2 Haziran 2015 Salı

Jean Jacques Rousseau

Jean Jacques Rousseau (1712-1778)
Cenova’da doğdu. Annesi doğumundan birkaç gün sonra öldü, babası bir saat ustasıydı. İlk eğitimini tamamladıktan sonra bir oymacının yanında çalışmaya başlar. Burada duramaz ve kaçar. Cenova’yı terk eder. Aylaklık yapar uzun süre. Kitap okur, müzik konusunda kendini geliştirir. 1738’den 1740’a dek M. De Mably adında birisinin çocuklarının öğretmenliğini üstlendi ve bu iş sırasında Condillac ile tanıştı. 1743’te Fransız büyükelçisi Comte de Montaigu’ye sekreter olarak Venedik’e gitti. Oradan Paris’e geçti. 1749’da Diderot onu Ansiklopedi için müzik üzerine makaleler yazmaya çağırdı. Sanatlar ve Bilimler Üzerine Söylev adlı makalesiyle ünlendi. Makalede bilim ve sanattaki ilerlemenin ahlakî yozlaşmaya neden olacağını savundu.
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kökeni ve Temeli Üzerine Söylev adlı makalesinde uygarlaşmamış doğa durumunda yaşayan insanın bir portresini çizer. İnsan doğal olarak iyidir, ama uygarlaşma, eşitsizliği ve buna bağlı olarak bir dizi kötülükleri de beraberinde getirmiştir.
1758’de Politik Ekonomi Üzerine Söylev başlığı altında yayımlanan makalesinde “genel istenç” düşüncesini ilk kez dile getirmiştir. 1761 yılında Rousseau Yeni Heloise adlı bir roman yayımladı. 1762’de en ünlü çalışması kabul edilen Toplum Sözleşmesi ve yine aynı yıl Emile başlıklı eğitim üzerine kitabı çıktı. Bu kitapların yayımlanması üzerine İsviçre’ye sığınmak zorunda kaldı. Orada da durum farklı değildi. İngiltere’ye gidip Hume’un yanında kaldı. Kapris ve küstahlıkları nedeniyle burada da tutunamadı. Fransa’ya döndü. İtiraflar adlı yapıtı ölümünden sonra, 1782’de yayımlandı.

Kültür Eleştirisi
Bilimler ve Sanatlar Üzerine Söylev, insan aklına övgüyle başlar. Akabinde bilim ve sanata ağır eleştiriler getirilir. Modern yaşam biçimi herkesi, konuşmada, giyimde, tutumda moda olanı izlemeye zorladı, kendi doğamızı izlemeye izin vermedi ve çok geçmeden olduğumuz olarak görünmeye cesaret edemez bir duruma geldik.” İnsan ilişkileri şimdi tam bir aldatmacadır; çünkü herkes birbirine benzemektedir. Geçmiş dönemdeki politikacıların daima ahlaktan ve erdemden söz ettiklerini, bu günün yöneticilerinin ise ticaret ve paradan başka bir şey konuşmadıklarını anımsatır.
Rousseau’ya göre istikrarlı bir toplum çoğunluğun kendi düşünce ve davranışları için kural olarak kabul ettikleri bir fikirler ya da değerler dizisi üzerinde yükselir.

İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kökeni ve Sözleşme Gereksinimi
Rousseau’ya göre hayvan ve insan arasındaki türsel ayrımı oluşturan şey akıldan çok özgürlüktür. İnsan bu özgürlük bilinciyle ruhunun tinselliğini de sergilemiş olur.
Rousseau’ya göre ilkel doğa durumundaki insan iyidir. Doğa durumunda insanın giderek gelişmesine dili olmasının da katkı yaptığını belirtir. Bu nedenle insanın zihinsel yaşamının gelişimini, dilin gelişiminden ayrı olarak düşünmek olanaksızdır.
Hobbes insanın doğal durumunun bir savaş ortamı olduğunu savunurken Rousseau insanın özündeki iyiliğe dikkat çekti ve doğal durumu bir tür özgürlük ve iyilik durumu olarak betimledi.
Rousseau’ya göre bir parça toprağı çitle çevirip “Burası benimdir.” diyen ve insanları buna ikna edebilen ilk insan, uygar toplumun kurucusudur. Bu gelişmenin sonucunda mülkiyet ortaya çıkmış, eşitlik yok olmuş, ormanlar tarlalara dönüşmüştür.
Özel mülkiyet kurumunun yerleşmesine ve gelişmesine eşlik eden güvensizlik ve daha başka kötülükler artınca insanlar güvenliklerini ve özgürlüklerini garanti altına alabilmek için birbirleriyle sözleşme yapma yoluna gittiler böylece hükümet ve hukuk sistemi ortak uzlaşı tarafından kurulmuş oldu.

Genel İstenç Düşüncesi
Rousseau’ya göre genel istenç, insanlardan oluşan bir topluluğun ortak istenci olarak her zaman bütünün ve onun her bir parçasının korunmasına ve iyiliğine yöneliktir ve bu özelliğiyle yasaya kaynaklık eder.
Devletin genel istenci, içerisindeki herhangi bir topluluğun genel istencinden daha genel olarak, egemen olmalıdır; çünkü daha haklıdır ve evrensel bir iyiye yöneliktir. Böylece meşru ya da halka dayalı hükûmetin ilk ve en önemli kuralı, her şeyden önce genel istenci izlemektir.
“Devletin istenci de, genel istenci her zaman doğanın istenci olan ve değişik devletleri ve halkları bireysel üyeleri olarak içine alan bir dünya devleti ile ilişki içinde görüldüğünde tikel kalır.” Bu tümceden anlaşıldığına göre, Rousseau’nun sonul düşüncesi, insanların yüreklerine kazınmış ve ona uygun davranıldığında insanlara mutluluk ve esenlik getiren bir doğal ahlak yasası kavramı bulunduğudur.

Duygu Eğitimi
Rousseau’ya göre insanın en temel duygusu ben sevgisidir. Geri kalan tüm duygular bu ilksel duygunun değişkileridirler. Ben-sevgisi kendi içinde düşünüldüğünde her zaman iyi, her zaman doğa düzeniyle uyum içindedir. Şefkat ben-sevgisinin bir türevidir. Emile’de şefkat ya da acıma duygusunun nasıl doğduğunu açıklamaya girişir: Bireyin kendisinden mutlu olanlara değil kendisinin de bağışık olmadığı rahatsızlıklara uğrayanlara şefkat ve duygudaşlık gösterdiğini ifade eder.
Rousseau ayrıca ben-sevgisinin yalın bir sevgi olmadığını da belirtir. Çünkü insan bileşik bir varlıktır. Hem duyu yeteneği vardır, hem de düşünme yeteneği gelişmiştir. Duyusallığın isteği bedenin iyiliğine eğilimli iken, düşünme yetisinin isteği, düzen sevgisi ya da isteği tarzında ruhun iyiliğine ve gelişimine eğilimlidir. Bu yönden olan gelişime Rousseau, duyunç adını vermektedir. Ahlaksal kavramlar daha çok duyuncun gelişimine bağlı olarak oluşurlar.

Toplum Sözleşmesi
Rousseau’ya göre devlet, yurttaşların özgürlük ve eşitlik için doğuştan, vazgeçilmez hakları ve kendi yazgılarını belirleme güçleri yoluyla katıldıkları bir toplumsal sözleşme üzerine dayalı politik bir örgüttür.
Bu açıdan Rousseau, Locke’un demokrasi idealini ele alır. Tüm yasalar genel istencin ifadesi olarak gerçekleşmelidir. Genel istenç insanların ortak çıkarını ya da yararını temsil etmektedir. Bireylerin özgür olma hakkı sadece toplumun ahlak istenci ile sınırlanabilir. Genel istenç yasalarda temsil bulunca, insanların bu yasalara uyması, aynı zamanda özgür olmaları demektir.
Rousseau’nun genel istenç kuramı, demokrasi düşüncesinin temelidir.
---

Modern Felsefe I
Prof. Dr. Sara Çelik
Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 2588
Haziran 2012, Eskişehir


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder