15 Aralık 2014 Pazartesi

Gaston Bachelard - Mumun Alevi

Gaston Bachelard - Mumun Alevi

Sunum (Savaş Kılıç)
Bachelard’ın epistemolojiye kazandırdığı en önemli kavram kopuştur.

Bütün eski tekniklerde aydınlatmak için bir maddeyi yakmak gerekir. Edison’un lambasında, teknik marifet bir maddenin yanmasını önlemededir.

Bachelard (…) bilimsel bilginin şeylerin özüne, numene, doğru yapılmış bir atılım, bir ilerleme olduğunu kesinler:
“…görülen nesne ile düşünülen nesne (…) bu durumda nesneyi iki defa betimleyebiliriz (…) burada nesne fenomen ve numendir. Ve de numen olarak nesne, yaygın bilginin nesnesinin sahip olmadığı bir kusursuzlaşma geleceğine açıktır. Bilimsel numen basit bir öz değildir, düşüncenin bir ilerlemesidir.” (s. 9)

…bilimsel bilginin motoru, daha önceki her türlü bilgiden ve tasavvurdan kopuştur.
Epistemoloğun görevi (…) insanlığın evrene ait hayallerinin bilim adamının ufkunu kaplayarak, bilimin ilerlemesini nasıl engellediğini göstermektir. (s. 10)

Bilimsel Aklın Oluşumu: İlk aşılması gereken engel, kanıdır.
Kanı düşünmez, olsa ola bir ihtiyacın ifadesidir.
Kanı bir cevaptır; oysa bilim sorudur.

Eğitimcide başarısızlık duygusu yoktur, çünkü kendisini üstat/her şeyi bilen hoca olarak görür.

Bilim felsefesinin konusu ortak bilgi ile bilimsel bilgi arasındaki kopuşu gözler önüne sermek olduğu gibi, edebiyat eleştirisinin de konusu temel nesnelere ilişkin düşlerde kendini gösteren yaygın kanıların analizidir. (s. 13)

Şiir ve bilimin üzerine kurulu olduğu eksenler birbirinin tam tersidir. Zira şiir, nesneyle bir özdeşleşmeyi, nesneye ilişkin bir sempatiyi gerektirirken, bilim nesneye ilişkin tam bir soğukkanlılığı, hatta antipatiyi zorunlu kılıyordu. (s. 15)

Önsöz
Dünyada düşçülüğe çağıran nesneler arasında, en büyük imge yaratıcılardan biri alevdir. Alev bizi hayal etmeye zorlar.
“Yaratılışta Yaşam denen şey, bütün biçim ve varlıklar içindeki tek ve aynı tindir, biricik bir alevdir.” Herder (s. 23)

Düş görmekten mutlu olan, kendi hülyası içinde etkin, düşçü bir varlık, varlığa dair bir hakikati insan varlığının geleceği olarak görür.

Alev karşısında dalınan her hülya, hayranlık duyan birinin hülyasıdır. (s. 24)

Alev, tek başına olan insan için bir dünyadır.
…alevin hayaline dalan kişi alevle konuşursa, kendisiyle konuşur; şair budur işte. (s. 25)

Hükümsüz nesnelere katabileceğimiz tek şey, geçerliliği kalmamış düşler olabilir.

Hülyalarımız, güçlü kökleri olan hakiki ruhsal alışkanlıklardır. (s. 27)

…düşünce dinlenirken imgeler gece bekçiliği yapar. (s. 28)

Ateşin karşısında uyunur. Bir mum alevi karşısında uyunmaz. (s. 30)

Tek başına alev, yalnızlığın tanığıdır; alev ile hayalperesti birleştiren bir yalnızlığın tanığı… (s. 32)

İmgelem =/ ruhsallığın alevi

I. Bölüm
Mumların Geçmişi
“Alev (…)
Kim çözerse senin sırrını
Çözmüş olur yaşamın ve ölümünkini…”
Martin Kaubish

…tefekküre dalmış bir filozofun tefekküründeki yabancı bir düşünce gibi, en ufak esintinin de alevi rahatsız ettiğine kuşku yoktur. (s. 40)

…iyi yakan yükseğe çıkar.

Sembol, birden çok kökeni olan geleneklerin birleşimidir.

Oysa dünyanın arzuladığı yazgı (…) arınma yazgısıdır. Tıpkı insanın daha iyi bir insan tohumu olması, sarı ve ağır alevin beyaz ve hafif alevin tohumu olması gibi, dünya da daha iyi bir dünyanın tohumudur.(s. 48)

II. Bölüm
Mum Karşısındaki Düşçünün Yalnızlığı
Alev yalnızdır, doğal olarak yalnızdır…

Alev, acı çeken bir varlıktır.

Goethe ve Doğu Batı sentezi

III. Bölüm
Alevin Dikeyliği
“Yukarıda… Soyunuyor ışık.”
Octavio Paz

En büyük düşler, zirvedekilerdir.
Alev özü itibariyle diktir ki, varlık hayalperestinin gözünde ötelere, esirimsi bir var-olmayana doğru yönelmiş gibidir. (s. 75)

“Tinin hareketi ateşinki gibidir, yükselirken yaratır kendini.”
Claude de Saint-Martin

IV. Bölüm
Bitkilerin Yaşamında Alevin Şiirsel İmgeleri
Her şiir başlangıçtır.

Ağaç, varlığının en değerli ışığına doğru yükselir ve böylece birçok şiirde dalları meyve yüklü ağaçlar lamba asılı ağaçlar haline gelir. (s. 93)

“…doğada işgal ettiği mertebeye göre ele alınan her şey, ait olduğu ilahi dizinin tepesinde bulunana övgüler, hem tinsel övgüler, hem de akla yatkın ya da fiziksel veya duyularla hissedilir övgüler yağdırır.”
Proclus’tan aktaran Henry Corbin (s. 100)

V. Bölüm
Lambanın Işığı
Elektrik ampulü, bize yağla ışık veren o canlı lambanın hülyalarını asla vermez.
Tek rolümüz elektrik düğmesini çevirmek… (s. 106)

Şeylere niteliklerini verin, hareket eden varlıklara asıl güçlerini yüreğinizin en derininden verin, evrenin ışıldadığını göreceksiniz. (s. 108)

Sonsöz
Lambam ve Boş Kâğıdım
Boş sayfa! Kat edilecek, ama henüz hiç kat edilmemiş büyük çöl.

Le flamme d’une Chandelle
Türkçeleştiren: Ali Işık Ergüden
İthaki Yayınları

Mart 2008

1 yorum: