21 Aralık 2016 Çarşamba

Ahmet İnam - Edmund Husserl Felsefesinde Mantık

Ahmet İnam - Edmund Husserl Felsefesinde Mantık


Bu çalışmada, Husserl’in fenomenolojisinde mantığın yeri araştırılacak.

1. AMAÇLARI AÇISINDAN HUSSERL'İN FELSEFESİ
Husserl'e göre, anlam bulanıklığı, bilimde ve felsefede büyük bir eksikliktir.
Açıklık, dolaylı kavramları, dolaysız ilk elde verilen kavramlara dönüştürmektir.

Ancak açık kılınmış bilim en son bilim, ancak (fenomenolojik yöntemle) açık kılınmış dünya en sonuna dek anlaşılmış dünya olabilir.

(Husserl’in) Felsefesi için dünyada yürünecek yolu bulmak, olayları kestirmek (…) yetmez. Felsefeci, Husserl'e göre, "öz"e açıklık getirmek ister.
Öz bilimi olgusal bir bilim değildir. Sonra, "bilinç"le ilgili bir kavramdır. "Salt bilinç"e, olgusal niteliklerinden arındırılmış, arıtılmış, arıtılmış bilince dönerek özleri arayacağız. (s. 18)

Öz araştırıcısı (…) bilinç üstüne yönelik araştırmalar yapar.
Özler (…)"öz görüsü"yle, "ideaları görme" aktıyla görülecektir.

Husserl'e göre, "gerçek bir başlangıç" için bilimlerden, felsefeden bağımsız düşünmeliyiz. (s. 20)

Husserl özleri araştırırken aynı yolla bilimler için de bir yöntem kurmak ister. Husserl, bütün bilimleri ele alırken, bilimi, bütün bilimlerde ortak olan "anlam," "anlatım” yapılarını göz önüne alarak inceler.

Husserl, Matematikte önemli buluş ve görüşleri olan Kronecker ve Weierstrass'ın yanında yetişti. "Değişkenlerin Hesabı" konusunda doktora çalışması yaptı. 1884-1886 yılları arasında kendisini çok etkileyen F. Brenteno'nun derslerin dinledi ve bundan sonraki yaşamını felsefeye adamayı kararlaştırdı.
I. Dünya Savaşında bir oğlu ölmüş diğerinin de bir gözü kör olmuştu. Buna karşın o, fenomenolojinin "apriori" sorunları üstüne, savaş yıllarında düşünme çabasından vazgeçmemişti.
Husserl çağında yeni yeni gelişmeye başlayan psikolojinin temelleri konusundaki tartışmaların etkisi altında idi.
…matematiksel mantık, onu olumlu ya da olumsuz yönlerden etkileyen hareketlerdi.

…bilim, Husserl'in ulaşmayı kendisine ödev kıldığı "doğru bilgi"ye bizi ulaştırmaz.

Husserl'e göre, bilim (…) "teknikleşme" içindedir. Yöntem sorunu içinde kendini yitirmiştir.

Bilim mekanikleştiği için (…) olgulara yöneliyor; "olgu bilim" oluyor. Bu kör bir yoldur. Mekanik olan, gelip geçici olan, belirsiz olandır. Zorunluluktan yoksundur.

Dünyayı belirleyen, biçimleyen, ona anlam veren "öznellik" olmadıkça insan anlamsızdır.

İnsanın "anlam"a gereksinmesi var. Bu "anlam"ı felsefe verecektir.

Husserl’e göre, Avrupa, aklın "idea"larından doğdu.
Onsekizinci yüzyılda, felsefe (…) Kendi kendini sorun durumuna getirdi.
…dünyanın ve felsefenin matematikleştirilmesi, filozofun kendini ve Tanrıyı soyutlamasına yol açtı.

2. FENOMENOLOJİDE YÖNTEM
Apaçıklık birdenbire yakalanamaz. Çalışmalarla adım adım erişilir ona.

Husserl, anlamların "onları taşıyan" sözcüklerden öte bir yapısı olduğunu ileri sürer: Dilsel ayırımların ardında mantıksal ayırımlar vardır.

Fenomenolojik Yöntemde "Èπoxń"nin Yeri (Epokhe)
Fenomenolojinin yöntemi Èπoxń ile başlar
Felsefi Èπoxń daha önceki felsefeler üstüne, onların kuramsal içerikleri üstüne, herhangi bir yargı vermekten kaçınmaktır.
Alıştığımız nesnel dünyada ne varsa işleyiş dışına atılır.
Şimdi, "algılananın algılama olarak" betimlemesine geçebiliriz.

Èπoxń 'den sonra, dünya, " dünyanın anlamına" dönüşmüştür. Dünyanın anlamı ancak Èπoxń'den sonra anlaşılabilir. Èπoxń tavrıyla gözlerimizi bilinç alanına çeviriyoruz, onda içkin olanı arıyoruz.

Husserl'in "yaşama dünyası" dediği dünya, Èπoxń’de değişmeden kalıyor.

Reduktion
Èπoxń , bilince verilenlerin kaynağını bulmada ilk adımdı. "Sistematik, kökten" bir Èπoxń'nin ardından, "anlama dönüşmüş nesnelerin" betimlemesi gelir. Husserl, fenomenolojik yöntemin bu iki aşamasına birden "reduktion" adını verir.

Reduktion'da amaç, "doğrudan görmek"dir; bu "görme," "duygusal," "deneysel," bir "görme" değil, hangi biçimde olursa olsun, bilincin ilk elde, özgün olarak, katışıksız verdiğini görmektir.

Ben, gerçek bir insan olarak bu dünyada diğer nesneler gibi bir nesneyim. Dünyaya, karşımdaki nesnelere yönelmekle bilinç aktı  (cogitationes) gerçekleştiriyorum.
Önümdeki bir nesneye yönelişim bir cogitatio, bir bilinç yaşantısıdır. Önümdeki nesne ise cogitatumdur.
Bu akt bir yanılsama, bir sanı da olsa, bizce önemli olan cogitatum değil, aktın kendisidir; çünkü burada bilincin içinde bulunduğu yaşantı akışına "reflektiv" olarak bakıyoruz.
Her cogito bir şeyin bilincidir. Bilincin kendi üzerinde refleksiyonu… Reflektion’da bütün yaşantı akışı apaçık olarak kavranabilir ve çözümlenebilir.
Reduktion bir anlamda bilincin bilince aldıklarına, Èπoxń tavrı içinde "anlam" vermesidir. Algıladığı nesneye bilincin can vermesidir.

Husserl'e göre, bilinç ve gerçeklik" benzer biçimde düzenlenmiş" varlık türleri değillerdir. Birbirleriyle yan yana bulanamazlar, aralarında anlam uçurumu vardır. İşte reduktion'la bu "anlam uçurumu" kapatılacak, tüm varlık, bilincin anlam vermesiyle bilinçte yeniden anlam kazanacak, "konstitue" edilecektir.

Husserl intentional yaşantıların bilinçle ilgili özelliklerine "Noese" (Tekili noesis) der. Bilinç yaşantısında olana ise "noema" denir. Noema, intentional yaşantının "anlamı"dır.

3. FENOMENOLOJİDE MANTIĞIN TEMELLERİ
Mantık, salt aklın kendi kendini açıklamasıdır. Mantık, refleksif olarak kendisiyle ilgilidir.

Fenomenoloji "öz"lere varabileceğimizi bir "olanak" olarak benimser.
Her tek tek varlık rastlantısaldır.  Her rastlantısal olanınsa, özsel bir yanı vardır, özü vardır: Deneysel ya da tek tek olanın görüsü öz görüsüne dönüştürülebilir.
Öz, rastlantısal olmayan, nesnel zaman içinde değişmeyendir.

Bütün gerçeklikler, anlam vermeyle varlıktır.
Anlamsa mantığın alanı içindedir.
Fenomenolojiye göre, bilinç, ele aldığı nesneleri anlamlar olarak inceler.

Husserl'e göre başlangıçta, Platon'da mantıkla bilim birdi.

Husserl'e göre, bilimin olanağı mantığın olanağına götürür…
Akıl, "logos"un anlamlarından biridir. "Bilinç"e götürür, fenomenolojik anlamıyla. Nesnel mantık bizi, öznel mantığa yollar, bu nedenle "nesnel mantık ilk mantıktır, son mantık değildir.
Mantık, onu yaratan bilinçten ayrılamaz.

Fenomenolojik yöntemlerle, mantıksal olan her şeyin kendisinden doğduğu "ilk logos" (primal logos) bulunmuş olacaktır.  İlk mantık, "ben"dir, "bilinç"tir.

Bütün olmadan parça olamaz.
Her şey başka bir şeyle birlikte vardır.

MANTIK VE İLİŞKİLERİ

…mantık, birbirini bütünleyen değişik yapılarda görülebilir:
1."Nesnel" açıdan, "Formal Analitik" olarak:
a) "Formal Apophantik"
b) "Formal Ontoloji"
2.  "Özenel" açıdan," Transandantal Mantık"

Nesnel" bakışta, yargılar ileri süren, mantıksal etkinlikte bulunan mantıkçının "bilinç etkinliği” göz önüne alınmaz.
Formal analitik, yargılar üstünde durursa, "Formal Apophantik” adını alır. Mantığın, matematiği de içine alarak, bütün formal sistemlerinin apriori yapısına bakışımızı yöneltirsek, "Formal Ontoloji" alanındayız.

Formal Apophantik birbiriyle iç içe girmiş üç alana ayrılabilir. En dışta diğer ikisini de kapsayan, "mantığın ilk çalışma alanı" Salt Yargı Formlarının Kuramı" ya da "Salt Anlam Formlarının Kuramı", "Salt Mantık Grameri" adlarını alır. Bu kuram, yargıların yargı olabilme koşullarını, nasıl olanaklı olduklarını inceler. Daha geniş anlamda "anlamların” anlam olabilme koşullarını ele alır.

İkinci düzeyde "Sonuç Mantığı" ya da Çelişmezlik Mantığı" adını alan mantık ortaya çıkar.
Yargıların, form olarak,  in forma çelişmeden bir araya getirilebilirliliği incelenir.
En dışta "Salt Anlam Formlarının Kuramı" onun içinde "Çelişmezlik Mantığı" ve en içte "Doğruluk Mantığı"  bulunur.

Salt Yargı Formlarının Kuramı anlam kategorileri ile ilgilidir.

Anlam kategorileri temelde üç öbekte toplanabilir.
1. Adsal (Nominal) anlam.
2. Sıfatsal (Adjectival) anlam,
3. Önerme anlamı
Önerme anlamı "bağımsız" anlamdır. Diğerleri ise Önerme anlamına bağımlı anlamlardır.
Anlamların bir araya gelmelerinde, onları birbirine bağlayan formlar vardır (ve, ya da, ise vb.).

Husserlde mantığa tuttuğu ışık açısından üzerinde durulması gereken en önemli kavramlardan biri de "sintaks" kavramıdır (sentaks / söz dizimi, neden önemlidir, çünkü açık olarak söylemese de farkındadır Husserl: form maddeden önce gelir, sözcükler için de bu böyledir, belli bir form gerekir anlamı oluşturmak için).

Yargıyı oluşturan öğeleri sintaktik içeriklerine ayırırsak, sonunda sintaktik olmayan öğelere varırız.
Daha yargı formuna getirilmezden önce, bir "sintaks" vardır.

Burada düşünce alanından, yargı alanından önce olan bir alana gelmiş oluyoruz. İşte ontoloji, yargısal düşüncenin kaynağını araştırma burada başlıyor. Burası, deyim yerindeyse, mantığın "varlığa" değdiği yerdir. (s. 63)

Husserl'e göre, yargıların doğru ya da yanlışlığını ele alan "Doğruluk Mantığı", temelde "Çelişmezlik Mantığı"na dayanır.

Mantıkta ontolojik görüşün önemi, "form" kavramının "salt form", "gerçeklikten arınmış form” düşüncesinin gelişmesiyle anlaşılabilir.

Leibniz,  mathesis universalis düşüncesini, geleneksel mantıkla, tasım tekniği ile formal matematiği birleştirerek geliştirmeyi düşünüyordu.

Mantık salt formal nesnelerle ilgilidir. Mantığın nesneleri gerçek nesneler değildir.

Mantık, nesneleri formal özellikleriyle "Çokluklar Kuramında ele alır.

Her formal mantıksal yasa, eşdeğerli formal ontolojik yasaya dönüştürülebilir.

Mantıktaki kavramların, işlemlerin, formların, çıkarımların iki kutbu vardır:
1. "Ben" kutbu 2, "Nesne" kutbu.
Husserl, mantıktaki nesnel oluşumların "ben"in etkinliği içinde ele alınma çabalarına "Transandantal Mantık" adını verir.

Mantıksal oluşumların kendilerini veren özgün yaratıcı etkinlik, göz önünden uzak tutulmamalıdır.

PSİKOLOJİ - MANTIK İLİŞKİLERİ
Husserl, psikolojide egemen olan, "emprizim" görüşüne karşı çıkar. Şöyle düşünür: "Empirizm, kökeninde Antiplatonculuk taşıyarak, ideal oluşumlara kördür.”

Psikolojiyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için, fenomenolojiye gerek vardır. Psikolojinin olgusal bir bilim oluşu, doğal olana önem verişi, doğal olanının temelinde yatan öğeleri, "apriori" özellikleri görmesini engelliyor.

Ancak, fenomenoloji ile psişik olan anlaşılabilir.

Psikolojiyi, Husserl, yaşantıları olgusal açıdan ele alan bir bilim olarak görür. Yaşantı (Erlebnisse), deney (Erfahrung) fenomenolojinin can damarı olan kavramlardır, çünkü doğruluk (Wahrheit) deneyle bilinir. (s. 89)

FENOMENOLOJİ-FELSEFE-MANTIK İLİŞKİLERİ
Mantık, Hussserl’de, bilinç ile bilinçteki nesne arasında bir çeşit köprü görevini görür.

Husserl'in ana kaygısı neydi?
Mantık ideasına varmak.

Anlam, ne gerçeklikte bulunan bir nesne, şeyler arasında bir şey,  parta rei ne de bilinçteki psikolojik bir öğe,  in mente dir. Anlam alanı, bu iki alanın da dışındadır.

Anlam, bilinç aktının bir nesneye yönelmesinden doğuyor.

Mantıksal olan her şeyin kendisinden doğduğu 'primal logos" ben'dir.

"Ben", fenomenolojinin kalkış noktasıdır; mantık da "ben"den kaynaklanıyor. Mantık, bir bilinç etkinliğidir, geleneksel mantık bunu gözden kaçırıyor.

…mantık, bilince, "özgün olarak verilene”, "ilk verilene” dayanıyor (yaşama dünyası).

Mantık, fenomenolojide, bilimleri oluşturan kuramsal olanakların bilimi, "bilimlerin bilimi"dir.

Mantık, bilincin nesnelerini kavramasına olanak sağlar.
Nesne ile bilinç arasında köprüdür; çünkü bilince, nesnesini kavraması için formu mantık verir.

---
Vadi Yayınları
Eylül, 1995, Ankara


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder