24 Mart 2020 Salı

Mehmet Kaan Çalen - Kimlik Meselesi Bağlamında Ziya Gökalp Merkezli Bir Ömer Seyfettin Okuması


Kimlik Meselesi Bağlamında Ziya Gökalp Merkezli Bir Ömer Seyfettin Okuması

Mehmet Kaan Çalen, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 215, 2015 (s. 153-166)

Gökalp’in çağdaşları üzerinde belirgin bir etkisi vardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda kimlik tartışmalarına esas teşkil eden üç temel kategori vardır: Osmanlılık, Müslümanlık ve Türklük.

Ziya Gökalp bu çıkmazı (Osmanlılık, Müslümanlık ve Türklük sıfatlarının ayrı cemiyetleri işaret ettiği iddiasıyla, bunlar arasında ortak payda olmadığı zannını çıkmaz kabul ediyor) “devlet, ümmet, millet” formülasyonuyla nazarî olarak aşmaya çalışmıştır.

Gökalp, toplumsal gerçeklik zemininde bir “İslâm ümmeti”, bir “Osmanlı Devleti”, bir “Türk Milleti” olmasından hareketle meseleyi, söz konusu üç mefhûmu ilişkili olduğu toplumsal gerçekliğe dayamak şeklinde ele alır.

Gökalp’in formülü açıktır: “Türk milletindenim, İslâm ümmetindenim, Osmanlı devletindenim.”

Ömer Seyfettin, kimliğin bu üç cephesine karşılık gelecek şekilde “vatanı” da “millî vatan”, “dinî vatan” ve “fiilî vatan” olmak üzere üçe ayırır ki Osmanlı padişahının, aynı zamanda hem Osmanlı Devleti’nin hükümdarı, hem bütün Türklerin hakanı, hem de bütün Müslümanların halifesi olması, kimliğin ve vatanın bu üçlü yapısıyla ilgilidir.
Millî vatan, Türkçe konuşan bütün Müslümanların yaşadığı yerler, husûsî ismiyle “Turan”dır. Dinî vatan, Müslümanların yaşadığı ve üzerinde ezan okunan bütün memleketlerdir. Fiilî vatan ise Osmanlı idâresi altındaki Türkiye’dir.

Gökalp’e göre ırk doğa bilimine, millet ise toplumbilime ait mefhumlardır.

Ömer Seyfettin, II. Meşrutiyet’in ilk günlerini de bir sarhoşluk devri olarak niteler. Balkan Savaşları’na kadar olan süreçte Türklerin, Türk lafını ağızlarına bile almayacak, ders kitaplarından Türk ismini silecek, hatta Türkiye’de hiç Türk yaşamadığını iddia edecek derecede radikal bir Tanzimatçılık ve liberal bir Osmanlıcılık peşinde koştuklarını belirtir.

Müesseleri hars (millet), medeniyet (ümmet, beynelmileliyet) ve temeddün (beynelümemiyet) dairelerinde üçlü bir tasnife tabi tutabilmemiz lisân, din ve ilim olmak üzere üç farklı kurucu unsurun var olmasından neşet etmektedir. Lisân, din ve ilim üç farklı “içtimâî gözlüktür” ki eşyâ, hayat, kâinat onların ardından görülür ve onların bakış açılarıyla hars, medeniyet ve temeddün kurulur.

Gökalp gibi Ömer Seyfettin’de asriyeti “âlet, fen ve ilmî usûllerden” doğduğunu belirtir, fakat medeniyet kavramı ile değil, temeddün kavramı ile yakalar. Asrîleşmek Gökalp’te batıdan medeniyet unsurları alıp hars unsurları almamak iken Ömer Seyfettin’de ise medeniyet ve hars unsurları almayıp yalnızca temeddün almaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder