9 Haziran 2013 Pazar

Alexander Nehamas – Yaşama Sanatı Felsefesi


Alexander Nehamas – Yaşama Sanatı Felsefesi

Platon’dan Foucault’ya Sokratik Düşünümler

Kişinin elinde bir karakter olmadığında, yerine bir yöntem bulup koyar.
Düşüş, Camus

Felsefe teorik bir disiplindir.

Aristoteles felsefeyi “teori” ile özdeşleştirdiğinde bile amacı,
Teorik bir etkinliğe dayalı yaşamın, felsefeye dayalı bir yaşamın, insan varlıkların sürebileceği en iyi yaşam olduğunu öne sürmekti. (s. 16)

Bu kitapta tartıştığım yaşama sanatı felsefecilerinin hepsi de benliği verilmiş değil inşa edilmiş bir bütünlük olarak görür.

Yaşama sanatı olarak felsefe Sokrates’le başlar.

Yaşama sanatı
Yazıda tatbik edilir.

Kişinin ardında bıraktığı anıt, geçici yaşam değil, daimi yapıttır sonuçta.

Sokrates’i taklit etmek, tıpkı Sokrates’in yaptığı gibi, kişinin kendisini yaratmasıdır. (s. 29)

...ironicinin kastettiği şeyi bilmenin hiçbir kesin yolu yoktur.
Sokratik ironiyi bir sessizlik biçimi olarak düşünmemim sebebi bu. (s. 31)

Platon ilk diyaloglarında Sokrates’i kendi hesabına paradoksal bir karakter olarak sunar: “erdem” bilgisinin iyi bir yaşam için gerekli olduğuna kani Sokrates, bu bilgiden yoksun olduğunu itiraf eder, ama yine de Platon’un bilebildiği kadarıyla en iyi yaşamı sürer. Platon bu paradoksun içinden çıkamaz. (s. 32)

Foucault’nun ilk yapıtlarındaki haşin, tarafsız tarih düşünüründen son yapıtlarındaki sevecen, şefkatli “bir varoluş estetiği” savunucusuna dönüşene kadarki düşünsel gelişiminin bir özetini sunuyorum. (s. 34)

Hiçbir roman ‘Büyülü Dağ’a sinmiş indirgenemez zıtdeğerliliğin yanına yaklaşamaz. (s. 39)

Firsch sözcüğü ve türevleri sabah “tazeliği”ne yapılan ilk göndermeden gelişir ve bu bölümde defalarca boy gösterir. Pasajın tamamı incelikli bir biçimde Berghof’un konumlandığı dağ manzarası ile sanatoryum içindeki dağılma arasında bir karşıtlık kurar. (s. 43)

Hans’ın hastalığıyla ilgili körlüğümüz keza kendimizle ilgili bir körlüktür de. Mann, Hans’ın karakterinde kendini kandırmayı resmederken, aynı kendini kandırmayı okuyucularında da üretir. Yaratılan etki gerçekten de dondurucudur. (s. 50)

Hans’ın hastalığı, Mann’ın roman boyunca ima ettiği gibi, düzlüğün burjuva dünyasına uyum sağlamadaki ruhsal beceriksizliğinin fiziksel dışavurumudur. (s. 56)

Platon’un ilk diyalogları olarak şunları sayıyorum (harf sırasına göre): Apology, Charmides, Crito, Euthyphro, Hippias Minor, Ion, Laches, Protagoras.
Bu diyaloglardan kısa bir süre sonra, onlarla bağlantılı olarak ve bu diyaloglarda ortaya atılan sorunlarla uğraşan ama yeni çözümlemelere dair ilk girişimleri önerenlerse şunlardır: Gorgias, Hippias Major, Lysis, Menexenus, Menon.
Platon’un ara dönem yapıtları arasında olası bir kronolojik sıralamayla şunları sayıyorum: Symposium, Phaidon, Politeia, Euthydemos, Kratylos, Parmenides, Phaidros, Theaitetos.
Platon’un son dönem yapıtları ise yine olası bir kronolojik sırayla şunları içermektedir: Timaeus, Kritias, Sophist, Politicus, Philebos, Laws. (dipnot, s. 66)

Sokrates, Meletos’un sonunda kendisini ölüme gönderecek olan dinsizlik suçlamasına karşı kendini savunmak için Kral Arkhont’un sarayına gelir. Sarayın girişinde, günlük işçilerinden birini öldürdüğü gerekçesiyle öz babasını dava etmek için gelmiş olan Euthyphron’a rastlar. Euthyphron’un davası, düpedüz dinsizlik olmasa da en azından utandırıcıdır ve Sokrates Euthyphron’un babasının peşini bırakmamaya karar vermesinden duyduğu şaşkınlığı dile getirir, tıpkı Euthyphron’un kendi akrabalarının yaptığı gibi.
Sokrates’le konuşmaya can atan Euthyphron, dindarlığın mahiyetini gerçekten bildiği konusunda onunla aynı fikirdedir ve Sokrates’in ihtiyaç duyduğu şey de budur. Euthyphron’dan kendisi için dindarlığı tanımlamasını ister ve diyaloğun diyalektik kısmı yola koyulur. (s. 66/67)

Çoğu kişinin düşündüğünün tersine, insanları sokakta durdurup birdenbire onlardan erdemi tanımlamalarını ve yaşamlarını haklı çıkarmalarını isteyen Sokrates değil, Sokrates’i söyleşiye sürükleyen başka biridir.
Örneğin Crito, Laches, Protagoras, Menon ve Hippias Minor’de izlenen yöntem budur.
Sokrates’in iyi bir başı çekiyor gibi göründüğü Gorgias gibi diyaloglarda bile Platon genellikle Sokrates’e böyle yapması için iyi bir sebep verir. Gorgias Kallikles’in Sokrates’e konu ne olursa olsun Gorgias’ın kendisine sorulan her soruya yanıt verdiği bir toplantıyı kaçırmış olsa da Sokrates’in Gorgias’la bir araya gelme şansına sahip olabileceğini ve yanlarında başka kimse olmaksızın istediği her şeyi ona sorabileceğini söyler. Agora’da gezinen ve insanlara neredeyse gelişigüzel hitap eden Sokrates imgesi, Savunma’da (26d-30c, 31b) (tartışmalı) bir temele sahip olsa da, Platonik diyaloglarda bizim yaygın olarak inandığımızdan çok daha baskındır. (s. 72)

Platon’un Euthyphron portresi
…şaşılacak derecede kibirli, kendini beğenmiş bir karakterin portresidir. (s. 74)

Euthyphron
Kendini beğenmiş bir budaladan başka bir şey değilmiş gibi resmedilmiştir. (s. 75)

Euthyphron edebi bir karakterdir, gerçek bir kişi değil. Euthyphron aptallığından sorumlu değildir, bu sorumluluk Platon’a aittir. (s. 76)

Çoğunlukla bu küçük diyaloğu okur, sonra da tıpkı Euthyphron’un ansızın işini hatırlayıp Sokrates’le söyleşisini sona erdirmesinin eksiksiz bir yinelenişi olan bir jestle kitabın kapağını kapatırız.
Sokrates’in ironisi Euthyphron’a ancak bir araç olarak yönelir; asıl hedefi Platon’un diyaloğunun okuyucularıdır. (s. 80)

Aslında bizim durumumuz bazı bakımlardan Euthyphron’unkinden daha kötüdür. Zira Platon bizi, iyi olanı bildiğimize inanma ve kötü olanı yapma konumuna sokar: kendimize ve öğrencilerimize Sokrates’in haklı Euthyphron’un ise haksız olduğunu söyleriz ama ne var ki, Sokrates’le olan birliğimizin talep ettiği türde bir yaşamı reddederiz.
Yorumcuların nesiller boyu Euthyphron’da farkına vardığı ama kendilerinde göz ardı ettiği kendini kandırmanın aynısı; Hans Castrop’ta gördüğümüz ama kendimizde göz ardı ettiğimiz aynı kendini kandırma. (s. 84/85)

Elenkhos: Sokrates’in muhataplarının özgüvenlerini delik deşik etmeye çalıştığı yıpratıcı soru yanıt yöntemi.

Sokrates’in muhatapları Euthyphron gibi aptal, Ion gibi saf, Kharmides veya Kritias gibi zorba ya da Protagoras gibi kendini fazla önemseyen biri oldukları için Sokrates’in vurgulamak istediği noktayı gözden kaçırmazlar basitçe… (s. 90)

…bu fark edilmesi ve alt edilmesi güç çok yaygın bir haldir –özellikle aptal, saf, zorba veya kendini önemseyen biri olamasak bile çoğumuzu karakterize eden genel bir insanlık halidir. (s. 91)

Eironeia: Kurnazca mazeretlerle sorumluluktan kaçınma.

İronik olmak
Niyetin gizlenmesi, kişinin düşündüğünden daha azının söylenmesi, kişinin kendisini olduğundan daha az sunmasıdır. İroninin karşıtı ise övünme, şişinmedir, kişinin olduğundan daha fazlası olduğu iddiasıdır. (s. 94)

Aristoteles Rhetoric’te daha geleneksel ve olumsuz bir eironeia görüşü önerir. Ama Nicomachean Ethics’te eironeia’yı şişinmeyle karşıtlaştırır, ondan olumlu söz eder. (s. 96)

İnsan bir kimseyi hakikat konusunda aldatabilir.
İnsan bir kimseyi aldatarak da hakikate ulaştırabilir.
Yanılsama içindeki bir kişi, yalnızca aldatılarak hakikate ulaştırılabilir. (s. 100)

İroni
Tersi bir şeyi söyleyerek kastettiğimiz şeyi ifade eder yalnızca. Bu her zaman yaptığımız bir şeydir –çocuklar bile bunu yapar- ve bunu yapmayı seçtiğimizde, tam da bu seçimle birlikte konuşurken insanları aldatma seçeneğini elimizden kaçırırız. (s. 101)
(demek ki ironinin kendisi de ironik!)

Söylediğiniz anladığınızdan oldukça farklı bir şey olduğunda kibarlık riyakârlıktır. (s. 104)

Cicero, ironinin düşündüğümüz şeyin zıttını değil, farklı bir şey söylüyor olduğumuz izlenimi uyandırdığını söylüyor. (s. 106)

Düşüncenin gözü ne zaman iyi görmeye başlar: gözlerimiz keskinliğini kaybedince. (s. 116)

Sokrates’in muhatapları arasından kim Sokrates tarafından daha iyi bir noktaya ulaştırılmıştır, daha iyi bir kişiye dönüştürülmüştür ki? Protagoras hiç değişmeden kalır. Gorgias, Polos, Kallikles, Hippia, Euthydemos ve Dionysiodorus da öyle. Aynısı Euthyphron, Ion ve Menon için de geçerlidir. Ahlaki düzelme, iyileşme Kharmides ve Kritias’ın yaşamlarının gidişatını mazur görülemez bir biçimde yanlış tanımlar. Lakhes ve Lysis olumlu bir notla sona erer: konuşmaya katılanlar, orada başlattıkları çabaları sürdürmeye söz verirler, ama Platon Sokrates’in uzun vadeli etkisi sorununu tamamen çözümsüz bırakır. (s. 123)

Sokrates’in bilgisizliği sahicidir ve belki de bu onun hakkındaki en önemli gerçektir. (s. 134)

Sokrates’in sahip olduğu bilgi, ömür boyu sürdürdüğü elenkhos pratiği aracılığıyla kazandığı bilgidir; bununla karşılaştırdığı bilgi ise felsefecilerin bilgisi değil, zanaatkârlar ve sanatkârların sahip olduğuna inandığı bilgidir. (s. 141)

Sokrates’in
İstediği ise, bu görüşleri kendine ifade edebilme ve haklı çıkarabilme ve dolayısıyla bunları başkalarına aktarabilme becerisidir –acılı bir şekilde kendisinin sahip olmadığının farkında olduğu bir beceridir bu. (s. 144)

Yanlış bir şey yapmanın, birine zarar vermenin zarar görmekten daha kötü olduğuna dair kesin açıklaması haricinde Sokrates Platon’un ilk yapıtlarında bilgiye sahip olduğunu gerçekten de asla açıkça iddia etmez. (s. 160)

Menon
Bu yapıt bize anımsama teorisini tanıtır. Bu teoriye göre, ölümsüz ruhlarımız kendilerinde henüz doğmamış haldeyken derledikleri doğru inançları barındırır.
Menon ayrıca, yalnızca bilgi öğretilebildiği için ve arete öğretilemez göründüğü için arete’nin her şeye rağmen salt doğru inanç olabileceğini öne sürer. (s. 164)

Sokrates’i olduğu gibi iyi bir insan olarak kabul eden tek kişi, diyaloglarda asla boy göstermeyen biridir –yani Platon’un kendisi. (s. 167)

Platon’un Sokrates’i anlaşılmazlığını koruduğu ölçüde tamamlanmamış, son şeklini almamış bir karakterdir. Tamamlanmamışlık da gerçeğe benzeme bakımından elzemdir. (s. 172)

Ksenophanes’e göre Sokrates sürekli olarak gücünüz ölçüsünde ölümsüz tanrılara kurban verin dizesini övüyordu.
Kişinin gücüne göre eylemesi
Montaigne bu sözden şu öğüdü çıkarır: Arzularımızı en basit ve en yakın şeylere yöneltmeli ve bunlara sabitlemeliyiz. (s.198)

Silenus: Dışarıdan çirkin, içeridense bir doğal güzellik timsali

Montaigne’in Sokrates’i
Hem silenik’tir hem doğaldır, hem özdenetimlidir hem başkalarına faydalıdır, hem alışılmadıktır hem anlaşılması kolaydır. (s. 207)

Gerekli olan, tek bir şey – kişinin karakterine üslup kazandırmak. Büyük ve nadir bir sanat bu! (s. 259)

“Ha, Kriton, Asklepios’a bir horoz adadık. Bunu yerine getir, unutma!” Sokrates

Bozulan bir bedenle yaşamaya değmiyorsa, bozulan bir ruhla yaşamak daha da değersizidir. (s. 287)

Doğru felsefe yapanlar kendilerini ölüme hazırlar. (s. 292)

Sokrates’in misyonunun birinci özelliği
Bireyleri, kendileri hakkında
Hakikatle yüzleştirmeye yönelik bireysel çabasıdır. (s. 297)

Foucault ilk yapıtlarının çoğunda, bir kurumu ıslah etmeye yönelik her çabanın bu kurumu sürdürmekle hüsrana uğradığını öne sürer. (s. 305)

İnsan özgür olmaya mahkûmdur. Foucault bu görüşten şiddetle tiksindi ve özgür olmaktan öte insan bireylerin fail ve model bile olmadığını, sadece ve sadece kendi tarihlerinin yaratıları olduğunu öne sürdü. Özne’nin kendisi (…) tarihsel güçlerin ürünüdür. (s. 307)

Bilgi olmaksızın iktidarın/gücün uygulanması mümkün değildir.

Bir şeyi bilmek onun üzerinde iktidar/güç sahibi olmak demektir. (s. 310)

Foucault’un ilk yapıtlarında ki amacı
Amacı, beşeri bilimlerin
Daha çok bir iktidar aleti, modern özne’yi yaratma ve denetleme aracı olduklarını göstermek… (s. 311)

…benliğe özen göstermenin kişinin gerçekte kim olduğunun keşfedilme süreci değil, kişinin kim olabileceğinin icat edilme ve geliştirilme süreci olduğuna inanıyordu.
Benimsediği model de sanatsal yaratıcılıktır. (s. 319/320)

Çilecilik hazzın bastırılması değil, düzenlenmesidir. Hedefi yadsıma değil tatmindir. (s. 321)

Kendine özen göstermenin Apology’deki içeriği nedir?
Elenkhos’tur: kişinin başka insanların görüşlerini sorgularken sürekli olarak kendi görüşlerini sorgulamasıdır. (s. 326)

Chaerephon’un Delphoi’ye daha bilge başka herhangi bir kişi olup olmadığını sormasına yol açan ünü Sokrates’e kazandıran şey neydi? Hiçbir fikrimiz yok. (s. 336)

The Art of Living: Sokratik Reflections From Plato to Foucault
Türkçeleştiren: Cem Soydemir
Ayrıntı Yayınları
2002






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder