Didem Görkay - Eksik
Bir Şey Mi Var
Yüzümde
Emanet Dururdu Gülüşlerim
(Gazete haberi)
Şair ve yazar Kemal Göleli, dün akşam
Kurtuluş Çobanoğlu Sokak’ta sevgilisinin evinin bulunduğu beş katlı apartmanın
terasından atlayarak yaşamına son verdi.
Kemal Göleli yabancısı olduğu bir evde
uyanıyor, uyandığı odanın duvarında şiirlerinden bir dize gözüne ilişiyor;
“Yüzümde emanet dururdu gülüşlerim…”
Eve daha önce hiç gelmediğimden emindim.
Önceki gece çok içmiş. Evin sahibi Selma,
onu o halde bırakamamış, alıp kendi evine getirmiş.
Selma’nın ilgisinde ve yüzünde tanıdık bir
şeyler vardı.
Gülüşünde hayaller kuran bir çocuğun
masumiyeti…
(Selma) İnsan unutmak için bu kadar çok
içer. Hâlâ unutamadınız mı?
(Kemal Göleli) O sabahtan sonra haftada üç
dört gün görüşmeye başladık. Bir süre sonra onun evine yerleştim.
Havai fişekler ayın canını yakar.
Her şey bir kere oluyordu hayatta, bütün
sevinçler bir kere oluyordu aslında, aşk bir kere…
Selma bir kutu çıkardı yatağının altından.
İçinde röportajlarım, fotoğraflarım…
Selma, güldüğünde Eda’ya benziyordu.
Sarılıyorum Selma’ya Eda’ya sarıldığımı
düşünerek.
…belki de kim bilir sevmiştim Selma’yı ama
Eda’ya benzediğini fark ettikten sonra ona, Eda’ya sarıldığımı düşünerek
sarılmıştım.
Selma beni yıllarca uzaktan sevmişti.
Keşke gene öyle kalsaydı her şey.
Benimle birlikte o da yok oluyor.
…
Mourir
d’Aimer
Gülgün, Mahir’e âşık…
(Mahir’in) E-postayla gönderdiği şarkı (Mourir
d’Aimer) yılın ilk karı gibi hüzünlüydü.
Şarkıyı dinlerken Mahir’le buluştuğu yaz
akşamlarını, ıhlamur kokularını yeniden yaşıyordu.
Gülgün, yazı atölyesinde kendisine tavsiye
dilen öykücü Mahir Üstün’ün kitaplarını okumuş, ondan etkilenmiş ve hakkında
bilgi toplamıştı. Mahir’e yazdığı hayranlık dolu e-postadan sonra yazışmaya başlamışlardı.
İlerleyen günlerde Gülgün, Mahir’in
hayatından başka kadınların olduğunu anlamıştı.
Gülgün, yazı atölyesinden arkadaşı Gamze’ye
içini döküyor.
Mahir, Gülgün’ü kırdığının farkında
değildi. Onun için hayatına aniden giren ve aynı hızla çıkan kadınlardan
biriydi.
Onun dünyasında aşka yer yoktu.
Aradığı sevgiyi Mahir’in veremeyeceğini
anladığında sanki içinde bir yerde, bir çocuk salıncaktan düştü, dizi kanamaya
başladı.
Birlikte kaldıkları bir gecenin sabahında
vapurla Beşiktaş’a geçmişlerdi. Mahir, vapurda iş yerinden bir arkadaşıyla
konuşmuştu yol boyunca. Bir kere bile Gülgün’e yüzünü dönmemişti. Gülgün o
sabahı, o yalnızlığını hiç unutmamıştı.
Mahir’in birkaç gün sonraki doğumgünü için
hazırlık yapıp Mahir’i davet etti ama o gelmedi.
İlerleyen günlerde ayrıldılar.
İlişkileri boyunca Mahir aynı zamanda Gamze
ile de birlikteydi fakat Gülgün bunu fark edemedi bile…
Vima
Vima
Kiralık ev arıyor, sonunda Cihangir’de
Susam Sokak’ta bir teras kat buluyor.
Evi çok sevdi, komşuları tanımak istiyor,
onları gözlemliyor.
Fesleğenlerinden biri çiçek açmış, bu
kötüye işaret. O sırada komşusu ona bakıyor.
Ertesi akşam paspasın üzerinde bir kutu
buluyor. Kutuda bir kaset bir de mektup var. Komşu evden duyduğu şarkıyı bu
sayede kendi evinde dinliyor.
Mektubu okuyor; Ali İhsan’ın Maria’ya
yazdığı bir aşk mektubu. Maria bir de not bırakmış kutuya Güzel hatırlanmak
isteyen fesleğenler bu nedenle ölmeden evvel çiçek açarlar.
Belli ki Maria ölmek üzeredir, o adeta bir
fesleğen, zira kapı komşusu ona açan çiçeği oluyor. Bu nedenle yıllarca
sakladığı hatıralarını ona emanet ederek huzur içinde ölüyor.
Üç
Nokta…
Kayışdağı
Sevdiği kişi orada yaşıyor, o nedenle
Kayışdağında, yarım kalmış bir şeyleri üç noktayı metafora dönüştürerek
anlatıyor.
Aynada
Saklanan Zaman
Yenimahalle
Nurgül, Ali’yi seviyor. Ali haytanın biri;
ayaküstü kırk yalan uydurur. Nurgül’ü istemeye gelecek başka birileri. Nurgül
konuyu Ali’ye açıyor. Ali sorumsuz.
Akşam, evde konu açılınca; “Ben Osman’ı
istemiyorum, Ali’yi seviyorum, onunla evleneceğim” diyor.
Nurgül, yanına birkaç parça eşyasını alarak
erkenden evden çıkıyor. İçini Ali’nin doldurduğu hayalleriyle birlikte Ali’yi
aramaya gidiyor. Ali dün gece gitmiş.
Hayalleri yıkılmış bir halde evine geri
dönüyor. Ailesinin istediği evliliğe razı oluyor.
O
Gece Kaldı Geriye Sadece
(Anlatıcı, Cihangir’deki bir kâgir ev)
Merafet Hanım’ın kocası inşaattan düşüp ölmüş. Yanına kızını alarak Edirne’ye
dönmüş. Ev terk edilmiş.
Eleni taşınmış bu eve. Marangozluk yapan
Ali’ye âşık olmuş. Onların aşkı da yarım kalmış. Amcası gelmiş ve Eleni’yi
Fransa’ya götürmüş.
Yıllar sonra Eleni bu eve geliyor. Terk
edilmiş evde geçmiş yıllardan kalan anılarını hatırlıyor.
Sonrasında
Saklı Kalandı Aşk
Uyuyarak kaçabileceğimizi sanırız
yaşadığımız acılardan, ne büyük bir yanılgı…
İki kişiyle başlanan bir ilişki bir kişinin
istemesiyle bitebiliyordu.
Meriç’i düşünüyor.
Çok üşümüştüm. Birazdan Meriç’in gözlerinin
beni ısıtacağını düşünerek Cadde-i Kebir’den içeri girdim.
Meriç’le göz göze geldiğimizde içimdeki
çocuk bütün balonları gökyüzüne bıraktı; öyle bir coşku, sınırsız bir mutluluk…
Meriç’i düşünüyor, aklı ve gönlü hep onda
ama Meriç hiçbir zaman ona bu denli yakın ve ilgili olmamış…
Koyu Kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder