Cogito 84 - Mekan ve Siyaset
Cogito, Üç aylık düşünce dergisi, Sayı: 84, Güz 2016
…
David Harvey - “Dinle Anarşist!” Simon Springer’ın “Radikal Bir Coğrafya
Neden Anarşist Olmak Zorundadır?” Makalesine Kişisel Bir Yanıt
David Harvey, Simon Springer'ın radikal coğrafyanın Marksist
yerine anarşist bir yaklaşımı benimsemesi gerektiğini savunan makalesine bir
yanıt sunmaktadır.
Devrimci geleneğin -Marksizm ve anarşizmin- en iyi
yönlerini, bugün karşı karşıya olduğumuz türden sorunlara değinen yollar ve
biçimlerde bir araya getirebilecek yaklaşımı tanımlamamız gerekiyor.
Yazar, Springer'ın Marksizm ve anarşizm arasındaki ilişkiyi
kutuplaştırmaya çalıştığını, bunun "anlamsız bir çaba" olduğunu
belirtiyor.
…iki gelenek arasında çatışmadan çok diyalogun -buna karşılıklı
yardım diyelim- çok daha verimli bir yol olduğunu düşünüyorum.
Coğrafyacılar, iki gelenek arasında karşılıklı yardım
olasılığını araştırmada özel bir konuma sahiptir.
Sosyal anarşistler mekân, yer ve çevre sorunlarına Marksist
gelenekten çok daha fazla ilgi göstermiştir.
1960'larda çoğu ortodoks Marksist, çevre meselelerini küçük
burjuva romantiklerin derdi sayardı
Coğrafyaya Marksist perspektifler getirmek, mekân, mekân
üretimi ve çevre temalarını alıp Marx'ın “sermayenin hareket yasaları" yorumunu
temel alan genel anlayış içine yerleştirmek demekti.
Bir makale tufanı yaratmaya daha en başından kararlıydım ve
öğrencilerime, çevremde konuşabildiğim herkese, kapıyı açık tutmanın (belki de
tek) yolunun bu olduğunu üstüne basa basa söyledim.
Toplumsal anarşistler temelde gündelik yaşamın
karmaşıklığıyla ilgilenirler; David Graeber'e göre nihai emel, “bütün gündelik
yaşamı yeniden icat etmek”tir. Marksistler ise emek süreçleri ve üretkenlikle o
kadar meşgul olmuşlardır ki, gündelik yaşamla ilgili meseleleri olumsal veya
ikincil görmüşlerdir. Harvey, bu duruma karşı çıkarak, kentin bir "bütün”
olarak hem sınıf mücadelesinin hem diğer toplumsal mücadelelerin başta gelen
bir alanı olduğunu savunur.
Gündelik yaşam perspektifleriyle hiçbir sorunum yok ve bu
konudaki toplumsal anarşist duruşu alkışlıyorum.
Şehirdeki kent yaşamını bir bütün olarak nasıl düzenlenmeli
ki insanların gündelik yaşamı pis, hayvanca ve kısa olmasın? Bu, biz radikal
coğrafyacıların üzerinde durması gereken bir soru.
Barselona'daki anarşist hareket (1898-1937)
Anarşistlerin devlet erkini ideolojik nedenlerle almayı
reddetmesi, devleti burjuva cumhuriyetçilerin ve Stalinci müttefiklerinin
ellerine bıraktı.
Anarşistlerin ve otonomistlerin iktidarı konsolide etmekteki
gönülsüzlüğünün kökleri, "özgür birey" kavramında yatmaktadır.
Marksistlerle anarşistler arasındaki devasa uçurumun
oluşumunda, Paris Komünü'nü kimin "kaybettiği" konusundaki suçlamalar
kritik rol oynamıştır. Anarşistler, gönüllü itfaiye ekiplerinden konut kooperatiflerine
kadar, hiyerarşik olmayan örgütlenme biçimlerini savunurlar.
Çoğu anarşist ve pek çok gayri-anarşiste göre, devlete
karşıtlık ve devleti de çevresindeki destekleyici (parlamenter demokrasi ve
siyasi partiler gibi) hiyerarşik kurumları da reddetmek, müzakere edilemez bir
ideolojik konum.
Bookchin, devleti reddetse de, toplumsal sorunların çözümü
için tasarlanan "yönetim" (governance) kurumlarına karşı çıkılmaması
gerektiğini savunur.
…asıl şikâyetim, “bütün bir sol[un], bütün bünyesini saran
'örgütsel biçim fetişizmi'nden mustarip” olmasıdır.
Harvey, farklı çizgiden anarşistlerin benimsediği
"zengin ve büyüyen bir örgütsel araçlar gösterisi’ne" evet dediğini,
ancak tutarlı bir anti-kapitalist politika peşinde koşmak için mevcut anarşist
ve otonomistlerin kendilerini hapsettiği örgütlenme biçimlerinin ötesine
geçilmesi gerektiğini savunur.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder