31 Aralık 2014 Çarşamba

Matthew Beresford - İfritden Draculaya Modern Vampir Mitinin Doğuşu

Matthew Beresford - İfritden Draculaya
Modern Vampir Mitinin Doğuşu


Vampir terimi İngiliz diline ilk olarak 1732’de girmiş,
Bu sözcük (…) Slavcadaki upir ya d upyr kelimelerinden gelmiş (kuvvetli ihtimal).

Vampir inancının ortak unsuru korkudur. Korku, vampirin varlığını sürdürmesinde önemli bir faktördür.

Defin ritüelinin özünde ölüm ve dünyada tutsak kalan ruhların korkusu vardı.
…ölüm ve defin üzerine bu ilk fikirler vampirin oluşumuna zemin hazırlamıştır.
…önemli olan onların üzerimizdeki hâkimiyetlerini kolaylaştıran inançtır. (s. 15)

On sekizinci yüzyıla kadar vampirlerle ilgili dikkate değer herhangi bir saplantıya tanıklık edilemez.

Vampir şu ana kadar bilinen bir figürdür ki onun olmadığı bir zamanı düşünmek zordur.

Bu iblis niçin sadece soysuz alt tabakayı seçiyor? Neden sürekli köylü, arabacı, kunduracı ve hancı kılığına giriyor?
Çünkü eğitimli ve kaliteli insanlar alt tabakanın aptalları gibi kolay kandırılamaz… (Guiseppe Davanzati, ölm. 1755).

…bu varlığın kökeninin izi asıl Yunan, Roma, Mısır ve Doğu Avrupa’da sürülmelidir.

Vampire benzer yaratıkları içeren anlatılarda ortak tema çocuklardır. Çeşitli kültürlerde bu yaratıklar küçük çocukların kanını içmek ya da onları yutmak için dirilir. (s. 24)

Hint tanrıçası Kali,
Kali Ma genellikle insan kanı tüketmesiyle bilinirdi.
Vampire benzer özellikler taşıyan Antik Yunan’daki vrykolakas (…) alışılmadık bir vampirdir (ilk zamanlardaki şeytani formunu terk edip hortlağa dönüşmüştür).

…vampir olarak nitelendirilen iki ayrı tür vardır: Birincisi cinler ya da hayaletler gibi doğaüstü, insandışı varlıklar, ikincisiyse öldükten sonra dirilen cesetler, yani horlaklardır.
Eski çağlardaki vampir örnekleri genellikle (…) doğaüstü varlıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortaçağ ve sonrasındaki geleneksel inançta ise (…) vampir, hortlak formunu almaktadır. (s. 26-27)

Vrykolakas kelimesinin İngilizce ve Almancadaki “werewolf” (kurtadam), Galcedeki “wawulf” ve Fransızcadaki “loup-garou” ile etimolojik bağları vardır.
Vrykolakas / Yunanca, kurtadam demektir.

Deri yüzme âdeti (…) ruhu özgür bırakan çarelerden biri olarak düşünülür, böylece cesedin dirilmesi engellenirdi.
Vampires, Burial and Death adlı kitabında Paul Barber’a göre vampir olmanın dört yolu vardır. İlki doğal yatkınlıktır.
İkincisi kaderdir (evlilik dışı veya ensest ilişkiden doğan kişiler bu guruptadır).
Üçüncü durum ise (…) şiddet içerikli bazı olayların sonucunda ortaya çıkar.
Son yol, usulsüz yapılan ritüel ve definlerdir. (s. 33-34)

Neolitik çağ / ölü gömülür
Tunç çağı / ölü yakılır

…kötü toprak zeminli alanlarda ölülerin gömülmediği söylenebilir.

Netice itibariyle bu arazilere gömülen cesetlerin toprağa karışması zaman almıştır ve bu durum cesetlere vampir görünümü vermiş olabilir.

Bataklık cesedi Lindow Man (…) tilki postu ve vampir ilişkisinin deyim yerindeyse ilk örneğini yansıtmaktadır. (s. 38)

Genel olarak var olan dindeki tanrı, yeni gelen dinle birlikte şeytan ilan edilir.
Hıristiyanlığın ortaya çıkışından itibaren, önceki dönemlere ait yapıtlar şeytanla ilişkilendirilmeye başlamıştır.
Anglosakson ve Viking dönemlerinin sonuna doğru (…) hayalet ve cin için grima sözcüğü kullanılmıştı. (s. 39)

Hıristiyanlık açısından bakılırsa, vampirin yaratılışı Yahuda İskaryot’la doğrudan İsa’ya bağlanabilir.
…bu değerlendirmeyi destekleyen argümanlar, vampirin gördüğünde etkisiz hale geldiği veya korktuğu haç,
Çivilere benzer özellikler gösteren kazık,
Vampirin tiksindiği (Yahuda’nın İsa’ya ihaneti karşılığında kabul ettiği) gümüş…


West Crevens’in Dracula 2000 adlı filminde Yahuda ilk kez vampir olarak karşımıza çıkar. (s. 43)

Karpat Dağları’nda bir yerde Şeytan’ın doğanın sırlarını, büyüyü, cinciliği ve tılsımı öğrettiği efsanevi scholomance (…) büyücülük okulu olduğu söylenir. (s. 54)

Batı’nın (…) aşina olduğu (…) ölü vampir için kullandığı kelime nosferatu’dur.
Transilvanya vampiri için (…) strigoi daha fazla kabul görür. (s. 57)

Bazı efsanelerin çıkış noktası (…) kilisenin yasaklarıyla ilgili…

Hıristiyanlık öncesi düzenlenen Lupercalia şöleninde (…) genç erkekler kurt veya keçi kılığına girerek sokaklarda dolaşır, genç kızların peşine takılır ve onları kırbaçlarlardı. Bu hareketin doğurganlığı teşvik ettiği düşünülürdü.
Fransızca loup-garou (kurtadam, gulyabani) sözcüğü (…) Lupercalia’yla benzerlik göstermektedir. (s. 59)

Bran Şatosu

III. Vlad (Tepeş, Kazıklı Voyvoda veya Dracula olarak da bilinir).
(…) canavar ruhlu bir zorbadır.
Vlad’ı meşhur eden iki önemli olay:
(1) Çavuşesku’nun Vlad’ı ulusal bir kahraman olarak benimsemesi,
1976’da Vlad’ın ölümünün beş yüzüncü yıldönümüne özel hatıra pulu bastırması,
(2) Bram Stoker’ın Vlad’ın takma adı olan Dracula’yı romanındaki ünlü vampir kont için kullanmış olması,

Vlad’ın babası ejderha anlamına gelen Dracula lakabıyla tanınırdı. (s. 73)

II. Vlad (baba Vlad) Dracul’un Boyarlardan (soylulardan) gördüğü ve 1447’de ölümüne sebep olan ihanet, III. Vlad Dracula’yı derinden etkiledi.

Dracula sonradan, Mircea’nın (babası) diri diri gömüldüğünü öğrenir. Tüm bunlar yaşanırken Dracula ve küçük kardeşi Radu, siyasi esir olarak Edirne’de Türkler’in elindedir, fakat babalarının ölümü üzerine serbest bırakılırlar.
Radu Türklerin tarafına geçer. (s. 75)

Dracula’nın işkence yöntemleri arasında en çok bilineni kazığa oturtma
Başka yöntemler de kullanmıştır.
Kurbanlarını canlı canlı kaynar sularda haşlamış, derilerini yüzmüş, kol ve bacaklarını kestirmiş, yine annelerinin göğüslerini kestirip bebeklerini, kesilen göğüslerin yerine kazıkla saplamıştır. (s. 79)

Korkunç şeyler yaptığı inkâr edilemez fakat böyle şeyleri yalnızca o yapmıyordu. Dracula’nın yaşadığı dönem vahşi ve acımasızdı (kitabın örnek verdiği vahşet timsalleri Engizisyon ve Türkler). (s. 83)

Vampir hikâyelerinin en çok anlatıldığı ülkeler, dağılan Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparak Avrupa imparatorluklarına katılan ülkelerdir. (s. 91-92)

…vampir fenomeninin temelini atanlar Ortaçağ’daki porfiri hastalarıdır. Bu hastalık ışığa duyarlılık (güneş ışığından kaçma), soluk ten, kıllı olma, uzamış dişler gibi, vampirlerle özdeşleşmiş belirtilere sahipti.
Porfiri hastalarının, bu hastalıkla savaşmak için kan içtikleri söylenirdi. (s. 95)

Vampir yazın türünün gelişmesine katkı yapan dört eser:
John Polidori, The Vampyre
James Malcolm Rymer, Varney, The Vampyre
Sheridan Le Fanu, Carmille
Bram Stoker, Dracula (s. 105)

Polidori’nin The Vampyre’ı
Yazındaki ilk vampir öyküsüdür.
Vampire aristokrat sınıfını kazandırmıştır. (s. 106)

1816’da yazılmış bu öykü ancak 1819’da New Monthly Magazine’de Byron imzasıyla yayımlanır.
Polidori, Byron’ın doktoruydu.

F.W. Murnau’nun Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi Polidori’nin vampir formülünü temel alan en güçlü uyarlamalardan biridir. (s. 108-109)

Carmilla, lezbiyenlik izleri taşıyan ilk vampir öyküsüdür. (s. 114)

Turgenyev ile Tolstoy, Çarlık Rusyası’nda Kazaklar ver toprak sahiplerini vampir olarak tasvir eden halk hikâyelerini derlemişlerdir. (s. 123)

Stoker’ın romanı olmasaydı bugün bildiğimiz vampir belki de hiç var olmayacaktı.
Kont Dracula yaratılmış en meşhur vampirdir. (s. 126)

Cappola’nın Bram Stoker’s Dracula’sı (…) son geleneksel vampir filmiydi. (s. 139)

Çeşitli altkültürlerle özellikle de gotik akımıyla, genel olarak vampir ve korku türü arasında bir bağlantı kalmıştır ve birçok insan bu yüzden toplumda baskı görmektedir. Sophie’nin (giyindiği gotik kıyafetler nedeniyle dövülerek öldürülen eleman, 2007)  katilleri zaten bu altkültürler arasındaki farkı büyük ihtimalle göremeyecekti. Ekseriyetle insanlar koyu veya siyah kıyafetler giyen, koyu makyaj yapan ve gotik, metal veya rock müzik dinleyen kişileri bir canavar olarak görmektedir. (s. 156)

From Demons to Dracula
Türkçeleştiren: Funda Akkaya
Doğan Kitap

Aralık 2014

1 yorum:

  1. Vampir mitinin tarihi

    Arkeolog yazar Matthew Beresford Avrupa kültüründe vampir ve kurtadam mitlerinin kökenlerini araştırdığı çalışmalarıyla tanınıyor. Doğan Kitap’tan çıkan İfritden Draculaya Modern Vampir Mitinin Doğuşu adlı kitabı tarih, edebiyat ve sinemada vampir figürünün izlerini sürüyor. Vampir hikâyelerinin en çok anlatıldığı ülkeler, dağılan Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparak Avrupa imparatorluklarına katılan ülkelermiş. Vampir fenomeninin temelini atanlar ise Ortaçağ’daki porfiri hastaları: Bu hastalık ışığa duyarlılık (güneş ışığından kaçma), soluk ten, kıllı olma, uzamış dişler gibi, vampirlerle özdeşleşmiş belirtilere sahipti. Porfiri hastalarının, bu hastalıkla savaşmak için kan içtikleri söylenirmiş.

    Vampir sözcüğü İngiliz diline ilk olarak 1732’de girmiş. Vampir mitinin kaynakları ise bu tarihten çok daha öncelere uzanıyor. Avrupa kültüründe biri cin/şeytan, hayalet gibi insanüstü varlıklar; diğeri ise öldükten sonra dirilen hortlaklar olmak üzere iki ayrı vampir figürü var. Hortlak formundaki vampir mitinin kökleri, insanların ilkel çağlarda ölüm hakkındaki düşüncelerine ve defin adetlerine uzanıyor.
    Hint mitolojisinde insan kanı tüketen Kali Ma ve vampir benzeri özellikler taşıyan Antik Yunan’daki Vrykolakas, vampir figürünün ilk örnekleri. Hıristiyanlıkla birlikte vampirin tarihi de ivme kazanıyor: Hıristiyanlığın ortaya çıkışından itibaren, pagan kültürüne ait âdetler şeytanla ilişkilendirilmeye başlamış. Vampirin hoşlanmadığı haç ve gümüş, efsaneye bu dönemden sonra dâhil oluyor.
    Vampir anlatılarının popülaritesi 18. yüzyılda artmaya başlıyor ve birlikte edebiyatta da yerini alıyor.
    Edebiyatta vampir türünün gelişmesine katkı yapan dört yazar (John Polidori, James Malcolm Rymer,
    Sheridan Le Fanu ve Bram Stoker), eserleriyle birlikte detaylı biçimde tanıtılıyor.

    Bram Stoker’ın romanından sonra da Drakula adıyla modern bir efsaneye dönüşüyor.
    Vampir efsanesine çağdaş görünümünü kazandıran Bram Stoker’a yazdığı roman için ilham veren kişi,
    Kazıklı Voyvoda olarak da bilinen canavar ruhlu zorba III. Vlad’dır. Lakabı Drakula olan III. Vlad Tepeş vampir figürüne en çok bilinen hatta bugün artık neredeyse vampirle eşanlamda kullanılan Drakula ismini vermiş ve bunun karşılığında da Ortaçağ’ın karanlığında kaybolmaktan kurtulmuştur.

    Sinemanın gelişmesinden sonra vampir beyaz perde de yerini alıyor. Bela Lugosi ve Christopher Lee’nin Kont Drakula adıyla hayat verdiği vampir figürü, izleyici kitlesinin beklentilerine uyarlanarak dönüşüme uğruyor: Blade ve Underworld adlı filmler vampir figürünün en modern sunumları olarak değerlendiriliyor.

    YanıtlaSil