26 Aralık 2014 Cuma

Batı Avrupa Marksizmi

Batı Avrupa Marksizmi
Marksizm, Marx’ın temel metinlerine yaslanan ve Marx’ın fikirlerini takip eden düşünürlerin oluşturduğu felsefi bir akımdır. Teorik ve politik alanda Marksist olarak etkinlik gösterenlerin düşüncelerinin tümünü kapsamaktadır.
Perry Anderson, Marx’ın ölümünden sonra 20. Yy içinde gelişen Marksizmin çeşitli kollara ayrıldığını ve ancak bu bölünmede en belli başlı biçiminin Geleneksel Marksizm ve Batı Marksizmi olarak ikiye bölündüğünü ifade etmektedir.
Geleneksel Marksizmin temsilcileri Marx, Engels, Lenin, Plekhanov, Kautsky, Bernstein, Luxemburg, Troçki ve Buharin olurken, Batı Marksizminin en çok öne çıkan figürleri Lukács, Gramsci, Korsch ve Frankfurt Okulu’nun önde gelen isimleri Benjamin, Horkheimer, Marcuse ve Adorno olmuştur.
Geleneksel Marksizme Marksizmin çekirdeğini sınıf mücadelesi oluşturmaktadır.
Batı Marksizminin gelişimiyle birlikte daha çok iktidar mücadelesine ve sivil toplumun kültürel ve siyasal olarak geliştirilmesine odaklanmıştır.
Batı Marksizmi, genel olarak 1920’lerde ortaya çıkan, 1960’larda en büyük etkiye sahip olan Korsch, Lukacs, Gramsci ve Frankfurt Okulunun bazı üyelerinin metinlerinde kaynağını bulan bir düşünceler demeti olarak doğmuştur.
Sosyalist devrim beklentisi içindeki Geleneksel Marksizm, Almanya’da Nazilerin, Sovyet Rusya’da da Stalinizmin ortaya çıkışından sonra ciddi anlamda öz eleştiriye ihtiyaç duymuştur.
Bu gelişmeler, bazı Marksist düşünürlerin bilinçlilik, özne ve kültür sorunuyla daha fazla ilgilenmelerine yol açtı. Lukacs’ın metalaşan toplumda şeyleşmiş zihin yapıları araştırması, Frankfurt okulunun psikoanalitik teoriyi kullanması ve Gramsci’nin Batı’da burjuva sınıfının “hegemonya”sına dikkat çekmesi bunlara örnektir.
Batı Marksizminin önde gelen teorisyenleri Lukács, Korsch ve Gramsci’dir. Bu düşünürler, ‘kültür, sınıf bilinci, ideoloji ve hegemonya kategorilerine özel dikkat göstererek Marx’ı ve Marksizmi yeniden yorumladılar.
“Batı Marksizmi’’ olarak adlandırılan bu akım, Marksizmin katı ekonomi politik ve devlet üzerindeki vurgusunu kültür, felsefe ve sanat üzerine kaydırdı.
                                                       
Batı Marksistleri, Marksizmi özü itibariyle doğru bir öğreti olarak görmekle birlikte, Marksizm içindeki pozitivist, ekonomik indirgemeci ve özcü unsurlardan kurtulmak istemiş ve Komünist Partisinin resmi öğretisi haline gelen Ortodoks Marksizmi reddederek Hegelci Marksizme yönelmişlerdir.
Hegelci Marksizm, tarihin öznelerin ürünü olduğunu, özlerin tarihi yaparken aynı zamanda kendilerini de yarattıkları düşüncesini benimsemiştir.
Tüm Batı Marksistleri, Marksizmin bir kültür ve bilinç teorisi gerektirdiğinde anlaşıyordu. Onların gözünde Marksizm, genel bir bilim değil, bir toplum teorisiydi.
Ekonomizm (Ekonomik Determinizm); toplumsal yapıyı altyapı-üst yapı olarak ikiye ayırmıştır. Altyapı ekonomi iken üstyapı ekonomi dışında kalan her şeydir (din, hukuk, siyaset, medya, tüm toplumsal ilişkiler). Bu anlayışa göre altyapı yani ekonomi tüm toplumsal ilişkileri yani üstyapının özelliklerini belirlemektedir. Böylece toplumsal yaşamın bütünselliği ekonomik altyapının belirleyiciliğine teslim edilmiş olmaktadır. Bu da toplumsal olayları tıpkı doğa olayları gibi belirlenmiş ekonomik yasalara tabi kılmaktadır. Öznelerin bu süreçte hiçbir belirleyicilikleri olamaz.
Hem Lukács hem de Gramsci Marksizm içinde ekonomizm olarak tanımlanan eğilimlere savaş açmışlardır.

Batı Marksizminin özellikleri
Felsefe ve yöntem tartışmaları ön plana çıkmıştır
Özne, tarih ve eleştiriyi merkeze alan bir anlayış getirilmiştir
Kültür, sınıf bilinci, ideoloji ve hegemonya kavramlarına özel vurgu yapılmıştır
Siyaset ve ekonomiden çok kültürel alana yönelme söz konusu olmuştur
Dogmatik materyalizmi değil diyalektiği temele alır


Bilgimizle kültür tarihini meydana getiren tüm diğer dünya görüşleri arasındaki ilişkinin diyalektik bir ilişki olduğunu savunan Batı Marksizmine göre, hiçbir dünya görüşü tümüyle doğru veya tümüyle yanlış olamaz.

---
Klasik Sosyoloji Tarihi
Editör: Prof.Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 2685

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder