20 Şubat 2017 Pazartesi

Suç Sosyolojisi: Suç Korkusu

Suç Korkusu
Korku her zaman fiziksel, psikolojik ve sosyal sonuçlara yol açar. Korkunun, insanların düşünme ve davranış yeteneklerini sınırlamak suretiyle davranışlar üzerinde önemli bir etkisi vardır. Suç korkusu, bireyin bir suça ya da suç ile ilişkilendirdiği sembollere karşı geliştirdiği duygusal endişe veya korku tepkisi olarak tarif edilebilir.
Suç korkusu üzerinde gerçek riskten ziyade algılanan risk seviyesi daha etkin rol oynamaktadır.
Bireyler sadece suç sayısı ve yoğunluğu ile değil aynı zamanda günlük yaşamlarında karşılaştıkları sosyal ve fiziksel yozlaşma belirtilerinin etkisiyle de içinde bulundukları sosyal ve fiziksel çevrenin yaşanabilirliğini ve komşuluk ilişkilerini sorgulamaya başlamaktadır.

Suç korkusunu, bireysel ve çevresel faktörler dikkate alınmak suretiyle, üç temel teori ile açıklamak mümkündür:
• Güvensizlik kaygısının, suç eyleminin algılanma ölçüsüne dayalı olarak ortaya çıkıp geliştiğini ileri süren hassasiyet teorisi,
• Güvensizlik kaygısına, suçun kendisinin neden olduğu görüşünü savunan doğrudan veya dolaylı mağduriyet teorisi,
• Güvensizlik kaygısını, bireylerin yakın çevrelerinde resmi ve gayrı resmi kontrolün azalması ile açıklayan sosyal kontrol teorisi.

Suç korkusunun ölçülmesinde vatandaşlarla yapılan anket ve mülakat yöntemi ağırlıklı olarak kullanılmaktadır.

Suç korkusu kavramının çok yönlü ve farklı anlamları olması nedeniyle bu olgunun ölçülmesi çok zordur. Fattah ve Sacco suç korkusunun ölçümü konusunda bilişsel, duygusal ve davranışsal ölçümler olarak üç kategori geliştirmiştir.

Suç korkusu bireysel güvenliğe ilişkin bir duygu hali iken suç mağduriyeti kaygısı ise suç mağduriyetine ilişkin bilişsel bir kaygı durumudur. Suç korkusunu incelerken bir diğer ayrım noktası da gerçek korku ile algılanan korku arasındadır. “Gerçek korku”, bireyin günlük yaşamında karşılaştığı olaylar, geçirdiği deneyimler ve gözlemlediği işaretlerle ilgili bir şiddetli kaygı halidir. Anket çalışmasına katılan bir bireyin bu duyguyu yaşaması, hissetmesi ve o oranda yansıtması pek de mümkün değildir.

Suç korkusunu etkileyen faktörler genelde savunmasızlık ile ilişkilendirilen sosyo-demografik ve çevresel faktörler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Suç korkusu, bireylerin algıladıkları savunmasızlık hissi ile yakından ilgilidir.
Savunmasızlık ile ilgili faktörler kapsamında üç temel grup yaşlılar, kadınlar ve fakirlerdir.
Suç mağduru olma korkusunun oluşumuna yol açan etmenler bireysel ve çevresel faktörler olarak ayrılabilir. Çünkü suç mağduriyeti büyük ölçüde bireyin kişisel karakteristikleri, yaşam tarzı ile iş ve ikamet çevresinin yapısı ile ilişkili olarak meydana gelmektedir. Suç mağduru olma korkusu yaş, cinsiyet, iş durumu, sosyal çevre, yaşam biçimi, ikamet yeri, daha önce mağdur olup olmama ve benzeri diğer birtakım değişkenlere bağlı olarak farklı seviyelerde ortaya çıkar.

Savunmasızlık teorileri kapsamında yaş, suç korkusu çalışmalarında genel olarak anlamlı bir değişkendir.
Araştırmalar ve suç istatistikleri yaşlıların gençlerden daha az suça maruz kaldıklarını göstermektedir. Eşlerinden ayrı ya da boşanmış kişilerin, azınlıkların, büyük kentlerde yaşayanların ve evlenmemiş kişilerin suç mağduru olma oranlarının daha yüksek olduğu yönünde çok sayıda araştırma sonucu bulunmaktadır.
Suç korkusu yaşlılarda suçun kendisinden daha büyük bir sorundur. Bazı yaşlıların suç korkusunun etkisiyle kendilerini dış dünyadan soyutladıkları ve eve hapsettikleri yönünde veriler bulunmaktadır.

Gençler arasında genelde şiddet içeren suçlara karşı bir korku hali öne çıkmaktadır.

Erkekler, kadınlardan daha fazla suç mağduru olmaktadır. Suç mağduriyeti riski daha düşük olmasına rağmen kadınların suç mağduru olma korku seviyelerinin erkeklerden daha fazla olduğu görülmektedir.

Bireylerin eğitim ve ekonomik durumları iyileştikçe suç mağduru olma riskleri de azalmaktadır. Eğitim seviyesi yüksek olan bireyler suç, suçluluk, suç önleme ve mağduriyet konularında daha duyarlı ve bilinçli hareket etmektedir.

Kişisel korku daha önceden maruz kalınan suç mağduriyetleriyle çok yakın bir ilişki içindedir. Suç mağduriyeti güvensizlik kaygısını olumsuz yönde etkilemektedir.

Suç korkusu kentsel yaşamın doğal, ayrılmaz bir unsurudur. Büyük kentlerden küçük kentlere ve kasabalara gidildikçe suçlarda azalma meydana gelmektedir.

İnsanlar her ne kadar günlük yaşamlarında suça maruz kalmasalar da, suç mağduru olabilme düşüncesi onların hayatlarını olumsuz yönde etkilemekte ve bu yönde ciddi bir endişe ve korku yaşamaktadırlar.

Yaşanılan çevredeki toplumsal bütünleşme suç oranını ve suç korkusunu azaltmaktadır.

Medeni olmayan davranışların suç korkusu üzerinde etkisi söz konusudur.

Bakımsız, düzensiz bir çevrede yaşayanlar, iş yapanlar veya farklı nedenlerle geçip gelenler buralarda kendilerini çok daha güvensiz hissetmektedir.

Suç korkusunun oluşması ve artmasında, medyanın suçlara ilişkin haber verme yöntemleri rol oynamaktadır. Suç haberlerinin her gün geniş bir şekilde yazılı, işitsel ve görsel medyada yer almasının bireyler üzerinde olumsuz etkisi olduğu ifade edilmektedir.

SUÇ KORKUSUNUN OLUMSUZ ETKİLERİ

Suç korkusu bireysel çerçevede sıkıntı, endişe veya korku şeklinde doğrudan veya suç mağduru olmaktan kurtulmak amacıyla sosyal aktivitelerin kısıtlanması gibi olumsuz etkileri de içerecek davranış kalıplarının benimsenmesi türünde olabilir.
---
Suç Sosyolojisi
Editör: Prof. Dr. Aytekin Geleri
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın no: 2886
Ocak 2013, Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder