Türkiye’de Planlı Kırsal Yerleşmelerin Tarihsel Gelişimi ve Erken
Cumhuriyet Dönemi Planlı Kırsal Mimarisinin Korunması Sorunu
Birinci bölümde / Osmanlı Dönemi’nden 1970’li yıllara kadar
gerçekleştirilen planlı köy uygulamalarını ve bunların fikirsel boyutunu
değerlendiren yayınlar ile Başbakanlık Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan
konuyla ilgili belgeler incelenmiştir.
İkinci bölümde planlı kırsal yerleşme olgusunun daha iyi
anlaşılabilmesi için tarihsel kökenlerinin orta konarak mimarlık ve toplum
tarihi açısından anlamı tanımlamaya çalışılmıştır.
Üçüncü bölümde / Türkiye ölçeğinde gerçekleştirilen planlı
kırsal yerleşme uygulamaları / mimarlık tarihi açısından değerlendirilmiştir.
Dördüncü bölümde tezin alan araştırması için seçilen
Trakya’da yapılan belgeleme çalışmaları açıklanmıştır.
Beşinci bölümde / planlı kırsal mimarisi / cumhuriyet
mimarisi / ve mimarlık tarihi / tartışılarak ortaya konulmuştur.
Altıncı bölümde Trakya Umumi Müfettişliği Dönemi’nde
gerçekleştirilen planlı kırsal mimari uygulamaları / tartışılmıştır.
Giriş
…ilk tespitler, “örnek köy” olarak tanımlanan planlı kırsal
yerleşmelerin, devletin ağırlıklı olarak yurtdışından gelen göçmenlerin barınma
sorununu çözmeye yönelik olarak kırsal kesimde sürdürdüğü sıradan bir yapılaşma
çabası olduğu yönündeydi (s. 1).
19. yüzyılın ikinci yarısında
İlk aşamada göçmenlere boş arazi verilerek, yerleşik çiftçi
düzenine geçmeleri hedeflenmişse de bunun başarılması için uygun yaşama
koşullarının sağlanması gerektiği de görülmüştür (s. 3).
…köy birimini kalkınmanın temeli olarak gören Trakya Umumi
Müfettişi Kazım Dirik
…
…planlı yerleşme kavramının gelişiminin insan
topluluklarının yönetim biçimleriyle ilgisine kısaca bakıldığında, planlamada
her zaman için karar verici bir otoritenin varlığının söz konusu olduğu
görülür.
19. yüzyıl, modern kent planlamasının gereklerinin somut
olarak ortaya çıktığı dönemdir.
Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın ikincisi yarısından
itibaren, belli bölgelerde devlet tarafından planlanan kırsal yerleşmeler,
sistemli ve yoğun bir biçimde oluşturulmaya başlanmıştır. / s. 27 - 28
Yüzyıl sonunda bir köy yerleşmesinin yalnız konutlardan
oluşmasının yeterli olmadığı, okul, cami gibi kamusal yapıların da mutlaka
yerleşmede bulunması gerektiği öngörülerek yerleşmenin “toplumsal boyutu”
ortaya konmuştur.
İttihat ve Terakki döneminde, çağdaşlaşmanın iki ayağı
modern yerleşme ve fenni tarım olarak tanımlanmış, dolayısıyla yerleşmenin
mimarisi de modern bir köy toplumu yaratmanın ana konularından biri olmuştur. /
s. 88
3. ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE PLANLI KIRSAL YERLEŞME
YAKLAŞIMI
1920’li yıllarda köy inşaatlarının küçük yerel müteahhitler
tarafından yaptırılması benimsenmiş, ekonomik kısıtlılık, malzeme sağlama ve
özellikle de yapı ustası bulma zorlukları nedeniyle de, çoğu yapı ve köyün
niteliği yasal çerçeveyle tanımlanan düzeye ulaşamamıştır.
18 Mart 1924’de, 2. Anayasa’dan bir ay önce çıkartılan 442
sayılı Köy Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin köy sorununun çözümüne verdiği önemi
gösteren, kapsamlı bir yasadır
Bu yasa ile ilk kez köye “tüzel kişilik” verilerek, resmen
en alt yönetim birimi olarak tanımlanmıştır.
…
Samsun ve çevresi, mübadil yerleştirmede önemli bir rol
oynamış bölgelerden biridir. 50.000 kadar göçmen bu alana yerleştirilmiş ve
arşiv belgelerinden anlaşıldığı üzere sekiz adet numune köy inşa edilmiştir.
1924 yılının ortalarında her bölgede farklı mimari tarzlar
öngören ve yerel koşullar çerçevesinde farklı uygulama yöntemleriyle
gerçekleştirilmeye çalışılan numune köy uygulamalarına başlanmış, ancak yeterli
verim alınamaması üzerine, 1925 yılının başında Dâhiliye Vekâleti ülke
genelinde tek tip proje uygulamasına geçmiştir. / s. 132
1924’de İzmir yangını sonrası İzmir imar planının yabancı
uzmanlara yaptırılmasıyla başlayan süreçte, İstanbul, Ankara, Bursa, Adana gibi
büyük kentlerin yanı sıra, Gaziantep, Edirne, Niğde, Balıkesir, Tavas gibi daha
küçük kent ve kasabaların da planları hazırlatılmıştır.
1936’dan itibaren illerin Beş Yıllık Köy Kalkınma Planı
yapması istenmiştir.
Bu dönemde / Köy anketi ve monografya çalışmaları ile köylerin
mevcut fiziksel, toplumsal ve ekonomik durumu hakkında bilgi derlenmeye
başlanmış
1930’lu yıllardaki aydın çabası, Türk aydınının köy sorununa
yönelmesi açısından önemli bir aşama olmakla birlikte, köye dışarıdan bakan
öğütçü bir söylem olarak yayınlarla sınırlı kalmıştır
…temel amaç, köy nüfusunun köyde yaşamaya devam edeceği
öngörüsüyle, onun köyünde çağdaş bir biçimde yaşamasının sağlanmasıdır. / s.
139
1930’lu yıllarda Devlet bir yandan mevcut köylerin yapılı
çevre düzenini Köy Kanunu’na uygun hale getirmek için çaba gösterirken, bir
yandan da köy kurma uygulamalarına devam etmiştir.
Yeniden Kurulacak Köylerde Nazara Alınması Gereken Genel
Sağlık Şartları Hakkında Talimatname / s. 151 vd.
1933’te / hazırlanmıştır
Söz konusu şartnamede köy yeri seçimi ve yapıların mimari
özellikleri bir imar yönetmeliği düzeyinde ayrıntılı bir biçimde açıklanmıştır.
…köy, havadar, güneş ışığı gören hafif meyilli yerde
kurulmalıdır.
Zeminin rutubet sorunu oluşturmayacak nitelikte olması
önemlidir.
…su bulunmayan bölgelerde köy kurulması önerilmez.
…köy ızgara planlı olacaktır.
Köy evinin önünde çiçek bahçesi ve ağaçlık bulunacak, ahır
ve samanlık kesinlikle evden ayrı olarak inşa edilecektir.
Ev taş temelli olacak, duvarları kerpiçten yapılabilecektir.
30 cm subasman üzerinde taban yapılacak, zemin ile subasman arasında boşluk
bırakılacak, yapının tabanı yer rutubetinden korunacaktır.
1935’den itibaren devlet yoğun olarak köy kurmaya
başlamıştır.
Bulgaristan ve Romanya’dan gelenler ağırlıklı olarak
Trakya’da iskân edilmekle birlikte, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde de göçmen
köyleri kurulmuştur.
TRAKYA UMUMİ MÜFETTİŞLİĞİ DÖNEMİ’NDE KURULAN PLANLI KIRSAL
YERLEŞMELER (1934–1941)
/ s. 163
Trakya’nın Geleneksel Kırsal Mimarisi / yalnız fiziksel
çevre özelliklerine değil, toplumsal değişimlere de bağlı olarak büyük
farklılıklar içermektedir. Aynı coğrafi özelliklere sahip bölgede yer alan
komşu köyler arasında, hatta aynı köy içinde bile farklı mimari gelenekleri
gözlemlemek olasıdır.
Trakya genelinde kırsal yerleşmelerde kapalı doku görülür.
Ev avlu içinde yer alır, ahır ve ağıl evin arkasında ön avludan bağımsız bir
biçimde konumlanır.
Cami, köyün merkezini belirleyen yapıdır.
Ergene Havzası’nda genel olarak tek tip bir mimari gelenek
söz konusudur. İnce uzun dikdörtgen biçimli, uzun cephe boyunca uzanan “hayat”
niteliğindeki sundurmaya açılan odalar şeklinde tanımlanabilecek olan bu
yapılar, bölgede “muhacir evi” olarak adlandırılır. Ancak ilginç olan,
göçmenler farklı bölgelerden ve farklı zamanlarda gelmiş olsalar da, genel
olarak hep bu plan tipini uygulamışlardır
Sundurmalı evlerde temel olarak bir yaşama ve bir işlik
mekânı bulunur. / s. 178
İğmeli yapı sistemi, iki ağaç gövdesinin tepe
noktasından birleştirilmesiyle oluşan kemer biçimindeki çatkıların, düzenli
aralıklarla arka arkaya sıralanıp, yatayda da “germe” olarak tanımlanan, daha
ince ağaç gövdeleriyle birbirine bağlanmasıyla taşıyıcı iskeleti oluşturulan
yapı sistemidir. Bu yapıların iskeleti kurulduktan sonra, yapının türüne göre
gerekiyorsa, “pargı” olarak tanımlanan 3–4 cm kalınlığında ince dallar da,
iskeletin daha az boşluklu olması için örgüye katılır. İskeletin üzeri saz ya
da sap demetleriyle kaplanarak, yapı örtülmüş olur. Yapının işlevine bağlı
olarak, gerekiyorsa içi ve dışı çamur harcı ile sıvanarak masif duvarlar elde
edilir. İğmeli yapılar kemer biçimli çatkılardan oluştukları için, biçim olarak
ters çevrilmiş bir sepet görünümündedir. Yapının beden duvarı aynı zamanda
çatısıdır. / s. 180
(Alan araştırması)
ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ PLANLI KIRSAL MİMARİSİNİN KÜLTÜR
VARLIĞI DEĞERİNİN TANIMLANMASI VE KORUMA SORUNLARI / s. 279
SONUÇ / s. 336
ERES, Zeynep (2008), Türkiye’de Planlı Kırsal
Yerleşmelerin Tarihsel Gelişimi ve Erken Cumhuriyet Dönemi Planlı Kırsal
Mimarisinin Korunması Sorunu, Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder