Isaiah Berlin - Romantikliğin Kökleri
Bu konferanslar ilk kez 1966 Ağustos ve
Eylülü ile 1967 Ekim ve Kasımında yayımlanmış…
1.
Bir Tanım Arayışı
(Antik Yunanda ödev kavramı)
(Uzlaşma / ihanet)
Stendhal romantikliğin çağdaş ve ilginç,
klasikliğin ise eski ve sıkıcı olduğunu söyler.
Çağdaşı olan Goethe, romantikliğin hastalık
olduğunu söyler.
Nietzsche onun bir hastalık değil, bir
tedavi olduğunu söyler.
Marxistler de onun gerçekten endüstri
devriminin iğrençliklerinden bir kaçış olduğunu eklerler. (s. 32-33)
(bir şeyin ne olduğunu bilmek)
Şişelerin üstündeki etiketlerle
sarhoş olunamaz, susuzluk giderilemez…
2.
Aydınlanma’ya İlk Saldırı
Bütün gerçek (sahici) sorular
yanıtlanabilir ve eğer bir soru yanıtlanamazsa, soru değildir.
Bu, Hıristiyanların, Skolastiklerin,
Aydınlanma’nın ve yirminci yüzyıl pozitivist geleneğinin ortak ilkesidir.
Aslında ana Batı geleneğinin omurgasıdır ve romantikliğin çatlattığı da budur.
Yanıtlara vahiyle erişilemez…
…yanıtları keşfetmenin tek bir yolu vardır,
o da aklı doğru olarak kullanmaktır.
En yüksek sanat dehası, doğanın ve insanın
yöneldikleri içrek bir nesnel ideali bir türlü görselleştirmek ve bunu soylu
bir tabloda bir türlü cisimleştirmektir.
Otuz Yıl Savaşı
Bu, Avrupa tarihinde eşi görülmemiş bir
talihsizlikti.
Bu olaylar onun ruhunu o denli ezdi ki,
Alman kültürü taşralaştı…
Alman kültürü (…) aşırı skolastik bir
ukalalığa (…) dönüştü…
Bu (…) Luthercilikten (…) fakat özellikle
de ilerici batılı devletler karşısında kapıldığı aşağılık kompleksinden
(kaynaklanıyordu)…
Bu (…) Almanya’da on yedinci yüzyıl
sonlarının hayli hüzünlü Alman ballad edebiyatında ve halk edebiyatında
etkileri görülebilen, kalıcı bir keder ve aşağılanma duygusu yaratmıştı… (s.
55)
…insanın kendisini gerçekleştirmesinin
doğal yolu tıkanınca, insanlar kendi içlerine çekilirler, kendileriyle
ilgilenirler.
Dünyadan gerçekten istediklerinizi elde
edemeyecekseniz, kedinize onları istemediğinizi öğretmelisiniz. İstediğinizi
alamayacaksınız, kendinize alabileceğiniz neyse onu istemeyi öğretmelisiniz.
(s. 57)
Lessing, Kant, Herder, Fichte hep çok aşağı
düzeyden ailelerde doğmuşlardı.
Öte yandan, bu dönemi Fransızları (…)
farklı bir dünyadandılar. Montesquieu bir barondu, Condorcet bir Marki…
Onların salt varoluşu, Almanları tedirgin
etmekte, aşağılamakta ve kızdırmaktaydı…
Johann Georg Hamann
Çok mütevazı bir çiftçinin oğluydu. Babası
hamam işletiyordu.
Yazdıkları oldukça iyiydi, ama geçimini
sağlamaya yetmiyordu. Komşusu ve dostu Immanuel Kant onun malen desteledi.
Kumar oynadı, ağır borçlarla battı.
Eski Ahid’i okudu ve ansızın ruhsal bir
dönüşüm yaşadı.
Yazmaya başladı.
Kapalı ve karanlık birçok şeyler yazdı.
Herder, kendisine hayrandı.
Goethe onu zamanının en yetenekli ve derin
ruhlarından biri saydı. (s. 60-61)
Bütün bilimlerin bilgisiyle donatılmış bir
adam,
Böyle biri, yaşayan bir ölüm örneği olurdu.
Hamann, insan toplumuna uygulanırlarsa,
bilimlerin bir çeşit korkutucu bürokratikleşmeye yol açacağını düşünüyordu.
Aydınlanma öğretisi, ona insanlarda canlı
olanı öldürüyor gibi görünüyordu. (s. 63)
Dil, onunla kendimizi anlattığımız şeydir.
Dil, düşüncelerimizin üstüne geçirdiğimiz
bir eldiven değildir. Düşündüğümüz zaman, simgelerle düşünürüz…
3.
Romantikliğin Gerçek Babaları
William Blake’in düşmanları, yeni çağın
hainleri: Locke ve Newton’dur.
(onlar) ruhu öldüren şeytanlar…
Sanat, yaşam ağacıdır
Bilim ölüm ağacıdır
Hamann’a göre, insan çabalarında öne çıkan
bütün büyük ustalar, şu ya da bu biçimde hasta, yaraları olan insanlardı.
Herakles, Aias, Sokrates, Aziz Pavlus, Solon… bunların hiçbirinin aklı başında
değildi. Alman “Fırtına ve Baskı” akımının özü olan o şiddetli kişisel
benliğini vurgulama öğretisinin yüreği, bence buydu. (s. 77)
…benim gözümde, romantikliğin gerçek
babaları olan iki adam vardı: Herder ve Kant.
Herder’in öğretileri: dışavurumculuk,
aidiyet ve ideallerin uzlaştırılamaz olduklarıdır.
Herder, halkçılık gibi bir şeyin yaratıcısı,
başlatıcısıdır. (s. 86)
…eylem, her zaman eylem, eyleme yol açın.
(bu sözler) Herder’in bütün görüş açısıyla
duygudaşlık içindedir
4.
Sınırlı Romantikler
Kant romantiklikten nefret ediyordu.
Mantık severdi, kesinlik severdi.
Kant, “Aydınlanma Nedir? Sorusuna Bir
Yanıt” başlıklı kısa bir denemesinde, aydınlanmanın insanların kendi
yaşamlarını belirleme yeteneğinden, kendilerini başkaları tarafından
güdülmekten kurtarmalarından ibaret olduğunu saptar.
Bir kimse, kendi eylemlerinden sorumludur (bak sen!).
Kant’ın ahlak felsefesi, bir insanın bir
başkası üstünde herhangi bir biçimde egemen olmasına özellikle öfke duyar. (s.
92-93)
…uğrunda yaşamayı ya da ölmeyi göze alan
birileri olmadıkça, bir ahlak değeri anlamında ortada bir şey yoktur.
Değerler bir ahlak göğünün yıldızları
değildir, içseldir; bunlar, insanların uğrunda yaşamak, uğrunda savaşmak,
uğrunda ölmek için özgürce seçtikleri şeylerdir.
Schiller’in bütün yazdıkları boyunca (…)
belli bir takım karakteristik ifadeler vardır. Durmadan ruhsal özgürlükten (…)
özgürlüğün zapt olunmaz kalesinden söz eder.
Schiller’in tragedya kuramı da bu özgürlük
anlayışına dayanmaktadır.
…her ne olursa olsun, bir tutku gerçekten
üstesinden gelinemeyecek gibiyse, onun yol açtığı olaylar bir trajedi olamaz.
…kaderle savaşan Laokoon’un yerinde
olsaydık (…) çökebilirdik.
O zaman nasıl davranmamız gerektiğini
bilemeyiz; ama bu şeyleri sahnede seyrederken, görece sakin ve uzak kalırız,
…güzel sanatların amacı, en azından (…)
tiyatro sanatının amacı, en insanca biçimde davranan insanları göstermektir.
(s. 103)
Schiller (…) insanların kendilerini özgür
kılabilmelerinin tek yolu, oyun oynayanların tutumlarını benimsemektir, diyor.
Sanat, onun için bir oyun biçimidir. (s. 109)
Bir kimsenin felsefesi, doğası nasılsa
öyledir.
Bilgi, bir araçtan ibarettir.
Fichte’nin bütün fikri, insanın bir çeşit
sürekli eylem olduğuydu…
Yaratmayan bir adam (…) ölüdür…
5.
Dizginsiz Romantikler
Schlegel’e göre (…) hareketi etkileyen üç
etken: Fichte’nin bilgi kuramı, Fransız Devrimi ve Goethe’nin Wilhelm Meister
adlı romanı…
…kendinizin farkına vardıran, engelin
etkisidir.
“Ben” / Psikolojinin, sosyolojinin ve
benzeri disiplinlerin nesnesidir. Fakat bir de, beni/bana-olmayan, ilksel
nominatif “ben” vardır ki, siz onun bilme/tanımayla farkına varmazsınız, ancak
çarpılmakla farkına varırsınız. Fichte buna Anstoss
(çarpma) demiştir ve bu onun gözünde, bütün deneyime egemen olan temel
kategoridir.
Sizinle istediğiniz şey, sizinle olmasını
dilediğiniz şey (…) arasında bir çeşit çarpışma ya da çatışma olduğundan şüphe
edemezsiniz. Bu direnme sonucunda (…) benlik ortaya çıkar. Benlik-olmayan
olmadan benliğin anlamı yoktur (tam bu
noktada faşizmin öteki, başka olana tahammülsüzlüğünü düşün, bu durumda
faşizmin benliği nasıl tanımlanabilir?). (s. 117-118)
…kişilik ancak çaba harcama (…) uğraşma
yoluyla kendinizi bir engele karşı fırlatmakla öğrenilebilirdi…
Doğa bilinçsiz iradedir.
Romantiklere göre (…) derinlikle demek
istediğim (…) tüketilemezlik, kuşatılamazlıktır (sonsuzluk olmasın). (s. 126)
Sonsuzluk / derinlik / Mavi Çiçek
Evren hakkındaki kaba gerçek, onun tam
olarak ifade edilemeyeceğidir.
…ve biz benliğin ancak bir şeye çaba
harcarken farkına vardığımız bir şey olduğunu keşfettiğimiz zaman,
keşfettiğimiz de budur. Çaba harcamak eylemdir, eylem harekettir, hareketse
bitirilemeyecek bir şeydir.
…aktarmaya çalıştığım temel romantik imge
budur (“eylem”). (s. 130)
Goethe romanlarında, tam da romantiklerin
nefret ettikleri şeyi öğütlemektedir.
Kargaşa olursa (…) toplumun temel
direklerini koruma yolu seçilir.
Romantiklerin gözündeyse, bu mutlak
zehirdi.
On sekizinci yüzyılın, hatta ondan önceki
bütün yüzyılların da genel önermesi (…) şeylerin bir doğası, bir rerum natura
olduğuydu.
Romantikler içinse bu tamamen yanlıştı.
Bir eylem alanı olmalıydı.
Romantik ironi / Friedrich Schlegel
Onun gözünde, ölüme karşı, taşlaşmaya
karşı, herhangi bir dinginlik (istikrar) biçimine ve yaşam akıntısının
donmasına karşı tek silah, kendisinin ironi dediği şeydir.
Kurallar toptan havaya uçurulmalıdırlar. (s.
141)
6.
Kalıcı Etkiler
Ruhu fazla geniş…
Varolan dünyanın düzlüğü ve ahmaklığı…
İnsanlığın bütün hastalıklarının tek bir
çözümü olduğuna ve bu çözümü her ne pahasına olursa olsun zorlamanız
gerektiğine gerçekten inanırsanız, çözümünüz adına şiddetli ve despotik bir
tiran olma olasılığınız çok yüksektir (faşizme
gönderme yaparak bağladık konuyu). (s. 172)
---
Hazırlayan: Henry Hardy
Türkçeleştiren: Mete Tunçay
Yapı Kredi Yayınları
Haziran 2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder