5 Temmuz 2013 Cuma

Gilles Deleuze’de Toplum ve Denetim


S.J. Arnott, E.W. Holland, P. Patton, M. Hardt, J.L. Beller, A. Akay – Gilles Deleuze’de Toplum ve Denetim

Stephen J. Anott
Tekbencilik ve Deleuze Etiğinde Topluluk Olanağı
Deleuze’ün felsefesi gayet iyi belgelenmiş olduğu gibi radikal bir anti-Hegelcilik izler.
Felsefesinin ilk ilkesi, evrensellerin hiçbir şey açıklamadıkları ancak onların kendilerinin açıklanmaları gerektiğidir. Kesin olarak Deleuze, bütün evrensel özne nosyonlarını reddeder.

Güzel ruh, kendi tekilliğince kapana kısılmış öznenin Hegelci imgesidir.

Spinoza’nın beden ve dolayısıyla akıl üzerine bilgimizin tam olmaktan uzak olduğu iddiasının üzerinde durur.

Etik bilgi asla telafi edilmemiş; ancak yalnızca bilginin sınırlarının tanınması ve onların ötesine geçme girişimi temelinde oluşturulmuştur.

Dil dışında insani olan hiçbir şey yoktur ve dili terk ettikçe ya da söyleme katılımı geri çevirdikçe insan olmayana (non human) ya da daha kötüsü insanlık dışına (inhuman) gerileriz. İnsan yaşamı her zaman dildir, o olmaksızın insan yaşamının niteliğini kaybedip hayvan yaşamına döneceği ve kaynaştığını düşündüğü tekilliğin evrensellikte derhal kaybolacağı anlamdır; ancak bu soyut evrenselliktir.

Cehennem her zaman kendinin farkında olmak, sürekli kendi eylemi üzerinde düşünümdür.

(Deleuze) Birçoklarının Anti-Oidipus’u toplumsal sorumsuzluk, kendini yok ediş ve tüm kurum ve otoritelere karşı genel bir ret ve nefret çağrısı olarak anlamalından duyduğu üzüntüyü ifade eder.

Kimyasal yollarla elde edilebilecek her şeyin başka yollarla da ulaşılabilir olduklarını hayal edin.

Paul Robert Patton
Kavramsal Politika ve Bin Yayla’da Savaş Makinesi

Felsefe yapmak yeni kavramlar icat etmektir.

Devlet biçimi bir soyut makinedir.
Devletin biçimi bir içsellik ortamıdır.
Egemenlik sadece içselleştirebileceği, yerel olarak temellük edebileceği şeyler üzerinde hüküm sürer. Devletin temel işlevi ise kapmadır.

Tarihsel olarak en önemli kapma mekanizmaları toprak ya da ürünü, emek ve para üzerinde işlemişlerdir.

Eugene W. Holland
Şizofreniden Toplumsal Denetime

Anti-Oidipus’la başlıyoruz
Şizofreni kavramı nereden geliyor.
Şizofreni terimi
Lacan’ın dilbilimsel varoluşçu psikanaliz yorumundan kaynaklanır.

Deleuze ve Guattari
Onlara göre arzuyu özgürleştiren şey herhangi bir psikolojik olgudan çok kapitalizmdir.

Şizofreni, sabit kodlar ve alışıldık anlamlar olmaksızın gösterge sürecinin olumlanmasını belirlerken (John Coltrene), paranoyada her şey kodlu ve anlamlı olmakla birlikte hepsi de aynı anlama gelir.

Hükümran iktidar, sadece itaat talep eder.
Kapitalizmin hizmetindeki disiplinci iktidar, Foucault’nun gösterdiği gibi üretken bir kaynak olarak yaşam üzerinde iktidar peşindedir (biyoiktidar) ve salt itaatten çok sürekli yükseltilen verimliği talep eder.

Michael Hardt
Sivil Toplumun Çözülüşü

Yönetim paradigması disipliner rejimlerden denetim rejimlerine geçmiştir.

Sivil toplum yönetiminin gerileyişi ve yeni bir denetim biçiminin yükselişini anlayabilmek için Deleuze’ün nosyonu bize bir başlangıç noktası sağlayabilir.

Modernliğin sonu, çok muğlak ve soyut bir nosyondur. Sorunsalı modernlik sonrası değil, sivil sonrası durumun analizi olarak yeniden formüle etmek daha şimdiden ileriye atılmış önemli bir adımdır.

Jonathan L. Beller
Sermaye/Sinema

Sinema siyasal ekonominin dinamiklerini görsel arenaya yansıtarak ve bedenleri yersizyurtsuzlaşmış bir fabrika-kitle medyası içerisinde, emeği teşvik edip kolonize ederek tamamıyla yeni bir değer üretim ve çıkarım metodu geliştirir.

Deleuze için sinema bir yersizyurtsuzlaştırma gücü olmadıkça hiçbir şeydir. Hatırlamalıyız ki sermaye de Marx için öyleydi.

Deleuze için sinema, bilinci dönüşüren,
Algıların en somutunu sökmeye muktedir endüstriyel güçtür.

“Geriye para kalmadığında film bitmiş olacaktır” (Fellini). Para sinemanın gösterdiği ve yerleştirdiği tüm imgelerin ön yüzüdür.

Yayına Hazırlayan: Barış Başaran
Bağlam Yayınları
Kasım 2005


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder