26 Aralık 2014 Cuma

Georg Lukács

Georg Lukács (1885-1971)
Marksizmi Hegelci felsefi temellerde yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir.
Edebiyat ve sanat kuramı açısından ürettiği yapıtlar ile Marksist estetik anlayışın temellerini atmıştır.
Lukacs, Marksizmi toplumsal yasaları keşfeden bir bilimsel doktrin olmasından ziyade, insani özgürleşmeyi hedef alan bir praksis felsefesi olarak kurgulamak istemiştir. Gramsci gibi Lukacs da tarihselliğe ve öznel etkinliğe çok önem vermektedir. Lukacs’ın tüm düşünsel gelişim aşamalarında özne’ye ve pratik’e yapılan vurgu görülmektedir.
Lukacs’ın ilk çalışmalarında Simmel’in insanî yabancılaşma anlayışının etkileri görülür ve Lukacs bu kavrama yeni bir Marksist yön verir.

Tarih ve Sınıf Bilinci
Lukacs’ın 1923’te yayınladığı Tarih ve Sınıf Bilinci adlı eseri Hegelci Marksizmin başyapıtı sayılmaktadır.
Kapitalizmin devrimci eleştirisinde yabancılaşma kavramına vurgu yapılmıştır.
Kitabında Marksizmi bütünlük, dolayım, sınıf bilinci, şeyleşme, devrimci özne, özne-nesne özdeşliği gibi kavram ve kategoriler etrafında şekillendirmeye çalıştığı söylenebilir.
Lukacs’ta Marksizm adeta gerçekliği muntazaman ve bir bütün olarak görme meselesidir. Bu yüzden Lukacs, Tarih ve Sınıf Bilincinde bütünlük kavramına ağırlık vermiştir.
Hegel’e göre “eylemleri aracılığıyla toplumu yaratan tarihin özdeş-nesnesi toplumu anlama yeteneğine sahip tek kişidir.” Hegel bu özdeş özne-nesneyi Mutlak Tin olarak kavramlaştırırken, Lukacs buraya işçi sınıfını koymaktadır.
Lukacs’a göre, olguların kendi başına bir anlamı yoktur; yalnızca bir bütünle birleştiği zaman anlamları vardır.
Buna göre, sosyalist hareket hedefine ulaşmak için bütünü, yani toplumun bütününü, bir süreç olarak görmelidir.
Lukacs’a göre proletarya tarihin hem öznesi hem de nesnesidir. Çünkü proletarya içinde yaşadığı kapitalist toplumdaki ilişkileri bütünselliği içinde kavradığında, aynı anda tarihin hem öznesi hem de nesnesi olabilecek tek sınıftır.
İşçi sınıfının tarihsel değişimin bilinçli öznesi olabilmesi için, Lukács’ın da vurguladığı gibi, bütünü görebilmesi gerekmektedir.
Lukacs’a göre, özne, kendisini tarihin bir ürünü olarak görürken tarihi de kendi eylemi olarak görmelidir.
Lukacs, sınıf bilincini ikiye ayırmaktadır.
1) Psikolojik Bilinç ve
2) Atfedilen (Aşılanmış) Bilinç.
Lukacs, psikolojik bilinci işçilerin yanlış olan, bütünü kavrayamayan, ampirik ve gündelik bilincini ifade etmek için kullanmaktadır. İşçi sınıfının toplumsal bütünle ilişkisinin gerekli bilincine sahip olup, kendi tarihsel, durumuna uygun ve akılcı tepki geliştirmesini ise “atfedilen bilinç” olarak ifade etmektedir.
Buna göre, işçi sınıfının psikolojik bilinçten atfedilen bilince geçmesi beklenmektedir.
Gramsci’ye göre ise işçi sınıfına bu bilinci kazandıracak olan “organik aydınlar” olacaktır.

ŞEYLEŞME (REIFICATION) KURAMI
Lukacs, şeyleşme kavramını insani ilişkilerin, insanın denetiminden çıkması durumunu tanımlamak için kullanmıştır. Lukács, bununla insani olan her şeyin, insani değerini yitirerek, maddeleşmesini anlatmak istemiştir
Lukacs kendi sistemi için önemi tartışılmaz birtakım kilit kavramları (rasyonelleşme, nicelikselleşme, hesaplanabilirlik ilkesi). Weber sosyolojisinden doğrudan devralmıştır. Lukacs için şeyleşme, burjuva toplumunu baştan sona kuşatan evrensel bir ilke, “genel ve yapısal bir temel sorundur”.
Kapitalizm insanlar arası ilişkileri şeyler arası ilişkilermiş gibi gösterme yoluyla insanın yabancılaşmasına yol açarken, Marksizm bu kapitalist şeyleşmenin yarattığı örtüyü ortadan kaldırır.
Toplumsal ilişkilerin şeyleşmesi Marx’ın meta-fetişizmi dediği şeyin sonucudur.
Lukács, şeyleşme sürecinin
1) nesnel ve
2) öznel iki boyutu olduğuna işaret etmektedir.
Metaların dünyası ve metaların pazardaki hareketleri şeyleşmenin nesnel boyutudur.
Bu sürece, insanın kendi emeğine yabancılaşmasının eklenmesiyle, şeyleşmenin öznel boyutu ortaya çıkmış olur.
Lukacs, şeyleşmeyi; kapitalist toplumda sosyal eylemin toplumsal değerler ve normlar değil değişim değeri tarafından belirlenmesiyle insanlar arası ilişkilerin ve öznelliğin şeyler dünyasına benzemesi olarak kavramlaştırmıştır.
Şeyleşme tüm sınıfların içinde yaşadığı bir olgu olmasına rağmen, işçi sınıfı toplumsallığı bütünlük içerisinde görebilen ve analiz edebilen yegâne sınıf olduğu için şeyleşmeden kurtulabilecek tek sınıftır.

Lukacs, işçi sınıfının tarihsel bir sınıf bilinciyle bölünmüş gerçekliğin bilgisine ulaşabileceğini ve tarihin akışını değiştirebileceğini ileri sürer

---
Klasik Sosyoloji Tarihi
Editör: Prof.Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 2685

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder