Georg Lukács (1885-1971)
Marksizmi
Hegelci felsefi temellerde yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir.
Edebiyat
ve sanat kuramı açısından ürettiği yapıtlar ile Marksist estetik anlayışın
temellerini atmıştır.
Lukacs,
Marksizmi toplumsal yasaları keşfeden bir bilimsel doktrin olmasından ziyade,
insani özgürleşmeyi hedef alan bir praksis felsefesi olarak kurgulamak istemiştir.
Gramsci gibi Lukacs da tarihselliğe ve öznel etkinliğe çok önem vermektedir.
Lukacs’ın tüm düşünsel gelişim aşamalarında özne’ye ve pratik’e yapılan vurgu
görülmektedir.
Lukacs’ın
ilk çalışmalarında Simmel’in insanî yabancılaşma anlayışının etkileri görülür ve
Lukacs bu kavrama yeni bir Marksist yön verir.
Tarih ve Sınıf Bilinci
Lukacs’ın
1923’te yayınladığı Tarih ve Sınıf Bilinci adlı eseri Hegelci Marksizmin başyapıtı
sayılmaktadır.
Kapitalizmin
devrimci eleştirisinde yabancılaşma kavramına vurgu yapılmıştır.
Kitabında
Marksizmi bütünlük, dolayım, sınıf bilinci, şeyleşme, devrimci özne, özne-nesne
özdeşliği gibi kavram ve kategoriler etrafında şekillendirmeye çalıştığı
söylenebilir.
Lukacs’ta
Marksizm adeta gerçekliği muntazaman ve bir bütün olarak görme meselesidir. Bu
yüzden Lukacs, Tarih ve Sınıf Bilincinde bütünlük kavramına ağırlık vermiştir.
Hegel’e
göre “eylemleri aracılığıyla toplumu yaratan tarihin özdeş-nesnesi toplumu
anlama yeteneğine sahip tek kişidir.” Hegel bu özdeş özne-nesneyi Mutlak Tin
olarak kavramlaştırırken, Lukacs buraya işçi sınıfını koymaktadır.
Lukacs’a
göre, olguların kendi başına bir anlamı yoktur; yalnızca bir bütünle birleştiği
zaman anlamları vardır.
Buna
göre, sosyalist hareket hedefine ulaşmak için bütünü, yani toplumun bütününü,
bir süreç olarak görmelidir.
Lukacs’a
göre proletarya tarihin hem öznesi hem de nesnesidir. Çünkü proletarya içinde
yaşadığı kapitalist toplumdaki ilişkileri bütünselliği içinde kavradığında, aynı
anda tarihin hem öznesi hem de nesnesi olabilecek tek sınıftır.
İşçi sınıfının
tarihsel değişimin bilinçli öznesi olabilmesi için, Lukács’ın da vurguladığı
gibi, bütünü görebilmesi gerekmektedir.
Lukacs’a
göre, özne, kendisini tarihin bir ürünü olarak görürken tarihi de kendi eylemi
olarak görmelidir.
Lukacs,
sınıf bilincini ikiye ayırmaktadır.
1)
Psikolojik Bilinç ve
2)
Atfedilen (Aşılanmış) Bilinç.
Lukacs,
psikolojik bilinci işçilerin yanlış olan, bütünü kavrayamayan, ampirik ve
gündelik bilincini ifade etmek için kullanmaktadır. İşçi sınıfının toplumsal
bütünle ilişkisinin gerekli bilincine sahip olup, kendi tarihsel, durumuna
uygun ve akılcı tepki geliştirmesini ise “atfedilen bilinç” olarak ifade
etmektedir.
Buna
göre, işçi sınıfının psikolojik bilinçten atfedilen bilince geçmesi beklenmektedir.
Gramsci’ye
göre ise işçi sınıfına bu bilinci kazandıracak olan “organik aydınlar” olacaktır.
ŞEYLEŞME (REIFICATION) KURAMI
Lukacs,
şeyleşme kavramını insani ilişkilerin, insanın denetiminden çıkması durumunu
tanımlamak için kullanmıştır. Lukács, bununla insani olan her şeyin, insani değerini
yitirerek, maddeleşmesini anlatmak istemiştir
Lukacs
kendi sistemi için önemi tartışılmaz birtakım kilit kavramları (rasyonelleşme,
nicelikselleşme, hesaplanabilirlik ilkesi). Weber sosyolojisinden doğrudan
devralmıştır. Lukacs için şeyleşme, burjuva toplumunu baştan sona kuşatan
evrensel bir ilke, “genel ve yapısal bir temel sorundur”.
Kapitalizm
insanlar arası ilişkileri şeyler arası ilişkilermiş gibi gösterme yoluyla insanın
yabancılaşmasına yol açarken, Marksizm bu kapitalist şeyleşmenin yarattığı
örtüyü ortadan kaldırır.
Toplumsal
ilişkilerin şeyleşmesi Marx’ın meta-fetişizmi dediği şeyin sonucudur.
Lukács,
şeyleşme sürecinin
1) nesnel ve
2) öznel iki boyutu olduğuna işaret etmektedir.
Metaların
dünyası ve metaların pazardaki hareketleri şeyleşmenin nesnel boyutudur.
Bu
sürece, insanın kendi emeğine yabancılaşmasının eklenmesiyle, şeyleşmenin öznel
boyutu ortaya çıkmış olur.
Lukacs,
şeyleşmeyi; kapitalist toplumda sosyal eylemin toplumsal değerler ve normlar değil
değişim değeri tarafından belirlenmesiyle insanlar arası ilişkilerin ve öznelliğin
şeyler dünyasına benzemesi olarak kavramlaştırmıştır.
Şeyleşme
tüm sınıfların içinde yaşadığı bir olgu olmasına rağmen, işçi sınıfı toplumsallığı
bütünlük içerisinde görebilen ve analiz edebilen yegâne sınıf olduğu için şeyleşmeden
kurtulabilecek tek sınıftır.
Lukacs,
işçi sınıfının tarihsel bir sınıf bilinciyle bölünmüş gerçekliğin bilgisine ulaşabileceğini
ve tarihin akışını değiştirebileceğini ileri sürer
---
Klasik Sosyoloji Tarihi
Editör: Prof.Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 2685
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder