24 Mart 2020 Salı

Mustafa Özsarı - Maupassant-Ömer Seyfettin Mukayesesi


Maupassant-Ömer Seyfettin Mukayesesi

Mustafa Özsarı, VI. Uluslararası Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi Kongresi 12-14 Ekim 2016

Maupassant’ın Deux Amis başlıklı hikâyesinde, 1870’te Paris’in Prusya tarafında kuşatılması esnasında Paris sokaklarında karşılaşan Sauvage ve Morrisot adlı iki arkadaşın balık tutma maceraları anlatılırken, Ömer Seyfettin’in Beyaz Lâle başlıklı hikâyesinde 1912’de Serez’in işgali esnasında Lâle adlı genç kızın namusunu kurtarmak için verdiği mücadele ele alınır.

Greimas, anlatı analizlerinde yapısal semiyotik olarak adlandırılan yeni bir inceleme metodu geliştirdi. Derin yapı analizleri olarak da tanınan bu modelin temeli, (…) izotopi, semiyotik kare ve aktansiyal model kavramlarına dayanmaktadır.

Greimas, edebî, ticarî, siyasî ve felsefî metinlerin anlamlarına semiyotik analizlerle ulaşmanın mümkün olduğu kanaatindedir.
İzotopi kavramı ve izotopi analizleri Greimas’ın yapısal semiyotik modelinin temelini oluşturmaktadır.
İzotopiler, Greimas’a göre, edebî metinlerde hem semantik hem de fonetik düzeyde bulunmaktadır.
İzotopi, ilk aşamada edebî metinlerdeki kesin olarak bulunan fonetik ve semantik unsurların tekrarı veya tekrarlanması olarak tanımlanabilir.
Greimas’ın yapısal semiyotiğin temelini de metinlerin tutarlılığını sağlayan izotopik tekrarlar oluşturmaktadır.

Deux Amis, 1870 senesinde Prusya kuşatması esnasında Paris sokaklarında tesadüfen karşılan Sauvage ve Morrisot adlı iki arkadaşın hikâyesidir.
Bu iki arkadaş Paris balık tutmak için Valerian dağı eteklerinden geçen nehre gitmek arzusundadırlar. …balıkları tutmaya başlarlar. Fakat onları, Alman işgal komutanı görür ve yakalar. Alman komutan iki dosttan Fransız ordusunun parolasını söylemesini ister. Eğer söylemezlerse, iki dostu vuracağını ifade eder. İki Parisli Fransız savunma gücünün parolasını söylemezler ve onları da Alman askerleri öldürüp nehre atarlar.

Beyaz Lâle’de ise, Bulgar Binbaşı Radko Balkanenski komutasındaki Bulgar Ordusu 1912 Ekim ayında Serez’in işgal eder.
Balkanenski aynı zamanda Serez’in en güzel Türk kızı olan Lâle’ye de sahip olmak arzusundadır.
…önce Lâle’nin ailesinden herkesi öldürtür.
Lâle’ye sahip olmak için ona saldırır. (kız intihar eder) Balkanenski, henüz yeni ölmüş olan Lâle’nin ölü bedeni üzerinde iğrenç emellerini gerçekleştirir.

Gerek Maupassant’ın gerekse Ömer Seyfettin’in hikâyesinde Greimas’ın semiyotik kare diye adlandırdığı karede yer alan temel izotopilerden hava, su, toprak ve ateş kullanılmaktadır. Maupassant’ın hikâyesinde ateş olarak güneş kullanılmıştır. Güneş, Sauvage ve Marrisot’u balık tutmaya teşvik eden bir unsurdur. Ömer Seyfettin’in hikâyesinde ateş, Serez’de silah patlamasından çıkan ateş ile Serez’in en büyük fırınında çıkan alevlerdir.
Maupassant’ın hikâyesinde ateş hayatı sembolize ederken Ömer Seyfettin’in hikâyesinde tam anlamıyla ölümü sembolize etmektedir.

Maupassant’ta Valerian dağından gelen barut kokusu hayatı yok ederken, Ömer Seyfettin’de ise Serez’in atmosferini bir ölüm sessizliği ve ölüm kokusu sarmıştır. Bu durumda her iki yazar da havayı hayat karşıtı olarak görmüşlerdir.

Hacı Hasan Efendi’nin konağının bahçesi (…) cennet bahçelerinden bir bahçe gibi diye nitelenerek övülmüştür. Bu durumda toprak Ömer Seyfettin’de hayatı sembolize eder (life). Buna karşılık, Maupassant’ta toprak Valerian dağının etekleri olarak karşımıza çıkmaktadır ve (not life) yani ölümlülüğü sembolize etmektedir.

Sauvage ve Morrisot Alman askerlerine Fransız ordusunun parolasını söylememişler, Alman Askerleri de onları kurşuna dizmiş ve nehre atmışlardır.
(Lale) Balkaneski’ye ruhunu ve bedenini teslim etmemiş, zeminde Fıskıyeli havuza atlamış, böylece ruhunu suya teslim etmiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder