa formalis: maddeyi içine alan form,
biçim
3) Cousa finalis: amaç, örneğin kadehi biçim
ve özdeğine göre belirleyecek olan kurban ayini
4) Cousa efficiens: kadehi yapan gümüş
ustası
Bizlerin neden, Romalıların ise cousa dediği
şey, Yunanlarda αϊτιον (aition), bir başkasına borçlu kılan demektir.
…sonlayan, tamamlayan, Yunanca τέλος (telos)
demektir ve sıklıkla da “amaç” ya da “erek” diye çevrilmekte, dolayısıyla da
yanlış anlamlandırılmaktadır.
Telos, özdek ve görünüş olarak kurban
kadehini borçlandıran etmenleri borçlu kılar.
Gümüş ustası üç borçlandırma tarzı üzerinde
ölçer/biçer ve onları bir araya getirir. Ölçünme, Yunancada λέγειν (legein),
λόγος (logos) demektir ve άποφαίνεσϑαι (apophainesthai), görünüme getirmeye dayanır.
(s. 14)
Orada öylece
hazır durma (ύποκείσϑαι)
vücut bulan bir şeyin bulunuşunu niteler. Borçlandırmanın dört tarzı da bir
şeyi görünüme getirir, o şeyi vücut bulmaya bırakır.
Böylece, sürme
anlamındaki borçlandırma, sahneye sürmedir.
Her fırsatta
sahne arkasından çıkarak vücut bulmaya doğru seyreden her bir şeyin sahneye
sürülmesi ποίησις (poiesis), varlığa getirmedir.
Varlığa getirme
/ açığa çıkartma / άλήϑεια
/ aletheia
Acaba tekniğin
özünün açığa çıkartmayla ilgisi nedir?
Yanıt:
bütünüyledir. Çünkü her bir varlığa getirmenin temeli, açığa çıkartmada yatar.
Teknik yalnız
bir araç değil, teknik bir açığa çıkartma biçimidir.
Teknik sözcüğü
Yunancadan gelmedir. Τεχνικόν (tekhnikon), τέχνη (tekhne)’ye ait olanı dile
getirir.
Tekhne, varlığa
getirmeye aittir, poiesis’e aittir ve şairane bir şeydir.
Tekhne sözcüğü
başlangıçtan Platon’un dönemine kadar έπστήμη (episteme) sözcüğü ile birlikte
yol alır.
Bilme, bir şeyi
aralar. Aralayıcı olarak da bir açığa çıkartma biçimidir.
Tekhne’deki
belirleyici özellik (…) açığa çıkartmada yatıyordur. Tekhne, imal etme olarak
değil de açığa çıkartma olarak varlığa getirmedir.
Teknik bir
açığa çıkartma biçimidir.
Çağcıl teknikte
hüküm süren açığa çıkartma, çağrı anlamındaki görevlendirme niteliğine
sahiptir. Çağrı ise, doğada gizli olan enerjinin çözülmesi, çözülmüş olanın
dönüştürülmesi, dönüştürülmüş olanın depolanması, depolanmış olanın tekrar
dağıtılması ve dağıtılmış olanın da yeniden devreye sokulması yoluyla
gerçekleşir.
Ormancı…
günümüzde kereste sanayiinin buyruğu altındadır.
Tekniği
yürütüyor olması bakımından insan, buyurma işinde açığa çıkartma tarzlarından
biri olarak rol oynar.
İdea, duyusal
olarak görülebilir olanın duyu ötesi görünümünü tanımlamaz.
İdea, bir
biçimde erişilebilir olan her şeyin özünü oluşturan demektir.
Çağcıl tekniğin
özü, çatı dediğimiz şeyde gösterir kendisini.
Çatı (…)
gerçeğin, kendisini hazır-oluş biçiminde açığa çıkartma tarzıdır.
İnsanı ilkin
bir açığa çıkartma yoluna vuran söz konusu toplayıcı yazmaya yazgı diyoruz.
Bu edim,
öncelikle yazgısal ise tarihsel olur.
Bütün açığa
çıkartış bir saklanış ve gizlenişle ilgilidir.
Tekniğin özü
çatıda barınır, çatının hükmü yazgıya aittir.
Yazgı, çatı
biçiminde hüküm sürüyorsa, o zaman en büyük tehlikedir.
İnsan o kadar
kararlı bir biçimde çatısal çağrının maiyetindedir ki, çatının seslenişini
duyamaz bile; seslenilen olarak kendisini gözden kaçırmakla birlikte, özü
bakımından ne dereceye kadar kendisine yöneltilmiş olan seslenişin alanında
varolduğunu, bu yüzden de yalnızca kendisiyle karşılaşmasının asla mümkün
olmadığını bildiren her türlü sözü duymazlıktan gelir.
Çatı, hakikatin
yayılma ve hüküm sürme yollarının önünü keser.
Tekniğin özü,
bir açığa çıkartma yazgısı olarak tehlikedir.
İnsanı tehdit
altında tutan şey, tekniğin öldürücü etkide bulunabilen araç ve gereçlerinden
ileri gelmez. Asıl tehdit, insanın özüne çoktan ilişti bile. Çatının
egemenliği, daha köklü bir açığa çıkartmayı mesken tutma ve böylece daha asli
bir hakikat deneyimleme hakkını insandan esirgeyebilecek olmakla tehdit eder.
“Ancak
tehlikenin olduğu yerde çare de büyümektedir.”
Bir şey,
büyüdüğü yere kök salar ve oradan yaşam bulur.
Öz, bir şeyin
ne olduğudur. Nelik (…) öz sorgusunu yanıtlar.
Bütün ağaç
türlerine özgü olan şey, o aynı ağaç-sal olandır.
(Teknik söz
konusu olduğunda) çatı sözcüğü herhangi bir gereç ya da alet türünü
belirtmiyor.
Açığa
çıkartmanın, yani çağırmanın yazgısal bir tarzıdır çatı.
Sokrates ile
Platon bile bir şeyin özünü, sürmekte olan anlamında “özünen” olarak
düşünmüştür. Ancak onlar sürmekte olanı, hep-olan anlamında düşünür. Hep-olanı
ise, olup biten her şeyde kalıcı olarak sonuna kadar dayananda bulurlar. Sonra
da bu kalıcı olanı, gerisin geri görünümde (eidos, idea), örneğin “ev”
ideasında keşfederler.
Tekniğin
özüneni olarak çatı, sürmekte olandır.
Bir zamanlar
tekhne adını, yalnızca ve yalnızca teknik taşımamıştır. Bir zamanlar tekhne,
ışıldayanın parıltısında hakikati varlığa getiren açığa çıkartmanın da adıydı.
Tekniğin özü,
günün birinde teknik olan bütün her şeyi aşarak yalnızca hakikatin olayında
özünmeye başlayıncaya kadar, tekniğin zıvanadan çıkmışlığının her yere kurulup
sağlamlaşacağını dile getiren olanağa hayret edebiliriz.
Tehlikeye ne
denli yaklaşırsak, çareye götüren yollar da o denli aydınlanmaya başlar; bir o
kadar da sorucu oluruz. Çünkü sorma, düşünmenin iman etme biçimidir.
Ereignis: Heidegger’e
göre “olay” sıradan bir hadise değildir. Olduğu her yerde insanı kendisine ait
kılan, onu öz-leyen bir gözleyiş ve gözükmedir.
Dönüş
Tehlikenin,
çatının buyurgan tutumuyla kendisini tanınmaz kılmasından dolayı halen ve
sürekli olarak görünen o ki, sanki teknik, insanın elinin altındaki bir
araçtır. Hakikate ise insanın özü, tekniğin özüne yardım eli uzatmaya
buyrulmuştur.
…yazgı özlü bir
biçimde varlığın yazgısıdır
Varlık,
kendiliğinden rıza göstermekte, hep bir yazgı olarak özünmekte, bundan dolayı
da yazgısal bir değişime uğramaktadır.
Özü varlığın
kendisi olan teknik, hiçbir zaman insan tarafından alt edilemez.
İnsanın özünün,
varlığın özüne ait olduğu ve varlığın özünü korumak üzere varlık tarafından
gereksinilen bir öz olduğu kadarıyla büyük olduğunu düşünürüz.
Bu yüzden ilk
elde varlığın özünü, düşünmeye-değer şey olarak düşünmek…
Bütün bunlara
erişebilmemizin yolu, görünürde hep öncelikli ve acilmiş gibi duran “ne
yapmalıyız?” sorusunu sormaktan geçer.
Çatının
özü, tehlikedir.
Tehlike
olarak varlık,
Bu
öze sırt çevirip kendi özünün unutulmuşluğuna yüz verir, böylece eşzamanlı
olarak da özünün hakikatine yönelmiş, dönmüş olur.
Bu yüzden tehlikenin özünde, bir dönüş olanağı
gizlidir.
…insanın
özü, düşünme yoluyla varlığı koruyarak varlığın özünün başında duran bekçi
olmasıdır. İnsan ancak varlığın çobanı olarak varlığın hakikatinin başında
beklediği zaman, kuru bir bilme isteğine kapılmaksızın, varlık yazgısının
sahneye çıkmasını umabilir.
“Ancak tehlikenin olduğu
yerde çare de büyümektedir.”
Tehlikenin yanıbaşında
durmaz, tehlikenin kendisi, tehlike olarak durduğunda, çaredir.
Nerededir tehlike?
Tehlike, varlığın kendisi
olduğu sürece hiçbir yerde ve her yerdedir.
Kendisinden başka hiçbir bölgeye sahip değildir o (çünkü Varlık).
Tehlike, çatı olarak
süreduran varlığın zaman aralığıdır. (s. 51-52)
Dünya olup biter.
Dünyanın dünya olarak olup
bitecek olması, şeyin şeyleşecek olması, varlığın özünün yaklaşmakta olan
sahneye çıkışıdır (bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan).
Tehlikenin tehlike olarak
durduğu yerde, yani özünde, korunmaya dönüş vardır; korunağın kendisi vardır;
varlığın kurtarıcısı vardır.
Varlığın yanıbaşında
kendisine benzer hiçbir şey yoktur.
Varlık asla ve asla bir
neden-sonuç ilişkisi içinde seyretmez.
Salt teknik olan hiçbir
şey tekniğin özüne erişemez.
Olanı, düşünerek
deneyimlemediğimiz sürece, olacak olana da asla sahip olamayız.
---
Die
Technik und die Kehre
Türkçeleştiren: Necati Aça
Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1998
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder