4 Kasım 2023 Cumartesi

Melih Birik - Kentsel Mekânın Değişim Sürecinde Transformasyon ve Deformasyon

Kentsel Mekânın Değişim Sürecinde Transformasyon ve DeformasyonDoktora Tezi

Kentsel mekânı oluşturan doğal, yapısal ve kültürel niteliklerin zaman sürecinde değişimi kaçınılmazdır.

Kentsel dinamiklerin etkisi ile ortaya çıkan ani mekânsal müdahaleler, kimliğin sürekliliğini ortadan kaldırabilmektedir.

Günümüzde kullanılan ‘kentsel dönüşüm’ tanımlaması, mekânda yaşanan değişimin kentsel kimliği nasıl etkilediğini ortaya koymakta yetersiz kalmaktadır.

 

…ani müdahaleler sonucu toplumsal belleğin izlerini taşıyan niteliklerin ortadan kalkması ile mekânsal kimliğin bütünlüğü bozulur ve başkalaşır.

 

Klasik Roma dönemi kent dokusu İ0mparatorluk otoritesi ve politik güç üzerine kurulu anıtsal yapıların kentsel mekânı biçimlendirmesi ile ortaya çıkmıştır.

 

…kentsel mekânın üretiminde ortaya çıkan mimari ürünlerin, mekânın ruhu ile hiç bir bağlantısı kalmamıştır. Üretim bandından çıkan endüstriyel ürün prensiplerine benzer tasarım süreçleriyle, ‘süper star’ mimarların imzasını taşıyan prestij binalarının şekillendirdiği kent merkezlerinin benzerliği dikkat çekici hale gelmiştir. Toplumun tüketici olarak kabul edildiği yeni kamusal mekân anlayışında, meydan, kurumsal pazarlama alanına dönüşmüş ‘vitrin’ olarak değerlendirilmektedir (Pablo Vaggione, 2006, Intorductory Report, 42nd Congress of International Socaity of City and Regional Planners, Yıdız Technical University, İstanbul, sf. 6.) / s. 33

 

Tarihsel süreç içerisinde kentsel doku tarımsal, askerî, dinî, ticari, endüstriyel, kültürel, politik ve sanatsal etkenler ile yönlendirilmiştir.

 

…genel olarak kentsel mekânın -üç temel niteliği olan- doğal, yapay ve kültürel nitelikleri üzerinde etkilenmeler yaratarak ani değişimlere sebep olmaktadır.

 

Aldo Rossi, bu bütünü oluşturan değerlerin başında Kolektif Bilinç’ten bahsederek, kentsel dokuyu sadece yapısal elemanların birlikteliğinin değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin şekillendirdiği bir bütün olarak ifade etmektedir

 

…tezde transformasyon kelimesi, ‘varolan bir biçim ya da olgunun şekil değiştirerek sürekliliğini devam ettirmesi’ anlamında kullanılacaktır.

 

Deformasyon: Latince karşılığı ‘biçimsizleştirmek’tir. ‘Defore - desum’ kökü ‘eksik olmak, bulunmamak’tır. Olumsuzluk ifade eder. Deformasyonda, süreklilik ortadan kalkarak var olan biçim ya da olgu niteliklerini terk ederek başkalaşır.

 

Özü meydana getiren temel nitelikler zaman içerisinde bir bir değişse de, bütünü oluşturan öz değişmez, kimliğini korur. Eğer temel nitelikler zaman içerisinde belirli bir kırılma noktasında değişir ya da ortadan kalkarsa öz de ortadan kalkmış olur. Bu başkalaşım yeni bir nesne veya kavramın oluşmasını sağlayacaktır. Bu tür değişim, tözsel değişim olarak ortaya çıkar. Tözsel değişim, nesnenin sürekliliğini ortadan kaldırır.

 

Mekânı oluşturan nitelikler sınıflandırılarak belirlenmeli ve zaman sürecinde önemli değişimlerin gerçekleştiği kırılma noktalarında karşılaştırmalı olarak incelenmelidir. Zaman ve mekân etkileşiminin belirlenmesiyle birlikte mekânın kimliği tanımlandığı gibi, değişim sürecinin niteliği de ortaya konularak mekânda izlenen değişimin transformasyon ya da deformasyon olup olmadığı belirlenebilir (s. 63).

 

I. ve II. Dünya Savaşları arasında, Cumhuriyet dönemi yapılanma programları içerisinde millî mimarlık kimliği oluşturulmaya çalışılmış, Cumhuriyet ve Batılılaşma kavramlarının yansıtıldığı kentsel mekânlar kurgulanmıştır. İlk bütüncül kent planlaması çalışması 1937’de Henri Prost tarafından hazırlanmıştır (Prost 1936-1951 yılları arasında, İstanbul Belediyesi İmar Müdürlüğün’de ‘Şehircilik Danışmanı’ olarak çalışmıştır). Bu plan, kısmen 1938-1948 yılları arasında Belediye Başkanı Lütfi Kırdar döneminde, kısmen de 1956-1960 yılları arasında Başbakan Adnan Menderes döneminde uygulamaya geçirilmiştir. II. Dünya savaşı sonrası 1946’da, özel sektörün gelişimini destekleyen Demokrat Parti’nin kurulması ve 1948’deki ‘Marshall’ yardımı ile başlayan yeni kentsel yapılanma süreci, 1950’de Demokrat Parti’nin yönetime gelmesi ile hız kazanmıştır. Prost planında öngörülen bir çok büyük kentsel altyapı ve imar programı çoğunlukla yapısal olarak değiştirilerek, Tarihî kentin yeniden inşası üzerine yapılandırılmış ve uygulamaya geçmiştir. Bu dönem İstanbul için, Tanzimat’tan sonra yeniden büyük kentsel projelerin uygulandığı ve kentsel mekânın biçimlenmesinde önemli değişimlerin gerçekleştiği, diğer bir kırılma noktası olarak tanımlanabilir (s. 64-65).

 

İstanbul’daki planlama çalışmaları 1966 yılında Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu’nun kurulması ile tekrar kapsamlı olarak ele alınmıştır.

Sanayi öncelikli bu planda, İstanbul için ‘iç gelişme aksı’ ve ‘organize sanayi bölgeleri’nin oluşturulması ile metropoliten yapının değiştirilmesi önerileri göze çarpmaktadır. 1.Boğaziçi Köprüsü, çevre yolu, üniversite kampüsleri gibi önemli mekânsal değişimleri öngören kararlar alınmıştır.

 

1980 yılında Türkiye’de önemli politik değişimlerin yaşanmasının yanı sıra, İstanbul’da 1/50.000 ölçekli Metropolitan Nazım İmar Planı bakanlıkça onanarak yürürlüğe girmiştir.

…sanayinin kademeli olarak kent dışına aktarılması

Bu şekilde İstanbul dışında Küçükçekmece gibi yeni sanayi alanları ve çevresinde kentsel fonksiyonlar oluşmaya başlamıştır (s. 65).

 

Kuşak 1 (1850 – 1950) - 1. Alan: Şişhane Meydanı: Tanzimat Dönemi ve sonrasında, Tarihî Yarımadanın dışarısında ilk olarak yeni şehircilik prensiplerinin uygulandığı, kentsel prestij alanı.

 

Kuşak 2 (1950 – 1980) - 2. Alan: Levent Bölgesi: 1950’de Şişli’de son bulan lineer kentin, yeni şehircilik anlayışının getirdiği ‘belde peykleri’ (uydu mahalleler) kavramına göre atlama yaptığı ilk uygulama örneklerinden biri olarak Levent Mahallesi ve devamında Akatlar, Etiler mahalleleri.

 

Kuşak 3 (1980 – 2010) - 3. Alan: Küçükçekme-Bakırköy Havzası: 1980 sonrası sanayi alanlarının kent dışına kayması ile ortaya çıkan ve alt kademe yeni merkezî iş alanı konumuna gelen Küçükçekmece sanayi alanı ve Basın Ekspres Aksı üzerinde eski Sefaköy yerleşimi ve Ayamama Deresi çevresi (s. 67).

 

1926 ve 1936 tarihli Pervititich sigorta haritaları

 

15.yy.da Beyoğlu sırtlarında yalnızca bağ evleri bulunmaktadır

 

1865 yılında Galata surlarının yıkılması ve sonrasında yapılan mekânsal düzenlemelerle ile topoğrafyada teraslamalar ve dolgular yapılmaya başlandığı bilinmektedir. 1859 yılında küçük mezarlığın dörtte üçü yol sistemine ve meydan düzenlemelerine katılmış, Galata ve Pera arasındaki dik çıkışın eğimini, arabaların çıkışına uygun biçimde azaltmak için çalışmalar yapılmıştır (s. 77).

 

Tünel inşaatının hafriyatından çıkan toprağın yığıldığı set üzerine 1878 yılında Tepebaşı Bahçesi yapılmıştır.

 

1980’lerin başında hız kazanan ulaşım ağırlıklı mekânsal düzenlemelerin etkisi, / Yol dokusu, topoğrafya üzerinde baskın bir yapı ve bir eşik olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Tanzimat Dönemi’ndeki mekânsal değişim / Tarihî yarımadaya hâkim panoromik seyir imkânı sağlayan topoğrafik karakteristiğini güçlendirmiştir.

1966’dan sonraki süreçte ise yeşil dokunun sürekliliğini kaybederek yerini otopark alanlarına ve yapılaşmaya bıraktığı görülmektedir.

 

Mustafa Cezar’a göre, yoğun bir ticaret hayatı olmasına rağmen, 18. yüzyıla kadar Galata’nın üst kısımlarıyla Şişhane ve Beyoğlu’nda yerleşimin olmamasının sebebi ‘su sorunu’dur.

1732’de I.Mahmut döneminde Bahçeköy Su Şebekesinin (Maslak – Taksim su hattı) yapılması ile Pera suya kavuşmuş ve gelişmeye başlamıştır

 

Galata surları, 19.yy. ortasına kadar kimliği tanımlayan en önemli mülkiyet izidir.

 

Eylül 1957’de yaşanan toplumsal olaylar sonucu yaşanan göçle mülkiyetin el değiştirdiği bilinmektedir. Bu durum daha sonraki dönemlerde mekânsal değişimin hızlanmasına sebep olacak altyapıyı oluşturmuştur.

 

Tanzimat Dönemi’nde yaşanan mülkiyet dokusundaki değişimin mekânsal kimliğin sürekliliğini sağladığı söylenebilir. Şişhane Meydanı’nın oluşumundan 1980 hava fotoğrafına kadar geçen sürede, mülkiyet izlerinde mekânsal kimliği etkileyecek büyük bir opersayon yaşanmamıştır. 1986 yılında Tarlabaşı Bulvarı’nın açılması ve sonrasında Şişhane Meydanı’nın yeniden şekillenmesine sebep olan kavşak çözümüyle özellikle alanın kuzeyindeki mülkiyet izleri ortadan kalkmıştır.

 

19.yüzyılın ortasında Pera’nın, 14 belediye bölgesinden biri olarak belirlenmesi ve Paris’i örnek alarak ‘Sixieme Arrondissement’ adıyla anılan bölgeye ithafen ‘Altıncı Daire’’nin Şişhane’de kurulması (1857), onun batıya bakan yüzünü güncelleştirmiştir. / s. 103

 

Yarı kamusal mekân geleneği ve kapalı açık mekânların dengesi Galata ve Pera’da pasajlar, hanlar, geçitler, avlular gibi kentsel morfolojiği tanımlayan mimari dil olarak ortaya çıkmaktadır.

 

1980 sonrası Tarlabaşı Bulvarı’nın açılmasıyla başlayan süreçte ise kentsel morfolojik yapıya ait mekânsal niteliklerin, yeni bir büyük kentsel müdehâle ile ortadan kalktığı görülmektedir.

 

13. yüzyılda Cenevizliler’in yerleşimi ile başlayan kentsel gelişim sürecinde, Galata ve çevresi, kültürel anlamda her dönemde Tarihî Yarımada ile farklılık göstermiş, yine bu dönemden başlayarak ‘Batı kültürünün Đstanbul’a ayağını bastığı yer’ olma özelliğini korumuştu. 19.yüzyılda, Yunanca ‘karşı yaka’ ya da ‘öte’ anlamına gelen Pera’nın gelişimi Galata ve çevresinin kimliğini güçlendirmiştir (s. 114).

 

Şişhane Meydanı’nda, ışınsal akslar Tarihî Yarımada ile görsel bağlantı kurarak doğal ve kentsel morfolojik verilerin tasarımda değerlendirildiğini göstermektedir.

 

LEVENT BÖLGESİ MEKÂNSAL ANALİZLERİ

Şişhane ile başlayarak kuzey, kuzey-doğu yönünde Maslak-Derbent yönüne devam eden Beyoğlu Platosu ve sırt çizgisini takip eden hat boyunca ana ulaşım arterinin şekillendiği gözlenmektedir.

Levent Bölgesi’ne ait mekânsal değişimler incelenirken, 1946 yılı hava fotoğrafından başlayarak aşağıdaki başlıklar altındaki kırılma noktalarına göre değerlendirmeler yapılacaktır.

1.dönem-1946 / 2.dönem-1966 / 3.dönem-1982 / 4.dönem -2010

 

Su yollarından oluşan ve Bizans dönemine kadar tarihlenen ilk altyapı sistemine ait izler, 1960’dan sonra dere yataklarının ıslah edilmeye başlanması ve yol çalışmaları ile ortadan kalkmış ve bölge bu özelliğini uzun bir zaman sürecinde kaybetmiştir.

 

1946 yılı hava fotoğrafında, tamamiyle tarımsal alan kullanımına yönelik küçük ölçekli tarla ve bahçelerden oluşan kırsal peyzaj dokusu göze çarpmaktadır.

1966 hava fotoğrafında, tarımsal alanın parsele dönüşümü ve müstakil konutların ortaya çıkışı izlenmektedir. Tarımsal mülkiyet izleri Baltalimanı’na bağlanan vadi dışında kaybolmuş yerini yapı parsellerine bırakmıştır.

 

1982 yılı hava fotoğrafında, tarımsal peyzaja ait mülkiyet izleri (tarlalar) yapılaşmamış birkaç vadi yamacında hâlâ varlığını korumaktadır.

 

2010 yılı / Mülkiyet desenindeki en önemli farklılık, TEM Otoyolunun kapladığı alandaki tarımsal desenin ortadan kalmasıdır.

 

KÜÇÜKÇEKMECE, BAKIRKÖY HAVZASI MEKÂNSAL ANALİZLERİ

1960 öncesi İstanbul’un dışında yer alan Küçükçekmece, orta ve büyük ölçekli çiftlik alanlarına bölünmüş, tipik Trakya tarımsal peyzaj karakterini taşımaktadır. Bu alanlarda üst toprak kalitesi 1. Sınıf tarım toprağı niteliğindedir.

 

Bakırköy Havzası, İstanbul için önemli yeraltı su rezervi (akifer) olma özelliğine sahiptir. Akiferlere en iyi örneklerden biri olan Havza, yoğun yapılaşma, aşırı su çekimi ve çevre kirliliği nedeniyle akifer olarak tamamen kirlenmiş, büyük ölçüde kullanılamaz hale gelmiştir

 

1982 yılı hava fotoğrafında doğal yatağında akan Ayamama Deresi, 2010 yılı fotoğrafında açık ve kapalı kanallardan oluşan kanalizasyon altyapısı niteliğine dönüşmüştür.

 

Bakırköy-Florya arasındaki / …havza içerisinde ise Ayamama Çitliği arazisinde Tanzimat Dönemi’nde kurulan ve bölgenin tarımsal kimliği ile örtüşen Ziraat Mektebi önemli yapılardandır

 

1980 dönemine kadar / Ayamama Deresi ve çevresinde bulunan tarlalar, Vadi’nin en önemli mekânsal referansıdır.

 

SONUÇ VE ÖNERĐLER

Doğal, sosyal, politik, ekonomik ve stratejik etkenlerin, kentsel mekânın değişim sürecini yönlendirdiği / saptanmıştır.

 

İstanbul ölçeğinde tespit edilen mekânsal kırılmalar, önemli sosyal, politik, ekonomik değişimlerin yaşandığı 1950, 1960 ve 1980 dönemleri ile çakışmaktadır

 

Şişhane Meydanı’nda 1986 yılında Tarlabaşı Bulvarı’nın açılması ile başlayan süreçte ise, mekânsal niteliklerin geri dönüşü olmayacak biçimde ortadan kaldırıldığı ya da parçalanarak başkalaştırıldığı tespit edilmiştir.

 

Alan çalışmasına konu olarak seçilen farklı ölçeklerdeki kentsel mekânlarda 1980 yılına kadar geçen süreçte büyük kentsel operasyonlar olduğu fakat bu müdahalelerin kent bütünü ile entegrasyonun sağlanması ve kimliğin devamlılığı açısından transformasyon süreci olarak değerlendirilmesi gerektiği belirlenmiştir. Her üç inceleme alanında da tespit edilen ve 1980 ile 1990 yılları arasında başlayarak günümüze kadar devam eden süreçte ise, önemli mekânsal kırılmalar ortaya çıktığı ve deformasyonların oluştuğu saptanmıştır.

 

Birik, Melih (2011), Kentsel Mekânın Değişim Sürecinde Transformasyon ve Deformasyon, Doktora Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder