13 Ağustos 2018 Pazartesi

Doğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri


Yuri Siharulidze, Alexandre Manvelişvili, J. Gogebaşvili, Tsate Batsaşi, İvane Cavahişvili, Biçi Tezelişvili, Mihako Tsereteli, Mariam Lortkipanidze – Trabzon’dan Abhazya’ya Doğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri

(kitaptaki metinler zorlama yorumlarla tahrif edilmiş tarihi vesikaların politik hülyalara ne şekilde altlık yapıldığını görmek isteyenlere faydalı olabilir. Bu metinler ayrıca, gürcü ve/veya ermeni elemanların “zorlayarak” kendilerini ne gülünç hallere sokabildiklerini görme imkânı da sağlıyor.)

Hayri Hayrioğlu, bu çalışmayı, dokuz bilim adamının çeşitli zamanlarda kaleme aldığı kitaplardan derlemiş; Gürcüce'den Türkçe'ye çevirerek hazırlamıştır.

Trabzon halkının ve krallarının gözü ve sempatisi daima Gürcistan'a doğru yönelikti.
Bu kitapta hedefimiz tarihi Lazistan topraklarında işgalci güçler tarafından oluşturulan Etno-İnanç gruplarını incelemektir (s. 13-14).

Yuri Siharulidze - Ç'ANET İ (LAZİSTAN) TARİHSEL ETNİK COĞRAFYASI
Ç'aneti coğrafya isimleri değişik zaman dilimleri içinde ve değişik dillerle kaleme alınmıştır.
Ç'aneti topraklarında yaygın olan yer isimleri arasında Türkçe ve Arapça kökenlilere de rastlıyoruz.
…yer isimleri arasında Yunan-Bizans kökenli olanlara da rastlıyoruz (s. 17).

Kronolojiler, Selçuklu Sultanının ve onun haleflerinin Laz ülkesine yönelttikleri bitmez tükenmez saldırı ve soygunculuk haberleriyle de doludur (s. 21).

Laz sözlü edebiyatından bize kadar ulaşan örneklerde Gürcü kraliçesi Tamar Mepe'ye ilişkin bölümler dikkat çekicidir.
Tamar Mepe Laz sözlü edebiyatına girmiş öykülerde de "Koruyuculuk" simgesi haline getirilmiştir (s. 23).

Laz konusu 150 yıl kadar önce Laz dilinin incelenmesi çalışmalarıyla gündeme gelmişti (s. 24).

Vahuşti Bagrationi'ye göre: Ç'aneti dağları batıdan doğuya doğru, hafif kuzeye yönelik konumuyla Çoruh boylarına değin uzanır (s. 25).

Bir etnos adı olan Ç'ani Bizans yazınında erken feodal çağlarda ortaya çıkıp "Tzannoi" ya da "Tzanoi" formuyla literatüre girdi (s. 28).

Geç tarihlerde "Ç'ani" etnos adının karşısına "Lazi" adı ortaya çıktı (s. 29).

Yunan kaynakları bu topluluğun yerleşim alanını Trabzon'un güneydoğusunda özellikle Pontus ya da Ç'aneti dağlarında göstermektedir. İS. II. yy.'da Ariane "Tianike" (Tzanike, Sannike) topraklarının batı sınırının Ofis ırmağı olduğunu söyler. VI. yy. Bizanslı tarihçi Prokopi Kesarieli de Ç'aneti topraklarının güney sınırlarını "Boasi" yani Çoruh ırmağının çıkış mıntıkalarında gösterir (s. 30).

Laz dilinde "Hor" köklü sözlere rastlayamıyoruz.

Justiniane I. döneminde Bizanslılar tekrar Okeniti kalesini ele geçirip onardılar. Yeniden içine bir garnizon yerleştirdiler. Okeniti adının kale yakınında bulunan "Kena" köyünden geldiği tahmin edilmektedir.
N. Adons'un yorumuna göre: Prokopi "Kena" köyünün yerini Parhal dağının kuzey eteklerinde gösteriyordu. N. Adons bu "Kena" sözcüğünün "Okena"dan türediğine inanmaktadır. Ç'ani topluluk adının bile bu "Kena", "Okena" sözcüğünden türediğini varsaymaktadır. Bu fonetik yapı biçimi Laz aksanlarıyla uyum sağlamaktadır. Bu da N. Adons'un iddiasını haklı göstermektedir (s. 33).

Aleksandre Manvelişvili - Ç'AN - LAZLAR
Günümüze kadar gelebilen Gürcü urukları ise: Svanlar, Laz-Ç'anlar-Megreller ve ana unsur olan Kartveller (Gürcüler)dir.

İÖ. XI.-IX. yy.'da güney Kafkasya topraklarında Gürcü kökenli iki Krallık oluşmuştu. Batıda Kolkheti, güney doğuda Diaukhi krallıkları (s. 42).

Kolkheti krallığı kuzeylerden gelen güçlü ve yıkıcı Kimmer akınları karşısında ayakta kalamadı. Ardından doğu Kolkheti bölgesi de yeni güçlenen İranlı Akamenidler imparatorluğu saldırıları sonucu özgürlüğünü kaybetti (s. 43).

Büyük İskender'in saldırıları sonucu İranlılar güçsüz düşünce bunu fırsat bilen doğu ve güney bölgeleri Gürcü toplumları yeni bir birlik kurmayı başardı. Bu yeni birliğin adı İberya ya da Kartli krallığı oldu. Yeni İberya Krallığı batıdaki Kolkheti krallığı ile sağlam ilişkiler geliştirdi.

Lazlar Pontus saldırılarını püskürttükleri gibi ardından gelen Roma saldırılarını da püskürtmeyi başardılar.
Kolkheti bölgesi İÖ. III. yy. içinde Pontus etki alanına girdi. Pontuslular gemi yapım malzemelerini (kereste ve reçine) bu ülkeden temin ediyorlardı (s. 44).

562 yılından sonra Bizanslılar ülke topraklarını yavaş yavaş daraltarak sonunda tümüyle ortadan kaldırdılar. Böylece Laz krallığı lağvedilmiş oldu.

VII. yy.'da Araplar önce Ermenistan, sonra da Gürcistan sınırlarına dayandılar. Arapların İberya topraklarına yerleşip Lazika'ya komşu olmaları Lazika'da ayaklanmalar çıkarmak için onlara fırsat vermişti.
50 yıl boyunca Laz toprakları Arap hegemonyası altında yaşamak zorunda kaldı.
Abbasi hanedanı güçsüz, beceriksiz bir hanedandı. Lazlar bu hanedandan çekinmedikleri için tüm güçlerini Bizans’a karşı yönelttiler.
Batı Gürcistan Bizanslılardan temizlendiğinde (…) Ülkenin kurtuluşu Abhazya topraklarından yürütüldüğü ve başarıya ulaşıldığı için yeni ad olarak "Abhazya Krallığı" adı benimsendi (s. 48).

Rize bölgesi Çoruh vadisinde başlar Of, Sürmene'ye kadar uzanırdı. Bu bölgede Kolkh oymaklarından Sanigler, Heniokhlar, Sanlar (Ç'anlar) ve Makronlar yaşıyorlardı. Bu oymakların tümü bugünkü Laz-Megrel toplumunun atalarıydı. Bu toprakların diğer bir adı da "Kıyı Boyu Klarceti" idi.

Burası Kolkheti idaresine girdikten sonra "Lazia" adıyla anılmaya başladı. Trabzon bölgesinde yaşayanlar, Makronlar, San'lar ve Khalibler'di (s. 49).

1122 yılında büyük Kral Davit Ağmaşenebeli döneminde, buradan Araplar çıkarılarak ülke birliği kesin olarak sağlanmış oldu. Büyük Kral Davit Ağmaşenebeli Gürcü topraklarını tüm yabancı unsurlardan temizleyerek tek ve güçlü bir Gürcistan Birliği sağlamış oldu (s. 52).

12. yüzyılda İmparator Basili tarafından zaptedilen Laz topraklarını işgal etti. Rize ya da "Lazia" toprakları da bunlar arasındaydı. Ardından Kars ve çevresi kurtarılıp Giorgi II.nin eline geçti. Bu sıralar ortalarda Ermenistan diye bir ülke görünmüyordu; bu topraklar İranlılar'la Bizanslılar arasında bölüşülmüştü. Ağırlaşan Selçuklu akınları karşısında Kral Giorgi II. vergi ödeme yükümlülüğünü kabul etmek zorunda kaldı.

Selçuklular Karadeniz kıyılarına doğru yayıldılar. Kısa bir süre için Trabzon'u da ele geçirdiler.
Teodore Gavra adlı bir komutan Haldi-Laz kuvvetlerinin başına geçerek Selçukluları Trabzon ve Giresun dolaylarından söküp attı. Ardından kendi liderliğinde bir bağımsız "Trabzon Krallığı" ilan etti (s. 53-54).

Kral Giorgi III. ile kızı Tamar dönemlerinde Gürcistan önasya ülkeleri arasında ekonomik, kültürel, politik sahalarda gücünün doruğuna erişti.

Tamar Mepe 1204 yılında haçlıların Konstantinepol'u ele geçirmelerini fırsat bilerek ordusunu Trabzon üzerine gönderdi. Gürcü ordusu: Lazia (Rize) Trabzon, Giresun, Kotiora (Ordu) Limani, Samsun, Sinop, Amasya, Heraklia (Ereğli) ve tüm Paflagonia ve Pontus'u çarpışmasız ele geçirdi.
Tamar Dedopali kurduğu bu yeni Trabzon İmparatorluğu topraklarını iki idari bölgeye ayırıp merkezini Prens Aleksiye, batı kesimini de Prens Davit'e emanet etti (s. 55).
Komnenoslar Ana dil olarak Gürcüceyi kabul ediyorlardı.

XIII. yy. ikinci yarısında Türk istilası sonucu Trabzon krallığı bazı topraklarını kaybetti.

Trabzon kralı Aleksi Komnenos Il. (1297-1330) Samtskhe Atabeyi Beka'nın kızıyla evlendi.
Bu evlilik, XIV. yy. boyunca Trabzon sarayı üzerinde, Gürcü etkinliğine ortam hazırlamış oldu (s. 56).

1461 yılında Trabzon Türkler tarafından işgal edildi. Rize toprakları tazyike uğradı.
1542 yılında Sultan Süleyman II. nin generali Mustafa Paşa, Mesheti bölgesinin güney sınırlarını işgale uğrattı. Fakat Türkler Gürcü kuvvetleri tarafından perişan edilip geri püskürtüldüler.
1547 yılında Osmanlılar bu kez de Rize'yi ele geçirdiler.
1550 yılında Tao, 1552 yılında Şavşeti-Klarceti Arsiani dağlarına kadar uzanan topraklar Türk işgaline uğradı.

Yakop Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA Ç'ANETİ (LAZİSTAN)
Ç'aneti toprakları dar ve uzun bir ülkedir. Kuzeyden güneye doğru Batumi ile Trabzon arasında 170 kilometreden biraz fazla, genişliği ise, Ç'aneti sıra dağları ile Karadeniz kıyıları arasında, en geniş yeri 40 kilometreden, en dar yeri ise 10 kilometreden biraz fazladır.
İsa dinini ilk terkedip İslam’a giren Gürcü mıntıkalarının ilki de Lazistan olmuştu.
Ç'aniler Megrellerle kardeştirler. En eski çağlardan bu yana Karadeniz'in tüm doğu kıyıları ile güney kıyılarının ortasına kadar uzanan yerler Laz-Megrel yurdu idi. Güneyden gelen düşman akınlarından kaçan Guryalı Gürcüler Laz-Megrel topraklarının orta beline yüklenerek ülkeyi ikiye böldüler. Böylece Laz-Megrel birliği sığınmacı Gürcüler tarafından parçalanmış oldu (s. 58).

Laz dili küçük bir ağız farkıyla Megrelcenin aynıdır.
Ilıman batı rüzgârları Karadeniz üzerinden, hiçbir engelle karşılaşmadan bu topraklar üzerinde eser. Güneydoğulu serin karakterli esintiyi ise Laz sıradağları engeller. Bu sayede Lazistan meyveleri: Limon, Portakal, Zeytin daha kolay ve daha lezzetli yetişmektedir.
Ağır ve tehlikeli balıkçılık sanatı onlar için eğlencelik iş olmuş çıkmıştır (s. 59).

Sürekli denizle boğuşmak Lazları uyanık, cesur, atılgan, çevik ve girişimci insanlar haline getirmiştir.

Tsate Batsaşi - TÜRKÇE'DE "LAZ"LIK KAVRAMI
Katip Çelebi'ye göre: "Lazistan'ın merkezi Trabzon'dur.
Osmanlılar Trabzon'u 1461 'de ele geçirdilerse de Lazlar'ın bağımsızca yaşamalarına engel olamadılar.
Çepniler de primilif Mossiniklerin kökünden geldikleri için anılan coğrafyadaki Müslümanların çoğu Laz-Ç'ani toplumundan oluşmaktadır (s. 61).

Osmanlı idaresi döneminde Trabzon'a bağlı Samsun sancağının adı "Canet, Canit, Canik" olarak kullanılıyordu. Bu ad Gürcüce orijinli tarihi bir addı. Bu sancak vilayet statüsü aldıktan sonra adı "Samsun"a çevrildi.

Tstate Batsaşi - HEMŞİNLİLER
Müslüman Ermeniler… Bunlar artık Ermeni adını atıp "Hemşinli" adını benimsemişlerdir.
Hemşinliler bugün resmen sünni-hanefi mezhebine bağlı Müslümandırlar (s. 70).

Rus ve Avrupa kaynaklarında "Hemşin" adına XIX. yy. sonlarında rastlanmaktadır.

1866 yılı verilerine göre: Hemşin bucağında 43 köy, 1543 hane ve 6322 müslüman nüfus yaşıyordu. 1882 verilerine göre ise, burada 43 köy, 1939 hane ve 6451 müslüman nüfus yaşıyordu. Bundan başka burada 22 hıristiyan vatandaş bulunuyordu. Bu kaynaktan anlaşıldığına göre: Bu yıllarda Lazistan sancağı 4 kaza ve 6 bucaktan oluşuyordu. Buralarda yaşayan 92.000 erkek nüfusun 700'ü hıristiyandı. Müslümanlar iki ayrı etnik gruba ayrılıyorlardı. Bunlar Lazlar ve az miktarda da Acara Gürcüleri idi (s. 71).

Yaşadıkları çevrenin etkisiyle Hemşinliler karakter ve alışkanlıklar yönünden Ermeniler'den çok Lazlar'ı andırıyorlar. Onlar günlük konuşmaları arasında Türkçe ve Lazcaya da yer veriyorlar. Lazcayı tercih edenlerin çoğu Hopa Hemşinlileridir (s. 72-73).

Abhazya' da ve Acara kıyı boylarında yaşayan Hemşinliler Lazistan'dan buralara göçmüş insanlardır. Bunlar kendilerini "Hemşinli" olarak tanımlayan Hıristiyan Ermenilerdir.

Hemşinliler, (…) Çocuklarına resmi Türkçe adlar yanı sıra Ermenice takma adlar da veriyorlar.
"Tuta=Ay", "Burba=Gecekuşu", "Mutika=Yunusbalığı", "Tunti=Ayı", "Mushi= Yıldız" (s. 73)

Hopa Hemşinlileri, Baş Hemşin bölgesinden göçüp buraya geldiklerinde burada oturmakta olan Kahaberi Kürtleri ile komşu oldular. Zamanla onlarla karışıp melezleştiler. Bu durum bazı yabancı araştırmacıları yanılgıya düşürüp Hemşinlilerin Kürt kökenli oldukları zannına düşürdü.

Rus araştırmacı V. İ. Masalski'ye göre, "Hopa Hemşinlileri dillerine Kürtçe'den de sözcükler almalarına karşın, onlarla hiçbir genetik yakınlıkları bulunmamaktadır.

"Baş Hemşinliler" gurubu, Rize'de Karadere, Furtuna ve Trabzon'da Hamurgiani'de oturmaktadırlar.

Erkek dış giysileri ve aksesuarları tümüyle Laz tarzındadır.
Alt giysileri, şalvarları da Türk-Laz modeli, koyu renk şayaktan mamül, bol bedenli giysilerdir. Kadın giysileri uzunca bir etek, başlık üzerinde alına sarkan altın, gümüş ya da metal manetler Lazlarınkini andırmaktadır (s. 74).

K. Kah'un belirttiğine göre Lazistan'daki Cimil dağı üzerinde bulunan Cimil köyünde yaşayan Hemşinli Kumbusarov ağa denizden uzaklarda yaşadığı halde deniz korsanlığı ile geçinmektedir.

Tsate Batsaşi - ÇEPNİLER
Bu topluluğun gerçek kimliği henüz aydınlığa kavuşmuş değildir. Ancak onların Türklüğü kuşkuludur. Zannımıza göre, bu bölgeye gelip yerleşen Türk-Oğuz oymaklarından Çepnilerin hiç değilse bir bölümü yerli hıristiyan Kartvelik halklarla karışıp orijinal Oğuz-Türkmen kimliğini, kültür ve geleneklerini tümüyle yitirdi (77-78).

Trabzon Tarihi'nin yazarı Şakir Şevket eserinde Çepnileri daima Lazlarla, Gürcülerle aynı grupta göstermektedir.
Kemal Karadenizli de "Trabzon Tarihi adlı eserinde: "Gürcistan 'da süregelen iç karışıklıklar nedeniyle, Gürcü halkı Çepni, Laz ve Gürcü olarak üçe bölündü.
Çepniler, Kriptokristiyanlar gibi ölülerini çiçek buketleriyle süslerler.
Evlenme törenlerinde gelin ve damada dualı şarap içirirler (s. 78).

Kadıoğlu İsmail Hakkı adında bir araştırmacı eserinde şunları yazmaktadır: "Balıkesir Çepnileri İlyaslı, Eynehocalı, Gürili, Yalınayaklı, Karalar, Avanlar, Nusretli ve Muçolar" olarak birkaç aşirete ayrılırlar. Davazlıoğlu adında bir eşkiya Ayvalık'ta yaşayan Hıristiyanları (Rum) baskınlar yaparak birçoğunu kılıçtan geçirdi. Bir bölümünü de İslam’a sokup onlara "Muçolar" adı verdi (s. 79).

İvane Cavahişvili - PROTO KARTYEL OYMAKLAR
Asur kralı Tiglatpilasar I. ( İÖ. 1100) çivi yazılarında verdiği bilgilere göre: Komşuları Kartvelien topluluklarından Muski (Meshi)'ler bu çağda o derece güçlüymüşler ki, rakip gördükleri Asur ülkesini istilaya bile cesaret edebiliyorlarmış (s. 81).

Asur kralı Salmanasar II ( İÖ. 859-825)'ın verdiği bilgilere göre: Diğer bir Kartvelien oymağı olan Tabal'lar ülkesi de 24 kadar küçük yerel krallıktan oluşuyordu.

Tabal ve Moskilerin maden ürünlerinin ünü Yahudiler çağına dek ulaştı. Yahudi kutsal kitaplarında: Demircilik, dövmecilik sanatının Tabal icadı olduğundan söz ediliyor (s. 83-84).

Pirinç madeninin Avrupa dillerindeki karşılıkları, Almancada Anglosaksoncada "Mossing", Eski Norveççede "Messing", Polencede "Mosianz"dır. Bu sözcük bir Kartvel (Laz) boyu olan "Mossinikler"in adından kaynaklanmaktadır. Pirinç madenini keşfeden ve işleyen ilk insanlar Mossiniklerdi.

Kıyı boylarında yaşayanlar ötekilere nazaran daha elverişli koşullara sahiptiler. Buradaki halk genellikle denizcilikle uğraşıyordu. Avladıkları balıkları tuzlayıp çiroz ya da salamura yapar yıl boyu kullanırlardı.

Strabon'un saptamalarına göre yüksek yerlerde yaşayan halk av eti ve yabanıl meyvelerle karnını doyurmaya çalışıyordu. Yüksek kesim insanları ve özellikle de Heptakomenler (Yedi köyler) yol kesip soygunculuk yapmaktan da çekinmiyorlardı (s. 87).

Aristotales: "Halibler demir eritmede bir takım sırlara sahiptirler. Onun için onların erittiği demir diğerlerinden pek üstündür." diyor. Yine Aristotales'e göre: "Mossiniklerin ürettiği pirinç madeni beyaza çalar, parlak renktedir. Mossinikler pirinç halitasına kurşun değil, bir çeşit toprak karıştırıyorlardı. Eski Mossinik pirinç kapları pırıl pırıl eşyalardı. Bugünküler eski kaliteye erişemiyor." Diyor (s. 88).

Herodot'a göre de: Kolh ve Makran erkekleri arasında sünnet geleneği varmış.
Herodot sünnet âdetinin Kapadokya toplumlarında da yaygın olduğunu belirtiyor (s. 89).

Salomon (Bitçi) Tezelişvili - DOĞU KARADENİZ BÖLGESİNDE BAZI PROTO KARTYEL İDARİ BİRİMLER
Tao
Güneybatı Gürcistan topraklarından bir bölge, Erzurum kuzeyleri, Çoruh nehrinin orta beli. Adı ilk kez, İÖ. 1112 yılında Asur kralı Tiglatpileser I’in çivi yazılı tabletlerinden "Daiaeni" biçiminde görüyoruz.
Bagrationi hanedanlığının doğuşu bu topraklarda oldu (s. 94).

Diaukhi
Gürcistan’ın kuzeybatı sınır bölgesi…
İÖ. IX. yy.'da Urartu kralları Menua ve Argişti I. yoğun savaşlar sonucu Diaukhi'yi yenilgiye uğrattılar.

Taokhlar
Erzurum kuzeylerinde, Çoruh ırmağının orta belinde yer alıyordu.

Kolhlar / Kolheti
Gürcü kaynakları Kolhları "Egri" olarak kaydetmektedir.
Kolh etnik adı ilk kez İÖ. XII. yy.' da doğu kaynaklarında kullanılmaya başladı (s. 95).

Kohl birliğinin yüksek gücü ve ünü Antik Yunan edebiyatında yer alan Argonautlar söylencesindeki öyküyle ortaya konmuştur. Kolh başkenti olarak Urartu kaynakları "İldamura" kentinden söz etmektedirler.

Egrisi / Egri
Batı Gürcüstan'da bir kent adı. Bu kentin kurucusu efsanevi lider Etarkhos (Egrostur).

Lazika
Bizans yazarları Lazikayı "Batı Gürcistan" olarak adlandırmaktadırlar. VI. yy. Yunan yazan Prokopi Kesarieli 'ye göre anılan topraklar insansız, boş araziden ibaretti (s. 96).

Klarceti
Çoruh nehrinin aşağı kesimlerinden Arsian dağına, oradan Karadeniz'e kadar uzanan toprakları kapsıyordu. Murgul, Egrisi, Ardanuç, Nigali vb. vadiler Klarceti toprakları sınırları içine giriyordu.
VIII. yy.'da burada Bagrationi hanedanlığının temelleri atıldı.

İberya / İberler
Doğu ve Güneydoğu Gürcistan’da yaşayan bir Gürcü oymağının eski adı (s. 97).

Mihail Tsereteli - ANTROPOLOJİK VE DİLBİLİMSEL AÇlLARDAN GÜRCÜLER
Gürcü dili üç ana diyaleğe ayrılır:
1. Kartluri diyaleği: Kartlar, Kahetliler, İmeretliler, Guryalılar, Meshler ve dağlı kabileler tarafından kullanılır.
2. Megrel-Ç'an-Laz diyeleği: Megreller, Ç'anlar ve Lazlar tarafından kullanılır.
3. Svan diyaleği: Svanlar tarafından kullanılır.

Günümüze değin gelebilen kaynaklar sadece Kartça ile kaleme alınmış belgelerdir (s. 100).

"Tabali" ve "Tubali" etnos adından "Hiberi", "İveri", "İberi", "Virk", "İberos", "İmeros", "Egeri", "Egrisi", "Megreli", "Guria" adları türemiştir.
Tabal ve Tubal'lerin bugünkü uzantıları Kartvel, Megrel-Laz ve Svanlar "Kar-Tubal, Kar-Tuvel"den başka kimseler değildir. Eski Yunan kaynaklarında okuduğumuz "Mossiniki (Saniki, Tzaniki) halkı da doğrudan doğruya bugünkü Ç'an (Laz)lardan başka birşey değildir (s. 101).

Kartveli sözcüğü bize Gürcü insanının "Kartu-eli"nden geldiğini gösterir. Buradaki "Kartu Ülkesi" de "Kaldea"ya işaret etmektedir.

Yakop Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA SAMEGRELO (MEGRELİSTAN)
Megreller Gürcü dilini en iyi konuşan kesimdir. Gürcü dilini "İlahi Dil" olarak kabul ederler. Çünkü Samegrelo'da dini ayinler, dualar öteden beri bu dille yapılagelmektedir (s. 106).

Mısır yetiştirmek buğdaya nazaran daha çok emek isteyen uğraştır. Çapalama işi zor iştir.
…mısır bitkisi en az üç kez çapalanıp parazit otlardan arındırılmazsa gelişimini tamamlayamaz. Genellikle imece oluşturulup elbirliğiyle bu işin üstesinden gelinir. Megrellerin "Nadi" dedikleri bu kolektif çalışma çok ahenkli, neşeli biçimde geçer.
Samegrelo toprakları, ağaçtan ağaca uzanmış üzüm asmalarıyla adeta bir tül perde ile örtülüdür (s. 108).

"Ocaleşi" şarapları Megrellerin Svanuri dedikleri üzüm çeşitlerinden elde edilmektedir. Bu cins üzüm kütükleri çok uzun ömürlü olmakta, yüksek ürün vermektedir.
Kasım ayından önce üzüm hasadına başlanmamaktadır. Üzümterin geç toplanması verim ve kalite bakımından olumlu etki yapmaktadır.
Şarapçılık uğraşısından başka her Megrel ailesinin uğraşısı olan ipekböcekçiliği de sözü edilmeye değer işlerdendir (s. 109).

İklim müsait olduğu için, yaz kış yıl boyunca hayvanlar meralarda başıboş dolaşırlar.

Kartl-Kakheti bölgesi köylüleri yetiştirdikleri ürünlerini satmak için zahmet edip pazara götürmezler. Yabancı gezgin tüccarların ayağına kadar gelmelerini beklerler (s. 110).

En kötü yanları "hayvan hırsızlığıdır". En başında da "at hırsızlığı" gelmektedir.

Yakop Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA SVANETİ VE SOSYAL YAŞAM
Svan insanları Megrel-Laz insanları gibi az bir çabayla edebi Gürcüceyi konuşup yazabilirler.

Aşağı Svanetya halkının baş uğraşısı toprak işçiliğidir. Her hane yeteri kadar toprağa sahiptir.
Svaneti bölgesinde ticareti ellerinde tutanlar "Lahamuli" adı verilen Yahudi dönmeleridir. Lahamuliler Yahudi dinini terkedip ortodoks hıristiyan dinine geçmişler.
Svan evleri birbirine bitişiktirler. Altı ile on arası değişen ev gruplan mahallelere ayrılır.
Her evin yanı başında ya da önünde küçük bahçe bulunur. Bu bahçede urgan, sicim yapımı için gerekli kendir, kenevir bitkileri ekilir (s. 117).

Svanlar'da en büyük ulusal problem kan davasına varan düşmanlıklardır. Svanlar "Kanın kanla temizlenebileceğine" inanırlar.

Anzor Totadze - OSLAR (İRONLAR, ALANLAR)
Bir Kuzey Kafkasya halkı olan Oslar'ın Gürcistan topraklarının İç Kartli bölgesine gelip yerleşmeleri, Moğol ve Timur'un işgal ve tazyikleri sonucu baş göstermişti.

Kartli Gürcü topraklarında Osetyalı akın, soygun ve yıkımlar 1292 yılında başladı.
1926 yılında Gürcistan topraklarında kurulan "Güney Osetya Oblastı" sınırları 113.000 Os'tan sadece 60.000'ini kapsıyordu. Kalan 53.000 kişi ise Gürcistan içlerinde dağınık olarak yaşıyordu.

Yakop Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA OSETYA VE ASETİNLER'DE SOSYAL YAŞAM
Ulusal adları İron olan, Gürcülerin Os adı verdiği Alanlar Abhazlara kıyasla genetik bakımdan Gürcülere uzak bir topluluktur.
Bir bölümü Kafkaslar'ın kuzey yamaçlarında, bir bölümü de güney yamaçlarında yaşarlar. Böylece Osların toprakları iki ayrı bölgeye ayrılır. Bu iki parça Kuzey ve Güney Osetya diye adlandırılır.
Osetya çok soğuk bir ülkedir.
Osların baş uğraşıları hayvancılıktır.
Os peynirleri pek ünlüdür.
Oslar kendi özgün dillerine sahiptirler. Bu dilin Nemse (Alman) diliyle akrabalığı olduğu söylenir.
Eskiden Osların çoğu Müslümandı. Şimdilerde Hristiyanlık daha yaygınlaştı

Mariam Lortkipanidıe - ABHAZLAR VE ABHAZYA
Yunan yazılı kaynaklarında "Lazika", Gürcü kaynaklarında ise "Egrisi" adı verilen ülke eski Kolh krallığının doğrudan mirasçısıydı.

XIII. yy. Arap tarihçi ve coğrafyacısı Yakuti'ye göre "Abhazeti devleti hıristiyan nüfustan oluşur. Bu ülkenin halkına "Kurci" adı verilir.

1811 yılında bağımsız Gürcü kilise yönetiminin Çarlık Rusyası tarafından lağvedilmesinden sonra Abhaz kiliselerinde Rus dilinin hakim kılınması çabaları görüldü. Rus Çarları trajik olaylarla dolu Abhaz tarihini kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtmaya kalktılar. Abhaz tarihinin en trajik sayfalarından biri de, Osmanlıya yapılan göç olayıydı. Ruslar Abhaz halkının müslüman bölümünün yurttan çıkarılıp Osmanlı ülkesine sürgün edilmesini kendi açılarından yararlı ve kaçınılmaz görüyorlardı. Büyük sürgün olayından sonra ülkede sadece 20.000 kadar insan kalmıştı (s. 157).

"Abhaz" adı tek bir etnos adı değildir. Bu ad toplayıcı, birleştirici bir addır. O, VIII. yy.'dan başlayarak X. yy.'a değin Batı Gürcistan’ın büyük bölümüne yayılmış, geniş Gürcü kitlelerini de ifade eder hale gelmiştir.

Yakop Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA SAMURZAKANO
Bu topraklar kuzeybatı yönünde Kutaisi iline sınır, ücra bir köşedir.
Megrel­Abhaz kavgaları halkı tedirgin etmiştir. Samurzakano toprakları bu iki beylik arasında sık sık el değiştirmiştir. Samurzakano halkı Megrel kökenli olduğu için daima Samegrelo hakimiyetini yeğlemiştir.

Yakop Gogebaşvili - XX. YÜZYIL BAŞLARlNDA ABHAZETİ VE SOSYAL YAŞAM
Geçmiş yıllarda Abhazeti ormanlarında yabani zeytin ağaçları bulundu.
Limon ve diğer narenciye çeşitleri burada doğal ortamlarda yetişir.

Abhazların baş uğraşıları ekme, biçme ve evcil hayvancılıktı. Ne var ki, Abhazlar çalışkan insanlar değildir. Gözleri, gönülleri yeme, içme ve eğlencededir. Ticaret yaşamı burada Megrellerin elindedir.

---
Siharulidze, Manvelişvili, Gogebaşvili, Batsaşi, Cavahişvili, Tezelişvili, Tsereteli, Lortkipanidze. (1998), Trabzon’dan Abhazya’ya Doğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri, Derleyen ve çeviren: Hayri Hayrioğlu, Sorun Yayınları, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder