10 Mart 2020 Salı

Fuad Köprülü - Osmanlı'nın Etnik Kökeni

Osmanlı'nın Etnik Kökeni

Fuad Köprülü


Birinci Bölüm
J. Marquart’ın "Osmanlıların Moğolluğu" Teorisi ve Kay=Kayı Birleştirmesi
J. Marquart, I914'te, al-Bîrûnî ve Avfi'ye dayanarak, bunlarda adı geçen Kay kavim veya kabilesinin, Osmanlıların mensup olduğu dayılardan başka bir kavim olmadığını ve bayların esasen Türk değil, Moğol olmaları sebebiyle Kayılan da Türkleşmiş bir Moğol kabilesi saymak gerektiğini ileri sürmüş…

…eserinde Osmanlılar hakkında yürüttüğü görüşler, bir bilim adamına yakışmayacak kadar şahsi ve hissi olduğu için, ilmi bir eleştiri konusu olmaya bile değmez (s. 7).

C. Brockelmann da, 1920'de, "Osmanlıların atası olan Kay=Kayıların Türkleşmiş Moğollar olduğu hakkında Marquart tarafından ileri sürülen fikrin, Mahmûd Kaşgari'nin ifadesiyle de doğrulandığını" söylemişti.

"Osmanlıların Moğol aslından geldiği" teorisine karşı, yalnız, Çin ve Moğol incelemelerinin büyük üstadı Prof. Paul Pelliot şüpheli davrandı:

İkinci Bölüm
Marquart Teorisinin Eleştirisi: Kay=Kayı Birleştirmesinin Yanlışlığı
1919'da yayımlanan Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı kitabımda, Mahmud Kaşgari'nin eserinden yararlanarak, 11. yüzyılda Türk dünyasının doğu sınırlarında bulunan Kayların esasen Türk olmamakla beraber, (…) dil bakımından Türkleşmiş, fakat hususi dilleri de daha büsbütün kaybolmamış bir kavim olduğunu (…) açıkladım (s. 10).

…coğrafi sahaları birbirinden tamamıyla ayrı olan bu iki ayrı etnik zümreyi, Mahmûd Kaşgari, çok haklı olarak, birbirinden ayırmakta ve Kayları, Türk dünyasının doğusundaki henüz Müslüman olmamış diğer birtakım Moğol-Türk zümreleri arasında saydığı halde, Kayığ=Kayı’ları, 11. yüzyılda Büyük Selçuklu sülalesini yetiştiren Müslüman Oğuz boylarından biri olarak göstermektedir (s. 12).

W. Barthold, 1925 yılının sonlarında İslam Ansiklopedisi'nde çıkan "Kay" maddesinde, Mahmûd Kaşgari'ye dayanarak, bu Kayığ=Kayı'ların asla Kaylar olamayacağını, al-Birunî ve Avfî'nin Uzakdoğu'da gösterdikleri Kayların etnik bakımdan Moğol olmaları pek muhtemel olmakla beraber, Oğuz boylarından olan
Kayığ=Kayıların bunlardan tamamıyla başka bir kavim olduğunu söyleyerek, benim eleştirilerimi harfi harfine tekrar etmiş oldu.

Kay=Kayı birleştirmesi hakkındaki eleştirilerime W. Barthold gibi yetkili, büyük bir bilginin de katılması sonucunda, "Osmanlıların Moğol aslından olduğu" hakkındaki Marquart teorisinin esassızlığı anlaşılmış oldu ve bundan sonra Osmanlı tarih ve dilbilimiyle uğraşan uzmanlardan hiçbiri tarafından konu edilmedi (s. 13).

Üçüncü Bölüm
Marquart Teorisinin Düzeltilmiş Yeni Şekli: Z. V. Togan'ın Ortaya Attığı Yeni Teorisi
Zeki Velidi Togan, 1941'de yayımladığı Osmanlıların Orta Asya'daki Cedleri adlı küçük bir makalesinde, Marquart teorisini yeniden -fakat, biraz düzeltilmiş bir şekilde- savundu.

Dördüncü Bölüm
Z. V. Togan'ın Ortaya Attığı Yeni Teorisinin Özeti
Z.V. Togan, (…) Osmanlıların atası olan Ertuğrul'un, yönetimi altındaki Kayı kabilesiyle beraber Alaeddin Keykubad ve Celaleddin Harezmşah arasındaki mücadele sırasında 1230'da Rum’a, yani Anadolu’ya geldiğini söylüyor…
Z.V. Togan, Kayların Mahmûd Kaşgari zamanında Yabaku, Basmil ve Tatarlar ile komşu olarak Çungarya'da oturduklarını ve Kara-Hanlılar İmparatorluğu içinde de bulunduklarını söylüyor

Büyük Selçuklular ve özellikle Anadolu Selçukluları zamanında Ön-Asya'da Kay=Kayı kabile ismine hiç rastlanmaz.

Beşinci Bölüm
Bu Teorinin Eleştirisi: Kay=Kayı Birleştirmesinin ve "12. Yüzyılda Maveraünnehir'de Kayların Varlığı" İddiasının Esassızlığı
Marquart gibi, Z.V. Togan'ın da bu birleştirme meselesi hakkında ileri sürdüğü bütün deliller, çok zayıf ve açıklıktan yoksun bulunuyor…

12. yüzyılda Horasan'da Sultan Sancar’ın köleleri arasında Çinli, Tatar, Kâsârı, Kırgız, Yağma, Guz, Kıpçak, Kimak (Yemak) gibi unsurlar arasında /fayların da bulunduğunu, Kûşkakî'nin yukarıdaki küçük manzumesinden öğrenmiştik (s. 34).
Genel olarak Gazneliler ve Selçuklular devri şairlerinin, yukarıda adı geçen çeşitli Türk ve Moğol zümrelerinden sık sık söz ettikleri halde, Kaylardan çok az söz etmeleri, bu zümreye mensup kölelerin diğerlerine oranla daha az olduklarını anlatabilir (s. 35).

Altıncı Bölüm
Bu Teorinin Eleştirisine Devam: "Kayıların Anadolu'ya 13. Yüzyılda Geldikleri"
İddiasını Çürüten Dilbilimsel, Toponimik ve Tarihi Çeşitli Deliller
Togan’a göre "1230 yılında Ertuğrul'un idaresi altında Anadolu’ya gelmeden önce, Kayılar, gerek Selçuklular ve gerek Harezmlilerce bilinmiyorlardı".
(bundan dolayı) Kayıların, Oğuz Kayığlarından değil, ancak "12. yüzyılda Kara-Hıtaylar tarafından Horasan sınırlarına kadar getirilmiş Uzakdoğu Kaylarından" olabileceğine hükmediyor

Kayığ isminin sonundaki "g" sesinin düşerek Kayı şeklini alması, Oğuzcada genellikle rastlanan bir sessel olaydır



Yedinci Bölüm
Moğolistan'daki Kay Kabilesinin Etnik Özelliği ve Tarihi Rolü
Kayların ismi açıkça, ilkin al-Bîrûnî'nin eserlerinde geçer; onun daha 1030 yıllarına doğru yazmış olduğu Kâtıûn al-Mas'ûdî'sinde, bunların Kırgız, Kimak ve Dokuz-Oğuz’ların doğusunda yaşadıkları…

Bundan sonra bu isme, Mahmûd Kaşgari’nin -M . 1077’de yazdığı mükemmel eserinde rastlıyoruz.
Kaylar, Türk dünyasının doğu uçlarında, Yemak (Kimak), Başkurt ve Kırgız’lar arasında yaşamaktadırlar.

Kayların 12. yüzyıldaki coğrafi sahaları ve tarihi rolleri hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Buna göre, bunların 11. yüzyılın ikinci yarısında, bulundukları coğrafi sahada, yani Cungarya'da göçebe hayatı sürmekte devam ettiklerini tahmin edebiliriz.

Kay 1ar hakkında en önemli bilgiyi, Avfî'nin 1231 'de yazmış olduğu Cawämi al-Hikâyât adlı derleme ürünü büyük ve önemli eserindeki bir parçada buluyoruz.
11. yüzyılda Uzakdoğu'daki birtakım göçebe Türk (ve Moğol) kabilelerinin batıya doğru hareketlerini hikâye etmektedir…

Türk dünyasının en doğu uçlarında yaşayan ve 12. yüzyıldan beri çeşitli Moğol unsurları arasında kalarak göçebe hayatının gerektirdiği çetin mücadeleler sonucunda zayıflayan, parçalanan, başka örgütlenmelere karışan, köle sıfatıyla Müslüman memleketlerine -belki de Uzakdoğu saraylarına- götürülüp satılan Kaylar, bağımsız bir kabile olarak, yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmiş olmalıdırlar.

Sekizinci Bölüm
Oğuz Boylarından Kayığ=Kayı Kabilesinin Göçü ve Tarihi Rolü
Şimdi Osmanlıların etnik kökenleri meselesi kadar ve belki bundan daha önemli olarak "Anadolu'nun Türkleşmesi" olayıyla da ilgili olan bu Kayı kabilesi hakkında -tarihi ve toponimik belgelerin bıraktığı imkân dairesinde- bilgi vermek istiyoruz.

Bununla beraber, biz burada doğrudan doğruya Oğuzlar'ın tarihlerini değil,  sadece Kayı kabilesinin tarihini inceleyeceğimiz için, bu kabile adına ilk kez rastlanan 11. yüzyıldan daha geriye gidecek değiliz.

Mahmûd Kaşgari'nin eserinde (…) Kayı ismine ilk kez burada, 22 Oğuz kabilesinin başında rastlıyoruz: Mahmûd, Selçuklu sultanlarının mensup oldukları Kınık boyundan sonra Kayığ (yani Kayı) boyunu anıyor ki, bundan, bu kabilenin sosyal mevki (yani kabile asaleti) bakımından diğerlerinin üstünde kabul edildiği anlaşılıyor. 14. Yüzyıl başlarında tarihçi Reşîdeddîn, bundan biraz farklı olarak, Oğuzların 24 kabilesini anmaktadır ki, Kayılar burada en başta gelmektedir.

İlk kez, 11. yüzyılda adına rastladığımız bu kabilenin, Artuklular devletinin kuruluşunda tarihi bir rol oynadığı, kroniklerde bu konuda bir açıklık bulunmamakla beraber, bunların paralarından anlaşılıyor. Demek oluyor ki, bu kabile, Selçuklular İmparatorluğu'nun kuruluşuna, diğer Oğuz kabileleriyle birlikte katılmış ve 11. ve 12. yüzyıllarda Artukluların yönetiminde Doğu Anadolu sahalarında bulunmuştur.

Bugün Kayı ismini taşıyan yerlere, yalnız pek sınırlı bir oranda Kuzey Azerbaycan'da ve en fazla Anadolu'da rastlanması, bunların nerelerde yerleşmiş olduklarının biricik izidir.

Dokuzuncu Bölüm
P. Wittek'in, "Osmanlıların Kayı'lardan Olmadığı” Teorisi ve Bu Teorinin Eleştirisi
P. Wittek'e göre, Osmanlıların Kayılardan olduğu iddiası, ilk kez Murad II. Devrinde başlayan bir nevi romantik akımın etkisiyle, 15. yüzyıl Osmanlı tarihçileri tarafından uydurulmuş ve bu sonradan olma gelenek,

Şair Ahmedî'den başlayarak Osmanlılar hakkında yazılmış olan birtakım vakayinameler, bunların sadece Oğuzlardan olduğunu söylerler.

Murad II. Devrinde yazılan Yazıcıoğlu Ali'nin Selçukname'sinde, Edirneli Rûhî tarihinde, Lutfi Paşa tarihinde ve nihayet İdris Bitlîsî'nin Heşt-Behişt'inde, Osmanlı hanedanının ve bunların yönetimindeki kabilenin Kayılardan olduğu belirtilir; Dede Korkut Kitabının Osmanlılar devrinde tespit edilmiş nüshasında da, Osmanlıların Kayılardan olduğu, yukarıdaki vakayinamelerde olduğu gibi, bu kabilenin şeref ve asaletine ait bazı rivayetlerle birlikte ileri sürülür.

Timur. Yıldırım Bayezîd'e, tehdit ve hakaret maksadıyla gönderdiği bir mektupta, onun "gemici bir Türkmen neslinden geldiği keyfiyetinin kendisince bilindiğini ve bütün Mısır, Suriye, Anadolu halkının da bunu bildiğini” ifade eder (s. 77).

Gibbons, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu adlı kitabında, Osmanlı sülalesinin Komnen hanedanına mensup, din değiştirmiş bir prensin çocukları olduğunu iddia eder.

P. Wittek de Osmanlı hükümdarlarının kendilerini Kayılara mensup göstermelerinin nedenini, "Oğuz boyları arasında bunların en şerefli mevkiye sahip olmalarına" dayandırıyor.

Onuncu Bölüm
Bu İncelemelerden Elde Edilen Sonuçlar
Osmanlı sülalesi, Oğuzlar'ın Kayı boyuna mensup küçük bir aşiret parçasının başında bulunan Osman tarafından kurulmuştur ve bunu reddetmek için (P. Wittek teorisi) ortada hiçbir tarihi neden yoktur.

Kayılar, Anadolu'nun ilk fethi sıralarından başlayarak, diğer birtakım Oğuz boylarıyla beraber buraya gelmişler ve kendilerine mensup olan Artuk-oğulları devletinin kuruluşunda önemli bir rol oynamışlardır.

Osman'ın yönetiminde Anadolu'nun Türk-Bizans uçlarında yaşayan küçük Kayı oymağının, 14. yüzyıl başlarında henüz yarıgöçebe hayatı sürdüğü kesindir.

Birinci Basım: Nisan 1999
Kaynak Yayınları
Bu çalışma, ilk olarak "Osmanlı İmparatorluğu'nun Etnik Menşei Meseleleri" adıyla Belleten, 1. Teşrin 1943, sayı 28, C.VII, s.219-303'te yayımlanmıştır.
            …

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder