14 Mart 2020 Cumartesi

Jean Baudrillard - Sessiz Yığınların Gölgesinde ya da Toplumsalın Sonu




Jean Baudrillard - Sessiz Yığınların Gölgesinde

Kitleler mıknatıslanabilirler. Çünkü toplumsal denen şey onları statik bir elektrik gücü gibi sarıp sarmalamaktadır (s. 7).

Politikaya ve toplumsala ait iyi bir iletici olmadıkları gibi, daha genelde iyi bir anlam ileticisi de değildirler. Her şey onların üstünden kayar gider.
Onlar tepkisizliktir, tepkisizliğin, nötr olanın gücüdür.

…kitlelerin ne geçmişte ne de gelecekte yazabilecekleri bir tarihleri yoktur.
Onların gücü günceldir (s. 8).

Kitle: Toplumsalın içinde kaybolduğu karanlık bir deliktir.
Öyleyse kitle "sosyolojik" bir tanımlamanın tam tersidir.

Kitle terimi bir kavram olamaz. Olsa olsa hamurlaşmış, vıcık vıcık ve lümpen-analitik bir "kavram" olabilir.

Kitle terimini özgünleştirmeye kalkmak gerçekten de ters bir iştir - bu, anlamı olmayana bir anlam vermeye çalışmak gibi bir şeydir (s. 9).

Kitlenin bir ayrıcalığı, bir yüklemi, bir niteliği ve bir göndereni yoktur.

Bütün söylevlerin kökeninde yatan büyük boşluğun adı kitledir (s. 10).

Kitleler putperest doğmuş ve putperest kalmışlardır.

Kitleler için Tanrı'nın krallığı her zaman için yeryüzünde, imgelerin çok tanrılı içkinliklerinde, Kilise'nin zenginliğinde ve yaşayış biçiminde var olmuştur (s. 11).

Anlamın Zedelenmesi
…kitleler (…) akılcı iletişim zorlamasına insanı aptallaştıracak bir biçimde karşı koymaktadırlar. Onlar anlam yerine gösteri istemektedirler.
Onların aldatılıp kandırıldığını ileri sürmek de boşuna uğraşmaktır (s. 12).

Politikanın Önemi ve Çöküşü
Politik olanla toplumsal olanı birbirinden ayırabilmek artık imkânsız bir şeydir.

Politika, Rönesans döneminde din ve kilise çemberinden kurtularak Makyavel aracılığıyla ışıldamaya başladığında, önce hiçbir toplumsal ya da tarihsel "gerçeklikle" ilgisi olmayan saf bir strateji ve göstergeler oyunu olmuştur. Ancak daha sonra (…) o da gerçekliğin yokluğu üstünde oynayabilmiştir (s. 16).

Politika aynı zamanda bir gösteriye dönüşmüştür. Çağımızdaysa gösteri mekanizmalarının egemenliği altına girmeye başlamıştır (s. 17).

Toplumsalın enerjisi azalmakta, özgünlüğü elden gitmekte, tarihsel niteliği ve idealliği buharlaşıp uçmaktadır.
O artık kitledir (s. 18).

Sessiz Çoğunluk
Kitleler artık bir gönderen olmaktan çıkmışlardır. Çünkü artık temsil edilememektedirler.
…sondajlar, testler, referandum ve kitle iletişim araçları temsil edici bir sistemin düzeni değil, simülatif bir sistemin düzenidirler (s. 19).

"Toplumsal"ın oluşturulabilmesi için kitlenin "enerjisi" emilerek alınmalıdır.
…ister haber, isterse güvenlik olsun bütün bunlar "toplumsal ilişki"yi yoğunlaştırarak yaratacaklarına, "entropik" süreçler olarak toplumsalın sonunu belirleyen yöntemlere dönüşmektedirler.
Sonuç iki yüzyıllık hızlı bir toplumsallaşmanın kesin bir hezimete uğratılmasıdır (s. 22).

Gerçekte ne kadar mal varsa o kadar da anlam vardır. Sermayenin mat ürettiği dönemlerde tüketim kendiliğinden gerçekleşmekteydi. Oysa bugün hem tüketiciyi hem de talebi üretmek gerekmektedir. Bunu yapabilmek ise malı üretmekten çok daha pahalıya mal olmaktadır (s. 22-23).

Kitle insanı bezdiren bir suskunluktur.
Bugün savaşı kimin kazandığını söyleyebilmek imkânsızdır. İktidarın kitleler üstündeki simülasyon gücü mü? Yoksa kitlelerin iktidarı çökerttikleri ters simülasyon mu?

Ne Özne Ne Nesne
Kitleyi, kitle iletişim araçlarının dışında bir yerde aramak boşunadır.

Halk seyircidir. Maç, film ya da çizgi roman, politika için birer örnek algılama modeline dönüşmüşlerdir. Eve getirilmiş sinemada insanlar kendi kişisel görüşlerindeki değişiklikleri günlük sondajlarla eğlenerek izlemektedirler. Çünkü burada da sorumluluk isteyen bir şey yoktur (s. 29).

Direnmeden Hiperuyumluluğa
Kitleler kendilerine gönderilen her şeye, blok halinde ve bir gösteriye dönüştürerek yön değiştirtmektedirler.

Tıp konusunda da benzer şeyler söylenebilir.
Tıbbın toplumsal amaç ve ereklerinin ayağını kaydıran korkunç bir bakım ve ilaç tüketimi tırmanışı başlamıştır.

Kitle ve Terörizm
…kitle diye bir şey yoktur.
O, iktidarın sırtında taşıdığı bir gölge, içine düştüğü dipsiz bir çukur ve bir emme biçimidir.
İşte iktidarın içinde bulunduğu güncel felaket,
Çünkü için için kaynayan bu kitle hiçbir zaman için patlamayacaktır.

Toplumsalın ölümünün son perdesinin oynandığı bir bağlamda kitleyle ilişki kurabilen tek olay terörizmdir.
…terörizm, kapitalizmi hedef aldığını söylemektedir. Ancak yanlış yere, kapitalin gerçek düşmanı olan toplumsala saldırmaktadır (s. 36).

Temsil edici olmayan tek eylem biçimi terörizmdir. İşte bu yüzden temsil edilemeyen tek gerçek olan kitlelerle uyum içindedir.
Terörizmin körü körüne giriştiği saçma ve temsili imkânsız eylemle eşdeğerli olabilen tek olgu kitlelerin körü körüne, saçma ve temsili imkânsız karakteridir. Her ikisi de her türlü temsil sisteminin yadsınmasında en üst noktaya ulaşmış bulunan güncel biçimlerdir (s. 37).

Patlayan Sistemler, İçin İçin Kaynayan Sistemler

... Ya Da Toplumsalın Sonu
Kitle ileşitim araçları ve haberle hızlanan süreç en üst yaygınlaşma düzeyine ulaşmaktadır. Kitle iletişim araçları, bütün kitle iletişim araçları, haber, bütün haberler iki yönde gidip gelmektedirler. Görünüşte daha çok toplumsal üretirken, toplumsal ilişkilerle toplumsalın kendisini derinlemesine nötralize etmektedirler (s. 45).

Burada ileri sürülebilecek pek çok varsayım vardır:
1 - Toplumsal diye bir şey hiçbir zaman varolmamıştır.

2- Toplumsal diye bir şey her zaman var oluşmuştur.
Giderek büyüyen ve neredeyse evrensel bir boyuta sahip olan simgesel bir düzenin yaygınlaşması. Bir kalıntı olarak gerçeğin yerini alan şey toplumsalın ta kendisidir. Bu çok kurnazca bir ölüm biçimidir.

Ek: Toplumsal ya da Artığın İşlevsel Değerlendirilmesi
Bütün zenginlikler hayırlı işler için ayrılabilseydi insanlar böyle bir gerçeğin karşısında aptala dönerlerdi.
Sahip olduğumuz zenginlikler yeniden dağıtılabilseydi kullanım değeri kendiliğinden ortadan kalkardı…

3- Toplumsal diye bir şey vardır ancak şu anda arak öyle bir şey kalmamıştır.

Toplumsal her zaman ne ilk varsayımdaki gibi bir aldatmaca ne de ikinci varsayımdaki gibi bir kalıntı olmamıştır.

İçinde yaşayan bireylerin birer terminale dönüştükleri, artık ne denetlenebilen ne de ortak bir şekilde kullanılabilen yan yana konmuş bir iletişim uzamından ibaret paramparça bir toplumsallık. Oysa toplumsal ancak perspektifin bulunduğu bir uzam içinde var olabilir. Aynı zamanda bir caydırma uzamı olan simülasyon uzamı içinde de ölür (s. 57).

Bundan böyle hiçbir şey kendi yok oluşuna tanık olamayacaktır. Çünkü hiçbir şey bu simülasyonun deviniminden kaçamamaktadır. Bu arada toplumsal sırrını bile açıklayamadan öteki dünyaya göçmüş olacaktır.

Oğuz Adanır’ın kitaba dair sonsözü
Baudrillard bize içinde yaşadığımızı ve algıladığımızı sandığımız dünyanın bir simülasyon dünyası olduğunu söylemektedir. Çünkü toplumsal denen şey buharlaşmış ve yerini kitleler almıştır. Bu toplumsalın simülâsyonudur.

“Sessiz Yığınların Gölgesinde Ya Da Toplumsalın Sonu” Kitle, haber ve terörizm üstünde yoğunlaşmaktadır.

Terörün ahlakı yoktur çünkü bizim alışık olduğumuz yasak ve şiddet oyununa bir son vermiştir.
…medyalar haberin ahlaksızlık aşamasıdır.

Terörizm kendi başına politik bir eylem niteliğine sahip olamaz. Terörizm medyaların rehinesidir aynen medyaların onun rehinesi olması gibi. Bu zincirleme şantajın sonu yoktur – herkes herkesin rehinesidir, bu durum bizim "toplumsal" dediğimiz ilişkinin sonudur.

Kitlelerin kişiliği yoktur, ancak dikkat! Nesne olarak kesinlikle değiştokuş edilemezler. Onları rehin alabilirsiniz ancak ne yapacağınızı bilemezsiniz. Onlardan nasıl kurtulacağınızı bilemezsiniz.

Medyalar kitlelerin terörist eylemlere karşı ilgisizliğinin temel unsurudur. Çünkü kitlelerin aradığı şey gösteridir.

Politika-ötesi (transpolitique) bir dünyada iktidarların varlıklarını kanıtlayabilmelerini sağlayan tek şey terörizmdir.

Buradaki terör terimini yalnızca silaha dayalı bir kavram olarak algılamak yanlış bir tutumdur. Baudrillard'ın da altını çizdiği gibi trafik, günümüzde terörist bir yapıya sahiptir. Sigorta şirketleri evini, arabanı, işyerini, organlarını, yaptığın yolculukları sigortalamazsan mahvolursun demektedirler. Sistem çalış, hastalanma, dinlenme, onu yap, bunu yap, sağlığına dikkat et diyerek bir terör havası estirmektedir.

Jean Baudrillard'la Söyleşi / Oğuz Adanır
Benim sosyolojik bir yöntemim yok,
Yaptığım şey varsayımları, gidebilecekleri en uç noktaya kadar götürmektir.

Batı, o kendine özgü saflığıyla kolonize etmiş olduğu ülkelerin iyi niyetini kullanmış ve çok büyük paralar kazanmıştır.
Ancak öteki taraftaki kültürel kalıntılar unutularak, gelişmenin bu kalıntılara önem verilmeden gerçekleştirilebileceği sanılmıştır. Batı'nın saflığı da işte burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü kültürel direnişlerle yerel küftürler unutulmuştur. Oysa bunları değiştirebilmek ya da dönüştürebilecek olanaksızdır.

Batı'nın bu günkü duruma gelebilmesi için bir tarih anlayışı, burjuvazinin oluşması ve burjuva devrimi gerekmiştir. Onun geliştirmiş olduğu gelişme biçimi ise var olanlardan yalnızca biridir. Ve Batı bunu evrenselleştirmek istemektedir ki asıl yanıldığı nokta da burasıdır.

Fas gibi bir Neo-Kolonizasyon örneğini verecek olursak zengin bir yerel burjuvazi, Batılılaşmış aydınlar vs'nin gerisinde değişen hiçbir şey yoktur.

İktidar kitlelere verilemez. Verilmek istense de verilemez. Buna karşılık kitleler tarafından nötralize edilebilir. Çünkü kitlelerde yalnızca bu güç vardır.

A L'ombre Des Majorites Silencieuses Ou La Fin Du Social
Türkçeleştiren: Oğuz Adanır
Ayrıntı Yayınları
1991


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder