Kentsel Mekânın Değişim Sürecinde Transformasyon ve Deformasyon – Doktora Tezi
Kentsel mekânı oluşturan doğal, yapısal ve kültürel
niteliklerin zaman sürecinde değişimi kaçınılmazdır.
Kentsel dinamiklerin etkisi ile ortaya çıkan ani mekânsal
müdahaleler, kimliğin sürekliliğini ortadan kaldırabilmektedir.
Günümüzde kullanılan ‘kentsel dönüşüm’ tanımlaması, mekânda
yaşanan değişimin kentsel kimliği nasıl etkilediğini ortaya koymakta yetersiz
kalmaktadır.
…ani müdahaleler sonucu toplumsal belleğin izlerini taşıyan
niteliklerin ortadan kalkması ile mekânsal kimliğin bütünlüğü bozulur ve
başkalaşır.
Klasik Roma dönemi kent dokusu İ0mparatorluk otoritesi ve
politik güç üzerine kurulu anıtsal yapıların kentsel mekânı biçimlendirmesi ile
ortaya çıkmıştır.
…kentsel mekânın üretiminde ortaya çıkan mimari ürünlerin,
mekânın ruhu ile hiç bir bağlantısı kalmamıştır. Üretim bandından çıkan
endüstriyel ürün prensiplerine benzer tasarım süreçleriyle, ‘süper star’
mimarların imzasını taşıyan prestij binalarının şekillendirdiği kent
merkezlerinin benzerliği dikkat çekici hale gelmiştir. Toplumun tüketici olarak
kabul edildiği yeni kamusal mekân anlayışında, meydan, kurumsal pazarlama
alanına dönüşmüş ‘vitrin’ olarak değerlendirilmektedir (Pablo Vaggione, 2006,
Intorductory Report, 42nd Congress of International Socaity of City and
Regional Planners, Yıdız Technical University, İstanbul, sf. 6.) / s. 33
Tarihsel süreç içerisinde kentsel doku tarımsal, askerî,
dinî, ticari, endüstriyel, kültürel, politik ve sanatsal etkenler ile
yönlendirilmiştir.
…genel olarak kentsel mekânın -üç temel niteliği olan-
doğal, yapay ve kültürel nitelikleri üzerinde etkilenmeler yaratarak ani
değişimlere sebep olmaktadır.
Aldo Rossi, bu bütünü oluşturan değerlerin başında Kolektif
Bilinç’ten bahsederek, kentsel dokuyu sadece yapısal elemanların
birlikteliğinin değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin şekillendirdiği bir
bütün olarak ifade etmektedir
…
…tezde transformasyon kelimesi, ‘varolan bir biçim ya da
olgunun şekil değiştirerek sürekliliğini devam ettirmesi’ anlamında
kullanılacaktır.
Deformasyon: Latince karşılığı ‘biçimsizleştirmek’tir.
‘Defore - desum’ kökü ‘eksik olmak, bulunmamak’tır. Olumsuzluk ifade eder.
Deformasyonda, süreklilik ortadan kalkarak var olan biçim ya da olgu niteliklerini
terk ederek başkalaşır.
Özü meydana getiren temel nitelikler zaman içerisinde bir
bir değişse de, bütünü oluşturan öz değişmez, kimliğini korur. Eğer temel
nitelikler zaman içerisinde belirli bir kırılma noktasında değişir ya da
ortadan kalkarsa öz de ortadan kalkmış olur. Bu başkalaşım yeni bir nesne veya
kavramın oluşmasını sağlayacaktır. Bu tür değişim, tözsel değişim olarak ortaya
çıkar. Tözsel değişim, nesnenin sürekliliğini ortadan kaldırır.
Mekânı oluşturan nitelikler sınıflandırılarak belirlenmeli
ve zaman sürecinde önemli değişimlerin gerçekleştiği kırılma noktalarında
karşılaştırmalı olarak incelenmelidir. Zaman ve mekân etkileşiminin
belirlenmesiyle birlikte mekânın kimliği tanımlandığı gibi, değişim sürecinin
niteliği de ortaya konularak mekânda izlenen değişimin transformasyon ya da
deformasyon olup olmadığı belirlenebilir (s. 63).
I. ve II. Dünya Savaşları arasında, Cumhuriyet dönemi
yapılanma programları içerisinde millî mimarlık kimliği oluşturulmaya
çalışılmış, Cumhuriyet ve Batılılaşma kavramlarının yansıtıldığı kentsel
mekânlar kurgulanmıştır. İlk bütüncül kent planlaması çalışması 1937’de Henri
Prost tarafından hazırlanmıştır (Prost 1936-1951 yılları arasında, İstanbul
Belediyesi İmar Müdürlüğün’de ‘Şehircilik Danışmanı’ olarak çalışmıştır). Bu
plan, kısmen 1938-1948 yılları arasında Belediye Başkanı Lütfi Kırdar
döneminde, kısmen de 1956-1960 yılları arasında Başbakan Adnan Menderes
döneminde uygulamaya geçirilmiştir. II. Dünya savaşı sonrası 1946’da, özel
sektörün gelişimini destekleyen Demokrat Parti’nin kurulması ve 1948’deki
‘Marshall’ yardımı ile başlayan yeni kentsel yapılanma süreci, 1950’de Demokrat
Parti’nin yönetime gelmesi ile hız kazanmıştır. Prost planında öngörülen bir
çok büyük kentsel altyapı ve imar programı çoğunlukla yapısal olarak
değiştirilerek, Tarihî kentin yeniden inşası üzerine yapılandırılmış ve
uygulamaya geçmiştir. Bu dönem İstanbul için, Tanzimat’tan sonra yeniden büyük
kentsel projelerin uygulandığı ve kentsel mekânın biçimlenmesinde önemli
değişimlerin gerçekleştiği, diğer bir kırılma noktası olarak tanımlanabilir (s.
64-65).
İstanbul’daki planlama çalışmaları 1966 yılında Büyük
İstanbul Nazım Plan Bürosu’nun kurulması ile tekrar kapsamlı olarak ele
alınmıştır.
Sanayi öncelikli bu planda, İstanbul için ‘iç gelişme aksı’
ve ‘organize sanayi bölgeleri’nin oluşturulması ile metropoliten yapının
değiştirilmesi önerileri göze çarpmaktadır. 1.Boğaziçi Köprüsü, çevre yolu,
üniversite kampüsleri gibi önemli mekânsal değişimleri öngören kararlar
alınmıştır.
1980 yılında Türkiye’de önemli politik değişimlerin
yaşanmasının yanı sıra, İstanbul’da 1/50.000 ölçekli Metropolitan Nazım İmar
Planı bakanlıkça onanarak yürürlüğe girmiştir.
…sanayinin kademeli olarak kent dışına aktarılması
Bu şekilde İstanbul dışında Küçükçekmece gibi yeni sanayi
alanları ve çevresinde kentsel fonksiyonlar oluşmaya başlamıştır (s. 65).
Kuşak 1 (1850 – 1950) - 1. Alan: Şişhane Meydanı: Tanzimat
Dönemi ve sonrasında, Tarihî Yarımadanın dışarısında ilk olarak yeni şehircilik
prensiplerinin uygulandığı, kentsel prestij alanı.
Kuşak 2 (1950 – 1980) - 2. Alan: Levent Bölgesi: 1950’de
Şişli’de son bulan lineer kentin, yeni şehircilik anlayışının getirdiği ‘belde
peykleri’ (uydu mahalleler) kavramına göre atlama yaptığı ilk uygulama
örneklerinden biri olarak Levent Mahallesi ve devamında Akatlar, Etiler
mahalleleri.
Kuşak 3 (1980 – 2010) - 3. Alan: Küçükçekme-Bakırköy
Havzası: 1980 sonrası sanayi alanlarının kent dışına kayması ile ortaya çıkan
ve alt kademe yeni merkezî iş alanı konumuna gelen Küçükçekmece sanayi alanı ve
Basın Ekspres Aksı üzerinde eski Sefaköy yerleşimi ve Ayamama Deresi çevresi
(s. 67).
1926 ve 1936 tarihli Pervititich sigorta haritaları
15.yy.da Beyoğlu sırtlarında yalnızca bağ evleri
bulunmaktadır
1865 yılında Galata surlarının yıkılması ve sonrasında
yapılan mekânsal düzenlemelerle ile topoğrafyada teraslamalar ve dolgular
yapılmaya başlandığı bilinmektedir. 1859 yılında küçük mezarlığın dörtte üçü
yol sistemine ve meydan düzenlemelerine katılmış, Galata ve Pera arasındaki dik
çıkışın eğimini, arabaların çıkışına uygun biçimde azaltmak için çalışmalar
yapılmıştır (s. 77).
Tünel inşaatının hafriyatından çıkan toprağın yığıldığı set
üzerine 1878 yılında Tepebaşı Bahçesi yapılmıştır.
1980’lerin başında hız kazanan ulaşım ağırlıklı mekânsal
düzenlemelerin etkisi, / Yol dokusu, topoğrafya üzerinde baskın bir yapı ve bir
eşik olarak ortaya çıkmaktadır.
Tanzimat Dönemi’ndeki mekânsal değişim / Tarihî yarımadaya
hâkim panoromik seyir imkânı sağlayan topoğrafik karakteristiğini
güçlendirmiştir.
1966’dan sonraki süreçte ise yeşil dokunun sürekliliğini
kaybederek yerini otopark alanlarına ve yapılaşmaya bıraktığı görülmektedir.
Mustafa Cezar’a göre, yoğun bir ticaret hayatı olmasına
rağmen, 18. yüzyıla kadar Galata’nın üst kısımlarıyla Şişhane ve Beyoğlu’nda
yerleşimin olmamasının sebebi ‘su sorunu’dur.
1732’de I.Mahmut döneminde Bahçeköy Su Şebekesinin (Maslak –
Taksim su hattı) yapılması ile Pera suya kavuşmuş ve gelişmeye başlamıştır
Galata surları, 19.yy. ortasına kadar kimliği tanımlayan en
önemli mülkiyet izidir.
Eylül 1957’de yaşanan toplumsal olaylar sonucu yaşanan göçle
mülkiyetin el değiştirdiği bilinmektedir. Bu durum daha sonraki dönemlerde
mekânsal değişimin hızlanmasına sebep olacak altyapıyı oluşturmuştur.
Tanzimat Dönemi’nde yaşanan mülkiyet dokusundaki değişimin
mekânsal kimliğin sürekliliğini sağladığı söylenebilir. Şişhane Meydanı’nın
oluşumundan 1980 hava fotoğrafına kadar geçen sürede, mülkiyet izlerinde
mekânsal kimliği etkileyecek büyük bir opersayon yaşanmamıştır. 1986 yılında
Tarlabaşı Bulvarı’nın açılması ve sonrasında Şişhane Meydanı’nın yeniden
şekillenmesine sebep olan kavşak çözümüyle özellikle alanın kuzeyindeki
mülkiyet izleri ortadan kalkmıştır.
19.yüzyılın ortasında Pera’nın, 14 belediye bölgesinden biri
olarak belirlenmesi ve Paris’i örnek alarak ‘Sixieme Arrondissement’ adıyla
anılan bölgeye ithafen ‘Altıncı Daire’’nin Şişhane’de kurulması (1857), onun
batıya bakan yüzünü güncelleştirmiştir. / s. 103
Yarı kamusal mekân geleneği ve kapalı açık mekânların
dengesi Galata ve Pera’da pasajlar, hanlar, geçitler, avlular gibi kentsel
morfolojiği tanımlayan mimari dil olarak ortaya çıkmaktadır.
1980 sonrası Tarlabaşı Bulvarı’nın açılmasıyla başlayan
süreçte ise kentsel morfolojik yapıya ait mekânsal niteliklerin, yeni bir büyük
kentsel müdehâle ile ortadan kalktığı görülmektedir.
13. yüzyılda Cenevizliler’in yerleşimi ile başlayan kentsel
gelişim sürecinde, Galata ve çevresi, kültürel anlamda her dönemde Tarihî
Yarımada ile farklılık göstermiş, yine bu dönemden başlayarak ‘Batı kültürünün
Đstanbul’a ayağını bastığı yer’ olma özelliğini korumuştu. 19.yüzyılda, Yunanca
‘karşı yaka’ ya da ‘öte’ anlamına gelen Pera’nın gelişimi Galata ve çevresinin
kimliğini güçlendirmiştir (s. 114).
Şişhane Meydanı’nda, ışınsal akslar Tarihî Yarımada ile
görsel bağlantı kurarak doğal ve kentsel morfolojik verilerin tasarımda
değerlendirildiğini göstermektedir.
LEVENT BÖLGESİ MEKÂNSAL ANALİZLERİ
Şişhane ile başlayarak kuzey, kuzey-doğu yönünde
Maslak-Derbent yönüne devam eden Beyoğlu Platosu ve sırt çizgisini takip eden
hat boyunca ana ulaşım arterinin şekillendiği gözlenmektedir.
Levent Bölgesi’ne ait mekânsal değişimler incelenirken, 1946
yılı hava fotoğrafından başlayarak aşağıdaki başlıklar altındaki kırılma
noktalarına göre değerlendirmeler yapılacaktır.
1.dönem-1946 / 2.dönem-1966 / 3.dönem-1982 / 4.dönem -2010
Su yollarından oluşan ve Bizans dönemine kadar tarihlenen
ilk altyapı sistemine ait izler, 1960’dan sonra dere yataklarının ıslah
edilmeye başlanması ve yol çalışmaları ile ortadan kalkmış ve bölge bu
özelliğini uzun bir zaman sürecinde kaybetmiştir.
1946 yılı hava fotoğrafında, tamamiyle tarımsal alan
kullanımına yönelik küçük ölçekli tarla ve bahçelerden oluşan kırsal peyzaj
dokusu göze çarpmaktadır.
1966 hava fotoğrafında, tarımsal alanın parsele dönüşümü ve
müstakil konutların ortaya çıkışı izlenmektedir. Tarımsal mülkiyet izleri
Baltalimanı’na bağlanan vadi dışında kaybolmuş yerini yapı parsellerine
bırakmıştır.
1982 yılı hava fotoğrafında, tarımsal peyzaja ait mülkiyet
izleri (tarlalar) yapılaşmamış birkaç vadi yamacında hâlâ varlığını
korumaktadır.
2010 yılı / Mülkiyet desenindeki en önemli farklılık, TEM
Otoyolunun kapladığı alandaki tarımsal desenin ortadan kalmasıdır.
KÜÇÜKÇEKMECE, BAKIRKÖY HAVZASI MEKÂNSAL ANALİZLERİ
1960 öncesi İstanbul’un dışında yer alan Küçükçekmece, orta
ve büyük ölçekli çiftlik alanlarına bölünmüş, tipik Trakya tarımsal peyzaj
karakterini taşımaktadır. Bu alanlarda üst toprak kalitesi 1. Sınıf tarım
toprağı niteliğindedir.
Bakırköy Havzası, İstanbul için önemli yeraltı su rezervi
(akifer) olma özelliğine sahiptir. Akiferlere en iyi örneklerden biri olan
Havza, yoğun yapılaşma, aşırı su çekimi ve çevre kirliliği nedeniyle akifer
olarak tamamen kirlenmiş, büyük ölçüde kullanılamaz hale gelmiştir
1982 yılı hava fotoğrafında doğal yatağında akan Ayamama
Deresi, 2010 yılı fotoğrafında açık ve kapalı kanallardan oluşan kanalizasyon
altyapısı niteliğine dönüşmüştür.
Bakırköy-Florya arasındaki / …havza içerisinde ise Ayamama
Çitliği arazisinde Tanzimat Dönemi’nde kurulan ve bölgenin tarımsal kimliği ile
örtüşen Ziraat Mektebi önemli yapılardandır
1980 dönemine kadar / Ayamama Deresi ve çevresinde bulunan
tarlalar, Vadi’nin en önemli mekânsal referansıdır.
…
SONUÇ VE ÖNERĐLER
Doğal, sosyal, politik, ekonomik ve stratejik etkenlerin,
kentsel mekânın değişim sürecini yönlendirdiği / saptanmıştır.
İstanbul ölçeğinde tespit edilen mekânsal kırılmalar, önemli
sosyal, politik, ekonomik değişimlerin yaşandığı 1950, 1960 ve 1980 dönemleri ile
çakışmaktadır
Şişhane Meydanı’nda 1986 yılında Tarlabaşı Bulvarı’nın
açılması ile başlayan süreçte ise, mekânsal niteliklerin geri dönüşü olmayacak
biçimde ortadan kaldırıldığı ya da parçalanarak başkalaştırıldığı tespit
edilmiştir.
Alan çalışmasına konu olarak seçilen farklı ölçeklerdeki
kentsel mekânlarda 1980 yılına kadar geçen süreçte büyük kentsel operasyonlar
olduğu fakat bu müdahalelerin kent bütünü ile entegrasyonun sağlanması ve
kimliğin devamlılığı açısından transformasyon süreci olarak değerlendirilmesi
gerektiği belirlenmiştir. Her üç inceleme alanında da tespit edilen ve 1980 ile
1990 yılları arasında başlayarak günümüze kadar devam eden süreçte ise, önemli
mekânsal kırılmalar ortaya çıktığı ve deformasyonların oluştuğu saptanmıştır.
…
Birik, Melih (2011), Kentsel Mekânın Değişim Sürecinde
Transformasyon ve Deformasyon, Doktora Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder